Sınır Dışı Edilme Kararı Verilen Suriyeli'nin Bireysel Başvurusu

ANKARA - Anayasa Mahkemesi, kamu güvenliği açısından tehdit oluşturduğu gerekçesiyle sınır dışı edilme kararı verilen Suriye uyruklu başvurucunun, geri gönderme merkezinde tutulma koşulları, hukuksuz şekilde idari gözetim altına alınması ve buna itiraz edebileceği etkili itiraz yolu bulunmaması nedeniyle haklarının ihlal edildiğine karar verdi. Yüksek Mahkeme, Suriye uyruklu başvurucuya 10 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu'nun kararı, Resmi Gazetede yayımlandı.

Karara göre, Suriye'nin Kamışlı vilayetine bağlı Serekaniye ilçesinde ikamet eden 30 yaşındaki K.A, ülkesindeki istikrarsızlık ve iç savaş ortamı nedeniyle 2013'te bir grup yabancı uyrukluyla Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesi yakınlarındaki bir bölgeden Türkiye'ye giriş yaptı.

Türkiye sınırından geçerken jandarma tarafından yakalanarak Viranşehir'e götürülen K.A, serbest bırakıldı.

Daha sonra İstanbul'a geçen başvurucu, Mardin Kızıltepe'de yaşanan bir olaya karıştığı iddiasıyla Zeytinburnu'nda gözaltına alınarak sorgulandı. İfadesi alınarak salıverilen K.A, Sınırdışı İşlemleri ve Geri Gönderme Merkezi Büro Amirliğince, Kumkapı Geri Gönderme Merkezi'ne teslim edildi.

Başvurucu hakkında "kamu düzeni, güvenliği veya sağlığı açısından tehdit oluşturduğu" gerekçesiyle sınır dışı etme ve 6 ay süreyle idari gözetim altında tutulma kararı verildi.

Kızıltepe Cumhuriyet Başsavcılığınca, başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan delil yetersizliği nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.

K.A'nın, bu karar üzerine, idari gözetim kararının kaldırılması için yaptığı başvuru reddedildi. Mültecilik talebinde de bulunan K.A'nın, bu başvurusuyla ilgili henüz karar verilmedi.

Kumkapı Geri Gönderme Merkezi'ndeki fiziki koşulların kötü olduğundan şikayet eden başvurucu, avukatına, merkezin üçüncü katında bulunan 15-16 ranzalı 6 odada, uyuşturucu bağımlılarının kalması ve sürekli kavga çıkması nedeniyle 12-13 kişiyle televizyon odasında yere sünger sererek kaldığını, haftada 1 gün havalandırma izni olmasına rağmen 1 aydır çıkarılmadığını, vücudunda çeşitli yaralar çıktığını, doktor kontrolü yapılmadığını, tutuldukları yerde hayvanın bile yaşamayacağını" belirtti. Merkezden tahliyesini isteyen K.A'nın bu başvuruları da reddedildi.

Aynı olaya ilişkin Anayasa Mahkemesine toplam üç başvurusu bulunan K.A'nın ilk başvurusu, idari gözetim kararına yaptığı ilk itirazın Sulh Ceza Hakimince reddi üzerine yapıldı. Başvurucu, sınır dışı etme işlemine karşı açtığı iptal davasının İstanbul 1. İdare Mahkemesince reddedilmesi üzerine, Anayasa Mahkemesi'ne tedbir talepli ikinci kez bireysel başvuruda bulundu.

Başvurucunun, sınır dışı edilme işlemine yönelik tedbir kararı verilmesi istemi, Anayasa Mahkemesinin 10 Aralık 2014 tarihli kararıyla kabul edildi ve yeniden bir karar verilinceye kadar sınır dışı etme işleminin uygulanmamasına hükmedildi.

Anayasa Mahkemesi tarafından verilen tedbir kararından sonra idari gözetim altında bulundurulmasına ilişkin karara karşı başvurucunun beşinci kez yaptığı itiraz, Sulh Ceza Hakimliğinin 31 Aralık 2014 tarihli kararı ile kabul edildi ve başvurucunun gözetim altında tutulmasına 6 Ocak 2015'te son verildi.

Sekiz ay on gün idari gözetim altında tutulan K.A, tahliye kararı sonrasında Anayasa Mahkemesine üçüncü kez bireysel başvuru yaptı. Yüksek Mahkeme, üç başvuruyu birleştirerek sonuçlandırdı.

Suriye uyruklu K.A, başvurusunda, "sınır dışı edilmesi halinde öldürülme, işkence ve kötü muameleye tabi tutulma riski bulunması nedeniyle yaşam hakkı ile işkence ve eziyet yasağının, geri gönderme merkezindeki koşullar nedeniyle 'insan haysiyetiyle bağdaşmayan' ceza veya muamele yasağının, idari gözetim kararının çok uzun süre devam ettirilmesi nedeniyle de özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğini" savundu.

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunca ele alınan bireysel başvuruda, K.A'nın, özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine ve 10 bin lira manevi tazminat ödenmesine karar verildi.

- Gerekçeden

Genel Kurulun gerekçesinde, başvurucunun sınır dışı edilmesi durumunda öldürülme, işkence ve kötü muameleye tabi tutulma riskinin bulunması nedeniyle Anayasa'nın 17. maddesinin ihlal edildiği iddiasına ilişkin yapılan incelemede, geçici koruma statüsünde bulunan başvurucu hakkında uygulanmış veya güncel olarak uygulanma durumu bulunan bir sınır dışı etme kararından söz edilemeyeceği belirtildi. Gerekçede, bu nedenle kendisinin sınır dışı edilmesinin mümkün olmadığı, dolayısıyla bu hakların ihlal edildiği iddiaları açısından mağdur sıfatının bulunmadığı sonucuna ulaşıldığı kaydedildi.

Gerekçede, Kumkapı Geri Gönderme Merkezi'nin başvurucunun kaldığı dönemdeki koşulları, başvurucunun iddiaları, Türkiye İnsan Hakları Kurumu ve TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun bu konuda yayınladığı raporlar, ilgili Bakanlıkların görüşleri, konuya ilişkin uluslararası sözleşmeler, standartlar ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları dikkate alınarak incelendi.

Kişi başına üç metrekarenin altında bir yaşam alanına karşılık gelebilecek şekilde Merkezin aşırı kalabalık olduğu tespiti yapılan gerekçede, "Merkezin aşırı kalabalık olması, başlı başına başvurucunun Merkezde kaldığı dönemde maruz kaldığı koşullar, Anayasa'nın 17. maddesinde yasaklanan 'insan haysiyetiyle bağdaşmayan' muamele düzeyinin aşılmasına yol açabilecek niteliktedir. Merkez içinde kalma mekanları dışında rahatlamaya imkan sağlayacak ortak kullanım alanlarının yetersiz ve daha da önemlisi başvurucuya sağlanan açık havadan yararlanma imkanının çok sınırlı olmasının, başvurucunun Merkezde sahip olduğu koşulları kendisi açısından daha da zorlaştırdığını ve başvurucunun bu şartlarda sekiz ayın üzerinde bir süre idari gözetim altında tutulmasının, Anayasa'nın 17. maddesinin ihlaline yol açtığı sonucuna varılmıştır" denildi.

Gerekçede, somut olayın özel koşullarında, tutulma koşullarından kaynaklanan ihlal iddiaları açısından Anayasa'nın 40. maddesinin öngördüğü etkili bir başvuru yolunun bulunmadığı da vurgulandı.

Özgürlük ve güvenlik hakkı kapsamında idari gözetim altında tutulmanın hukuki olmadığı iddiasının da incelendiği gerekçede, sınır dışı etme sürecinde uygulanan idari gözetim işleminin, "gerekli özen" içinde yürütülmediği, özgürlükten mahrumiyetle ilgili keyfiliklere karşı koruma sağlamadığı ve dolayısıyla "hukuki" olmadığı sonucuna ulaşıldığı bildirildi.

"Başvurucunun idari gözetim altına alınmasına ve bu tedbirin devam ettirilmesine ilişkin kararların zamanında bildirilmediği ve başvuru yollarının serbest bırakılma sonucunu doğurabilecek gelişmelere ilişkin etkili bir şekilde inceleme imkanı sağlamadığı" tespitlerine dayanılarak, Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan hakların da ihlal edildiği sonucuna varılan gerekçede, K.A'nın haklarının ihlal edildiğine karar verilmesi nedeniyle, yalnızca ihlal tespitiyle telafi edilemeyecek ölçüdeki manevi zararları karşılığında, 10 bin lira manevi tazminat ödenmesine hükmedildiği kaydedildi.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile