'Türkiye'de 3-4 Milyon Kişi Kalp Yetersizliği Riski Taşıyor'

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu: 'Ülkemizde yaygın olan hipertansiyon, obezite, şeker, kolesterol yüksekliği ve kalpdamar hastalıkları nedeniyle toplumumuz kalp yetersizliği gelişimi açısından yüksek risk altındadır. Bu hastalıkların kontrol altına alınması kalp yetersizliğinin ortaya çıkmasını engelleyecektir. Bugün için ülkemizde 34 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi açısından risk altında olduğunu tahmin ediyoruz' Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı ve Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Hakan Altay: 'Eğer bu hastalığı fark edebilirsek tüm negatifliklere rağmen önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık. Sonuç olarak bu mücadeleden zaferle çıkılabilir'

Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu, Türkiye'de yaygın olan hipertansiyon, obezite, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği ve kalp-damar sorunları nedeniyle toplumun kalp yetersizliği gelişimi açısından yüksek risk altında bulunduğunu belirterek, "Bu hastalıkların kontrol altına alınması kalp yetersizliğinin ortaya çıkmasını engelleyecektir. Bugün için ülkemizde 3-4 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi açısından risk altında olduğunu tahmin ediyoruz." dedi.

Çavuşoğlu, "Kalp Yetersizliği Günü" kapsamında Novartis ile Eskişehir Osmangazi Üniversitesi iş birliğinde düzenlenen basın toplantısında, Türkiye'de yaklaşık 1,5 milyon kişide kalp yetersizliği olduğunun bilindiğini aktardı.

Kalp yetersizliğinin, kalbin vücudun oksijen ihtiyacını sağlayacak miktarda kan gönderememesi sonucu ortaya çıktığını dile getiren Çavuşoğlu, vücutta sıvı birikmesine bağlı şişmeler ve nefes darlığının kalp yetersizliğinin temel iki belirtisi olduğunu kaydetti.

Çavuşoğlu, hastalığın gelişmiş ülkelerde giderek artan bir sağlık sorunu olduğuna işaret ederek, tüm kalp-damar hastalıklarının son durağının kalp yetersizliği olduğunu söyledi.

- "Yaşam süresinin artması hastalığın görülme sıklığını da artırdı"

Prof. Dr. Çavuşoğlu, "Toplumda farkındalığı tam oluşmamış kalp yetersizliğinin, 2030'a kadar toplum sağlığını tehdit eden boyutlara ulaşacağı tahmin edilmektedir." dedi.

Kalp yetersizliğinde genel olarak erken tanı ve düzenli tedavinin büyük önem taşıdığını vurgulayan Çavuşoğlu, şunları kaydetti:

"Hastalığın sık görülmesindeki önemli nedenlerden biri de yaşam süresinin uzaması. Yaşam süresi uzadıkça ve yaşlı toplum kitlesi artıkça kalp yetersizliği görülme oranları da artıyor. Kalp yetersizliği gelişen olguların yüzde 20'si 1 yıl içinde kaybediliyor. Hastalıkta 5 yıllık yaşam şansı ise yüzde 50 olarak karşımıza çıkıyor. Oysa kalp yetersizliği uygun tedaviyle kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Erken tanıyla hastalığın ilerlemesinin engellenebilme şansı yüksektir. Fakat tanısı çok geç konulmuş kalp yetersizliğinde, kalbe verdiği zarar durumuna göre iyileşme sağlanabilme oranları azalmaktadır. Ülkemizde yaygın olan hipertansiyon, obezite, şeker, kolesterol yüksekliği ve kalp-damar hastalıkları nedeniyle toplumumuz kalp yetersizliği gelişimi açısından yüksek risk altındadır. Bu hastalıkların kontrol altına alınması kalp yetersizliğinin ortaya çıkmasını engelleyecektir. Bugün için ülkemizde 3-4 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi açısından risk altında olduğunu tahmin ediyoruz. İşte bizim bunlara erken tanı koymamız gerekiyor ki kalp yetersizliği gelişmesin."

Orta ya da ileri yaşta olup, nefes darlığı, bacaklarda, ayak bileklerinde şişlik olan ve çabuk yorulan kişilerin kalp yetersizliği açısından da değerlendirilmesi gerektiğini aktaran Çavuşoğlu, hastalığın hayat boyu tedavi gereksinimi, sık hastaneye yatma ihtiyacı, komplike ve pahalı cihaz tedavisi uygulamaları nedeniyle aynı zamanda sağlık ekonomisi üzerine de yüksek maliyetler getirdiğini belirtti.

- "Kalp yetersizliği önlenebilen bir hastalık"

Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı ve Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Başkanı Doç. Dr. Hakan Altay da kalp yetersizliğinin yaşam boyu devam eden kronik bir hastalık olduğunu belirterek, erken teşhis ile kalp yetersizliğinin sebep olduğu hayati riskin azaltılabileceğini vurguladı.

Doç. Dr. Altay, hastalığın oluştuktan sonra yönetiminin çok zor olduğunu dile getirerek, hastalığa sebep olan risk faktörlerinin engellenmesinin önemli olduğunu kaydetti.

Hastalığın ilaçla tedavisinin yanı sıra, yapılacak yaşam değişiklikleriyle de desteklenmesinin önemli olduğuna işaret eden Altay, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Beslenme alışkanlıklarını değiştirmek çok önemli. Örneğin tuz tüketiminin azaltılması ya da hiç tüketilmemesi, tansiyondaki yükselmeyi engelleyerek, kalbin iş yükünde azalmaya bağlı olarak kalp yetersizliğini rahatlatabilir. Sigara ve alkol kullanılıyorsa kesinlikle bırakılmalı, aşırı kilo varsa dengeli beslenmeyle kilo verilmeli ve sıvı alımı vücuttaki ödemden dolayı kısıtlanmalıdır. Hastalara hafif tempoda, yorulmayacak şekilde egzersiz yapmasını da öneriyoruz. Kalp yetersizliği gelişimini engellemek, gelişmişse ilerlemesini yavaşlatmak ve ileri olgularda yaşam süresini uzatıp yaşam kalitesini yükseltmek toplumun kalp yetersizliği konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlenmesi ile mümkün olabilir."

Doç. Dr. Hakan Altay, hastalığın evrelerine, tedavisinde kullanılan ilaç ve cihazlara ilişkin de bilgi verdi. Altay, tedavinin uzmanlaşmış merkezlerde, uzman hekimler tarafından gerçekleştirilmesi gerektiğini belirterek, "Eğer bu hastalığı fark edebilirsek, tüm negatifliklere rağmen önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık. Sonuç olarak bu mücadeleden zaferle çıkılabilir." diye konuştu.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile