'Sosyal Uyuma Giden Yollar' Konferansı

Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı İhsan Selim Baydaş: 'Türkiye ve Almanya'nın göç yönetimi ve Suriyeli gençlerin sosyal uyumu konusundaki bilgi, birikim ve deneyimlerini bu toplantılar vesilesiyle paylaşmaları iki ülke açısından olduğu kadar gerek Avrupa gerekse dünya açısından bir tercihten öte, bir ihtiyaç haline gelmiştir' Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Reha Denemeç: 'Mültecilerin eğitimi ve uyumu konusunda en büyük laboratuvar ülkemizde. Akademik imkanlarımızı iyi kullanırsak, hazırlayacağımız makaleler sadece bizim için değil, bütün insanlık için yol gösteren adımlar olacaktır'

Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu (GIZ) tarafından yürütülen ve toplumsal uyumu yaygınlaştırmayı amaçlayan "Suriyeli Mülteciler ve Ev Sahibi Topluluklar için Eğitim Programı"nın (BILSY) "Sosyal Uyuma Giden Yollar" başlıklı kapanış konferansı, Hacettepe Üniversitesi düzenlendi.

Konferans, GIZ BILSY tarafından Hacettepe Üniversitesi Göç ve Siyaset Uygulama ve Araştırma Merkezi (HUGO) ile Sığınmacılar ve Göçmenler Dayanışma Derneği (SGDD-ASAM) ortaklığında yapıldı.

Hacettepe Üniversitesi Mehmet Akif Ersoy Salonu'ndaki programın açılışında konuşan Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı İhsan Selim Baydaş, toplantıya katılmaktan duyduğu memnuniyeti belirterek projede emeği geçenlere teşekkür etti.

Türkiye'nin 3,5 milyondan fazla Suriyeliye ev sahipliği yaptığını hatırlatan Baydaş, "Ülkemiz, Suriyeliler için yalnızca sığınılacak bir komşu değil, tarihsel, kültürel, dini, bağlarla zor zamanda kapısını çaldığı bir kardeş evidir. Türkiye, bu kardeşlik hukukunun gereği olarak kendisine sığınan Suriyelilerin ve diğer milletlerin barınma, beslenme, sağlık, güvenlik, eğitim gibi temel ihtiyaçlarını kendi öz kaynakları ile karşılaşmıştır ve karşılamaya devam etmektedir." dedi.

Baydaş, Suriyelilerin Türkiye'nin birçok ilinde hayatlarını sürdürdüğüne işaret ederek, "Türkiye ve Almanya'nın göç yönetimi ve Suriyeli gençlerin sosyal uyumu konusundaki tecrübe, bilgi, birikim ve deneyimlerini bu toplantılar vesilesiyle paylaşmaları iki ülke açısından olduğu kadar, gerek Avrupa gerekse dünya açısından bir tercihten öte, bir ihtiyaç haline gelmiştir." değerlendirmesinde bulundu.

Türkiye'de sayıları her geçen gün artan Suriyelilerin kalma eğilimlerinin arttığını kaydeden Baydaş, bu kapsamda entegrasyon ve sosyal uyum konusunda iş birlikleri, destek programları ve akademik çalışmaların yapılmasının da zorunluluk haline geldiğini vurguladı.

Baydaş, eğitim, sosyal uyum ve istihdam konularında yürütülen projelerle ülkedeki misafirlerin kamusal sisteme uyum sağlamalarının ve toplumsal barışa hizmet etmelerinin hedeflendiğini belirtti.

Bakanlık olarak 2019'u "Gönüllülük Yılı" ilan ettiklerini hatırlatan Baydaş, Suriyelilerin karşılaştıkları ve bundan sonra karşılaşmaları beklenen sorunların giderilmesinde "gönüllülük" ve "spor" faaliyetlerini önemsediklerini ifade etti.

- "Türkiye, mültecilerin eğitimi ve uyumu konusunda en büyük laboratuvar"

Milli Eğitim Bakan Yardımcısı Reha Denemeç, Türkiye'nin, dünyadaki mülteciler, mültecilerin eğitimi ve entegrasyonu konusunda en büyük laboratuvar olduğunu belirterek, "Mültecilerin eğitimi ve uyumu konusunda en büyük laboratuvar ülkemizde. Akademik imkanlarımızı iyi kullanırsak hazırlayacağımız makaleler sadece bizim için değil, bütün insanlık için yol gösteren adımlar olacaktır. Hem kendimiz ders alacağız, uygulayacağız hem de edindiğimiz tecrübeleri paylaşarak benzer olaylara örnek olacak birtakım çalışmaları bu tür konferanslarla ortaya çıkaracağız." dedi.

Türkiye'nin Suriye ve diğer ülkelerden gelen 4 milyondan fazla kişiye ev sahipliği yaptığına işaret eden Denemeç, "Türkiye'ye sığınanlar arasında 1 milyon 50 bin okul çağında çocuk var. Biz bunun 650 binini okullarımıza alabildik. Finlandiya'daki tüm eğitim sistemindeki öğrencilerin sayısına denk bir rakam bu." diye konuştu.

Denemeç, 13-14 yaşlarında Türkiye'ye gelen çocukların eğitim sistemine alınmasının küçük yaştakilere göre daha zor olduğunu dile getirerek, "Bu çocukların dil öğrenmeleri daha zor oluyor. İlkokula başlayanlar için bu problemi çözmek çok daha kolay. Birkaç yıl içerisinde bu çocuklar, bizim çocuklarımız gibi çok hızlı şekilde Türkçeyi öğrenip uyum sağlayabiliyor." ifadelerini kullandı.

Uyumun en önemli girdisinin dil becerisi olduğunu kaydeden Denemeç, "Dil anlamında problemler çözüldüğü anda, arkadaşlık kurmak, sosyal ilişkileri geliştirmek çok rahat oluyor ve toplumun bir ferdi gibi hareket edilebildiği için yabancılık çekilmiyor. Bu yüzden dil becerisinin büyük önem taşıdığının bilincindeyiz. Özellikle 10-15 yaşın üzerindeki Suriyeli çocuklara da dışarıdan eğitim vererek bu beceriyi kazandırmaya çalışıyoruz." dedi.

- "2020'den sonra ayrı bir eğitim sistemi olmayacak"

Denemeç, dünyada "Türkiye'ye gelen sığınmacıların kamplarda, çadırlarda eğitim aldığı" şeklinde bir algı olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Herhangi bir yabancı çocuk, Türkiye'nin neresinde olursa olsun başvurduğu anda bizim çocuklarımızla birlikte eğitim sisteminin içerisine girebiliyor. Biz bu imkanı onlara sağlıyoruz. Başlangıçta, 2012-2014 yıllarında durumu geçici olarak görmüştük. Bu yüzden geçici eğitim merkezlerinde eğitim veriyorduk ama bu yıl çocukların tamamına yakını, kendi eğitim sistemimizin içerisinde bizim çocuklarımızla beraber eğitim görecek hale geldi. Sadece Hatay'da bazı sosyal nedenlerden dolayı geçici eğitim merkezleri bir yıl daha devam edecek. 2020'den sonra ise böyle ayrı bir eğitim sistemi olmayacak."

Türkiye'de, okul çağında olmayan, 5 yaşın altında yaklaşık 500 bin Suriyeli çocuk bulunduğunu söyleyen Denemeç, "Suriyelilerin Türkiye'de kalış süresi uzadıkça geçicilikleri kalıcılığa dönüşmeye başlıyor. Suriyelilerin gelecekte problemler çözülse bile ülkelerine dönme olasılıkları yüzde 50'den az. Yapılan çalışmalar bunu gösteriyor. Buna göre tedbirlerimizi almak durumundayız. Bunu bir yük olarak görmek yerine zenginliğe dönüştürmek bizim elimizde." dedi.

Denemeç, iyi bir eğitim verildiği takdirde Suriyelilerin, Türkiye'nin bölgedeki ilişkileriyle ilgili önemli elçiler olabileceğini işaret etti.

Türkiye'nin dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olduğunu hatırlatan Denemeç, diğer ülkelerden de sığınmacılar konusunda benzer yaklaşımları beklediklerini vurguladı.

Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Martin Erdmann ise, Alman hükümetinin mülteci konusuna ilgi ve desteğinin olduğunu dile getirerek, Türkiye'nin Suriye ve diğer ülkelerden milyonlarca kişiye ev sahipliği yapmasını takdirle karşıladıklarını ifade etti.

Toplumlardaki ayrıştırmaların her geçen gün arttığını söyleyen Erdmann, birçok ülke için sosyal uyumun önemine işaret etti.

Erdmann, kayıp jenerasyonun önüne geçmek gerektiğini belirterek, bu kapsamda belirlenen hedefler doğrultusunda sığınmacılara yönelik çeşitli faaliyetler yürütülmesini desteklediklerini kaydetti.

Türkiye'deki sığınmacıların çoğunun genç ve çocuk olduğunu söyleyen Erdmann, tüm çabaların öncelikli olarak eğitim üzerine yoğunlaşması gerektiğini, bu noktada Türkiye'deki bakanlık ve diğer yetkililerle de iş birliği yapıldığını bildirdi.

Erdmann, Alman hükümetinin bu projelere desteğinin kararlılıkla devam edeceğini vurgulayarak, "Suriye krizinin ortaya çıktığı andan itibaren Almanya, Türkiye'de 1 milyar avrodan fazla harcama yapmıştır." dedi.

Konferansta, Alman Uluslararası İşbirliği Kurumu Proje Direktörü Joachim Scheurer, Cumhurbaşkanlığı Sosyal Politikalar Kurulu Üyesi Prof. Dr. Vedat Işıkhan, Hacettepe Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Özen de konuşma yaptı.

- Mülteci çocuklardan Türkçe ve Arapça şarkılar

Açılışın ardından çoğunluğu Suriyeli çocuklardan oluşan SGDD Al Farah Mülteci Çocuk Korosu sahneye çıktı. 2017 yılında kurulan ve 70 çocuktan oluşan koro, Türkçe ve Arapça şarkılar seslendirdi.

Konferans, yarın yapılacak oturumların ardından sona erecek.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile