Taşranın hüznü ve sorunlu aileler

Taşranın hüznü ve sorunlu aileler

Ulusal Yarışma’da ağırlıklı olarak taşra ve aile hikayelerini izledik. Sen Aydınlatırsın Geceyi, Yozgat Blues, Köksüz, Soğuk, Saroyan Ülkesi... İşte yarışma filmlerinin kısa bir değerlendirmesi...

İstanbul Film Festivali 'nde Ulusal Yarışma 'da ağırlıklı olarak taşra ve aile hikayelerini izledik. Onur Ünlü ve Mahmut Fazıl Coşkun hikayesini taşradan anlatırken Köksüz, Özür Dilerim ve Karnaval 'sorunlu aile' temasını işliyor.

Hem yönetmen hem de erkek oyuncu kategorisinde güçlü adaylar var. Sen Aydınlatırsın Geceyi, Yozgat Blues favori, Köksüz ise festivalin güzel sürprizlerinden. Soğuk ve Saroyan Ülkesi de yarışmanın diğer önemli filmleri.

Soğuk


Uğur Yücel, 2004 yılında Yazı Tura 'yı çektiği zaman çarpıldığımı hatırlıyorum. Güneydoğu 'da askerlik yapan Rıdvan ve Cevher 'in hikayesi üzerinden ülkenin iliklerine kadar işleyen 'erkeklik ' meselesine daha önce hiç görmediğimiz kadar net bir şekilde bakmış, Türkiye sinemasının en etkileyici filmlerinden birini ortaya çıkarmıştı. İkinci film o yüzden önemliydi. Ve yine o yüzden her ne kadar Yazı Tura 'nın ardından Hayatımın Kadınısın ve Ejder Kapanı 'nı çekse de asıl ikinci filmini şimdi izledik Yücel 'in.

Soğuk, hem geçtiği coğrafya, hem de meselesi bakımından Yazı Tura 'ya yakın bir film. (Ki, bunu Yücel 'in kendisi de söylüyor) Hikayesini Yazı Tura 'daki kadar sert ve agresif anlatmıyor ama evleriyle pavyon arasında gidip gelen erkekler, sınırın iki tarafına yolculuk eden bir ruh Yücel 'in 2004 'teki hikayesini devam ettirmek istediğini gösteriyor.

Taşranın hüznü ve sorunlu aileler

Hem anlatım hem de Yavuz 'un beklentileri ve yalnızlığı açısından Uzak İhtimal 'e yakın olan filmin en büyük eksiği ise müzik. Film boyunca aynı şarkıyı duymak her hikaye için değil ama bu film için büyük bir eksiklik. Yine de sade, gösterişsiz anlatımı, melankolisi ve enfes oyunculuklarıyla Mahmut Fazıl Coşkun beklentileri karşılıyor.

Köksüz

Ulusal Yarışma 'nın belki de en güzel sürprizi. Bugüne kadar televizyon için çalışmış Deniz Akçay 'ın ilk filmi Köksüz, yarışmada ne yapar bilinmez ama iyi bir sinemacının müjdesini verdiği kesin. Akçay, hikaye anlatmakta ve karakter yaratmakta hiç sorun yaşamadığı gibi ilk film sorunlarının hiçbirine de bulaşmıyor. Babanın yokluğu sonrası aile olmayı beceremeyen dört kişilik bir hikaye; özellikle sorumluluktan kaçınan 'sorunlu anne ' yüzünden en büyük çocuk Feride normal bir hayat süremez. Evin tek erkeği İlker ise babanın eksikliğini fazlasıyla yaşar. Akçay, aile içindeki dengeleri çok iyi aktardığı gibi 'erkeksiz ev ' motifini de iyi kullanıyor. (Bazı yerlerde açık kapı bırakması belki de farklı algılanmaya yol açabilir) Konu aile olunca muhafazakar tuzaklar kapıda beliriyor ama Deniz Akçay bunları da bertaraf etmeyi biliyor.

Taşranın hüznü ve sorunlu aileler

Filme gelince; siyah beyaz estetiğiyle güçlü bir hikaye anlatıyor Ünlü. Absürt denilip geçilecek bir hikaye değil! Hayattan beklentisi kalmayan karakterleri bir araya getiren Ünlü, Cemal 'in iç sıkıntısı enfes bir görselliğe dönüştürüyor. Filmin açılışındaki ' 'İnsan endişeden yaratılmıştır ' ' sözünü her karede hüzünlü bir şekilde hissettiriyor. Cemal 'in varoluşçu hikayesi son ana kadar melankolik bir ruhunu koruyor. Kanımca Onur Ünlü 'nün filmografisinin -şimdilik- en iyi parçası Sen Aydınlatırsın Geceyi.

Hayatboyu

Köprüdekiler ile birçok ödül kazanan Aslı Özge yeni filmi Hayatboyu 'nda üst sınıftan bir çiftin evliliklerinin sonuna gelmiş olması ancak bunu kabullenmemeleri ya da fark etmek istememeleri üzerine kuruyor hikayesini. Özge, biri sanatçı diğeri mimar çiftin hikayesini anlatırken sinemanın başlangıcından beri beyazperdeye konu olan bir mesele üzerine yeni bir şey söyleyemediği gibi maalesef kötü diyaloglarla hikayesine inandırmakta zorluk çekiyor. Özellikle çiftin arkadaşlarıyla birlikte oldukları bölümler 'kötü sahne nasıl yazılır? ' konusunda ders niteliği taşıyor! Filmin teknik anlamda iyi iş çıkardığı bir gerçek ama bunun yeterli olmadığını da söylemeye gerek yok sanırım.

Taşranın hüznü ve sorunlu aileler

Filmin tek iyi yazılan ve işlenen anne karakteri de son bölümde heba ediliyor. Seyirci bir tek anneye ikna olmuşken, onun endişelerini anlamışken son bölümdeki 'büyük konuşmayı ' yaptırarak anneyi de kaybediyor film.

Saroyan Ülkesi

Lusin Dink, zor bir işe kalkışıyor ve Ermeni asıllı yazar William Saroyan 'ın daha önce görmediği memleketi Bitlis 'e yolculuğunun izlerini takip ediyor ve kamerasını yolculuğun kendisi haline getiriyor. Dink, 1964 yılında Amerika 'dan kalkıp Bitlis 'e yola çıkan dünyaca ünlü yazarın peşinden giderken hem onun arayışını anlamaya çalışıyor hem de geçmiş, tarih, bellek, aidiyet üzerine yeniden düşünmeye alan açıyor. Saroyan 'ın karakterinin özelliklerini filmin anlatımına da işlemeyi başarıyor Dink.

Taşranın hüznü ve sorunlu aileler

' 'Çok iyi bir öykü buluyor Yılmaz Erdoğan. Fakat fazlasını gösterme tutkusuyla hikayesini melodrama ve romantizme kaydırıyor. Böyle olunca kimi bölümler televizyondaki dönem dizlerini hatırlatır hale geliyor. Kelebeğin Rüyası 'nın ne demek olduğunu kulağımıza fısıldamak yerine gözümüze sokuyor Erdoğan. Filmin özünü, 'şair inceliği 'ni kaybediyor. Gösteriş de herkesi büyülemiyor sonuçta... ' '


*Yarışmadaki son film Devir seyredemediğim için değerlendirme dışı kaldı.

İstanbul Film Festivali Kapanış Töreni bu akşam saat 20.30'da NTV'de.






















































































































Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile