Gebze Teknik Üniversitesi’nde “Sanayi ve Teknoloji Zirvesi” gerçekleştirildi.
Zirveye AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Başbakan Binali Yıldırım’ın yanı sıra Başbakan Yardımcısı Fikri Işık, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü, Kocaeli Valisi Hüseyin Aksoy, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı İbrahim Karaosmanoğlu, Gebze Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Haluk Görgün ve davetliler katıldı.
Gebze Teknik Üniversitesi’ndeki zirvede Türkiye’nin kalkınması ve Sanayi 4.0’ın rolünün konularının ele alındığını anlatan Başbakan Binali yıldırım, “Bugün GTÜ’nde ülkemizin kalkınmasında sanayici 4.0’ın rolü ve sanayi üniversite işbirliği konuları ele alınıyor. 4 gün sürecek bir hem sergi, hem bilimsel toplantı burada gerçekleşecek. Ve Türkiye’de sanayi üniversite işbirliği örnekleri sergilenmiş olacak. Ülkemizin 100. yıl hedeflerinin gerçekleşmesine katkı sağlayacak bu önemli zirvede açılışında bulunmak benim için bir heyecan vesilesi. Eminim ki aynı heyecanı da sizler duyuyorsunuz. Bu önemli toplantının gelecek adına, gelecek kuşaklar adına ülkemizin aydınlık yarınları adına ciddi neticeler ortaya çıkaracağına yürekten inanıyorum. Bu toplantıyı himaye eden bilim Sanayi Teknoloji Bakanımıza, Kocaeli Valiliğimize. Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na, GTÜ rektörümüze, bu bölgede bulunan sanayicilerimize teşekkür ediyorum” ifadelerine yer verdi.
“TÜRKİYE ETRAFINDAKİ SAVAŞ VE BELİRSİZLİKLERE RAĞMEN BUGÜNLERE GELDİ”
Türkiye’nin engelleri birer birer aşarak bugünlere geldiğinin altını çizen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Başbakan Binali Yıldırım, 15 Temmuz’u da hatırlatarak şöyle devam etti:
“Türkiye etrafında yaşanan savaş, belirsizliklere rağmen önüne çıkan engelleri birer birer aşarak bugünlere geldi. Ve geleceğe emin adımlarla yürüyor. Hepinizin bildiği gibi son 16 yılda pek çok sınamalardan geçtik. Millet iradesine, demokrasiye, seçilmiş hükümetlere yönelik vesayet saldırıları hiç eksik olmadı. En son 15 Temmuz’da hain bir işgal girişimiyle ülkeye topyekûn el konulmak istendi. Milletimizle el ele verilerek bu zorlukları aşarak bugünlere geldik. Demokrasiye darbe vurmak isteyenler bunu başaramayınca bu günlerde ekonomi üzerinden yeni bir faaliyet içerisine girmiş gözüküyor. Milli irade, siyasi istikrarı azimle koruduğumuz gibi hiç kimsenin endişesi olmasın. Bu ekonomik saldırıların da üstesinden geleceğiz.”
“BU KAFAYLA HAREKET EDENLERİN YÖNETİMDE OLMA ŞANSLARI HİÇ YOK”
Türkiye’nin katma değeri fazla olan ve teknoloji gerektiren alanlardaki yatırımlardan bazılarının mutlu olmadığını ifade eden Başbakan Binali Yıldırım, “Bugün hamdolsun milletimiz yanımızda. Biz de bütün varlığımızla milletimizle beraberiz. Geçen hafta temelini attığımız nükleer santral de inşallah 2023’e giderken enerji güvenliğimizin sağlanması, enerjide çeşitliliğin olması için ülkemizin mukayeseli bir üstünlük sağlayacak. Yine pazartesi günü bir teşvik sistemini kamuoyu ile paylaştık. Daha çok üretmeye, daha çok büyümeye hedeflenen bu teşvik sisteminde neler var? Katma değeri fazla olan teknoloji gerektiren ve Türkiye’nin cari açık verdiği alanlarda yatırım. Bazı bildik ekonomistler, siyasi muarızlarımız bundan mutlu olmadılar. ‘Efendim işte koca koca teşvik paketi açıklıyorsunuz yandaşlara veriyorsunuz’ diyorlar. Bu kafayla hareket edenler bu ülkenin yönetiminde hiç ama hiç var olma şansları yok. Bunlar tamamen Türkiye’nin gerçeklerinden habersiz olma, bilgi olmadan ilgi sahibi olmanın getirdiği cehalettir. 23 proje var. Aç bak kardeşim neler var. Doğrudan 35 bin kişi istihdam ediliyor. Dolaylı olarak 134 bin istihdam var. Bırak ötesini 20 milyar dolar bir kalemde ihracat ile ithalat arasındaki açığı azaltıyor. Niye? Bunları yapmazsan gideceksin dışarıdan alacaksın. İthalat üzerinden kolay para kazananların buna razı olmasını bekleyemeyiz. Onlar kısa günün ticaretine bakıyor. Biz bugünümüz yarınımız olan gençlerimizin geleceğine odaklanıyoruz. Aramızdaki fark budur. Şimdi artık teknoloji gerektirmeyen ürünleri herkes yapıyor. İşçilik maliyeti Afrika’da bizim 50 katımızdan daha ucuz. Şimdi aynı ürünü biz yaparsak rekabet etme şansımız var mı? Ne yapmamız lazım alın terinin yanına akıl terini koymamız lazım. Bilgiyi koymamız lazım. Bilgi güçtür. Artık bilgiye sahip olan bilgiyi kullanan ve bilgiyi üreten ülkeler aradaki farkı açıyor. Bilgiye erişemeyen ülkeler yarış dışı kalıyor. Bunu görmemiz lazım” diye devam etti.
“GEBZE TEKNİK ÜNİVERSİTESİ’NİN GÖZLE GÖRÜLÜR MESAFE ALMASI TESADÜF DEĞİL”
Gebze Teknik Üniversitesi’nin dört yıl önce kurulmasına rağmen gözle görülür bir mesafe kat ettiğini vurgulayan Başbakan Binali Yıldırım, “Gebze Teknik Üniversitesi’nin dört yıl içerisinde bu kadar gözle görülür mesafe almasının tesadüf olmadığını anlatmak istiyorum. Bulunduğu yer önemli. İstanbul tarafında beş tane OSB, Kocaeli tarafında 13 tane OSB toplam 18 tane OSB ortasında bulunan, yarım saatten az bir sürede buralara erişebilen bir üniversite. Sanayi ile üniversite işbirliği biz öğrenciyken de konuşulan bir şeydi. ‘Efendim, üniversiteler ile sanayi arasında işbirliği yok.’ Ben de teknik üniversite mezunuyum. Yabancı değilim bu mevzuya. Ama gerçekten o zaman sanayi ile üniversite arasında hiçbir temas yoktu. Hem fiziki olarak hem de zihni olarak. Birbirinden iki ayrı dünya. İdeal şartlar altnda alınan bir üniversite öğrenimi bir de gerçek şartlar altında mücadele eden sanayi sektörü. İdeal şartlar, fanus içerisinde dezenfekte ortamda yaşamaktır. Böyle bir dünya yok. Ancak erken doğan bebekleri koyuyorlar. Bir iki ay orada duruyor herhangi bir zarar görmemesi için. Ama hayat özel sektörüyle, üniversitesiyle, sanat camiasıyla her türlü fırsata da her türlü tehdide de açıktır. Ayakta kalmak için her alanda mutlaka var olmalıyız. Mücadele etmeliyiz. Biz o yıllarda okurken üniversitede staj bulamazdık. Staj yapacağız mühendislik okuyoruz. Staj yapmadan mezun olamıyoruz. Onun yüzünden mezuniyetin gecikme ihtimali doğuyor. Riski doğuyor. Niye sanayiciler stajyeri yük olarak görüyor. ‘Onunla mı uğraşacağım. Gelecek işçilerin de aklını karıştıracak. Huzurumuzu bozacak bizi meşgul edecek’ diyor. Bunlar yaşanan şeyler. Para pul istemiyoruz yeter ki tezgahlara bakalım, okuduklarımızla gördüklerimiz birbirine uyuyor mu onu görelim. Burs kredi zaten yok. Onlar hak getire. Yani 100 kişi müracaat ediyor 5 kişi kredi zor alıyor. Devlet bursu zaten yok. Buraya giren her öğrenci adımını attığı anda 200 ila 2 bin lira arasında bursu hazır diyor. Ne güzel imkan. Keşke bugünlerde okusaydık. Geçen bir kamyoncunun bana dediği gibi, ‘Geldim 70 yaşıma. Keşke sen bizim zamanımızda Ulaştırma Bakanı olsaydın’ diyor. Keşke demekle olmuyor. Bulunduğumuz her zaman neyse sorumluluğumuz var. O zamanı dolu dolu geçirmemiz lazım. Şu anda zaman paradan daha önemli. Bunu aklınızdan çıkartmayın. Öğrencilikte bunun hesabı pek yapılmaz. Sizi geleceğe hazırlayan yıllar bu yıllardır. Mezun olduktan sonra pek fazla fırsatınız olmayacak. Kendinizi geliştirmek için çok fazla zamanınız olmayacak. O yüzden iyi şekilde kendinizi geliştirin. En az bir yabancı dili konuşacak şekilde kendinizi hazırlamanız lazım. Dünya artık bugün küresel köy haline geldi. Bugün her türlü olay, her türlü bilgi her an akıyor. Dünyada yaşayan ister gelişmiş ister gelişmemiş ülke olsun her ülkedeki olay bir başka ülke tarafından biliniyor. Ona göre tepkiler ve kamuoyu oluşuyor. Sanal gerçeklik diye bir şey var. Sanayi 4.0 var. Bunlar bütün üretim alışkanlıklarımızı değiştirecek” ifadelerine yer verdi.
“GEÇEN SENE G20 İÇİNDE EN FAZLA BÜYÜYEN ÜLKESİ OLDUK. GURUR VESİLESİ AMA YETERLİ DEĞİL”
Türkiye’de son 16 yılda kalkınma ve sanayi anlamında önemli yollar kat edildiğinin altını çizen Başbakan Binali Yıldırım, şöyle devam etti.
“Sanal gerçeklikte bazı mesleklerin havası da kalmayacak. Yeni meslekler çıkacak. 5-10 yıl sonra doktorların artık işsiz kalabilme riski bile olacak. Niye, bilişimler artık her şey mümkün olacak. Size gerekli önlemleri, kendi kendinizin doktoru olacaksınız. Onun için yenileyeceğiz. Iskalamayacağız, değişimi yaşayarak kendimizi yenileyeceğiz. Biz bunu yaparsak ülkeyi de değişimle gerçekleştireceğiz. Son 16 yılda kalkınma ve sanayi anlamında önemli yollar aldık. Ama bu yolu yeterli göremeyiz. Geçen sene dünyanın G20 içinde en fazla büyüyen ülkesi olduk. Bu gurur vesilesi oldu ama bunu yeterli göremeyiz. Sürdürülebilir olması lazım. 2003-2017’ye bakalım. Bu süreç arasında 2008-2017 küresel kriz vardı. Dünyanın büyümesinin durduğu küresel ticaretin azaldığı, dünyadaki servetin azaldığı bir dönem var. Buna rağmen Türkiye 2002-2017 arası 15 yıl yüzde 5.8 büyümeyi başardı. Bu noktalara kolay gelmedik. Küresel finans piyasaları şu anda çalkantı içerisinde. Bir dalgalanma var. Çin ile ABD arasında başlayan bir ticaret savaşı, tabiri caizse. Birbirlerine kılıç çektiler. Amerika Çin’den alacağı ürünlere ilave vergiler getiriyor. Türkiye’de buna dahil. Yüzde 25’e varan vergi koyuyor ki siz oraya satamayın. Benzerini muhatap ülke yapıyor. Dolayısıyla buradaki ekonomik savaş küresel dengeleri de bozuyor. Şu anda böyle bir süreç yaşıyoruz. Bu hem ülke ekonomisinin tek tek olumsuz etkilediği gibi küresel belirsizliği de artırıyor. Buna bir de Ortadoğu’daki son günlerde yaşananları da ilave ederseniz, kimyasal silah kullanımı o masum yavruların hunharca katledilmesi bütün bunları koyunca küresel anlamda ciddi bir belirsizlik ciddi bir dalgalanma var. Türkiye’de bundan etkileniyor. Çünkü biz bu bütün belirsizliklerin, olumsuzların göbeğinde yer alıyor. Avrasya coğrafyasına baktığımızda bütün olayların merkezinde yer alıyoruz. Terör, savaş, göç. Ama şunu milletimiz, müteşebbislerimiz bilsin. Biz bu süreçleri daha önce de yaşadık. 2016 darbesinde de yaşadık. İlk çeyrekte yüzde 4 küçüldü Türkiye, ama hızlı bir şekilde toparlandık. Bütün tahminleri alt üst ederek 3.2 ile kapattık. Darbe geçirmiş bir ülkeden bahsediyorum. 2017’de 7.4 rekor. Ona da şimdi çamur atmaya çalışıyorlar. ‘Efendim ekonominin bu kadar ısınması doğru bir şey değil.’ Büyümeyince de ‘Ülke yerinde sayıyor’, büyüyünce de ‘çok büyüdü, sıcaklık arttı.’ Ne istiyorsunuz kardeşim. Bir şey söyleyin. Bunlar siyasi mülahazalarla yapılan değerlendirmeler. Bizim görevimiz bunlara itibar etmek değil, milletimiz ve ülkemiz için doğru bildiğimizi yapmaktır. Doğru bildiğimiz ise üretmek ve istihdam oluşturmak. Ürettiğimizi satmak ve ülke ekonomisine değer katmaktır. Bunları yaptığımız sürece söylenenlerin hiçbir değeri yok. Herkes şunu bilsin Türkiye ayaklarını yere sağlam basıyor. 16 yıl önceki Türkiye’nin karanlık senaryolarından çok uzaktayız. Bu istikrar ve güven olduğu müddetçe küresel sermaye ve teşviklerle büyümemiz devam edecek. Büyümedeki hedefimiz sürdürülebilir. Her yıl üst üste son 16 yılda başardığımız yüzde 6’lık büyümeyi 2018, 2019’da ve devam eden yıllarda sürdürmemiz lazım. İstikrar ve güven var. Terör bugün Türkiye’nin birinci meselesi değil. Birinci meselemiz reel sektörümüzün daha fazla üretmesi için gereken destek ve katkıyı sağlamak. Bu toplantının amacı da bu. Üniversite ve sanayinin işbirliğini nasıl başardınız diye sordum. Rektör ise bir vakıf kurduklarını, mütevelli heyetine de bütün sanayicileri davet ettiklerini onları dahil ettiklerini söyledi.
Ne oldu onlar işin sahibi oldu. Marifet iltifata tabidir. Bir kere işin içine sorumluluğu dahil ettiğiniz zaman ne yaptılar onlar da bu sefer ellerini taşın altına koydular. Ar-Ge projelerine ve yenilikçi çalışmalara, bilimsel çalışmalara, ilgilerini daha çok artırdılar. Gerçek anlamda üniversite ve sanayi işbirliği başlamış oldu.”
“ÜLKEMİZLE GURUR DUYALIM. 7 DÜVEL ÜZERİMİZE GELİYOR”
“Evellallah Avrasya Coğrafyasında öyle dik duruyoruz ki Türkiye’ye, bölgeye hiza vermek isteyen süper güçler de Türkiye’ye bakmaya başladı.
Kolay bir iş değildir. İki süper gücün arasına kılıç gibi girip Suriye’de istikrarı, güveni, terörü dize getirmek kolay bir iş değildir” diyen Başbakan Binali Yıldırım, şöyle devam etti:
“GTÜ ‘ben büyüğümü, sen büyüksün’ meselesini bırakmış, Türkiye’nin geleceği araştırmada, geliştirmede teknolojik ürünler üretmede demiş. Bir adım atmış. Şimdi 11 tane teknik üniversitemiz var. 3 taneydi, 11 oldu. Ne kadar büyük bir imkan. İstanbul Teknik Üniversitesi 1773’te kurulmuş. Övünüyoruz gayet güzel. Ama bir iki tane değil. Gebze Teknik Üniversitesi 4 yıllık geçmişi var. Ama öyle bir hızlı geliyor ki asırlık üniversitelerin ensesinde. Bu da onlara bir mesaj veriyor. ‘Ey aklınızı başınıza alın. Şanınızın yüksek olması bir şey ifade etmez. Marifetiniz ancak sizi geleceğe taşıyabilir.’ Gelecek Türkiye’nin, Türkiye gelecektir. Ülkemizle gurur duyalım. 7 düvel üzerimize geliyor. Evellallah Avrasya Coğrafyasında öyle dik duruyoruz ki Türkiye’ye, bölgeye hiza vermek isteyen süper güçler de Türkiye’ye bakmaya başladı.
Kolay bir iş değildir. İki süper gücün arasına kılıç gibi girip Suriye’de istikrarı, güveni, terörü dize getirmek kolay bir iş değildir. Bu başarı Türkiye’nin başarısıdır. Çünkü biz bu topraklarda yaşıyoruz. Babaannemin bir tabiri var, ’Sel gider, kum kalır.’ Oraya uzaklardan gelen seldir, kalacak olan biziz. Bölgenin kaderinden kendimizi soyutlayamayız. Bölgenin geleceğine karar veren ülke Türkiye ve Türkiye’nin komşuları olmalıdır. Uzaklardan gelen güçler 100 yıl önce yaptıkları taksimin ne kadar yanlış olduğunu bugün yaşayarak, büyük bedeller ödeyerek görüyorlar. Ama bütün bunlar geride kalacak. Geleceği inşa etmek için bilim, teknoloji alanına yatırım yapmaktır. Bilgi üretmek konusunda mazeretimiz kalmadı. Daha geçen gün 824 öğrencimizi yurt dışına yüksek lisans ve doktora için gönderdik. Bir iki öğrenciyi yurt dışına eğitime göndermek mesele olurdu. Allah’a şükür her sene bin kişi gönderiyoruz. Devlet eliyle. Ayrıca gidenlere bak 5 bin kişi gidiyor. Ülkemizde 100 değişik ülkeden okuyanlar var. Türkiye’de okuyorlar. Bu kadar okuyan insan memleketine dönüyor. Türkiye ile yatıyor Türkiye ile kalkıyor. Bizim bedava elçimiz oluyor. Bunları servet harcasanız sağlayamazsınız. Bu bir geleceğe yatırımdır. Sizin ülkenizin güzelliklerini anlatan, değerlerini yaşayan dünyanın her tarafında insanların olması demek orada sizin her zaman gündemde olmanız demek. 2002’de bu farkındalık bu kadar değildi. Ama 15 yılda çok ciddi mesafe aldık. Politikalarımızı güncelledik. Yanlışlarımızı düzeltme fırsatı bulduk. Ülkenin teknolojik alt yapımı için Ar-Ge projelerinden, pazarlama stratejilerine kadar her alanda desteğimizi artırdık. Artırıyoruz. Şu anda 77 teknoloji geliştirme bölgesinden 56’sı faaliyete geçti ve devam ediyor. 21’nin de alt yapı çalışmaları sürüyor. Ar-Ge merkez olma niteliğini kazanan, belgesini kazanan 857 şu anda firma var. Şartlarını yerine getirmiş ve almış. Bu da ne gösteriyor bize artık firmalar geleceğin Ar-Ge’de olduğunun farkına varmış. Tasarım merkezi sayısı 195 olmuş. Bunlar olmayan şeylerdi. Ama şimdi akla para vermezsen ömür boyun onun bedelini ödersin. Yanlış bir proje yaparsın, o üç kuruş tamah ettiğin paranın on katını yüz katını ömür boyu ödemek zorunda kalırsın. Onun için Japonların bir prensibi var. Bir Japon bir işe karar verdiğinde işe başlamadan önce 5 yıl çalışır, 5 dakikada uygulamaya koyar. Amerika 5 dakikada karar verir, 5 yılda işin içinden çıkamaz. Bugünlerde de görüyoruz. Her gün bir karar değiştiriyorlar. Türklerin de bir özelliği var. Son dakika davranışı. Onu da unutmayalım. Hiç kimsenin bu işler hayatta bitmez dediği işi Türkler bitirir. Biz bunu Marmaray, Avrasya Tüneli’nde, Yavuz Sultan Selim Köprüsü’nde yaşadık. Son dakika davranışı. Ama böyle olmasın. Kararlı istikrarlı, kendimizi de çok yormadan, hırpalamadan, strese girmeden doğru olur. Ama temel prensip ne zor hemen yapılır, imkansız biraz zaman alır. 2014 yılından bu tarafa Ar-Ge’de 25 ilde 422 projeye teknolojik ürün belgesi verilmiş. 857 Ar-Ge, 195 tasarım merkezimizde şu anda üzerinde çalışılan proje sayısı 12 bin. 100 proje çalışırsınız 95’i işe yaramaz. Bir tanesini tuttursanız Türkiye’yi uçurmaya yeter. Gelişmiş ülkeler böyle yapıyor. Harcıyor, uğraşıyor. Sonunda fark oluşturacak, diğerlerin önüne geçecek bir şey buluyor. O zaman da köşeyi dönüyor. Onun için Ar-Ge ve yenilikçilik önemli. Bizim doğal zenginliğimiz ve mutlak üstünlüğümüz yok. Bazı ülkelere Cenab-ı Allah vermiş. Dolduruyor dolduruyor içiyor. Biz akıl terimizle ülkemizi kalkındırıyoruz. Bizim ki daha kıymetli sürdürülebilir. Ama o kaynaklar tükenir veya tükenmezse de biri el koyar. Racon keser. O kadar biriktireceğine milleti kalkındır kardeşim. Neyse o taraf onların işi. Biz işimize bakalım.”
“CANLARINI SIKMAYA DEVAM EDECEĞİZ”
Türkiye’de terör meselesinin aşağı sıralara indiğini ancak bitmediğine vurgu yapan Başbakan Binali Yıldırım, Türkiye’nin edilgen ülke grubundan çıktığını da hatırlatarak sözlerini şöyle tamamladı:
“Bugün bu zirvenin de konusu olan üniversite sanayi işbirliği için SAN-TEZ projesini başlattık. 46 sektörden 53 ilde 90 üniversiteye şimdiye kadar 29 projede 235 milyon destek vermişiz. Teknoloji sermayesi desteği programıyla 2009’dan bu tarafa 1933 işletmeye 185 milyon ödeme yapılmış. İşin özü şu; bugün Türkiye her açıdan farklı bir noktaya gelmiştir. Türkiye edilgen ülke grubundan çıkmıştır. Yani sürece tabi olan değil sonucu belirleyen ülke, etken ülke. Bu önemli bir kazanım. Bu milletimizin her şeyden önce özgüvenini artırıyor. Geleceğe olan inancını artırıyor. Bu sayedededir ki üç terör örgütüyle aynı anda yurt içi ve yurt dışında mücadele ettik. Bugün ülkemizi en büyük bela olan terör belasını gündemin aşağılarına doğru çektik. Bitti demiyorum. Bu mücadele devam edecek. Bizim onu önceki Diyarbakır Valimiz bilir. Ama o günler ile bugünler arasında fark var. Şimdi halkımız özgürce sokağa çıkıp bayrağını dalgalandırabiliyor. Devlet otoritesi, kamu idaresi bugün her şeye hakim. O yıkılan evler, o sokaklar yeniden yapıldı. Yeni bir Sur, Şırnak, Nusaybin, İdil, Cizre. Buraların hepsi yeniden yapıldı. Muazzam bir dönüşüm yaşıyoruz. İnsanların geleceğe umutla baktığını, gençlerin dağa değil geleceğe yöneldiğini görüyoruz. Bütün bu güzel şeyler olunca bundan rahatsız olanlar da oluyor. Ne oluyor bu adamlara kardeşim, petrolleri, doğalgazları yok. Bu kadar büyüyorlar. Terörle de bu kadar içeride ve dışarıda mücadele ediyorlar. ‘Biz her bir koldan onları diz çöktürmek için mücadele ediyoruz’ diyorlar. Biz canlarını sıkmaya devam edeceğiz. Ülkesine inanan milletine sevdalı bir Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan var. Bu çalışmaları ülkemiz ve milletimiz için bütün gücümüzle sürdürmeye devam edeceğiz.”
Başbakan Binali Yıldırım, programın ardından İstanbul’a hareket etti.
(Murat Kanber - Oğuzhan Eke - Uğur Konuk/İHA)
'Süper Güçler Türkiye'ye Bakmaya Başladı'
Başbakan Binali Yıldırım, “Türkiye’ye, bölgeye hiza vermek isteyen süper güçler de Türkiye’ye bakmaya başladı. Kolay bir iş değildir. İki süper gücün arasına kılıç gibi girip Suriye’de istikrarı, güveni, terörü dize getirmek kolay bir iş değildir” dedi.