'Sinemada Dijital Dönüşüm Ve Dağıtım' Söyleşisi

TiviBu'dan Demirhan: 'Sinema sanat olmaktan çıkıp zanaata doğru mu gidiyor sorusu bağlamında olaya bakarsak, buradaki mevzunun, 'hikaye anlatan kişi ne anlatacak, anlattığı ne?' sorusunun olduğunu görüyoruz. Bizim sinemamızda, özellikle bağımsız sinemada, Fransız ekolü içinde ortaya çıkan kavram olan 'auteur' denilen bir takıntı var' Puhutv'den Atmaca: 'Kendimize dışarıdan bakmak lazım çünkü biz kendini kolayca yerebilen bir milletiz. Gerçekten çok güzel ve kaliteli işler üretiyoruz. Bu dizi veya film fark etmez, mühim olan bizim anlatacak çok güzel hikayelerimizi olmasıdır ve bu hikayeler dünyanın farklı ülkelerinde de ses getiriyor'

Anadolu Ajansı'nın Global İletişim Ortağı olduğu 5. Uluslararası Boğaziçi Festivali, "Bosphorus Film Söyleşileri" kapsamında, "Sinemada Dijital Dönüşüm ve Dağıtım" söyleşisi düzenlendi.

Moderatörlüğünü Uluslararası Boğaziçi Film Festivali Direktörü Bülent Turgut'un üstlendiği, Mehmet Demirhan, Merve Naz Atmaca, Kemal Ural, Alpay Güler ve Ayşegül Tüzün'ün konuşmacı olarak yer aldığı etkinlik, The Marmara Pera'da gerçekleştirildi.

Söyleşide konuşan TiviBu'dan Mehmet Demirhan, son yıllarda sinema alanında adından söz ettiren ülkeler olduğuna işaret ederek, "Avrupa'da, son 10 yılda, sineması büyüyen iki ülke var. Rusya'yı da Avrupa'dan sayıyorsak, Rusya birinci ve Türkiye ikinci sırada yer alıyor. Türk sineması, son 10 yılda, yıllık bazda yüzde 20 net büyüme gerçekleştiriyor ve bu büyüme birçok alanda oluşuyor. Sinema salonlarındaki ve yıllık bazda üretilen filmlerin sayısındaki artışlar. Dolayısıyla sinema sektörümüzün daha gidecek yolu var yani bizim gişe hasılatımızdan ve elde edilecek gelir bakımından gidecek noktası var. Sinema salonlarımızda ciddi derecede artış devam ediyor ama parantez içinde söylemek gerekirse 'dijital kopya parası' adı altında alınan paralar var. Dijitalleştirme oldu, bitti ve yeni kurulan sinema salonları yatırımlarını dijitale göre yaptı. Neden hala yaklaşık 700 dolar civarında, dijital kopya parası alınıyor? Bu konunun, konuşulması gereken bir nokta olduğunu düşünüyorum." diye konuştu.

Dijital platformların artmasıyla birlikte reklam piyasasını da değerlendiren Demirhan, "Blu TV ve Puhutv gibi modeller de reklama dahil oldu fakat bunlar olup biterken Türkiye'deki reklam pazarı büyüyor mu? Hayır, büyümüyor. Çok küçük, minik getirisi olabilir ama reklam pazarının ciddi anlamda büyüdüğünü belirtmek isterim. Avrupa ortalamasıyla kişi başı düşen reklam harcamasına baktığımızda, bizim hala çok iyi bir noktada olmadığımızı söyleyebiliriz." ifadelerini kullandı.

Demirhan, şunları kaydetti:

"Sinema sanat olmaktan çıkıp zanaata doğru mu gidiyor, sorusu bağlamında olaya bakarsak, buradaki mevzunun, 'hikaye anlatan kişi ne anlatacak, anlattığı ne?' sorusunun olduğunu görüyoruz. Bizim sinemamızda, özellikle bağımsız sinemada, Fransız ekolü içinde ortaya çıkan kavram olan 'auteur' denilen bir takıntı var. Ben buna opsesyon diyeceğim. Ben, bizim usta yönetmenlerimizin Türk edebiyatının klasik eserlerini sinemaya aktarmak gibi bir gayesi olup olmadığını merak ediyorum. Ahmet Hamdi Tanpınar'ı seviyorsa 'Huzur' veya 'Saatleri Ayarlama Enstitüsü'nü, Sait Faik, Sabahattin Ali veya sevdiği başka bir edebiyatçının eserini, ayrım yapmadan sormak isterim, Türk edebiyatının klasik eserlerini neden yapmıyorlar? Auteur olmak buna engel mi? Bence burada bir özne enflasyonunun olduğunu düşünüyorum. Herkes bir hikaye anlatmak istiyor, kendi hikayesinin dünyanın en iyi hikayesi olduğunu düşünüyor ama elbetteki söyleyecek yeni sözler de var. Güneş her gün doğuyor ama her gün aynı şekilde doğmuyor, evren sürekli farklı bir evren ama bunun içinde tekrar edenler de var. Anlatımlar da, tekrar edenler üzerine kuruludur."

- "Çok güzel ve kaliteli işler üretiyoruz"

Blue TV-Doğan TV'den Alpay Güler de dijital dünyada ve sinema mecrasında önemli olan konunun, filmlerin içeriği olduğuna vurgu yaparak, "Filmin veya dizinin ilk nerede yayınlandığı, ilk penceresinin nerede olduğunun bence önemi yok. Bence mesele, 'iyi bir içerik üretildi mi, üretilmedi mi?' konusudur. Bunun en değerli konu olduğunu düşünüyorum. Dijital, bugüne kadar film sinemaya girince belli bir zamandan sonra, 'bunun dijital haklarını da artık kullanabiliyoruz, belli bir meblağ ödeyelim, alalım ve yayınlayalım' şeklindeydi. Dijitalin son 5 yıl içinde büyümesi, 'sinema, televizyon ve diğer platformlardan sonra bir de 'dijital' varmış, yarattığım içeriği orada da paraya döndürebilirim' fikrini ortaya çıkardı ve bu rakamları gittikçe büyütmeye başladı. Bence bu durum dijitalin ömrünü uzattı." dedi.

Puhutv'den Merve Naz Atmaca da dijitalleşmenin işin doğasında olduğunu ve gelinen noktanın iyi olduğunu belirterek, "Kendimize dışarıdan bakmak lazım çünkü biz kendini kolayca yerebilen bir milletiz. Gerçekten çok güzel ve kaliteli işler üretiyoruz. Bu dizi veya film fark etmez, mühim olan bizim anlatacak çok güzel hikayelerimizin olmasıdır ve bu hikayeler dünyanın farklı ülkelerinde de ses getiriyor. Mesela bugüne kadar hiç Kore'ye dizi satışı yapamamıştık ama bunu gerçekleştirdik." değerlendirmesinde bulundu.

- "Dijitalleşme başladığından beri izlediğim filmlerin kalitesinin düştüğünü düşünüyorum"

MistCo Satış Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Ayşegül Tüzün de uzmanlık alanının içerik dağıtımı olduğunu ifade ederek, "Firmamız dizilerin yurt dışına satışını yapıyor. Dijital, hepimizin hayatını kolaylaştıran bir hale büründü. Baktığımız zaman 35 milimetre de maliyeti, taşınması veya burada yapılan işlemler olsun, inanılmaz bir iş gücü ve maliyet gerektiren konular olduğu ortaya çıkıyor ama tabi ki dijitale geçilmesiyle de bu sektörün oyuncuları için pek çok şeyin kolaylaşmış olduğunu düşünüyorum." şeklinde konuştu.

Bir Film'den Kemal Ural ise dijital dünyanın herkes üzerinde pozitif yönde etki bıraktığını anlatarak, şunları söyledi:

"Herkes dijital dünyaya ne kadar güzel bir şey diye bakıyor ama ben öyle bakmıyorum, elektrik mühendisi olmamın bunda etkisi olabilir. Ben dağıtımcıyım, dijitalleşme bizim dağıtım mantığımızı özellikle bağımsız dağıtım mantığımızı negatif anlamda değiştirdi. Bizler elbette sadece dağıtım yapmıyoruz, majör filmler de dağıtıyoruz ama ben majörler için de çok avantajlı olduğunu düşünmüyorum çünkü majörlerin en azından 400-500 sinemaya film girmek konusunda biraz daha hayal kurmaları kolaylaştı."

Son yıllarda film kalitesinin düştüğüne dikkati çeken Ural, "Son 5 senedir dijitalleşme başladığından beri izlediğim filmlerin kalitesinin düştüğünü düşünüyorum. Film yapanlar bunu negatif algılamasın, bireysel olarak bir eleştiri getirmiyorum, dünya sineması dahil aynı şekilde kalitenin düştüğünü düşünüyorum. Ben sinema yönetmeni, yazarı veya eleştirmeni değilim, sadece izleyici olarak ben, çok film yapılmasından da şikayetçiyim." dedi.

Konuşmaların ardından katılımcılar, sinemaseverlerin sorularını yanıtladı.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile