Genç Futbol TamSaha Dergisi'nde yayınlanan röportajında şunları açıkladı:
-Galatasaray altyapısında yetişip Millî Takımların A kategorisi dışındaki tüm seviyelerde oynamış ve geleceğe dair büyük umutlar bağlanan bir oyuncu olarak Serdar Eylik'i yakından tanımak istiyoruz.
-1 Şubat 1990 tarihinde Elazığ'da doğdum. Aslen Karslıyız, babam polis. Elazığ'da görev yaptığı dönemde doğdum. 1 yaşındayken İstanbul'a gelmişiz, İstanbul'da büyüdüm. Bir ağabeyim, bir de kardeşim var.
-Futbola kaç yaşında ve nasıl başladın?
Futbola 10 yaşında Galatasaray'da başladım. 2000 yılında katıldığım seçmelerde beğenildim ve A takıma çıkana kadar hep Galatasaray'da oynadım.
-Eğitimine devam ediyor musun?
Evet, Haliç Üniversitesi 3. sınıf öğrencisiyim. Bu sene İstanbul'dan ayrıldığım için eğitimimi 1 sene dondurdum. Daha sonra devam etmek istiyorum. Üniversitede aynı zamanda futbol takımında oynuyordum. Haliç Üniversitesi'ne girmemin en büyük nedeni de futbol takımıydı. Hem futbol takımında oynayıp hem de eğitimimi devam ettiriyordum. Bu sene üniversite takımımız Türkiye ve Avrupa şampiyonu oldu. Benim gibi futbolcular için bu başarı kariyerimiz açısından çok önemli. Polonya'da düzenlenen Avrupa Şampiyonası'nda rakip takımlarda da profesyonel futbolcular vardı. Bu şampiyona benim için de iyi bir tecrübe oldu. Çok disiplinli bir hocamız var, Müslüm Gülhan. Arkadaş ortamımız çok iyiydi. Bunun sonucunda da şampiyonluk geldi.
-Neden bir başka spor branşını değil de futbolu seçtin?
Bütün Türk ailelerinde futbol sevgisi vardır. Ben de çocukluğumdan beri futbol oynuyorum ve futbolu çok seviyorum. Küçükken mahallede, sitede top oynarken yetenekli olduğumu söylüyorlardı. Biz de futbolun eğitimini almama karar verdik ve ailemin desteği ile Galatasaray'da seçmelere katıldım. Yani başlamamın sebebi hem futbolu çok sevmem hem de yetenekli olduğumu düşünmemdi. Çok mutluyum futbolcu olduğum için. En büyük destekçim annem ve babam oldu her zaman. Onların sayesinde bu kadar iyi yerlere geldiğimi düşünüyorum.
-Hangi mevkide başlamıştın?
Sol açıkta başladım ve aynı mevkide devam ediyorum.
-Ailende futbolcu ya da sporcu var mı?
Dayım futbolcuydu, üst liglerde olmasa da futbol oynadı. Futbolu dayım sayesinde sevdim diyebilirim. Belli bir yaşa gelene kadar onunla çok futbol oynadık. Bir de kardeşim okul takımında basketbol oynuyor.
-Örnek aldığın, beğendiğin futbolcular var mı?
Tabii ki herkesin vardır. Ben de oynadığım mevkiden dolayı Messi'yi ve Ronaldo'yu, bir de şimdi Beşiktaş'ta yakından izleme fırsatı bulduğumuz Quaresma'yı çok beğenirim. Türk futbolculardan da Arda ağabeyi örnek alıyorum.
-Nasıl bir futbolcu olduğunu düşünüyorsun? İyi yönlerin ve geliştirmen gerektiğini düşündüğün yönlerin nelerdir?
Bire bir kaldığımda adam eksiltmeyi çok seviyorum. Bu konuda iyi olduğumu düşünüyorum. Topla oynamayı da çok severim ama topla çok oynamak bazen takıma zarar da verebiliyor. Orta yapmayı pek sevmiyorum. Orta yapmak yerine genelde topla kaleye kadar gitmeyi tercih ediyorum. Orta yapmak konusunda da kendimi geliştirmem lâzım. Bir de fizik olarak kendimi geliştirmem gerekiyor. Biraz daha kuvvetlenmeliyim.
-Ay-yıldızlı formayı giymek, oyuncunun kariyeri açısından çok önemli bir aşama. Sen Millî Takımlara ilk olarak ne zaman çağrıldığını hatırlıyor musun?
Ay-yıldızlı formayla U15 Millî Takımı'nda tanışmıştım. Daha sonra ilk resmi maçıma U17 Millî Takımı ile çıkmıştım. Slovakya maçıydı. Tabii ki Millî Takım'a çağrılmak çok büyük heyecandı. Millî Takım'da oynamak çok büyük bir onur ve sorumluluk.
-Kısa ve uzun vadeli hedeflerin neler?
Bu sezon 1 yıllığına Denizlispor'a kiralandım. Başarılı olmak ve Denizlispor'un başarısına katkıda bulunmak istiyorum. Sezona iyi bir başlangıç yaptık. Tabii ki ben Galatasaray'ın futbolcusuyum. Gelecek sezon Galatasaray'a geri dönmek ve oynamak istiyorum. En büyük hayalim bu sezon Denizlispor'da başarılı olup yeni sezonda Galatasaray'da oynayabilmek.
-Avrupa hedefin var mı?
İngiltere'de Premier Lig'de oynamayı çok istiyorum. Orada oyun çok hızlı oynanıyor, top daha fazla oyunda kalıyor. Galatasaray'dan sonraki en büyük hedefim İngiltere Ligi. Kendimi Manchester United forması giyerken hayal etmek beni çok heyecanlandırıyor.
-Türkiye'de uygulanan yabancı kontenjanı hakkında ne düşünüyorsun?
Yabancı sınırlaması tabii ki olmalı. Serbest olacaksa da genç oyuncuların önünün açılmasını sağlayacak formüller bulunmalı. Yani pozitif ayrımcılık yapılmalı. Altyapıdan yetişen bir oyuncunun ilk on birde oynatılması zorunluluğu gibi kurallar getirilebilir. Başarı için kaliteli yabancı da çok önemli. Quaresma, Guti, Kewell gibi yabancılar gelecekse çok iyi ama birçok yabancının adını bile bilmiyoruz. Yeteneği kısıtlı yabancılar hem katkı sağlamıyor hem de bizim gibi gençlerin önünü kesiyor. Bu konuda altyapıların desteklenmesi gerekiyor.
-Galatasaray'da tecrübeli oyuncularla genç oyuncuların iletişimi nasıldı? Onlardan bir şeyler öğrenme şansınız oluyor muydu?
İlk başta biz onları idol olarak görüyoruz ve gözlemliyoruz. Benim en çok dikkatimi çeken Harry Kewell olmuştur. Çok profesyonel bir futbolcu. O yaşına ve kariyerine rağmen her zaman çok çalışıyor. Kendine çok dikkat ediyor, çok profesyonel bir yaşantısı var. Kendime onu örnek alıyorum.
-Galatasaray A takım formasıyla çıktığın ilk resmi maç hangisiydi?
İlk resmi maçım Tobol'a karşıydı. 19 yaşında ilk defa Avrupa kupası maçında giymiştim Galatasaray formasını. Çok heyecanlanmıştım. Maçın Ali Sami Yen Stadı'nda olması ve ilk kez Galatasaray taraftarının önüne çıkmak beni çok heyecanlandırmıştı.
-Türkiye'de genç oyunculara yeterince şans veriliyor mu?
Özellikle hedefleri olan büyük takımlarda şans bulmak çok kolay değil. Çok az genç oyuncu oynuyor büyük takımlarda. İlk 18'de altyapılardan gelen oyuncu sayısı arttırılsa genç oyuncular için daha iyi olur bence.
-Galatasaray, altyapısına çok önem veren bir kulüp ve birçok oyuncu da A takımda forma şansı buluyor. Ancak son zamanlarda altyapıdan yetişen oyuncular ya kiralanıyor ya da başka takımlara transfer oluyor. Bunun nedeni nedir sence?
Dediğim gibi, hem yabancıların çokluğu hem de büyük takımların hedefleri nedeniyle genç oyuncular fazla şans bulamıyor. Galatasaray'daki genç oyuncular biraz daha şans bulurlarsa eminim kendilerini gösterebilirler. Tabii ki Galatasaray genç oyunculara en çok şans veren takım. Hedeflerden dolayı da şans veremediği oyuncuları biraz daha tecrübe kazanmaları için de kiraya veriyorlar. Bizim tecrübe kazanmamız açısından bu da iyi bir yöntem.
-Yeni takımına ve Denizli şehrine alıştın mı?
Denizli çok güzel bir şehir, hem futbolcu ağabeylerim hem hocalarım bana çok destek oluyor. Tesisler, stadyum, taraftarlar her şey çok güzel Denizli'de. Benim için çok doğru bir kulüp olduğunu düşünüyorum Denizlispor'un. Lige de çok iyi başladık. İnşallah bu sene tekrar Spor Toto Süper Lige çıkarız ve benim için de iyi bir sezon geçer.
-Geçen sezonun ikinci yarısında da Orduspor'a kiralanmıştın. Ordu'daki günlerin sana ne gibi katkılar sağladı?
İlk defa Galatasaray'dan farklı bir kulübe gidiyordum ve ilk defa İstanbul dışına çıkıyordum. Kafamda birçok soru işareti vardı ama Ordu'daki insanlar çok sıcak. Özellikle malzemeci Hicabi ağabey vardı. Müthiş sıcak bir insan, en sevdiğim insanların başında geliyor. Bana kendi çocuğuymuşum gibi bakıyordu. Bir de altyapıda beraber oynadığım İrfan Başaran'la beraber kalıyorduk. Bu nedenlerle pek zorluk çekmedim. Ordu'da yaşamam ve futbol oynamam benim için çok önemli bir tecrübe oldu. Orduspor'da 15 resmi maç oynadım. Bank Asya 1. Lig'de oynamam da farklı bir tecrübeydi. Kendimi geliştirdiğimi düşünüyorum. Sosyal olarak da güzeldi. Boztepe'de yamaç paraşütü yapıyorduk. Normalde balık yemem ama Ordu'da haftada üç gün mezgit yemeğe gidiyordum. Hem sosyal açıdan hem de futbol açısından çok faydalı oldu bana. Ordu'ya gittiğim için çok mutluyum.
-Ordu'dan sonra şimdi de Denizli'desin. Son 1 yıldır ilk defa İstanbul dışında yaşıyorsun. En çok neleri özlüyorsun?
Tabii ki en çok ailemi özlüyorum. Bir de annemin yemeklerini. Annem saat kaç olursa olsun canım bir yemek çekerse hemen yapar. Annemin yemeklerini çok özledim.
-Futbolun dışında neler yapıyorsun?
Denizli'de yaşadığım için hayatım daha sakin geçiyor. At çiftliğine gidip ata biniyoruz. Onun dışında, tesislerde kalıyorum ve daha çok film izliyorum. Bazen sinemaya da gidiyoruz. Genelde tesislerde projektörde film izliyoruz.
-Galatasaray'da yaşadığın, paylaşmak istediğin ilginç bir anın var mı?
A takımda idmanların öncesinde Servet ağabeyle havadan bir kontrol, bir pas oynardık. Bütün takım da bizi izlerdi. Servet ağabey hem oyuncu hem de hakem olduğu için hiç yenemezdim (Gülüyor). Ondan iyi olmama rağmen hep yenilirdim. İddiasına oynardık, bir sürü malzememi kaybettim. Servet ağabeyi çok seviyorum, çok yakındık onunla. Genç oyunculara çok destek olurdu.