Asya’daki ekonomik ve sosyal yapının teminatı olarak görülen sağlam aile yapısı bozulması yetkilileri kaygılandırıyor. Uzmanlar, evlilik ve doğum oranlarındaki keskin düşüşün birçok sosyal probleme sebep olabileceğine dikkat çekiyor.
The Economist dergisi bu haftaki kapak haberinde, Asya ülkelerindeki evlilik sorunlarını masaya yatırdı. Bu ülkelerin Avrupa’ya kıyasla her zaman övündüğü aile yapısının büyük yara aldığına vurgu yapılan haberde, gerekli önlemlerin alınmaması durumunda yakın gelecekte - Londra’daki isyanların sebeplerinden biri olarak gösterilen aile yapısındaki bozukluk gibi- büyük sosyal sorunların ortaya çıkabileceği öne sürülüyor.
Temel ahlaki değerleri içeren Konfüçyus öğretisine göre, kişisel gelişim ancak evlilik yoluyla sağlanabilir. Uzakdoğu’da bu inanç çok yaygın.
Singapur’un önceki başbakanlarından Lee Kuan Yew ile 1994 yılında yapılan bir röportajda, hanedanlığın binlerce yıldır değişime uğramasına rağmen ailenin Çin kültüründe ayakta kalan tek kurum olduğunu ifade etmişti. Yew ayrıca, Asya’nın ekonomik başarısının ardında yatan en büyük sebeplerden biri olarak “temel eğitim, disiplinli çalışma, iktisatlı olma ve gelecekte elde edilecek büyük kazanç için hazır lezzeti erteleme” gibi temel öğretileri olan aile kurumunun sağlıklı çalışmasını göstermişti. Singapurlu eski başbakan, günün birinde aile yapısının bozulması halinde, bunun ülke ekonomisine en büyük tehdidi oluşturacağını kaydetmişti.
Malezya’nın eski başbakanlarından Dr. Mahathir Mohamad de Japon politikacı Shintaro Ishihara ile ortaklaşa kaleme aldıkları kitabında, Asya ülkelerindeki aile yapısının sağlam olmasına övgüler yağdırmış ve aile kavramının paramparça olduğu Batıyı bu sebeple eleştirmişti.
Evlilik dışı çocuk sahibi olmama konusunda Asya ülkeleri hala eski tutumunu devam ettiriyor. Japonya’da evlilik dışı dünyaya gelen çocuk oranı sadece yüzde 2 iken; bu oran İsveç’te yüzde 55, İzlanda’da ise yüzde 66 olarak kaydediliyor (2008 yılı verilerine göre).
Doğu Asya ve Güneydoğu Asya ülkelerinin birçoğunda, Batıyla karşılaştırıldığında nikâhsız olarak birlikte yaşama oranı çok az. Evlilik öncesi ilişkiyi genel olarak tasvip etmeyen Asyalı insanlar, “bir bayanın mutluluğunun evlilikte saklı olduğunu” düşünüyor ve evlendikten veya çocuk sahibi olduktan sonra eşlerinin iş hayatına son vermelerini talep ediyor.
Washington merkezli Pew Global Research araştırma şirketinin bir anketine göre, güney Asya ve güneydoğu Asya’daki Müslüman ailelerin, diğer bölgelerdekine nazaran kız çocuklarının eş seçiminde daha tutucu olduklarını ortaya koyuyor.
Asya ülkelerindeki bu durum değişiyor. Hala Batıya göre çok daha sağlam aile yapısı olmasına rağmen, ekonomik refah düzeyinin artması ve modernitenin etkisi sonucu bu ülkelerdeki aile kurumu derinden yara aldığı bir gerçek.
Avrupa’da bozuk aile yapısının en önemli iki neticesi vardı: yüksek boşanma oranları ve gayrimeşru çocuklar. Asya ülkeleri ise geç yaşta evlilikler, nikâh sayısındaki düşüş ve boşanmaların artması gibi bir sonuçla karşı karşıya bulunuyor.
Asya ülkelerinde ilk göze çarpan değişiklik evlenme yaşının artması. Japonya, Tayvan, Güney Kore ve Hong Kong’un zengin bölgelerinde, ortalama evlilik yaşı bayanlarda 29-30; erkeklerde ise 31-33’e yükselmiş durumda. Son 30 yıl içinde bu rakamın 5 yıl arttığı kaydediliyor.
İkinci farklılık ise hiç evlenmeyen insanların sayısındaki artış. 2010 yılında Japonya’daki bayanların üçte biri 30 yaşına bekâr olarak girdi. Bunların da yarısının hiç evlenmeyeceği tahmin ediliyor. Yine aynı yılda, Tayvan’daki 30-34 yaş arasındaki bayanların yüzde 37’si; 35-39 yaş arasındakilerin ise yüzde 21’i evli değil. İngiltere ve Amerika’da bile bu oran daha düşük (yüzde 13-15 civarında).
HAYAT BOYUNCA BEKARLIK
Asyalıların evlenmeye karşı soğuk davranmaları çok yeni ve dikkat çekici bir durum. Zira bundan sadece 30 yıl önce Asya ülkelerinin birçoğunda bayanların sadece yüzde 2’si evlenmiyordu. Japonya, Tayvan, Singapur ve Hong Kong’daki araştırma sonuçlarına göre bu oran yüzde 20 artmış görünüyor. Singapur Üniversitesi’nden Gavin Jones, “Bu kadar kısa bir sürede çok keskin bir artış yaşandı” diyerek durumun ciddiyetini ortaya koyuyor.
Tayland’da 40 yaşına bekâr girmiş bayan oranı 1980’de yüzde 7 iken, 2000 yılında bu rakam yüzde 12’ye yükseldi. Bangkok’da 40-44 yaş arasındaki bayanların yüzde 20’si; Hong Kong’da ise 30-34 yaşındakilerin yüzde 27’si hiç evlenmemiş. Güney Kore’deki erkekler, bayanların “evlilik grevinde” bulunmasından şikâyetçi durumda.
İsveç’te 30 yaşına bekâr olarak girenlerin oranı da çok yüksek (yüzde 41). Ancak İsveçliler, nikâh kıymadan da evli gibi düzen kurup çocuk sahibi olup, birlikte yaşayabiliyor. Asya ülkelerinde ise tam tersine, nikâhsız çocuk sahibi olma ve birlikte yaşama oranları hala çok az ve buna iyi gözle bakılmıyor.
Asya ülkelerindeki boşanma oranları da 1980’lerde yüzde 1 iken, 2000’li yıllarda bu oran iki katı artarak yüzde 2 olarak kaydediliyor.
DOĞUM ORANLARINDA KESKİN DÜŞÜŞ YAŞANIYOR
Türkiye ile benzer olarak geçmiş yıllarda Asyalı erkeklerin evlilikten en büyük beklentisi, çok çocuk sahibi olmak ve eşlerinin çocuklarıyla iyi şekilde ilgilenmesiydi. Ancak bu durum da son zamanlarda değişmiş gibi görünüyor.
Evliliğe ilginin azalması sonucu doğum oranlarında çok büyük azalma yaşanmakta. Zira 60’lı yıllarda doğum oranı yüzde 5.3 iken, şimdi bu oran sadece yüzde 1.6 olarak bildiriliyor. Bunun en büyük sebebin kadınların daha çok eğitim görmesi ve sonucunda ekonomik özgürlüklerine sahip olması gösteriliyor.
Çin’in başkenti Pekin’de 2003 yılında yapılan bir araştırmaya göre, üniversite mezunu ve aylık geliri 5 bin-15 bin yuan (yaklaşık 600-1800 dolar) arasında olan bayanların yarısı evli değil. Ekonomik özgürlüğüne sahip olan bir Çinli bayanın, “Annemin yaptığı gibi, neden evde oturup da çorba yapmakla hayatımı geçireyim” sözleri bu durumu özetler nitelikte.
Bayanların eğitim düzeyi arttıkça evlenme oranları azalıyor. Amerika ve Avrupa’da ise durum tam tersine: Kolej veya üniversite mezunlarındaki evlilik oranı, ortaokul mezunlarına göre daha yüksek. Birçok doğu Asya ülkesi özellikle eğitim görmüş bayanların evlenmek istememelerinden büyük kaygı duyuyor. Singapur’da hükümet, eğitimli bayanlar arasında evliliği yaygınlaştırmak için internet üzerinden resmi bir “tanışma” sitesi kurarak bu probleme çözüm arıyor.
ÇİNLİ ERKEKLER EVLENMEK İÇİN BAYAN BULAMAYACAK
Öte yandan Asya’nın iki dev ülkesi Çin ve Hindistan’da cahiliye dönemini aratmayacak bir uygulama yapılıyor: Aileler doğacak çocuğun cinsiyetini ana rahminde kontrol ederek “erkek çocuk” talebi sebebiyle kız embriyolarının kürtaj edilmesi istiyor. Bunun sonucu olarak Çin’de 118 erkek çocuğa karşılık 100 kız çocuk; Hindistan’da ise 109 erkeğe 100 kız çocuk dünyaya geliyor.
Harvard Üniversitesi’nden Avraham Ebenstein ve Pensilvanya Üniversitesi’nden Ethan Sharygin’e göre, cinsiyet-seçimi sebebiyle bozulan sistem sonucu, 2030 yılı itibariyle 25 yaşındaki Çinli erkeklerin yüzde 8’inin evlenmek için bayan bulamayacak. Yine aynı yıl içinde Çin ve Hindistan’da 660 milyon erkek nüfusa mukabil, 597 milyon bayan olacak. Bu demek oluyor ki yaklaşık 60 milyon erkek, yeterli bayan olmadığı için evlenemeyecek.
The Economist: Asya`da Evlilik Kurumu Sarsılıyor
Uzakdoğu ülkelerinin en büyük övgü kaynağı olan aile kurumu büyük yara alıyor.