Anadolu Ajansı Haber Akademisi Koordinatör Yardımcısı Cihangir İşbilir, '2011'de yoğunlaşan ve 2015 yılında tamamladığımız Arap Baharı süreci kışa dönmüştür' önermesinin veya 'bitmiştir' iddiasının çok erken verilen hükümler, erken ortaya atılan varsayımlar olduğunu belirterek, 'Çünkü bölgelerin kaderini değiştiren, siyasetini etkileyen bu tür sosyal hareketler, üç yılda, beş yılda olgunlaşmaz tamamlanmaz' dedi.
İşbilir, Türkiye Gençlik Vakfı (TÜGVA) tarafından düzenlenen Genç Diplomat Akademisi Eğitim Programı'nda 'Arap Baharı ve Sonrası Bölgedeki Son Durum' başlıklı son dersi verdi.
Diplomat adayları ve diplomasi muhabirlerinin, haritaları çok yönlü okumayı bilmesi gerektiğini, haritalar eğer okunamazsa, yeni haritalar çizecek bir gücün olamayacağını ifade eden İşbilir, 'Bugün harita okumayı bilmediğimiz için bölgemizde istemediğimiz şekilde haritalar çiziliyor, siliniyor, yerle bir ediliyor ve haritalar yapılıyor. Bundan 100 sene önce nasıl Sykes-Picot ve 1978'de Camp David ile bölgesel statüko bizim haricimizdeki aktörler tarafından oluşturulmuşsa, bugün de bölgeye dar gelen elbise parçalandı, yeni bir elbise dikiliyor. Fakat bu elbisenin bölge halkları tarafından dikilmesine müsaade edilmiyor. Birileri geliyor, 'bölgenin elbisesini biz dikeceğiz' diye diretiyorlar. Olan biten kavga da bu. Bundan dolayı haritayı ciddi anlamda okumamız, çok yönlü haritalarla çalışmamız gerekiyor' diye konuştu.
Diplomat adayları ve diplomasi muhabirlerinin, bölgenin gerçeklerini tanıması ve hizmet üretebilmek için birkaç dili çok iyi bilmesi ve sözlüklerle de dost olması gerektiğini vurgulayan İşbilir, dördüncü unsurun ise uçak bileti olduğunu dile getirdi.
Çok boyutlu haritalarla çalıştıktan sonra bir mesafe elde edilebileceğini, bölgeleri etkileyebilecek siyasetler üretilebileceğini aktaran İşbilir, konuşmasını şöyle sürdürdü:
'Aksi taktirde ezbere siyaset üretilmiş, tanımadan konuşulmuş olur. Bu da ciddi bir handikaptır. Türkiye ve İslam dünyasında jeopolitikçi az yetişiyor, sayısını arttırmamız gerekiyor. Sayın Başbakanımız, yazdığı Stratejik Derinlik kitabından dolayı, Türkiye'de yaşayan en büyük jeopolitikçi diyebiliriz. Bunun için coğrafyayı, tarihi, insan kaynağını, yer altı ve yer üstü zenginliklerini çok iyi bilmeniz gerekiyor. Aksi taktirde analizleriniz hep havada kalır. Ayağı yere basmayan analizlerle de siyaset üretemezsiniz. Bir ülkedeki siyasetin yönünü belirleyemezsiniz, ülkedeki sosyal harekete yön veremezsiniz.
İşte Arap Baharı'nı yönlendirmek, Arap Baharı'nın rüzgarının yönünü çevirmek, Arap Baharı'nı oluşturan faktörleri tayin etmek, Arap Baharı sonrası durumu ve krizi yönetmek, tam da bu dediğimle ilgili. Buradaki aktörleri, faktörleri çok iyi bilmek, onlara nüfuz edecek bir hareket ve manevra kabiliyetine sahip olmakla bu ancak mümkün.
Arap Baharı sonrası yaşanılan travma bize şunu söylüyor: Tamam bu hareketler, bölgeye 100 yıldır dayatılan statükoya bir başkaldırı. Fakat başkaldırıyı biz yönetmekte zorlanıyoruz. Neden? Yetişmiş insan gücümüz az. Neden? Bölgeyi bilen diplomatlarımızın sayısı az. Neden? Çünkü bölge gerçeklerine göre politika üretemiyoruz. Neden? Arap Baharı coğrafyasındaki aktörlere nüfuz edecek mekanizmalarımız zayıf. İnanın bunlar olsaydı Mısır, Libya, Suriye ve başka yerlere de daha farklı müdahalelerde bulunabilirdik.'
- 'Bölgelerin kaderini değiştiren sosyal hareketler, 3-5 yılda olgunlaşmaz'
Türkiye'nin küçük bir Arap ülkesindeki büyükelçiliğinde 25 kişi çalışırken, ABD'nin büyükelçiliğinde 700 kişinin çalışabildiğini ifade eden İşbilir, şunları kaydetti:
'Arap Baharı sonrası durum tam da bizim aynamız. Baktığımızda kendimizi, İslam dünyasını, Türkiye'yi görüyoruz. Bundan 98 sene önce Osmanlı çöktüğünde İslam dünyası param parça oldu. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı'nın çöküşünden 5 sene sonra kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda, Arap Baharı'nın yaşandığı coğrafyada Türkiye, İran ve Afganistan dışında bağımsız ülke kalmadı. Bunların da bağımsızlıkları tartışılır durumdaydı. Bu ülkelerde ve genel olarak İslam dünyasında kültürel, ekonomik ve siyasi daralma gerçekleşti. İslam dünyasının belki de en karanlık dönemi bu yüzyılın ilk yarısı oldu. Bu dönemden itibaren İslam dünyası dört şeyle anılmaya başlandı; Ekonomik gerilik, kültürel bunalım, totaliter ve otoriter yönetimler, siyasi bağımlılık. Bu yeni dönemde buna çatışmalar ve terör eklendi.'
Merhum Başbakan Adnan Menderes, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, merhum Başbakan Necmettin Erbakan ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gibi bu algıyı tersine çevirecek aktörlerin ortaya çıkmasıyla o dönemlerde darbelerin, terörün ve dış müdahalelerin arttığını kaydeden İşbilir, '28 Şubat bir tür Türkiye Baharı'nın engellenme girişimidir. 27 Mayıs, Özal'ın öldürülmesi keza öyledir. Bugün Türkiye'de, Gezi ve daha sonraki 17-25 Aralık süreçlerinin, darbe girişimlerinin sırrı bu yeni Türkiye Baharı'nın engellenme girişimidir' dedi.
Tunus'ta başlayan ve bugün Suriye'de düğümlenen Arap Baharı rüzgarları ve isyan hareketlerinin, önce komplo olarak yorumlandığını anlatan İşbilir, 'Kimin komplosudur? Bölgede izni ve iradesi dışında kuş uçmayan Amerika'nın komplosudur. Binlerce think-tank'i var. Bu bölgedeki sosyal hareketlenmeleri izliyor ABD ve bu sosyal hareketlenmeleri kontrollü bir şekilde patlatıyor. Böyle bir teori ortaya atıldı. Suriye'deki Arap Baharı'nın yansımasında, bunun ABD'ye karşı direniş eksenine karşı bir komplo olduğu iddia edildi. ABD'nin temsil ettiği İsrail'i koruma endeksli Ortadoğu politikasına karşı bir direniş ekseni var, bu mücadeleler bu direniş eksenini yıkmaya karşı girişimler olarak yorumlandı. Bu iki yorum da tersten baktığınızda bölge halklarına açık bir hakaretti'' şeklinde konuştu.
İşbilir, '2011'de yoğunlaşan ve 2015 yılında tamamladığımız Arap Baharı süreci kışa dönmüştür önermesi veya bitmiştir iddiası çok erken verilen hükümler, erken ortaya atılan varsayımlar. Çünkü bölgelerin kaderini değiştiren, siyasetini etkileyen bu tür sosyal hareketler, üç yılda, beş yılda olgunlaşmaz tamamlanmaz' dedi.
'Arap Baharı kışa döndü' diyebilmek için geleceğe dair öngörülerin sağlam olması gerektiğini kaydeden İşbilir, şu ifadeleri kullandı:
'Türkiye'de 10 yıllardır bazı statükonun ortaya koymuş olduğu düzenin, mekanizmanın değiştirilmesine çalışılıyor. Değiştirilebiliyor mu? Değiştirilemiyor, çok zor. Demokratik kurumların neredeyse hiç olmadığı, hesap verilebilirliğin, serbest ve adil seçimlerin yapılamadığı bu ülkelerde 3-5 yılda bu tür devrimlerin tamamlanması, hür, adil, refah içerisinde bir ülkenin inşa edilmesi mümkün değil. O yüzden gerek Mısır, gerekse Suriye devrimine verilen tepkiler hem İslam dünyası hem bölge ülkeleri hem de uluslararası aktörler için çok önemli ve devam eden sınavlar olmuştur. Bu imtihanlar ve süreç devam ediyor. Bu sürecin dinamiklerine baktığımızda, bölgede Arap Baharı rüzgarı dinmemiştir, kışa dönmemiştir. Bahar da demeyebilirsiniz buna. İsyan hareketi diyebilirsiniz. Neye karşı isyan, 100 yıldır bölgeye dayatılan statükoya karşı isyan.'
TÜGVA Genç Diplomat Akademisi
AA Haber Akademisi Koordinatör Yardımcısı İşbilir: '2011'de yoğunlaşan ve 2015 yılında tamamladığımız Arap Baharı süreci kışa dönmüştür önermesi veya bitmiştir iddiası çok erken verilen hükümler, erken ortaya atılan varsayımlar. Çünkü bölgelerin kaderini değiştiren, siyasetini etkileyen bu tür sosyal hareketler, üç yılda, beş yılda olgunlaşmaz tamamlanmaz' 'Arap Baharı sonrası durum tam da bizim aynamız. Baktığımızda kendimizi, İslam dünyasını, Türkiye'yi görüyoruz'