"Şakaklarıma kar mı yağdı, ne var, benim mi Allah'ım bu çizgili yüz, ya o gözler altındaki mor halkalar, neden öyle düşman görünürsünüz, yıllar yılı dost bildiğim aynalar" dizeleriyle yaşlılığa dem vuran şiirin tam aksine, yüzlerinde her ne kadar yaşadıkları yılların derin izlerini taşısalar da yaşları 100'ün üzerinde olan yaklaşık 20 ihtiyar delikanlı ve kadın, uzun yaşamanın sırlarını Anadolu Ajansı'na anlattı.
Hemen bir çok insanın bildiği ve 35 yaşına geldiğinde daha çok okuduğu Cahit Sıtkı Tarancı'nın ''Otuz .eş Yaş" şiirinde her ne kadar ömrün yarısı 35 olarak söylenmiş olsa da Türkiye'nin geçmişinden bugüne mirası olan 120'lik delikanlılar ve kadınlar, yaşları 100'ün üzerinde olmasına rağmen oldukça dinç görünürken, hem oruç tutuyor hem de kimseden yardım almadan yaşamaya devam ediyorlar.
Çocuklarına dahi "yaşlı" denilen bu ihtiyar delikanlı ve kadınların bir çoğu onlarca torunu ve torununun torununu severken, yaylalardaki evlerinde şu günlerde Ramazan Bayramı'nı kutlamaya hazırlanıyor.
Balkan Savaşları, 1. ve 2. İnönü Savaşları ile 1. Dünya Savaşı'na da şahitlik eden ve Türkiye'nin adeta hafızası konumunda olan yaşlılarımız, her ne kadar şu anda büyük bir huzur içinde gülümsemeye devam etseler de yüzlerinde yaşadıkları yokluk ve savaş yıllarının derin izlerini taşıyor. Yaşlı teyze ve amcalar, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarındaki o zor dönemlere tanıklık ederken, zorlu yaşam koşullarını kimi annesiz kimi ise babasız göğüsleyerek bugünlere kadar gelmeyi başarabilmişler.
-"Uzun yaşam merkezinin sırrı, zeytinyağı"-
"Uzun yaşam merkezi" olarak bilinen Aydın'ın Nazilli ilçesi, 100 yaşına yakın veya üzerinde 60'ın üzerinde insanın yaşadığı bir ilçe.
103 yaşındaki Kübra Girgin de Nazilli'de yaşıyor. 4 çocuk sahibi olan Girgin'in 22 torunu var. Çocuklarıyla yaşayan Girgin, günlük işlerinin hepsini kendi yapıyor.
Girgin, uzun yaşamın sırrını, "doğal yaşam ve zeytinyağı" mucizesiyle açıklıyor.
-Asırlık ikizlerin sırrı: keçi sütü
Türkiye'nin "en yaşlı tek yumurta ikizleri' olduğu belirtilen 98 yaşındaki Esma Telliel ile Hediye Demircioğlu kardeşler de Aydın'ın Nazilli ilçesinde yaşamlarını sürdürüyor.
Doğal besinler tüketmeye gayret eden "asırlık ikizler", zeytinyağı tükettiklerini, keçi sütü ve keçi eti sevdiklerini anlatıyor, "az uyuyun, çok çalışın" öğüdü veriyor.
Esma Tellioğlu, "Hiçbir şeyi dert etmeyin, oluruna bırakın. Kafanıza takarsanız, dert sizi yaşlandırır" tavsiyesinde bulunuyor.
"Uzun yaşam merkezi"nin sakinlerinden Ayşe Çörtük,Mihriye Tokgöz,Emine Demirel ve Dudu Eren de uzun yaşamın sırrını yine zeytinyağı ve doğal beslenme olarak açıkladı.
-Mehmet Dede, 'Türkiye'nin en yaşlısı' ünvanına aday
İhtiyar delikanlı Mehmet Tatar 124 yaşında. Kahramanmaraş'ın Türkoğlu ilçesi Gazi Osman Paşa Mahallesi'nde yaşıyor. Tatar'ın Türkiye'nin en yaşlı insanı olmaya aday olduğu belirtiliyor.
Yörük olan Tatar, 90 yaşına kadar çobanlık yapmış. Tatar için uzun yaşamın sırrı; doğal hayatın içinde olmak ve keçi sütü.
Bir başka Kahramanmaraşlı Fatma Solmaz'da 1894 doğumlu ninelerden. Günlük hayatını yardımsız sürdürebilen Solmaz'ın ilerleyen yaşına rağmen ciddi bir sağlık sorunu yok.
Solmaz da sağlıklı ve uzun ömrün sırrını "doğal besinler, ayran ve yaylaların soğuk suları" olarak özetliyor.
Gaziantepli Ayşe Uzkar ise 1901 yılında Aydın'da doğmuş. Yörük olan 111 yaşındaki Ayşe nine, 9 çocuk, 46 torun, 60 torun çocuğu sahibi.
İşlerini kendisi yapan Uzkar, "temiz havaya çıkın, süt, yoğurt, bal, yumurta ve tereyağı tüketin" önerisinde bulunuyor.
-5 kuşak torunlarını gördüler
Hatay Reyhanlı'da yaşayan Kanat kardeşlerden Ömer Kanat 113, Semun Kanat ise 109 yaşında. 5 kuşak torunlarını gören Kanat kardeşler 245 kişilik aileye sahip.
Uzun yıllar keçi çobanlığı yapan iki kardeşin de uzun yaşam sırrı "keçi sütü".
-En kalabalık ailenin dedesi
Hacı Keso 115 yaşında, 9 çocuk, 45 torun, 95 torun çocuğu, 10 tane de torununun torunu olan 115 yaşındaki Hacı Keso Önder, Türkiye tarihinin en kalabalık ve en geniş ailesiyle bayram kutluyor.
Muş merkezde Zafer Mahallesi'nde oğlu, gelini ve torunları ile yaşayan Hacı Keso Önder, 30 yaşında evlendiğini ve bu evlilikten 9 çocuğunun dünyaya geldiğini söyledi.
Keso, 75 yıllık evliliği süresince 45 torun, 95 torun çocuğu, 10 da torununun torununu gördüğünü, günün büyük bölümünü torununun torunları ile geçirdiğini belirterek, ara sıra isimlerini hatırlamakta güçlük çekse de, torunları arasında ayrım yapmadan hepsiyle ilgilenmeye çalıştığını ifade etti.
Hacı Keso Önder, evin tek çocuğu olması nedeniyle sürekli ev ve tarla işlerinde çalıştığını, bunun da zinde kalmasındaki en büyük etken olduğunu bildirdi.
-121 yaşındaki Sıdıka Çelikel
Muş'un Korkut ilçesine bağlı Kapılı köyünde yaşayan 121 yaşındaki Sıdıka Çelikel, 8 çoçuğu ve 180 torunuyla görenleri hayran bırakıyor. 1925 yılındaki tespitlerle göre kütüğe yazılan ve nüfus cüzdanında Rumi takvime göre ''1308'' doğumlu. Sıdıka Çelikel, uzun ömrünün sırrını bol bol yürüme, düzenli uyku ve beslenmesine gösterdiği özene borçlu olduğunu söyledi.
Çelikel, 5 yıl önce eşinin hayatını kaybetmesinin ardından çocukları ile yaşadığını belirterek, bugüne kadar 8 çocuğu ile onların çocukları ve torunlarından 180 dolayında torunu olduğunu ifade etti.
Çelikel, şimdiye kadar ciddi bir sağlık sorunu yaşamadığını ifade ederek, şöyle konuştu:
"Sağlıklı ve uzun yaşamamın temelinde çok çalışmak ve düzenli uyku var. Eşim Murat Çelikel'in ölümünden sonra üzüntüden dolayı ben de rahatsızlık başladı.
Mutlu evliliğimiz eşimin ölümüne kadar devam etti. Evliliğimiz boyunca birbirimizi hep sevdik. Şu an 121 yaşında olmama rağmen, kendi işimi kendim görüyorum. Hatta gelinlerim çalışsın diye onların çocuklarına da bakıyorum. Günün neredeyse büyük bölümünü ayakta çalışarak geçiriyorum. Her gün mutlaka yoğurt yerim. Gençlere tavsiyem bol bol yürüsünler ve uyku düzenleri ile beslenmelerine dikkat etsinler."
-Hasan gezer, torunlarının çocuklarının sayısını bilmiyor
Siirt'e oturan 10 çocuk, 213 torun ve sayısını bilmediği torun çocuğuna sahip 121 yaşındaki Hasan Gezer, yıllara meydan okuyor.
Ulus Mahallesi'nde oturan ve kimliğinde 01. 07.1892 doğumlu görünen Hasan Gezer, 121 yaşında olmasına rağmen son derece sağlıklı bir şekilde yaşamını sürdürüyor. 10 çocuğu, 213 torunu ve sayısını bilmediği, torun çocuğu ve torununun torunu bulunuyor.
Daha önce dağlarda, yaylalarda yaşadığını, hayvancılık yaptığını, neredeyse tüm hayatını göçebe olarak geçirdiğini anlatan Hasan dede, şunları söyledi:
"Eskiden köydeydik şimdi şehire yerleştik, hayvanlarımızı da sattık. Şimdi dört duvar arasında oturup hayatımızın geri kalanını tamamlamayı bekliyoruz. Rus Savaşında ben yaşıyordum ama o zamanları hatırlamıyorum. 100 yıl öncesini pek hatırlayamıyorum ama çocukluğum yokluk ve kıtlık içerisinde geçti. Göçer olarak tabiatla baş başa yıllarca hayvan otlattım. Doğal yiyeceklerle beslendim. Uzun ve sağlıklı ömrümü buna borçluyum. Benim uzun yaşamamın sırrı Allah biliyor ama ben buğday, arpa ve mısır ekmeği ve peynire borçluyum. Ayrıca bol süt içerdim. Yayla otlarıyla beslenirdik. Doğal ortamda yaşardım. Oysa şimdi hareketsiz kalmışız. Çalışmıyoruz. İyice hamladık. Bir dönem çobanlık yapardım. Bu zamanı sevmiyorum. Keşke o zamana dönebilsem."
Silinmeyen Hafızamız
ANKARA - Dilek Mermer - Yüzlerinde yaşadıkları yokluk ve savaş yıllarının derin izlerini taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarındaki o zor dönemlere şahitlik ederken, zorlu yaşam koşullarını kimi annesiz kimi ise babasız göğüsleyerek bugünlere kadar gelmeyi başarabilen yaşlı teyze ve amcalar, çocukları, torunları ve torunlarının çocukları ile bir Ramazan Bayramı'nı daha yaşayacak olmanın sevinci içindeler.