Tolga Karel'den ilginç açıklamalar

Yaprak Dökümü dizisiyle parladı. Sık sık magazin kameralarına içkili yakalandı ama "alkol doğru kullanılırsa o kadar da kötü bir şey değil," diyor. Kaçıp kurtulmak istiyor ama hiçbir işi yarım bırakmadığı için gidemiyor.


Acar magazincilere içkinin dozunu kaçırmış vaziyette sıkça yakalanan simalardan Tolga Karel, Beyoğlu sokaklarında Forest Gump misali koşuyordu son olarak.

"Bir derdim var artık tutamam içimde" noktasında, içini magazincilere dökmeye çalışıyordu. Beylerbeyi'ndeki yepyeni "huzur evi"nin kapısını çalıp sorduk; "Nedir derdiniz?" Tolga Karel kendisine Safronbolu evi şekli cici mi cici bir ev yapıyor Beylerbeyi'nde. Bahçesinde çeşit çeşit çiçekler. Bir köşesinde barı, bir köşesinde yastıkları, bir nevi küçük Reina kıvamındaki bahçede "açılış" hazırlıkları sürerken misafir ediyor bizi. Geçen hafta Zarifi'de Suzan Kardeş'in Balkan şarkıları ile dertlenip içtikçe içen ve sonrasında bazılarının tabiriyle "tinerciler gibi" sokaklarda sürünen Tolga Karel, bu tavrıyla mesaj vermek istiyor bir yanıyla da gençlere. "İçinizdekileri bastırmayın, duygusal zekânıza engel olmayın," demek istiyor. "Sürünme hakkımız engellenemez" özetli bir manifesto bir nevi. "Dertli" sohbetimiz sona erdiğinde, pencereden kaptığı bir saksı çiçeğini tutuşturuyor ellerime. Elimde saksı taksiye biniyorum. Eve az kala trafik öyle bir sıkışıyor ki, taksi şoförüne "saksı olmasa yürürdüm ama..." şekli bir açıklamayı borç biliyorum. "O çiçekler sahte mi?" diyor şoför. "Yoo diyorum gerçek. Tolga Karel verdi". "Tamam işte. Çiçekler de sahibi gibi. Tolga Karel'in de sahte mi gerçek mi olduğu belli değil," diyerek hislerime tercüman oluyor şoför bey. İşte budur.

- Sizin bir sürü filmde rol alacağınıza dair haberler okuyoruz ama filmleri göremiyoruz. Mesela Yavuz Sultan Selim'i oynayacağınız film projesi ne durumda?
- Bir sürü proje geliyor ama beni bir yere vardıracak işler değil. Yapacaksam çok beklerim ama Yavuz Sultan Selim yaparım. Bunlar meşakkatli işler, adam Mısır'a kadar gitmiş. Ben böyle bir şeyi dünyaya satarım. 300 Spartalı'dan mesela adamlar milyar dolarlar kazandılar. Sonuçta bizim hikâyemizi yaptılar. Oraya giden adamlar Yavuz Sultan Selim işte. Bizim ecdadımız ve biz böyle filmler yapıp satamıyoruz. Yine de ümitliyim. Geçen yaz fragmanlarını çektik filmin.

- Nasıl hazırlanıyorsunuz Yavuz Sultan Selim olmaya?
- Sekiz aydır kılıç dersi alıyorum. Bir buçuk senedir özel hocalarla profesyonel spor yapıyorum. Kolay yorulmam yani. Yazdılar ya "Bir yıldız düştü". Tabii ki düşmedik ama bazen düşmek de iyidir. İnsana tepeden değil, en aşağıdan bakmayı öğretir hayatta. Mümkün olduğu kadar bir şeyleri alttan yaşamaya çalışıyorum ki üst tarafın duygusuna kapılmayayım.

- Yaprak Dökümü dizisinin bir türlü bitememesi sizi daraltmış olabilir mi?
- Orada bir senaryo başarısı var. Bir proje dört sene zirvede devam ediyorsa o işin içinde bir iş vardır. Ben beş bölüm için girmiştim 156. bölümü çekiyorum. Ben bırakıp gitsem insanlar arkadan bir sürü şey söylerler.

- Ne gibi şeyler?
- 'Prodüksiyonu sattı, ya da alkol hayatından dolayı diziden çıkarıldı,' derler.

- O kadar önemli mi insanların hakkınızda söyledikleri?
- Benim sorunum da orada işte, hiç önemli değil. Değil ama o gece ben alkollüyken çekilenleri gördükten sonra babam aradı mesela ve çok üzüldüm. Biz Aydınlıyız. Bizim dedelerimiz efedir. Yörük soyuyuz. Babam da emekli polistir. O gün; "Oğlum ben dağlarda gezdim yıllarca beni kimse ağlatamadı, sen bu gece beni ağlattın," dedi. "Senin utanılacak bir oğlun yok, gurur duyulacak bir oğlun var, o gün son derece insani bir durum vardı," dedim. Zarifi'den çıktığımda bir sürü basın mensubu vardı. İlk defa "Çocuklar biraz hüzünlüyüm, kapatın kameraları dertleşelim," dedim. Onu bile çok başka şekilde yansıttılar.

- Anneniz ne dedi?
- Annem de iyi, bir sorunumuz yok. Beni bilenlerde bir sorun yok. Kendi içimde de sorunum yok. Sorunum dünyanın o tarafının kirli olması. Çünkü o kirli tarafta iş yapıyorum.

- Bıraksanız o zaman o kirli taraftaki işi.
- Çok kaçmak kurtulmak istedim ama hiçbir işi yarım bırakmadım. Mesleğime duyduğum saygıdan gidemedim. Sonuçta efe soyum. Yörüğüm ben, hiçbir şeyi umursamam çeker giderim. Benim derdim; o sahtekâr, o insani duyguyu yitiren insanlar nereye gidecek? Üzüldüğüm nokta o. Onların kaçacak hiçbir yeri yok.

- Ressam Gauguin gibi medeniyetten kaçıp uzak diyarlara da gidebilirsiniz.
- 10 sene köyde yaşadım zaten.

Gecce

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile