Tbmm'nin Yeni Yasama Yılının Açılışı

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bugünün Türkiye'sinin, sivil, demokratik ve çoğulcu bir anayasaya ihtiyaç duyduğunu vurgulayarak, "Kuşkusuz, bunun zamanlamasına siyaset kurumu karar verecektir

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, bugünün Türkiye'sinin, sivil, demokratik ve çoğulcu bir anayasaya ihtiyaç duyduğunu vurgulayarak, "Kuşkusuz, bunun zamanlamasına siyaset kurumu karar verecektir. Fakat Cumhurbaşkanı olarak, bu ihtiyacı tekrar hatırlatmak, yapılacak yeni anayasanın, toplumun bütününün beklentilerine yer verecek bir katılım ve ortak anlayışla çıkarılması gerektiğini belirtmek istiyorum. Bu çerçevede yeni yasama yılının, yeni Anayasa tartışmasına yer vermesini, sivil toplum
kuruluşlarından siyasi partilere, geniş bir tartışma imkanı ve alanı oluşturması gerektiğini düşünüyorum" dedi.
Cumhurbaşkanı Gül, Meclis'in 23. dönem 5. yasama yılının açılışı nedeniyle Meclis Genel Kurulu'nda gerçekleştirilen özel oturumda yaptığı konuşmada uzun yılların bir realitesi olan demokratik standartların yetersizliğinden kaynaklanan Kürt sorununun, bölücü terörden ayrıştırılarak çözülmesi gerektiğini ifade etti. Bu konuda yaşanan acı tecrübelerin, yapılan fedakarlıkların, çekilen acıların, konu hakkında konuşurken boğazlarının düğümlenmesine yol açtığını belirten Gül, bu sorunun, bugün terörle içiçe
geçmiş bir vaziyette olduğunu söyledi. Gül, "Görevimiz bu noktada milletimizin ferasetine güvenerek sağduyulu davranmak ve makul bir çözüm için terörden kaynaklananlar ile terörle irtibatsız sorunları birbirinden ayırmaktır. Bu konudaki temel yaklaşım, terörle mücadelede ve demokratik sorunları birbirinden ayırmak konusunda hassas olunmasıdır. Artık terörle mücadele, olayın yegane boyutu olarak görülmemektedir" diye konuştu. Hangi şekilde tarif edilirse edilsin, bu sorunun güvenlik boyutunun yanında tarihi
boyutlarının, demokratik, sosyo-kültürel, ekonomik ve diğer boyutlarının da bulunduğunu dile getiren Gül, yanlış uygulamalardan kaynaklanan kırgınlıklar, küskünlükler ve şüphelerin bulunduğunu anlattı. Gül, "Bugün geldiğimiz noktada 'sorun var mıdır yok mudur', 'adı ya da sıfatlandırılması nasıl olacak' diye tartışmak yerine, sivil bir irade geliştirerek yanlışlıklarla yüzleşmemiz ve sorunu, temel prensipler etrafında birleşerek, demokratik bir zeminde çözmemiz gerekmektedir" diye konuştu.
Güvenlik güçlerine ve vatandaşlara yöneltilen tek bir silah bile olduğu müddetçe bunun cevabının en sert şekilde verileceğini vurgulayan Gül, sorunun demokratikleşmeyle ilgili boyutunun muhatabının da, çözüm zemininin de TBMM olduğuna dikkat çekti. Gül şöyle konuştu: "Toplumun bütün farklı kesimleri, sivil toplum kuruluşları, dernekler, siyasi gruplar ve meşru tüm muhataplar, sıfatlarına ve kimliklerine bakılmaksızın dahil edilerek geniş kapsamlı bir sorun çözme yöntemi geliştirilmelidir. Daha fazla
demokrasi, daha fazla coğulculuk siyasi sorunların çözüm yöntemleridir. Devletin birliği ve bütünlüğü, temel siyasi perspektifimiz ve tartışmaya açık olmayan ilkelerimizdir. Çare etnik odaklı siyaset dili değil, daha fazla demokrasidir. Sorunların çözümünü ertelersek gelecek nesilleri çok daha çetrefilli bir sorunlar yumağı ile karşı karşıya bırakırız. Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı olarak konuyu tüm yönleriyle, tüm detaylarıyla, tüm arka planlarıyla bilerek konuşuyorum. Bu sorunu büyük bir
kararlılıkla biz çözmeliyiz. Gücümüzün, potansiyelimizin, beraberliğimizin değerini hiçbir zaman unutmayalım. Farklılıklarımızdan korkulan dönemleri geride bıraktık. Uzlaşmanın yolunun zorlamadan geçtiğine de artık inanmıyoruz. Bu topraklara ve tarihimize duyduğumuz derin sevgi ve bağlılık, birlikte oluşturacağımız mutlu ve müreffeh geleceğe olan güvenimiz, bizi birbirimize daha çok kenetliyor."
Konuşmasında ekonomik gelişmelere de değinen Cumhurbaşkanı Gül, reformcu, gerçekçi ve ilkeli bir ekonomi politikasının, başarılı bir ekonomik performans için zorunlu olduğunu, Türkiye'nin istikrar programlarıyla ileriyi görebilen ve yönetebilen bir vizyonu inşa etmesi gerektiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin artan siyasi ve ekonomik gücü ile ilerleyen demokratik standartlarına paralel olarak, uluslararası alandaki itibar, nüfuz ve kabiliyetlerinin de yükseldiğine de işaret ederek, BM 65.
Genel Kurulu vesilesiyle gerçekleştirdikleri pek çok faaliyet ve temasın, bu gerçeği teyit ettiğini söyledi. Bu çerçevede, 23 Eylül günü başkanlığını yaptığı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Zirve Toplantısı'na dikkat çeken Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin çağrısıyla toplanan ve yönettiği zirvenin, BM'nin 65 yıllık tarihindeki 6. zirve olduğunu söyledi.
Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin yakın çevresiyle ilişkilerini her alanda geliştirmeyi dış politikasının temel unsurlarından biri haline getirdiğini, başta ABD olmak üzere, tüm müttefikleriyle ilişkilerine büyük değer verdiğini ifade etti. Türkiye'nin batıya yöneliminin, nesiller üstü bir politika olup, köklü bir tarihi geçmişi ve esaslı bir stratejik gerekçesi bulunduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye'nin AB'ye üyelik hedefinin, bu tarihi temel üzerine bina edilen stratejik bir tercih olduğunun
altını çizdi. Cumhurbaşkanı Gül, "Bu süreçte karamsarlık ve yılgınlığa düşmeden yolumuza devam etmeli, ülkemiz ve milletimizin hayrına olan tüm reformları gerçekleştirmeliyiz" diye konuştu.
Gül, konuşmasının son bölümünde Anayasa değişikliği ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Anayasaların, yazıldıkları dönemin ruhundan ve koşullarından etkilendiklerine işaret eden Gül, 1982 Anayasası'nın o yılların Türkiye'sinin anayasası olduğunu söyledi. Gül şu ifadeleri kullandı: "Dahası, millet iradesine kısıtlama getiren bir müdahalenin ardından, o dönemin şartlarının oluşturduğu kadrolar tarafından hazırlanmıştır. O günden beri hem iç hem de dış siyasette muazzam gelişmeler yaşanmıştır. Yaşanan
gelişmelere Türkiye'nin ayak uydurabilmesi için, bugüne dek yapılan değişiklikler maalesef Türkiye'nin ihtiyacı olan yeni anayasa talebini tam olarak karşılamamaktadır. Bugünün Türkiye'si, sivil, demokratik ve çoğulcu bir anayasaya ihtiyaç duymaktadır. Kuşkusuz, bunun zamanlamasına siyaset kurumu karar verecektir. Fakat Cumhurbaşkanı olarak, bu ihtiyacı tekrar hatırlatmak, yapılacak yeni anayasanın, toplumun bütününün beklentilerine yer verecek bir katılım ve ortak anlayışla çıkarılması gerektiğini
belirtmek istiyorum. Bu çerçevede yeni yasama yılının, yeni Anayasa tartışmasına yer vermesini, sivil toplum kuruluşlarından siyasi partilere, geniş bir tartışma imkanı ve alanı oluşturması gerektiğini düşünüyorum".
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile