SEMRA ORKAN - Eski Başbakanlardan Mesut Yılmaz, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddialarına ilişkin 'Türkiye, savaş zorluğu içinde düşmanlarıyla iş birliği yapan belli vatandaşlarını tehcir etme kararı almıştır. Siyaseten bu kararın doğru ya da yanlış olduğu tartışılabilir. Bunun uygulanmasında yanlışlıklar olduğu açıktır. Bazı acı sonuçların ortaya çıktığı doğrudur ama bunun bir soykırım olduğunu ileri sürmek tarihi gerçeklerle bağdaşmaz.' değerlendirmesinde bulundu.
Mesut Yılmaz, 1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları hakkında AA muhabirine yaptığı açıklamada, konuyu siyasetçilerin değil, tarihçilerin değerlendirmesi gerektiğini vurguladı.
Türkiye'nin yıllar önce konuyla ilgili tarafsız bir bilim kurulunun araştırma yapıp gerçeği ortaya çıkarmasını istediğini ifade eden Yılmaz, bu isteğin Ermeniler tarafından destek bulmadığını dile getirdi.
Bu iddiaların gerçek yüzünün ancak tarafsız bilim kurulunun yapacağı araştırmalar sonucunda ortaya çıkarılacağını kaydeden Yılmaz, Türkiye'nin bu isteğinin medeni dünyada da yankı bulduğunu anlattı.
Yılmaz, Ermeni lobisinin güçlü olduğu bazı ülkelerde bu konunun hala politize edildiğine işaret ederek, 'Türkiye aleyhine bir koz olarak kullanılıyor. Bizim bu konudaki tutumumuz net. Hükümetlerle değişmeyen bir devlet politikamız var. Bu Batılıların da anlayacağı bir dil.' şeklinde konuştu.
Hukuken soykırım kavramının 2. Dünya Savaşı'ndan sonra ortaya çıktığını hatırlatan Yılmaz, Türkiye'nin bu anlamda bir soykırım suçu işlemediğini ifade etti.
Eski Başbakanlardan Yılmaz, 'Türkiye, savaş zorluğu içinde düşmanlarıyla iş birliği yapan belli vatandaşlarını tehcir etme kararı almıştır. Siyaseten bu kararın doğru ya da yanlış olduğu tartışılabilir. Bunun uygulanmasında yanlışlıklar olduğu açıktır. Bazı acı sonuçların ortaya çıktığı doğrudur ama bunun bir soykırım olduğunu ileri sürmek tarihi gerçeklerle bağdaşmaz.' değerlendirmesinde bulundu.
- 1915'te ne oldu?
Osmanlı Devleti'nin 1914'te başlayan 1. Dünya Savaşı'na Rusya ile farklı saflarda katılmasını fırsat bilen Ermeni milliyetçileri, bağımsız Ermenistan devletini kurmak gayesiyle Rus güçleriyle iş birliği yaptılar.
Rus ordusu, Doğu Anadolu'yu işgal ettiğinde gönüllü Osmanlı ve Rus Ermenilerinden büyük destek gördü. Osmanlı ordusunda görev yapan bazı Ermeniler de Rus ordusuna katıldı. Ermenilerin oluşturduğu birlikler ordunun lojistik kanallarını tahrip ederek, Osmanlı ordularının ilerlemesini yavaşlatırken, Ermeni çeteleri de işgal ettikleri yerlerde sivillere yönelik katliam ve zulümlere girişti.
Osmanlı Hükümeti, bu gelişmelerin önüne geçmek için Ermeni temsilcileri ve kanaat önderlerini ikna etmeye çalıştı. Ancak başarılı olamadı. Ermeni komitalarının saldırıların artması üzerine hükümet, 24 Nisan 1915'te Ermeni devrimci komitelerin kapatılması ve bazı Ermeni ileri gelenlerin tutuklanmalarına ve sürgün edilmelerine karar verdi. Daha sonra, her yıl 'Ermeni soykırımını' anmak amacıyla düzenlenen etkinlikler için bu tarih seçilecekti.
Tedbirlere rağmen saldırıların sürmesi nedeniyle 27 Mayıs 1915'te Ermeni nüfusunun savaş bölgesinde olanları ve Rus işgal ordusuyla iş birliği yapanlarının göç ettirilmesi kararı alındı.
Osmanlı Hükümeti, göç edenlerin insani ihtiyaçları için planlamalar yaptıysa da savaş koşulları, iç çatışmalar, intikam peşindeki yerel gruplar, eşkıyalık, açlık ve salgın hastalıklar nedeniyle göçler sırasında çok sayıda Ermeni hayatını kaybetti.
Tarihi belgeler, hükümetin, söz konusu trajik olayların yaşanmasını amaçlamadığı gibi göç eden Ermenilere karşı işlenen suçları cezalandırıldığını açıkça ortaya koymakta. Nitekim, henüz savaş son bulmamışken yaşanan insani trajedi sırasında olaylara karışarak suçlu bulunanlar yargılanarak idam edildi.
- Adil hafıza ve empati ihtiyacı
Ermenistan ve Ermeni diasporasının genel beklentisi, Türkiye'nin 1915 tehciri sırasında yaşananları soykırım olarak tanıması ve tazminat ödemesi.
'Soykırım' kavramı, 1948 Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nde ulusal, ırksal, etnik veya dinsel bir grubu kısmen veya tamamen yok etme eylemi olarak tanımlanıyor.
Söz konusu olayların soykırım olarak tanımlanamayacağına dikkati çeken Türkiye, 1915 olaylarını her iki taraf açısından da bir 'trajedi' olarak niteliyor. Türkiye, konunun siyasi çatışmalardan uzak, tarihe tek taraflı bakmadan, tarafların birbirlerinin neler yaşadığını anlama ve birbirlerinin hafızalarına saygı duyma şeklinde özetlenen 'adil bir hafıza' perspektifinden çözülmesi gerektiğini vurguluyor.
Türkiye, tarafların arşivlerinin yanı sıra üçüncü ülkelerdeki arşivlerde de 1915 olayları konusunda araştırma yapılmasını, Türk ve Ermeni tarihçilerle diğer uluslararası uzmanlardan oluşan bir ortak tarih komisyonu kurulmasını teklif ediyor.
- Erivan ilişkileri normalleştirme fırsatını değerlendiremedi
İki ülke ilişkilerin normalleştirilmesi için en önemli gelişme Ekim 2009'da yaşandı. Taraftlar, İsviçre'nin Zürih kentinde diplomatik ilişkilerin yeniden tesisi ve ikili ilişkilerin geliştirilmesine yönelik iki ayrı protokol imzaladı.
Protokollerde karşılıklı güven tesisi ve mevcut sorunların çözülebilmesi için tarihsel kaynak ve arşivlerin tarafsız, bilimsel incelenmesi konusuna yer verilirken, sınırların da karşılıklı olarak tanınması ve ortak sınırların açılması öngörülüyordu.
Türk hükümeti protokolü onaylanmak üzere doğrudan TBMM'ye gönderdi. Ermenistan hükümeti ise metinleri Anayasa Mahkemesi'nin incelemesine sundu. Mahkeme, protokollerin Anayasa'nın lafzına ve ruhuna uymadığına hükmetti.
Ermenistan Hükümeti protokollerin onay sürecini dondurduğunu Ocak 2010'da açıkladı. Bundan 5 yıl sonra da, Ermeni hükümeti tarafından geçen Şubat ayında geri çekildi.
'Soykırım İddiaları Tarihi Gerçeklerle Bağdaşmaz'
Eski Başbakanlardan Yılmaz: '(1915 olaylarına ilişkin Ermeni iddiaları hakkında) Türkiye, savaş zorluğu içinde düşmanlarıyla iş birliği yapan belli vatandaşlarını tehcir etme kararı almıştır. Siyaseten bu kararın doğru ya da yanlış olduğu tartışılabilir. Bunun uygulanmasında yanlışlıklar olduğu açıktır. Bazı acı sonuçların ortaya çıktığı doğrudur ama bunun bir soykırım olduğunu ileri sürmek tarihi gerçeklerle bağdaşmaz' '(İddialar) Türkiye aleyhine bir koz olarak kullanılıyor. Bizim bu konudaki tutumumuz net. Hükümetlerle değişmeyen bir devlet politikamız var. Bu Batılıların da anlayacağı bir dil'