12 Haziran‘da yapılan seçimlerin ardından KCK davasından tutuklu bulunan Hatip Dicle‘ye veto kararı çıkması ve ardından tutuklu bulunan 5 bağımsız milletvekilinin de cezaevinden çıkartılmaması üzerine BDP‘nin desteklediği bağımsız adaylar Meclise gitmeme ve yemin etmeme kararı almıştı. Bu kararın ardından BDP‘ye katılan bağımsız milletvekilleri, haftalık grup toplantılarını ilk kez Meclis dışında Diyarbakır‘da yaptı. Toplantıya BDP‘li grubun yanı sıra Siyaset yasağı bulunan bağımsız milletvekillerinden
Ahmet Türk, Leyla Zana, Aysel Tuğluk gibi isimlerde katıldı. Cezaevinde bulunan Hatip Dicle, Selma Irmak, Kemal Aktaş, İbrahim Ayhan, Faysal Sarıyıldız ve Gülser Yıldırım‘ın yerleri boş bırakılırken, koltukların üzerinde sadece isimleri asıldı. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir grup toplantısının meclis dışında yapıldığı Diyarbakır‘da Grup Başkanı Selahattin Demirtaş kameralar karşısına geçti ve ilk olarak seçim değerlendirmesi yaptı. Seçim sonuçlarının sürpriz olmadığını dile getiren Demirtaş, "Seçim
sonuçları sürpriz olmadı. Baskılar yoğun olmasaydı daha güçlü sonuçlar elde edebilirdik. Her şeye rağmen AK Parti‘nin seçim barajına Kaymakam, Vali desteğine, polisin gazına rağmen seçim çalışmalarında karşılaştığımız tutuklamalara rağmen elde edilen sonuç demokratik kazanımlar açısından elbetteki bir zaferdir. Bu kadar baskı ortamında bu kadar sindirme operasyonu altında Türkiye‘de hiçbir hareket iktidar partisi daha ayakta kalma başarısı gösteremezdi. Halkın onurlu mücadelesini yürütenler baskıları
göğüsleyerek seçim çalışması yürüttünüz. Bu halkın her mücadelesi Türkiye açısından kazançtır" dedi.
Seçim kampanyası boyunca blok olarak halkla nasıl bir gelecek paylaşmak ve geleceği nasıl birlikte yaratacaklarını paylaştıklarını söyleyen Demirtaş, "Temennimiz seçim sonrası yeni ve özgürlükçü bir anayasaydı. Bu seçim sonrası bir umut alternatif ortaya çıkması sevinç yaratmıştır. Türkiye toplumunun demokratik siyasete ısrarını ortaya koymuştur. Seçim sonuçlara, Kürt halkının 80 yıllık politikasına rağmen demokratik siyasette ısrarını ortaya koymuştur. 2011 genel seçim sonuçları, bizler açısından umudun
bu kadar dibe vurduğu karamsarlığın had safhada olduğu AK Parti‘nin tek adam iktidarının olduğu her tarafta korku saldığı dönemde bloğun çıkışı tarihidir, önemlidir. Bu ülkede direnenlerde var. Dimdik ayakta duranlarda vardır demiştir bu blok. Bloğun ortaya çıkardığı güç 36 milletvekilini çok çok aşan güçtür. Bu 30 yıllık mücadele ve emek gerçeğidir. Bizler, bu kadar imkansızlıklar içerisinde bu kadar zorluklar içerisinde bu umudu yaratabiliyorsak, Diyarbakır zindanından başlayarak direnişi kendileri
açısından kahramanlık sayfasına yazdıranların sonucudur. Bu nedenle seçim başarısını yitirenlere adıyoruz" dedi.
"Biz sadece AK Parti‘ye karşı seçim zaferi elde etmedik. Polisine, medyasına, devlete ait ne varsa zafer elde ettik. Sadece bir seçim zaferi değildir, ideolojik açıdan artık tartışmasız bir şekilde devlet Kürtlere yenilmiştir. Bu seçim sonucu bunu ifade etmektedir" diyen Demirtaş, "Bu saatten sonra devletin Kürtlere karşı inkarda direnmesinin anlamı yoktur. İdeolojik olarak devlet iflas etmiştir. Devlet AK Parti şahsında kendisini yenilemeye çalışırken iflas etmiştir. Hem devlet hem AK Parti iflas etmiş
tüccarlardır. Üzerine beton döktük dediği günlerden bugünlere gelinmişse devletin iflas ettiğinin devleti temsil edenler tarafından itirafının da zamanı gelmiştir. Biz AK Parti‘den güçlü olduğumuz için değil daha haklı olduğumuz için kazanıyoruz. Blok Türkiyede artık alternatif demokratik halk iktidarının umudunu yaratmıştır. Yürüyüşün başarıya ulaşması bizlerin göstereceği başarıyla ilgilidir. Çatı partisi etrafında kenetlenerek Türkiyedeki bütün muhalefetleri bünyesinde buluşturan alternatif parti
yaratılırsa bir sonraki seçimde yeni bir iktidar partisi ile tanışacaktır" dedi.
"BİZ DEVLETİ ELE GEÇİRMEYE ÇALIŞMIYORUZ"
Demirtaş, amaçlarının devleti ele geçirmek olmadığını, toplumu ele geçiren devleti özgürleştirmeye çalıştıklarını belirterek, "Biz devleti ele geçirmeye çalışmıyoruz, toplumu ele geçirmiş devleti özgürlükle buluşturmaya, halktan çalınmış iktidarı geri vermeye çalışıyoruz. Demokratik özerklik esprisi de budur. Halktan çalınan iktidarın halka iadesinin yürüyüşünü gerçekleştiriyoruz. Bizim iktidar yürüyüşü devleti ele geçirme operasyonu olmayacak. Değiştirmek için yürüyoruz. Bunları yapabilmek için
iktidarda da olmak gerektirmez. Öyle ülkeler varki, asıl değiştirici güç muhalefetin dinamik gücüdür. İktidarda kim olursa olsun kararlı yürüyüşümüzle değiştiriyoruz. Değiştirmeye dönüştürmeye devam edeceğiz. Hem biz değişiyoruz hem devleti değiştiriyoruz hem de toplumun önüne farklı bir alternatif sunuyoruz. Türkiye‘nin temel sorunlarının çözümü konusunda iktidar partisi başta olmak üzere her bir parti çözüm konusunda samimiyse seçim sonuçları bununda olanağını yaratmıştır" dedi.
"AK Parti başörtü, alevi, kürt sorunu konusunda samimi olsa, yeni anayasa da samimiyse koşullar her zamankinden uygundur. Seçim koşulları farklı kesimlerin uzlaşma içerisinde bir arada yaşama, kendi sorunlarını çözme iradesini de ortaya çıkarmıştır" diyen Demirtaş, konuşmasına ştık politikasına rağmen demokratik siyasette ısrarını ortöyle devam etti:
"Başbakan‘ın hırsı çözüm zemininin tahrip ediyor. Sanki kendileri yarattıda bunları çözüm olanakları oluştu. Başbakan‘ın nasıl bir zihniyeti temsil ettiğini anlatmaya gerek yok. 12 Eylül döneminde Kenan Evren‘in yarattığı zulüm ortamında onuruyla birileri direnirken bunlar Evren‘e methiyeler diziyordu. Darbenin ortaya çıkardığı imkanlardan faydalanarak örgütlü güçlerini artırıyorlardı. Bugün iktidarlardarsa o partinin asıl kurucusunun Kenan Evren olduğunu konuşmak gerekir. 12 Eylül sorgulanıyorsa işte o
günden bu güne darbecilere karşı direnenlerin yarattığı ortamdır bu ortam. Bu ortamın AK Parti gibi fırsatçı bir ekip tarafından tahrip edilmesine asla izin veremeyiz."
"BUNLAR HİÇ BİR ZAMAN SİYASET TARZIMIZI ANLAMADI"
Başbakan‘a atıflarda bulunan Demirtaş "Bunlar hiçbir dönemde bizim siyaset tarzımı da anlamadı. 40 fırın daha ekmek yemesi lazım bizim mücadele tarzımızı anlayabilmesi için. Kendileri devlet içerisinde ortaya çıkan fırsatları kurnazca değerlendirerek alttan altan kirli ittifak yaparak iktidara geldiler ya, sanıyorlarki herkes bu şekilde sonuru çözebilir. Bizler asla onurlu geceleceğimizden vazgeçmeyiz. Bunlara tenezzül etmeyiz. Başbakan bizi anlamıyor olabilir. Tanımıyor çünkü. Hayatın boyunca tek direniş
göstermemiş siyasetçiden bahsediyoruz. Alttan altan kendi siyasal ikbalini gerçekleştirmiş Başbakan BDP‘nin boykot tavrını anlayamaz. Herkes bilmeliki Türkiye‘ye bir gün demokrasi gelecekse o sizlerin yürüttüğü fedakar mücadele sayesindedir. AK Parti‘nin lütfu değildir. Başbakanın lütfu değildir. İnkar bitti diyor. Kürtlerin TV‘si var diyor. İnkar kısmen kırılmışsa sanki AK Parti‘nin mücadelesi oya dönüştürüyor. İnkar kırılmışsa bu direnişle, bedeli ödenerek gerçekleştirilmiştir. Bu saatten sonra tek
özgürlük varsa oda AK Parti‘nin lütfuyla olmayacak onurlu duruş ve direnişle olacaktır. Boykot tavrı budur işte. Eğer inkar asimilasyon bitmişse bunu söyleyen Başbakansa soruyoruz inkar varken asimilasyon varken acaba o uygulamaların ortaya çıkardığı sonuçlarla ilgili niye konuşmuyorsun. İnkara ve asimilasyona karşı gerçekleşen isyanları niye gerçek olarak kabul etmiyorsun. Zorunlu iskanları kıyımları sürgünleri köy yakmaları niye kabul etmiyorsun. Ortaya çıkan direniş hareketlerine neden saygı
duymuyorsun. Eğer devlet adına yeni bir başlangıç yapmak istiyorsanız inkar asamilasyon bitti diyorsanız ortaya çıkardığı sonuçları kabul etmek sorumluluğu üstlenmek zorundasınız. Acılarda oy devşirmeyi üstün siyaset olarak görmek isterseniz AK Parti bizden kredi alamayacaktır. Acıları bu kadar sömürebilen acıları birkaç Milletvekilliğine dönüştürebilin siyaseti sorgulamaya hakkımız vardır" dedi.
"MHP İLE ANLAŞARAK SORUNLARI ÇÖZECEKSE ALKIŞLARIZ"
"Başbakan tek başına anayasa yapabilme uğruna iftiralarla seçim kampanyası yapabiliyorsa, idam ipine sarılabiliyorsa biz geçen ayki başbakanı asla unutmayacağız" diyen Demirtaş, "Balkon konuşması balkonda kaldı. Kullandığı dili görüyorsunuz. Hoşgörülü dilin bile siyasetin olduğu ortaya çıkıyor. Bu talihsizliktir. AK Parti‘yi yüzde 50 destekleyebilir saygı duyarız. Ama Türkiye toplumunun bize oy verenler kadar bir kısmı bu Başbakanın bizler açısından artık tehlike olduğunu da kabul ediyor. Buradan uzlaşma
çıkarmak istiyorsa biz hazırız. Bize yönelik bu kadar tehdit hakaret kullanarak MHP ile anlaşarak sorunları çözecekse alkışlayacağız. MHP ile nasıl bir anayasa yapacaklar. Kürtlerin Alevilerin emekçilerin nasıl çözecekler merak ediyoruz. Bu partinin anayasa talebi yok. MHP‘nin Başbakanın yeni anayasa ile kastedilen Başkanlık sistemi ile ilgili değişikliktir. Yeni anayasadan çok yeni bir statüko ittifakı vardır. AK Parti ve MHP birlikte imza atacaksa bunun adı yeni anaya ittifakı olmayacaktır. Başkanlık
sistemi ile ilgili düzenleme yapılırsa AK Parti‘ye göre bir anayasa olacaktır. MHP‘nin yeni acil ihtiyaçları için mi yapılıyor anayasa. Irkçı faşist olmadığı için mi yeni anayasayı tartışıyoruz. Bunlar için tartışıyorsak mesele yok. Buyursunlar ellerini kollarını bağlayanda yok. Bizleri MHP ile tehdit ederek yeni anayasayı onlarla yaparız diyerek duruşumuzu zerre kadar esnetemezler. Buyursunlar yapsınlar. Nasıl yapıyorlar bakalım. Kenan Evren‘in yaptığı anayasadan geri olur bununda adı yeni anayasa olmaz.
Yeni anayasa bizlerin mücadelesiyle gelecektir. Direniş yoksa kazanım yoktur. Eğer Türkiye‘nin yeni anayasa ihtiyacını götürüp MHP ile çarçur etmeyi planlıyorsa çok yazık olur. Ortaya çıkmış fırsatlar bu kadar heba edelirse çok yazık olur. Kolay gelinmedi bugünlere. Darbe anayasası toplumun hücrelerine kadar sinmişken bir avuç gencin başlattığı mücadele çöpe atılıp gelmişse bunun heba edilmemesi gerekir" şeklinde konuştu.
"Başbakan‘ın yeni anayasa özgürlükçü anayasa yapma niyeti varsa biz zihniyet olarak pratik olarak da buna açık olacağız. Fakat bizi böyle elimizde bir kalıp buzla güneşin altında bekletmeyi düşünüyorsa buna da gelmeyeceğiz. Ortada ciddi sorunlar var. Parlamentoya döneceksek demokratik siyasetin önününün açık olduğu hükümetle varacağımız bir mutabakatla olmalı" diyen Demirtaş, ardından Hatip Dicle‘nin durumuna da değinerek konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bu krizi yaratan Hatip Dicle‘nin Milletvekilliğini düşüren AK Parti‘nin kendisidir. Bir saat içerisinde kaçıyormuş gibi mazbatayı alan da AK Parti‘nin kendisidir. Hiçbirşey olmamış gibi YSK komplosu gibi bu işten kendisini sıyırmasını kabul etmiyoruz. Tutuklu vekillerinin bırakılmayacağı Başbakan meydanlarda ifade etmiştir. Kendisi ağır reisi olarak gördüğü için bunlar seçilse de bırakılmayacaktır demiştir. Bu krizi yaratan ortaya çıkaran bizler değiliz. Başka aday mı yoktu bunları gösterdiniz diyen
Başbakan‘a okkalı cevap verirdim ama grup toplantısının nizamına yakışmaz. Her bir partilimiz 7‘den 70‘e senden daha iyi siyaset yapar bunun farkındayız. Biz bütün bu gelişen süreçleri bizim üzerimizden oynanmaya çalışan oyunları görerek ortaya önümüzdeki dönemde ortaya çıkacak vahim sonuçları önlemek adına boykot kararı uyguluyoruz. Demokratik siyasetin önünü açılacaksa yeni anayasa birlikte yapmak konusunda hazırsa BDP ile bir protokol ile tarih tarih neler yapılacağını konuşmaya hazırsa, demokratik
siyasetten kaçmıyoruz. Biz siyasetten kaçınıyoruz. Çirkin siyaseti boykot ediyoruz. Demokratik siyaseti halkımızla birlikte sürdürüyoruz. Vekilliklerimizi düşürürler bizi yokmu sayarlar başbakanın bileceği iş. Meclis başkanı adına da konuşuyor. Nasıl olsa."
"HERBİRİMİZİN MİLLETVEKİLLİĞİMİZİN GASP EDİLMEYECEĞİNİN GARANTİSİ VAR MI"z. Biz
Milletvekilliğinin gasp edilmeyeceğinin garantisinin olmadığını belirten Demirtaş "Bizimle sorunları çözmek isteyen iyi niyetli varsa parlamentoya hangi koşullar altında gelebileceğimizi tartışabiliriz. Bu çerçevede katkı sunsunlar. Ahmet Türk‘ün, Leyla Zana‘nın, Emine Ayna‘nın her birimizin mahkemede dosyasının onaylanarak Milletvekililğinin gasp edilmeyeceğinin garantisi var mı? Demokratik siyasetin önü tıkalı. Mayınlı tarlada yürüyoruz. Patlamada kaçımızı götürecek bilmiyoruz. İlk defa ortaya çıkmış
kriz değil. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kürt halkına demokratik siyaset kanallarını açarak Kürtlerin siyaset kanalını kabul ediyor mu? Onurlu kürt istiyorsa bizde sizin köleniz değiliz. Alternatifsiz çaresiz değiliz. Siyaset devletin güdümünde değil halkın bağrında yapılır. Çaresiz değiliz. Alternatifsiz değiliz. Tehdit olarak algılayanlara diyorum bir taraftan devletin baskısı olacak bir taraftan mazlum halkın direnişi olacak hangisi tehdittir. Kürt hareketi tehdit değildir. Demokrasinin lokomotif gücüdür.
Bizim kimseyi tehdit ettiğimiz yok. Sadece demokratik direnişimizi çarpıtarak kamuoyunun desteğini azaltmaya çalışan iktidar vardır. Bize karşı yaklaşımda tarihi bir değişiklik köklü bir değişiklik olmayacaksa bizim Ankara‘nın köhnemiş siyasetin içerisinde yoz siyasetin içerisinde yerimiz olmayacak. Biz orayı değiştirmeye dönüştürmeye gittik. Milletin vekili nasıl halkın içerisinde olur onu pratiğimizle göstermeye çalıştık. Biz parlementoya yeniden gideceksek, biat etme sözü vererek değil, halkla birlikte
ya siyasetimizi yaparız ya da oraya gidersek ilkeli duruşumuzla oradaki yozlaşmayı değiştirerek gideriz" dedi.
Meselenin yemin krizi ve Hatip Dicle‘nin tutukluluk krizi olmadığını belirten Demirtaş, "Bizim açımızdan kriz yemin krizi değildir. Mesele sadece Hatip Dicle ve tutuklu Miletvekili de değil. Bir halkın umudu beklentisi demokratik siyasete verdiği gücün ortadan kaldırılmasına karşı direniş meselesidir. Basit yemin krizi değildir. Biz kararımızı verdik. Kürt halkı kararını verdi. Ya onurlu bir yaşam ya hiç. Karar verme sırası AK Parti ve şahsındaki devlettedir. Bundan sonra çözüm hangi yönde gelişecektir.
Biz Diyarbakır‘da ve bölgede bekliyor olacağız. Eğer devlet kararını demokratik siyasetten verirse hazırız. Bu paradigmasını değiştirerek imza atacaksa buna hazırız. Öbür türlüsü direnişin destanını bir kez daha yazmaktır, biz ona da hazırız. Bundan sonra koşullar elverdiği oranda bu salonda Amed‘de grup toplantımızı yapacağız. Halkımızla birlikte tartışacağız. Siyaset yapmaya devam edeceğiz. Siyasetten kaçmayaçağız. Demokratik siyasetten kaçanları teşhir etmeye ayna gibi göstermeye devam edeceğiz" şeklinde
konuştu.
Tbmm Tarihinde İlk Kez Bir Parti Grup Toplantısını Meclis Dışında Yaptı
12 Haziran‘da yapılan seçimin ardından BDP‘nin desteklediği Bağımsız Milletvekilli Hatip Dicle‘ye veto kararı çıkması ve cezaevinde bulunan 5 milletvekilinin de serbest bırakılmaması üzerine meclise gitmeyen BDP‘li vekiller, ilk grup toplantısını Cumhuriyet tarihinde ilk kez Meclis dışında yaptı.