''Şu Anda Bizim Bankacılığımız Avrupa İle Kıyaslanamayacak Ölçüde Sağlam''

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu Başkanı Mukim Öztekin, Türk bankalarının Avrupa bankaları ile kıyaslanamayacak ölçüde sağlam durumda olduğunu belirterek, ''Bizim bankaların sermayeleri güçlü, iyi kar elde ediyorlar. Avrupa bankalarının sermayeleri zayıf, bu zayıf sermayeye rağmen çok iş yapıyorlar ve varlıklarının değeri kriz nedeniyle hızla düştü'' dedi.

Anadolu Ajansı Finans Masası'na konuk olan Öztekin, editörlerin sektörle ilgili sorularını yanıtladı.

Avrupa'da ve Amerika'da bankacılık kaynaklı bir kriz yaşandığına işaret eden Öztekin, Türk bankalarının Avrupa bankaları ile kıyaslanamayacak ölçüde sağlam durumda olduğunu söyledi.

Avrupa'da bankaların aktifleri içerisinde yer alan hazine kağıtlarının, diğer ürünlerin, konut ve benzeri kredilerin zamanında ödenmemesi nedeniyle bankaların ciddi zararlar elde ettiğini anlatan Öztekin, Amerika'da ise mortgage kriziyle konut fiyatlarının aşırı şişmesi ve sonrasında aşırı düşmesi sonucu bu ürünlere ilişkin menkul kıymetlerin hızla değer kaybettiğini, bunun sonucu olarak bankaların ciddi oranda zarar ettiğini ve battığını ifade etti.

''Bizim bankalarımızın aktifinde böyle toksik ürünler yok'' diyen Öztekin, Türk bankalarının aktifinde ağırlıklı olarak menkul kıymetler ile bireylere, kurumsal ve ticari işletmelere verilen krediler bulunduğunu belirtti.

Türk bankalarının aktifinde hazine kağıtlarının da yer aldığını dile getiren Öztekin, şöyle devam etti:

''Hazine kağıtlarımız da en son 2013 Ocak'ı itibarıyla kredide alt risk oranı en düşük seviyesine inmiş durumda. Bizim Hazine kağıtlarının yıllar itibarıyla da payı azalıyor. Bankalarımızın aktifi gerçek bankacılık ürünlerinden oluşuyor. Pasifi de gerçek bankacılık ürünü dediğimiz mevduattan oluşuyor. Bu krizden sonra Avrupa bankaları da mevduat bazlı bankacılığa doğru dönüş kararı aldılar. Dolayısıyla bizim bankaların sermayeleri güçlü, iyi kar elde ediyorlar. Avrupa bankalarının sermayeleri zayıf, bu zayıf sermayeye rağmen çok iş yapıyorlar ve varlıklarının değeri kriz nedeniyle hızla düştü.''

-''Banklarınız sağlamsa ekonominiz de sağlam''-



Basel-3'ün üçüncü ayağı olan kaldıraç oranıyla ilgili Öztekin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın bu konuya yönelik munzam karşılık oranlarıyla ilgili bir düzenleme yaptığını hatırlattı. Kaldıraçta Avrupa'da öngörülen oranın yüzde 3 olduğunu belirten Öztekin, ''Bizim şu anda etki çalışması yaptırdığımız bankalarımızda yüzde 7'nin üzerinde bir kaldıraç oranı var. Yani Avrupa Basel Kriterleri'nin öngördüğü oranların çok fevkinde iyi durumdayız. Daha az kaldıraçla çalışıyoruz diyelim. Dolayısıyla o konuda da sıkıntımız yok. Hedefimiz kaldıraç ve likiditeyle ilgili düzenlemeleri Mart sonuna kadar bitirip kamuoyuyla paylaşmak'' diye konuştu.

Bankaların sağlam oluşunun ekonominin sağlamlığıyla doğrudan ilgili olduğunu vurgulayan Öztekin, ''Banklarınız sağlamsa ekonominiz de sağlam'' dedi.

Avrupa bankalarının mali yapılarını düzeltmeye uğraştıklarını anlatan BDDK Başkanı, 2001'de Türkiye'nin de benzer bir kriz yaşadığını hatırlattı.

O dönem bankacılık kaynaklı bir krizin çıktığını ifade eden Öztekin, ''Krizin maliyetini de hep beraber ödedik'' dedi.

Söz konusu krizde hem özel sektörde batan bankalar dikkate aldığında hem de kamu bankalarına aktarılan kaynak dikkate alındığında, bu bankaları kurtarmak adına gayri safi milli hasılanın 3'te birine yakın bir kaynağın aktarıldığını ifade eden Öztekin, şimdi Avrupa ve Amerika'nın yaptığının da aynı olduğunu söyledi.

Avrupa ve Amerika'da bankaları kurtarmak adına hiçbir değeri olmayan bonolar karşılığında paralar verildiğini aktaran Öztekin, bunun sonucunda tahvil ihraçları sonucunda borçlanma faiz oranlarının yükseldiğini kaydetti.

Türkiye'de ise durumun tam tersi olduğununu altını çizen Öztekin, ''Banklarımızın sağlığı neye yol açıyor- Devletin şu anda AB tanımlı borçlanma oranı yıldan yıla azalıyor. Şu an da 36'lar düzeyinde. Gelecekte bu oran çok çok daha aşağıya gidecek. Bankacılık sektörünün zayıf olduğu zaman, finansın bel kemiği, temel direği zayıf olduğu zaman, ekonominin tamamını etkiliyor. Bankaların sağlamlığı ekonomiyi etkiliyor. Ekonominin sağlamlığı da bankaları etkiliyor'' diye konuştu.

-Vadelerin uzaması-

Türkiye'de mevduat vadelerini kısalığına ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Öztekin, bu konuda çalışmalar yapıldığını ve 1 Ocak itibarıyla da yayınlandığını anımsattı.

Sürekli olarak uluslararası kuruluşlar tarafından Türkiye'nin bankacılığıyla ilgili hazırlanan raporlarda en büyük eleştiri noktasının aktif ve pasif vade uyumsuzluğu olduğunu belirten Öztekin, şunları kaydetti:

''Aktifin yani alacaklarımızın vadesinin uzun oluşu, pasifimizin yani borçlarımızın vadesinin kısa oluşundan bahsedilir ve bunu bir risk unsuru olarak belirtirler. Bu görüntüde risk gibi görülebilir. 2001 krizinde bile mevduat rakamları üzerinde inceleme yaptığımız zaman aslında Türkiye'de her ne kadar mevduatının vadesi çok kısa gözükse de, şu anda yaklaşık 70 günler civarında. Aslında mevduatımızda çıkış yok. 2001 krizinde bile mevduatımızın yüzde 88-90 civarında arttığını görüyoruz. Mevduatta sadece bankalar arası bir dolaşım söz konusu, mevduat sektörün dışına çıkmıyor. Ama görüntü itibarıyla kısa vadeli bu görüntüyü reele yaklaştırmak lazım. Reel de neredeyse sonsuza yakın bir vadedir, çekilmediği müddetçe. Sürekli büyüyen bir mevduat yapımız var. Bu çalışmaların temel amacı vadeyi reele yaklaştırmak. Bunun için Merkez Bankası öncelikle munzam karşılıklarında farklılık yapmıştır. Yani uzun vadeye daha düşük karşılık, kısa vadeye daha yüksek zorunlu karşılık öngörerek cazip kılmak istemişti. Kısmen etkisi oldu. 55 günlerden 70 günlere mevduatın vadesinin uzadığını gördük.

Şimdi getirilen 2 düzenleme var, birincisi özellikle stopaj oranlarına ilişkin bir düzenleme oldu. 6 aya kadar vadelerde stopaj oranları değişmedi, ama 6-12 ay vadelerde stopaj oranlarında 3 puanlık bir indirim oldu. 1 yıldan sonrasında ise 5 puanlık bir indirim söz konusu. Bunlar uzun vadeli mevduatı vergisel yolla cezbetmeye yönelik düzenlemeler. İkinci bir düzenleme, vadesinden önce çekilen mevduata vadesiz mevduat mimlemesi gerekiyordu. O oran 0,25'ti. Burada faiz kaybını telafi edecek düzenlemeler getirildi.

Burada amaç görüneni reele yaklaştırmak, ülkemize yönelik eleştirileri azaltmak. Bu çalışmalar durmayacak. Piyasalarla görüşüyoruz, sektörler görüşüyoruz. Nasıl daha fazla uzatabiliriz diye.''

Borçlarla, alacakların vadesi mümkün olduğunca birbirine yakınlaştırılmasının arzulandığını dile getiren Öztekin, bunu dünyada sağlayan bir ülke bulunmadığını belirtti.

Bunun sadece bankacılık sektörünün değil, reel sektör firmalarının, herkesin sorunu olduğunu vurgulayan BDDK Başkanı Öztekin, kredi alanın mümkün olduğunca uzun vadeyi, borç verenin de mümkün olan en kısa vadeyi amaçladığını, bir takım ürünlerle bunun mümkün olduğunca birbirine yaklaştırma çabaları olduğunu söyledi.

Muhabir: Tamer Toğanaş

Yayıncı: Hamdi Ateş
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile