Anadolu Ajansı Haber Akademisi Koordinatörü Ümit Sönmez, iletişim fakültesi öğrencilerine 2 sene iletişim alanında 2 sene de başka bir alanda eğitim verilmesi gerektiğini belirterek, ''İletişim fakültesi mezunlarının, tıp fakültelerinde olan Tıpta Uzmanlık Sınavı gibi meslekte hangi alanda kendilerini geliştirecekleriyle ilgili, gazetecilikte uzmanlık sınavı gibi bir sınav konulmalı.'' dedi.
Sönmez, Marmara Üniversitesi İletişim Dergileri Toplantıları kapsamında Marmara Medya Merkezi Stüdyosu'nda düzenlenen, ''Türkiye'de Medya ve Habercilik'' panelinde, ''Habercilik Eğitiminde Güncel Sorunlar'' üzerine bir konuşma yaptı.
Sadece medyacı, haberci, fotoğrafçı, editör ve yapımcı olunamayacağını, medya sektöründe çalışmak isteyenlerin başka bir alanda da kendini eğitmesi gerektiğini vurgulayan Sönmez, gazetecinin haber yazan, görüntü çeken, röportaj yapan, haber kaynaklarının kokusunu alan, satır aralarından manşet çıkaran kişi olduğunu söyledi.
Tarih, siyaset, uluslararası ilişkiler, finans, iktisat, spor gibi alanlarda öğrencilere çift anadal yapmaları önerisinde bulunan Sönmez, ''Diploma, başarının önündeki en önemli engel de olabiliyor, en önemli fırsat olduğu gibi. Başka bir alanda yüksek lisans yapmaya çalışın. Farklı diller öğrenin. İletişim fakülteleri yüksek lisans eğitimi verilecek yerler olsun. Bana göre 4 sene iletişim eğitimi olmaz. İletişim fakültesinde öğrencilere 2 sene iletişim alanında, 2 sene de başka bir alanda eğitim verilmeli. İletişim fakültesi mezunlarına, Tıp Fakülteleri'nde olan Tıpta Uzmanlık Sınavı gibi meslekte hangi alanda kendilerini geliştirecekleriyle ilgili, gazetecilikte uzmanlık sınavı gibi bir sınav konulmalı.'' diye konuştu.
Sönmez, Türk medyasının haber yapma yetileriyle ilgili hiçbir problem ve eksiklik olmadığını aktararak, problemin karşılıklı girilen kutuplaşmanın keskinleşmesiyle söz konusu olduğunu ve bunun habercilik açısından istenen bir durum olmadığını dile getirdi.
Medyanın, yasama, yürütme ve yargıdan sonra dördüncü kuvvet olarak görüldüğünü belirten Sönmez, ''Ama bugün hemen hemen her şeyin gündemini medya belirliyor. Bu yüzden belki de medya ilk güç. İnsanların gündemini oluşturuyor ve o gündeme göre siyaset de yargı da şekil alıyor. Medya en önemli güçlerden biri, aynı zamanda en tehlikelisi.'' değerlendirmesinde bulundu.
"Türkiye'de Medya ve Habercilik" konusu üzerine konuşan TRT Arapça Genel Yayın Yönetmeni Resul Serdar Ataş, medyanın algısal gerçeklik yarattığı fikrine katıldığını ve bundan kaçınmanın çok zor olduğunu belirtti.
Platon’un ''mağara metaforu''nun bugünkü modern medyanın yaratmış olduğu atmosferi anlamlandırdığını aktaran Ataş, ''Metaforda der ki, 'Bu dünyada insanlar sırtı mağaranın ağzına dönük, duvara vuran gölgeleri hakikat sanan kişilerdir.' Medya böyle bir algısal gerçeklik yaratır. Fakat temel görevi, insanları gölgenin kaynağına götürmektir. Mağaranın ağzına yaklaştırarak, dışarıya bakmamızı sağlamalıdır.'' ifadelerini kullandı.
- ''TRT World, TRT Arapça ve AA, devletin propaganda aygıtları değildir''
Gazeteciliğin Türkiye'ye ait bir form olmadığını ve medyada kullanılan kavramların dünyanın bir parçasının gerçekliğini yansıtır şekilde konumlandığını anlatan Ataş, sözlerini şöyle sürdürdü:
''BBC ekolünün televizyonu domine eden bir ortamı var. Biz Türk gazeteciler ve başı biraz global medyayla dertte olan bir ülke olarak, dil inşası meselesine geldiğimizde, 'TRT Arapça ve TRT World'ün kurulma meselesi emperyal bir arzuyla mı' sorusu bile bir yerde bununla ilişkili. Çünkü bugün hem BBC hem de New York Times gibi global içerikteki medya, büyük oranda bu hevesle kuruldu. Bunlar Amerika ve İngiltere'nin yumuşak gücü olarak konumlandı. Ülkeler genel olarak büyük oranda hem ekonomik güç olarak hem de sosyolojik ve askeri güç olarak, yükseldikleri dönemlerde yumuşak güce ihtiyaç duyuyorlar. Fakat bu şu demek değil, TRT World, TRT Arapça ya da Anadolu Ajansı gibi kamu yayıncılığı yapan kurumları, mutlak anlamda hükümetin ya da devletin propaganda aygıtları diye düşünmemek gerekiyor. Bu kurumlar, bir yerde pazarı domine etmiş olan haber kanallarının ya da yazılı medyanın anlatmadığı hikayenin diğer tarafını anlatıyorlar.''
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Özçağlayan da ''Akademi Sektör İlişkisi Çerçevesinde Gazetecilik Eğitimi'' başlıklı konuşmasında, eğitimin okulla sınırlanamayacağını söyledi.
Medya sektörünün çalışma şartlarının düzenlenmesi, medyanın ihtiyacı olan insan kaynağının etkin ve yetkin bir şekilde kullanılması gibi sorunları olduğuna değinen Özçağlayan, ''İletişim mezunlarının sektör üzerinde hiçbir etkisi yok. Bu okullardan formel eğitim alarak mezun olmuş insanların pazarlık gücü kullanacak durumu yok.'' dedi.
Medya sektörünün teknolojiyi iyi kullanabilen, iletişim eğitimi almış, nitelikli iş gücüne ihtiyacı olduğunun altını çizen Özçağlayan, sektörde gazetecilik eğitimi almayı yeterli görmeyen bir bakış açısı olduğunu ifade etti.
Gümüşhane Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ali Özcan ise ''Dijitalleşme ve Habercilik'' üzerine yaptığı konuşmasında, gazeteciliğin, gazetecilikle ilgisi olmayan kişilerin eline kalmış bir meslek olduğunu belirtti.
İstanbul'da iletişim fakültesinde okumanın bir avantaj olduğunu dile getiren Özcan, ''Eğer gazeteci olacaksanız bu sektörün ruhunu çok iyi bilmeniz gerekiyor. Gazeteciliği sadece gazetecilik mesleğiyle sınırlı görmeyin.'' dedi.
Türkiye'de basılı gazeteciliğin bitmek üzere olduğunun ilk sinyallerini gördüğünü belirten Özcan, ''Veri gazeteciliği diye bir kavram ortaya çıktı. 'Tık gazeteciliği' dediğimiz kendi haberini kendisi üreten ve ürettiği gerçekliği yeniden üretip hazırlayabilen bir sistem.'' ifadelerini kullandı.
Paneli, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Cengiz Anık yönetti.
''Türkiye'de Medya Ve Habercilik'' Paneli
AA Haber Akademisi Koordinatörü Sönmez: ''İletişim fakültesinde öğrencilere 2 sene iletişim alanında, 2 sene de başka bir alanda eğitim verilmeli. İletişim fakültesi mezunlarına, tıp fakültelerinde olan Tıpta Uzmanlık Sınavı gibi meslekte hangi alanda kendini geliştirecekleriyle ilgili gazetecilikte uzmanlık sınavı gibi bir sınav konulmalı'' TRT Arapça Genel Yayın Yönetmeni Ataş: ''TRT Word, TRT Arapça ya da Anadolu Ajansı gibi kamu yayıncılığı yapan kurumları, mutlak anlamda hükümetin ya da devletin propaganda aygıtları diye düşünmemek gerekiyor. Bu kurumlar, bir yerde pazarı domine etmiş olan haber kanallarının ya da yazılı medyanın anlatmadığı hikayenin diğer tarafını anlatıyorlar''