Panelin yöneticiliğini üstlenen eski Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı ve Merkez Bankası Banka Meclisi önceki üyelerinden Prof. Dr. Bilsay Kuruç, enerjinin geleceği ana teması kapsamında şikayet yerine geleceğe dair konuşmalar yapmanın önemine dikkat çekti.
Türkiye’nin enerjisinin yüzde 75’ini dışarıdan getirmekle yükümlü olduğunu, bu oranın giderek büyüdüğünü ifade eden Prof. Dr. Kuruç, "Bankacılığın yüzde 70’i dışarıdan. Dünya sermayesi tıpkı enerjide olduğu gibi bankacılığa el koymuş durumda. Şimdi sermaye ait olduğu yere gidiyor, Türk parasından kaçıyor. İthalat ile işleyen bir rejimin içerisinde yaşıyoruz. Bu ithalat kendi rantlarını oluşturuyor. Türk sermaye sınıfı enerji alanını çok seviyor. Çünkü çok kolay rantlar var. Kömür santrallerini niye seviyorlar? Özel sektör toplum için değil, kendi için optimizasyon yapar. Maliyet olabildiğince küçük, fiyat daima yüksek olacak. Fiyatın içinde bugün rantlar var. Rantlar siyaset kanalıyla dağıtılıyor. En kolay alan enerji ihaleleri. Dolayısıyla özelleştirmenin bedelini toplum olarak ödüyoruz” dedi.
Jeopolitikte enerji güvenliği
EMO 39 ve 40. Dönem Yönetim Kurulu Başkanı Kemal Ulusaler, enerji alanını jeopolitik açıdan değerlendiren bir sunum yaptı. Çokça sözü edilen strateji, taktik, stratejik planlama kavramlarını ele aldığı konuşmasında Ulusaler, enerji politikaları belirlenirken iç ve dış faktörlerin söz konusu olduğunu belirterek, bu faktörleri “güvenlik, coğrafi konum, emperyal algılar, teknolojik gelişmeler, iklim değişikliği, bölgesel çatışmalar, işgaller” olarak sıraladı. Güvenlik denildiğinde ilk akla enerji kaynakları açısından arz güvenliğinin geldiğini belirten Ulusaler, petrole bakıldığında yüzde 66’sının Ortadoğu’da olduğunu, hemen arkasından Güney Amerika ve diğer ülkelerin geldiğini; doğalgaza bakıldığında yine Ortadoğu, Suudi Arabistan, İran ve Rusya’nın görüldüğünü anımsattı. Ulusaler konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Küresel aktörler politikaları belirlerken süreç içerisinde dönemin şartlarına göre kendilerine planlar koyuyorlar. Sovyetler’in dağıldığı dönemde bazı haritalar çiziyorlar. Balkanlar bizim için önemlidir diyor önce. Hindistan’ın batısından, yine Ortadoğu’yu kapsıyor, Kafkasları alıp bir çerçeve çiziyor. Gözümüzü dikeceğimiz nokta burasıdır diyor. Süreç değişince bu sefer Büyük Ortadoğu Projesi çizeceğiz diyor. Cebelitarık’tan alıyor, Kuzey Afrika, Kafkasları, Ortadoğu’yu alıp geliyor. Burada kesişen bir nokta var. Ortadoğu bu kesişen kümelerin içerisinde yer alıyor. Bütün ilgi buraya yöneliyor. Çatışmalar, işgaller, savaşlar gündeme geliyor.”
"Santraller kapasitelerinin altında çalışıyor"
MMO Enerji Çalışma Grubu Üyesi Orhan Aytaç, 2016 yıl sonu itibarıyla 78 bin megavatlık kurulu güçte fosil yakıtların yüzde 56, üretimde yüzde 67 payı olduğunu, üretimde ithal yakıtın payının da yüzde 51 olduğunu kaydetti.
Bu yıl yatırımdan vazgeçenleri düşerek, sadece lisans almış yatırımlara bakıldığında 2020’de 92 bin 88 megavat, 2023’te 111 bin 33 megavat kurulu güce ulaşılacağını belirten Aytaç, fosil yakıtların da kurulu güçteki payının yüzde 55, üretimdeki payının da yüzde 65-70 arasında olacağını bildirdi. Aytaç, dünyada ise fosil yakıtın payının 2025’te yüzde 58’e, 2040’da yüzde 40’a düşürülmesinin hedeflendiğini ifade etti.
“Kurulu güçle en yüksek anlık tüketim arasındaki makas yıllardır açılıyor, 2009’dan beri de daha geniş açılıyor” diyen Aytaç, TEİAŞ’ın güvenilir üretim kapasiteleri esas alındığında santrallerin üretimlerinin bu güvenilir üretim kapasitesinin hep altında kaldığına dikkat çekti. Yeterli verimde, iyi işletilmeyen santraller bulunduğu ve arz fazlalığına gidildiği tespitini paylaşan Aytaç, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Haziran 2016’da kurulu gücümüz 76 bin megavat civarında. En yüksek ihtiyaç 44 bin 700 megavat. Yani yüzde 58’i kadar anlık kullanımı var. Tüketime baktığımız zaman sadece güvenilir kapasitelerini düşünsek bile 70 bin megavet az ürettiklerini, güvenilir kapasitelerinin ancak yüzde 80’ini kullandıklarını, yüzde 20 fazla kapasiteleri olduğunu saptırıyoruz. 2023’te baz değerlerle anlık enerji kullanımının kurulu kapasiteye oranı yüzde 50 civarında olacak, tüketimde ise kapasitenin ancak yüzde 68’i kullanılacak diye öngörüyoruz. Yeni yatırımlarda fosil ve uranyum yakıtlı santral projelerinden kaçınan, yenilenebilire öncelik veren yatırımlar yapılması arz güvenliği açısından mümkün. Yenilenebilirde doğal ve sosyal çevrenin korunması şartı ile öncelik verilmelidir. Kaynak, üretim ve yatırım planlaması yapılmalıdır.”
TMMOB 11. Enerji Sempozyumu Kapsamında Enerjide Planlama, Uygulama Ve Sonuçları Ele Alındı
TMMOB 11. Enerji Sempozyumu’nun ilk gününde düzenlenen panelde, enerjide kaynak ve üretim planlaması yapılabilmesi, dışa bağımlılığın azaltılabilmesi için öncelikle üretim sektörlerinde yaşanan gelişimin değerlendirilmesi, planlama yapılması ve dış alıma bağımlı üretim yapısından kurtulmak gerektiği vurgulandı.