TGC'den Müyesser Yıldız ve Barış Pehlivan’a Ziyaret

TGC'den Müyesser Yıldız ve Barış Pehlivan’a Ziyaret

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Oda TV davası kapsamında tutuklu yargılanan gazeteci Müyesser Yıldız ve Barış Pehlivan’ı cezaevinde ziyaret etti.

TGC Yönetim Kurulu adına ziyarete giden Genel Sayman Gülseren Ergezer Güver’i, Müyesser Yıldız tutuklu bulunduğu Silivri Ceza ve İnfaz Kurumu 8 No’lu L tipi Cezaevi’nde kantinden aldığı kraker, meyve suyu, sodadan oluşan ikramlarla karşıladı. Açık görüş sırasında tutukluluk sürecini değerlendiren Yıldız, alerjisi olduğu sivrisineği bile öldürmeyip, vücuduna sirke sürerek korunduğunu hatırlatarak “Sivrisineği bile öldüremem. Benden terörist olur mu?” dedi.

İddianamesindeki “kara propaganda” ve “halkı yanlış yönlendirmek” suçlamalarını reddeden Müyesser Yıldız şunları söyledi: “Bilgisayarımda bulunan Word dokümanları nedeniyle bana yöneltilen bu iki suçlama hiç bir ceza yasasında yok. Savcı Zekeriya Öz sorgulamamı yaparken, söz konusu dosyaların virüs yönünden incelenmesi için TÜBİTAK’a gönderilmesini talep ettim. Ama dikkate almadı. Mahkeme, Ekim 2011’de göndermiş olsaydı çoktan cevap gelmiş olurdu. 104 gündür biz burada TÜBİTAK raporu bekliyoruz. Yasalarda tanımlanmayan, kanıtlanamayan suçlar nedeniyle aylardır tutukluyum.” Oda TV davasının, ifade özgürlüğü davası olduğunu savunan Müyesser Yıldız, “Gazetecilik yaşamımda çok sayıda şehit haberi yaptım. Savcı, neden abarttığımı sordu. Terörist suçlaması yapılırken gazetecilik faaliyetlerimizle ilgili sorulara muhatap olduk. Bunları, bizi yargılayan Özel Yetkili Mahkeme yapıyor” dedi.

TGC Genel Saymanı Gülseren Ergezer Güver, Silivri 1 No’lu L Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunan gazeteci Barış Pehlivan’la da görüştü. Sohbeti sırasında TÜBİTAK’tan beklenen raporun önemine değinen Pehlivan, “Bilgisayarlarımızdaki dijital dokümanlar, sorgulama başladığında TÜBİTAK’a gönderilmiş olsaydı 1,5 yıl hukuksuz yere hapis yatmazdık” dedi.

18 Şubat 2011’den beri özgürlüğünün elinden alındığını belirten Barış Pehlivan, “Biz o günden itibaren ‘dijital dokümanlar virüslü. TÜBİTAK’a inceletin’ dedik. Bu arada kendimiz Boğaziçi Üniversitesi’ne başvurduk. İnternet sitesi olduğumuz için teknolojik bilgiye sahiptik çünkü olayı çözmüştük. Ancak Boğaziçi Üniversitesi ayrıntılı raporu yazamadan, polis Ahmet Şık’ın kitabını gerekçe göstererek tüm hard diskleri toplayıp götürdü. Ekim 2011’de, ısrarımız üzerine aldıkları kopyaları geri verdiler. Avukatlarımız bunları Yıldız Teknik Üniversitesi’ne, ODTÜ’ye ve ABD’ye gönderdi. YTÜ’den 2, diğerlerinden 1’er rapor lehimize geldi. Tüm raporlar “Bu dokümanlar bu kişilere ait değil. Virüs almış yerleştirmiş, sonra silmiş ama izi kalmış” dediği halde mahkeme kabul etmedi ve ‘TÜBİTAK’tan almamız lazım’ demeye başladı.

Oysa bu talebimizi, gözaltında iken savcıya, Ağustos 2011’de hakime söylemiştik. Hakim, Eylül 2011’de iddianamemizi kabul ederken TÜBİTAK’a gönderseydi, 1,5 yıldır tutuklu halde bu raporu bekliyor olmazdık” diye konuştu.

Pehlivan, hakkındaki suçlamalarla ilgili de şöyle konuştu: “134 sayfalık Oda TV iddianamesinde 361 kez ‘haber’ sözcüğü, 280 kez ‘kitap’ sözcüğü geçiyor. Bu bile gazetecilikten tutuklandığımızın kanıtı. Üstelik iddianamede haberler yalan denilmiyor, ‘doğru ama başka amaçla yazmışsınız’ deniliyor. Arama butonundan tüm haberlerin dökümü alınmış, bunlarla halkı yanlış yönlendirdiğimiz iddia ediliyor. Oysa aralarında Adalet Bakanı’nın rutin bir açıklamasının haberi de var.”
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile