Sinan Çetin: Patronluk bana göre değil

Sinan Çetin'den samimi açıklamalar: Patronluk bana göre değil yönetmen kalmalıyım.

Sinan Çetin başarılı kariyerini, özel yaşamını, yakın zamanda çektiği filmlerini, Oktay Kaynarca'nın başrolünde yer alacağı yeni projesini ve son olarak Zaman Gazetesi için çekilen reklam filmini Samanyolu Yayın Grubu'nun dergisi Kehkeşan'a anlattı.

İşte Sinan Çetin'in o röportajı…

-Çektiğiniz sinema ve reklam filmleriyle yıllardır adınızdan sıkça söz ettiriyorsunuz. Bu anlamda Kehkeşan Dergi okuyucuları sizi fazlasıyla merak ediyor. Bize biraz kendinizden bahsedebilir misiniz?
Ben bu dünyada yapan-edenler tarafında olan bir sinemacıyım. Hayatım boyunca şikayet edenlerin tarafında yer almadım.

-Günlük hayatınızda nasıl birisiniz? Neleri yapmayı sever, neleri sevmezsiniz?
Günlük hayatımın çoğu çalışarak geçer. En çok da ailemle zaman geçirmekten zevk alırım. Hiçbir şey yapmadan oturup başkalarının yaptıklarını eleştirmekten nefret ederim.

-Sizi en çok ne/neler mutlu eder? Ailenize yeterince vakit ayırabiliyor musunuz?
Ailem ve dostlarımla zaman geçirmek beni mutlu eder. Bir de çalışmak. Evim ve işyerim iç içe bu yüzden elimden geldiğince onlara zaman ayırmaya çalışıyorum. Bu yoğun iş temposunda olabildiğince tabi.

-Nasıl bir baba olduğunuzu düşünüyorsunuz? Çocuklarınızla aranız nasıl? Çocuklarınız meslek seçimi konusunda sizi örnek alıyorlar mı?
Çocuklarını özgür büyüten bir babayım. Aramızda özel bir ilişki var. Rüzgar kocaman adam oldu. Cemo New York'da sinema okuyor ve başarılı bir sinemacı olacak. Orfeo'nun doğuştan yeteneği var; zaten setlerde büyüdü. Kızım Sahara ise bir prenses.

-Sinemacı olmaya ne zaman karar verdiniz? Sinema ve kamera ile olan bağınızı biraz anlatabilir misiniz?
Okul yıllarında fotoğrafçıydım. Geçimimi çizdiğim resimlerden, çektiğim fotoğraflardan kazanıyordum. Zeki Ökten'in yanında asistan olarak çalışmaya başladığımda anladım ki ben bu işi yapmalıyım. Daha yirmili yaşlarımda ilk filmimi çekmiştim.

Sinan Çetin: Patronluk bana göre değil

-“Şu filmi ya da diziyi keşke ben çekseydim daha güzel olurdu” gibi bir söylem içine girdiğiniz oldu mu hiç?
Hayır. İyi filmleri severim. Yönetmenlerini de tebrik ederim. Aklımın ucundan başkalarının yaptığı işleri keşke ben yapsaydım fikri geçmedi. Yapmayı planladığım, yapmakta olduğum ve yapmış olduğum o kadar çok iş var ki böyle düşüncelere zaman ayıramam.

-Sinan Bey, bir röportajınızda “Sanat filmi yapan yönetmen aptaldır” demişsiniz. Neden böyle düşünüyorsunuz? Bu anlamda size göre film niçin yapılmalı?
Sinema, izlensin diye yapılan bunun için para harcanan bir sektör. Bir avuç insanın izlemesi ve takdir etmesi için yapılmamalı. Sinema hayatın kendisine dair olmalı. Ayrıca “sanat filmi” diye bir ayrım da yok zaten.

-Yönetmen, yapımcı, oyuncu olmak… Sizi en çok hangisi heyecanlandırıyor?
Ben bir yönetmenim. Kendimi bir anda şirketin başında yapımcı, patron olarak buldum. Bu işleri yapmaktan heyecan duymuyorum. Vizörün arkasındayken gerçek anlamda çalıştığımın farkına varabiliyorum. Sosyal yaşamda kazanılan iki büyük değer vardır: Bilgi ve ticaret. Ben de bu iki değerin peşindeyim.

-Sinan Çetin denildiğinde, “Sivri dilli adam” cevabını alıyoruz. Güzel ya da kötü, fakat açık sözlü bir tavrınız var. Bu anlamda kendinizi de eleştirdiğiniz oluyor mu?
Ben neysem oyum. Başka biri gibi yaparak zaman harcayamam. Zamanım değerli. Benim felsefem, hayattaki ahlaki amacı kendi mutluluğu olan, yaşam gayesi ve en değerli eseri olarak yaratıcı üretkenliğini gören bir insan olmaktır. Bu yoldan sapmamaya özen gösteriyorum. Bireylerin kendilerini başkaları için feda etmeden ve aynısını başkalarından beklemeden kendi amaçları için yaşamaya hakları vardır. Ben de bu hakkımı kullanıyorum.

-Sizi daha çok yaptığınız işlerle tanıyoruz, her ne kadar eleştirilerinizden dolayı gündemde olsanız da ürettiğiniz yapımlarınızla sağlam bir duruşunuz var. Size göre bunun sırrı nedir?
Otuz yıldan daha fazla zamandır bu işi yapıyorum. Bu sürede kendime ihanet etmemeye çalıştım. Doğru bildiğim gibi yaşadım, kendi bildiğim gibi film çektim.

-Reklam filmlerini sinematografik bir yapıya kavuşturdunuz. Sizce reklamlar bu şekilde daha mı etkileyici oluyor?
Reklam filmi 20-30 saniye süren kısa filmdir. Her film gibi bir yönetmene ihtiyaç duyarlar. İyi bir yönetmen de başarıyı getirir.

-Zaman Gazetesi'nin 25. yılı dolayısıyla çekilen reklam filmi için Serdar Erener ile bir araya geldiniz. Çalışmayla ilgili neler söylemek istersiniz?
Çok etkileyici bir film oldu. Serdar'la biz zaten bir aradayız. Beraber çok iyi işler yaptık. 400'ün üzerinde filmde beraber çalıştık. Bu film de onlardan biri oldu.

Sinan Çetin: Patronluk bana göre değil

-Ayrıca Çanakkale Çocukları adlı filminizle de son dönemde çok konuşuldunuz. Filmin senaryosunu yazarken nasıl bir ruh hali içerisinde olduğunuzu ve sizi bu filmi çekmeye iten şeyin ne olduğunu merak ediyoruz.
Yüz binlerce çocuğun öldüğü bir savaş bu. Kahramanlıkların altından acılar çıkıyor. Beni en fazla bu acı etkiledi. Ölen çocuklar ve onlardan geriye kalanlar. Yaşlı adamların savaşında çocuklar ölüyor hep.

-Çanakkale Çocukları filmi için “Kamerayla yazdığım son filmim olacak” diye bir şey söylediniz. Neden böyle bir karar aldınız? Artık yazılı senaryoları mı tercih edeceksiniz?
Çanakkale Çocukları çok iyi bir film oldu ama o kadar yoruldum ki size anlatamam. Bu iş yükünü biraz da başkaları ile paylaşmak istiyorum artık. Birileri yazsın, birileri seti kursun ben de geleyim çekeyim.

-Ayrıca Oktay Kaynarca'nın rol alacağı yeni projenizden bahsetmek ister misiniz?
Çok komik bir film. Herkesi gülmekten ağlatacağız.

-Bir projeyi kafanızda kurguladığınızda hemen çekmeye başlar mısınız yoksa onun biraz daha sağlam bir temele oturmasını bekler misiniz? Bu anlamda senaryoyu oluştururken sizin için önemli olan nedir?
Öncelikle o filmi çekmek zorunda hissetmeliyim kendimi. Bizim masamızda elliden fazla senaryomuz ve hikayemiz duruyor. Çekmek zorunda hissetmeden hiçbir filmimi çekmedim.

-Bir projeyi çekerken genellikle nasıl bir ruh haline sahip olursunuz?
Ben sette sadece filmi çekmeye yoğunlaşırım. Herkesin ve her şeyin de benim düşünce hızıma ayak uydurmasını isterim. Uzun süredir kendi ekibimle çalıştığım için onlar da bunu bilir ve sorunsuz setlerimiz olur. Tabi öyle güllük gülistanlık da değil.

Sizi en çok ne kızdırır? Başarı sizin için bir ölçüt müdür?
Yapan-edenleri engelleyenlerden nefret ederim. Evet, başarı ölçütlerden biridir. Ayrıca kimsenin bir başkasının haklarına güç kullanarak tecavüz etmeye ya da güç kullanarak ona kendi fikirlerini empoze etmeye hakkı yoktur.

-Hayalini kurduğunuz ve gerçekleştirdiğiniz ya da gerçekleştiremediğiniz bir şey var mı?
Benim o kadar çok hayalim var ki daha yüzlerce film çekmem lazım.

-Tribünlere oynamıyorsunuz. Biraz da bu yüzden mi eleştiriliyorsunuz. Sizce günümüz ekran yüzleri, yönetmenler, oyuncular tribünlere mi oynuyor?
Ben işimde gücümde bir yönetmenim. Bir şey yapmak için ayrıca bir çaba göstermiyorum.

-Hiç kimsenin bilmediği bir özelliğiniz var mı? Geçmişte yaşadığınız ve hala pişmanım dediğiniz bir olay oldu mu?
Herkes ne biliyor bilmiyorum, ailemin ya da yakın dostlarımın bilmediği bir özelliğim yok. Pişmanlıklarım mutlaka olmuştur ama şudur diyebileceğim kadar büyük değiller.

-Bugün yönetmen-yapımcı olmasaydınız bu iki işin dışında ne iş yapmak isterdiniz? Plato film okulu ile ilgili söylemek istedikleriniz var mı?
Fotoğrafçı olurdum herhalde ya da ressam. Plato Film okulunu da devrettim. Benimle bir ilgisi kalmadı. Çok yorulmuştum.

-Hayat filmi ile sanat filmi ayrımını nasıl tanımlarsınız? Size göre filmler ne için yapılmalı?
Film filmdir. Temel öğesi duygudur. Bunun hayat – sanat diye ayrımı olmaz. Bazen kötü yapılmış işleri ört pas etmek için böyle ayrımlar kullanılıyor.


-Bir casting dehası olduğunuz söyleniyor. Projelerinizde oynayacağınız insanları seçerken nelere dikkat ediyorsunuz?
Bir iş, daha çekilmeden gözümde canlanıyor. O karakteri görüyorum ve doğru kişiyi seçmek de kolay oluyor.

-Röportajımıza katıldığınız için çok teşekkür ederiz.
Ben teşekkür ederim.


Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile