Birbirimizi affedebiliriz, yani birbirimizin kanını dökmüş olsak bile, devlet de siyasi suçlarda affetme yetkisi kullanabilir, vatandaşlar olarak da birbirimizi affedebiliriz” dedi.
TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan Terör ve Şiddet Olayları Kapsamında Yaşam Hakkı İhlallerinin İncelenmesine Yönelik olarak kurulan Alt Komisyon, taslak raporu müzakere etmek üzere toplandı.
Toplantının başlangıcında söz alan AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, önceki toplantıda CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün’ün ‘sivil polislere eşek demedim, eşya dedim, çünkü eşek de bir işe yarar’ biçiminde beyanda bulunduğunu belirterek, Aygün’ü şiddetle kınadığını söyledi.
Metiner, “Bu bir hakarettir, densizliktir, kimsenin bir başkasına hele hele İnsan Hakları Komisyonu Üyesi sıfatıyla hakaret etme hakkı olamaz” dedi.
Aygün’ün bir sosyal paylaşım sitesinde AK Parti’yi ‘Yezid’in partisi’ olarak nitelendirdiğini de belirten Metiner, “Çok fazla Yezid arıyorsa, kendi partisine baksın” dedi.
Daha sonra taslak raporun görüşmelerine geçildi. MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu, taslak raporun ‘Değerlendirme’ kısmında sorunlar olduğunu belirterek, PKK terörünün sadece ‘suç’ olarak ifade edilmesinin doğru olmadığını ‘insanlık suçu’ denilmesi gerektiğini söyledi.
Halaçoğu, ‘PKK insanlığa karşı suç gerekçesiyle Lahey Adalet Divanı’nda bile yargılanması söz konusu olabilir. Çünkü insanlığa karşı suçlar doğrudan bu mahkemelerde yargılanıyor” dedi
Halaçoğlu ayrıca komisyonlarının ‘terörden kaynaklı yaşam hakkı ihlalleri’ ile ilgili çalışma yaptığını ve raporda bunun yeni anayasa ile ilgi kurulduğunu belirterek, “Anayasa eğer kurbanları korumuyorsa bundan bahsedebilirsiniz, ama terörün önlenmesinden bahsediliyorsa, terörün önlenmesi bizim komisyonumuzun konusu değil. Teröristlerin kurtarılması ya da isteklerini yerine getirmek için anayasa değiştiremezsiniz” dedi.
BDP İçel Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ise, PKK eylemlerinin insanlık terör değil, ‘isyan’ olarak tanımlanabileceğini belirterek, “Sivillerin ne kadarı isyancılar tarafından öldürüldü, ne kadarı sivilleri korumakla görevli olanlar tarafından öldürüldü, bilmiyorum” dedi.
MHP’li Halaçoğlu ise, PKK’nın eylemlerinin ‘isyan’ tabirinin dışına çıktığını belirterek, “PKK militanlarının önemli kısmı, yüzde 40’ı Türkiye Cumhuriyeti uyruğundan değil. İsyan varsa, o zaman bu isyanı başka devletler de destekliyor demektir ki, işin boyutu farkı yere gider. Hedef gözetmeden, planlı şekilde insanları öldürüyorsanız bu insanlık suçudur, bunu reddetmek mümkün değildir” dedi.
“PKK, TERÖRÜ DE KULLANAN POLİTİK BİR ÖRGÜT”
Türkiye vatandaşlarının hangi nedenle eline silah almış olurlarsa olsunlar imha edilecek düşman olarak görülemeyeceğini belirten Metiner, şunları kaydetti: “İmha edilecek suçlu görürsünüz, çünkü elinde silah var, askerinizi polislerinizi öldürür, sivil vatandaşlarınıza terör uyguluyor. Tabii ki bu devletin meşru öldürme hakkı vardır. Keşke devlet bu hakkını kullanmak mecburiyetinde bırakılmasa, keşke o insanları dağa çıkartacak eski Türkiye’nin koşulları da olmamış olsaydı. Ama bugünkü Türkiye farklı bir Türkiye, eski Türkiye yok, yeni Türkiye var. Artık siyaset yoluyla her bir talebin elde edilebileceği bir yeni döneme doğru evrilmiş durumdayız. Dolayısıyla artık silahın miadını doldurduğu, hükmünü kaybettiği, dağa çıkmanın koşullarının da tamamen ortadan kalktığı bir dönemde yaşıyorken, hala silaha meşruiyet atfetmek en önemlisi de, en fenası da silahların marifetiyle siyasal sonuçlar devşirmeye kalkışmak, böyle bir role talip olmak kabul edilebilir değil. Burada bizim konumumuz tekrar netleştirmemiz lazım. Bunlar bizim tekrar topluma kazandırmamız gereken suçlu vatandaşlarımızdırlar. Silahlarını bırakıp gelmek istiyorlarsa topluma karışabilirler, siyaset yapabilirler; bu anlamda düşman değildirler. Terör suçlusudurlar, olabilir yani; terör kelimesini biz de kullanıyoruz. Sonuçta evet PKK sadece ve yalnızca bir terör örgütü olarak tanımlandığında belki kendisini tanımlamak noktasında sıkıntılar yaşayabiliriz. Terör de uygulayan, terörü de bir enstrüman olarak kullanan politik bir örgütten bahsediyoruz.” “NE OLACAK AFFETSEN?” Herkesin PKK’nın siyasi hedefinden bahsettiğini belirten Metiner, “Nerede PKK’nın siyasi hedefi Allah aşkına? Yani 1999’da dağa çıkarkenki siyasi hedefine bugün sahip mi? Siyasi hedef dediğiniz şey, siyaset yoluyla elde edilen bir hedeftir. Bağımsız Kürdistan için silah kullanabilirsiniz, ama demokratik özerklik için silah kullanıyorsanız bu siyasi bir hedef değildir; bu farklı bir şeydir. Bir halkın sorununun çözümü için dağa çıkmışsanız o halkın sorunu çözüldüğünde ‘artık benim varlığıma gerek kalmamıştır’ dersiniz, bir kenara çekilirsiniz. Ama kendi örgütsel ikbaliniz için istikbaliniz için düşünüyorsanız, ‘eh bana rağmen bu sorun çözülmek isteniyorsa, ben size asla çözdürtmem’ dersiniz; çözümsüzlüğü derinleştirirsiniz. Siyasal talepler varsa PKK’nın partisi vardır ya da dağdan inerler. Hadi BDP onun partisi olmasın, yeni bir BDP kurarlar, siyasi hedeflerini siyaset yoluyla elde ederler. Dolayısıyla bu süreçte anlamları yerli yerine oturtmamız lazım. Eğer düşman gibi değil, yeniden topluma kazandırılacak suçlu vatandaşlarımız olarak görülmesinin her bakımdan çok önemli olduğuna inanıyorum” dedi.
BDP’li bir belediye başkanının yıllardır bir oğlunun dağda olduğunu, bir oğlunun da askere gitmek üzere olduğunu anlatan Metiner, “Dolayısıyla hangisi düşman, hangisi suçlu, bu kavramlar üzerinde polemik yapmanın gereği yok. Sonuçta bu ülkenin vatandaşlarının ellerinde silah da olsa, yeniden topluma kazandırılması gibi bir insani hassasiyetimizin olması gerekir” dedi.
‘Terör suçlusu’, ‘terör suçu’ denilmesinin sorun olmadığını belirten Metiner, “Ama Yusuf Hocam da artık çok şey aramasın. ‘Teröristler affedilmek isteniyor’… Ya ne olacak affetsen? Osmanlı’da biz affetmemiş miyiz? Botan emiri isyan etmiştir, getirmişiz mutasarrıf olarak göndermişiz. Koçgiri isyanında isyan önderlerini mutasarrıf yapmışız, tekrar affetmişiz vesaire vesaire. Ben ‘Öcalan’ı da tekrar parlamentoya getirelim’ anlamında söylemiyorum. Siz akan kanın durması karşılığında insanların birbirlerini affetmeleri gerektiğine inanan bir bilinci de bence kötü göstermemelisiniz. Yani bir ömür boyu birbirimizi tüketmeye devam edemeyiz. Her ölenle birlikte eksiliyoruz. Bu rapor da bunu söylüyor. Komisyona konuşanlar da ‘ben evladımı yitirdim, başkası evladını yitirmesin’ diyor. Peki birbirimizi affetmeden bu sorunu nasıl çözeceğiz? Bu insanlar ‘ben bırakıp gelmek istiyorum, bir daha bu işi yapmak istemiyorum’… Bu Öcalan’ı salıvermek gibi değerlendirilmesin. Bu teknik bir konudur. Yani silahların bırakılmasıyla ilgili bir raporu konuşmadığımız için nasıl bırakılır, kimler hangi bağlamda topluma yeniden karışır, rehabilitasyon süreçleri var, bence çok önemlidir. Dağdan inip topluma karışmak isteyenlerin rehabilite edilmesi, buna hastalık, patolojik düzeyde bir rahatsızlık olarak kullanmıyoruz. Yani topluma yeniden kazandırıyorsunuz. Siyasi kanalların önünün açılması, yani affetmek derken bunu kastediyoruz. Teröristler toptan affedilsin demiyorum. Bunlar teknik konulardır. Ama affetme kelimesini de çok olumsuzlayarak topluma takdim etmemek lazım. Birbirimizi affedebiliriz, yani birbirimizin kanını dökmüş olsak bile, devlet de siyasi suçlarda affetme yetkisi kullanabilir, vatandaşlar da birbirimizi affedebiliriz. Türkiye toplumunun affetmeye çok mütemayil bir toplum olduğuna inanıyorum.”
TBMM Terör Alt Komisyonu
AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, “Bu ülkenin vatandaşları hangi nedenle eline silah almış olurlarsa olsunlar imha edilecek düşman olarak görülemez.