Anadolu Ajansı'nın 'Global İletişim Ortağı' olduğu 3. CNR Kitap Fuarı'nda imza etkinliğine katılan gazeteci-yazar Sibel Eraslan, 'Edebiyat bana bir yavaşlama imkanı, bir teselli bahşediyor. Yazmak, okumak, çok büyük bir teselli. Bir selin üzerinde bir sal gibi, ona tutunuyorum. Harflere, okumaya tutunuyorum, iyi ki edebiyat var' dedi.
CNR EXPO'da devam eden fuarda Timaş Yayınları tarafından düzenlenen imza etkinliğine katılan Eraslan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 'Babam İçin Beyaz Kuğu' öykü kitabının 3 Mart'ta yayımlandığını belirterek, 'Ben kitabımın son halini bugün fuarda görmüş oldum ve okuyucumla da buluştum. Fuar çok canlı geçiyor, okurlarımla burada buluşmaktan mutluluk duyuyorum' ifadesini kullandı.
Eraslan, romanlarından sonra tekrar kısa hikaye yazmaya başladığını ve bunun kendisi için çok kolay olmadığını belirterek, şunları söyledi:
'Bu yıl Star gazetesince ihdas edilen 'Necip Fazıl Büyük Ödülü'nü almak da üzerime daha büyük bir sorumluluk yükledi. Bir şekilde, bir borç bu tarz ödüller yazara. Kendi içimde kendimle de yürüyen bir ikilem benim için öykü ve roman. Ben yazmaya öykü ile başladım, esas mektebim hikayedir. Mustafa Kutlu'nun yanında büyüyen yazarlardan biriyim.'
Dünyada hikayenin seyrine değinen Eraslan, Avrupa'da artık hikayenin olmadığını, ABD hikayeciliğinin de çok başka bir yere gittiğini, Türkiye'de ise hikayeciliğin yükselerek sürdüğünü vurguladı.
- 'Öyküde şiirin tılsımı var'
Eraslan, 'Bu biraz Anadolu'nun şiirle olan var oluş hikayesiyle ilgili' diyerek, şu yorumu yaptı:
'Şiirin kendisini genişletme imkanı ve kapatma imkansızlığı, yani o açılıp kapanma hareketi ile ilgili bir şey öyküye yaslanması, bitişmesi. Öykü şiire çok yakın bir yerde bence. Roman gibi uzun değil, hep inşaat gerektiriyor roman. Bir zaman, olaylar, kahramanlar, tipler inşaatı var, felsefesi var. Öyküde zaman, mekan çok kısa, o kısa alanın içerisinde siz bir devinimi, hareketi yapmak zorundasınız. Bu yönüyle şiire çok benziyor. Şiirin de imkansızlık yaşadığı, hem politik, hem de kültürel manada çeşitli kısıtlamalar yaşadığı bir çağda öykünün bu derece ilgi olması boş değil, çünkü asıl ilgi şiire. Muhtaç olduğumuz şey şiir bence. Bir körün parmak uçlarıyla duvara elini sürterek yürümesi gibi bir şey bu. Yani parmak uçlarımızla aradığımız şey aslında şiir. Bu şiiri ararken tabii ki hikayenin pırıltısı bizi bir yere taşıyor. Hikaye, biraz şiirden istifade ediyor gibi geliyor bana. Şiirin tılsımı var öyküde.'
Yazarlık kimliğinin yanı sıra siyasi çalışmalarda da bulunduğuna değinen Eraslan, son yirmi yıldır hem ülke, hem dünya siyasetinde gerilimin had safhada olduğunu söyledi.
- 'Ellerimden üzüntü duyuyorum'
Siyasette aktif olarak rol aldığını, gördüğü yanlışları düzeltmek için elinden geleni yaptığını aktaran Eraslan, şu değerlendirmede bulundu:
'Ellerimden üzüntü duyuyorum, hiçbir şeye yaramıyor ellerim. Bazen sessizce ağlarken buluyorum kendimi, ellerim hiçbir şeyi düzeltmeye yetmiyor. Barış yuvarlanıyor ellerimizden, sevdiklerimiz yuvarlanıyor. Her şey gidiyor, hiçbir şeyi tutamıyorsunuz giderken. Bulutlar, insanlar, zaman, kuşlar, şehirler gidiyor, tahrip oluyor sevdiğiniz bütün hafıza, bellek ve elleriniz hiçbir şeyi tutamıyor. Ellerimden üzüntü duyarken buluyorum kendimi.'
Eraslan, edebiyatın kendisine bir yavaşlama imkanı sunduğunu vurgulayarak, sözlerini 'Edebiyat bana bir teselli bahşediyor. Yazmak, okumak, çok büyük bir teselli. Bir selin üzerinde bir sal gibi, ona tutunuyorum. Harflere, okumaya tutunuyorum, iyi ki edebiyat var diyorum' şeklinde tamamladı.
Sibel Eraslan Son Kitabını İmzaladı
Eraslan: 'Edebiyat bana bir yavaşlama imkanı, bir teselli bahşediyor. Yazmak, okumak, çok büyük bir teselli. Bir selin üzerinde bir sal gibi, ona tutunuyorum. Harflere, okumaya tutunuyorum, iyi ki edebiyat var'