'türkiye Kesinlikle Model İhraç Etmiyor, Tecrübeleri İlham Kaynağı Olabilir'

Abant Platformu’nun Gaziantep’te düzenlenen üçüncü oturumunda Arap Baharı’ndan sonra Ortadoğu’nun nasıl şekilleneceği konusu ele alındı.

Başkanlığını Cumhurbaşkanlığı Ortadoğu Başdanışmanı Erşat Hürmüzlü’nün yaptığı oturumda konuşmacı olarak Kahire Üniversitesi’nden Pakinam Sharkawy, Fas Sosyal Çalışmalar ve Araştırma Merkezi’nden Samir Boudinar yer alırken, Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç da müzakereci olarak bulundu.
Oturum Başkanı Cumhurbaşkanlığı Ortadoğu Başdanışmanı Erşat Hürmüzlü, Arap ülkelerinin kendi ayakları üzerinde durmaya başlayan ve gelişen bir yapıya sahip olduğu zaman gerçek ‘Arap Baharı’nın yaşanacağını söyledi. Bölgede ve diğer bölgelerde rejimi değiştirmenin değil sistemi değiştirmenin önemli olduğuna değinen Hürmüzlü, Türkiye’nin model ihraç etmediğini vurguladı. Bölgede rejimlerin doğum süreçlerine ve biçimi üzerinde değerlendirmeler de bulunan Hürmüzlü, "Doğumlar sürekli sezaryen şeklinde oluyor. Sandıktan çıkan doğumlar normal doğumlardır. Onun için Türkiye`de biz birçok hatalar yapmamıza rağmen bazen demokrasimiz de kesintiye uğramasına rağmen her zaman seçim sandığının namusunu koruduk. Bu bizi bu yere getirdi. Bu şekilde bir hareketle hepimiz, bu bölgede siz güçlü olursanız biz de güçlü oluruz." dedi.
Türkiye’deki teknolojik gelişmelere ve ekonomik büyümeleri rakamlar vererek ifade eden Hürmüzlü, "Türkiye’nin teknolojik, ekonomik gelişmişliğini ve projelerinden edindiği tecrübeleri beraber paylaşalım. Bu bir model ihracı değildir. Türkiye kesinlikle model ihraç etmiyor. Her ülkenin kararı kendi mutfağında pişirilmelidir. Bunu çok iyi biliyoruz. Bunun bilinci içindeyiz. Türkiye modeli değil, tecrübeleri ilham kaynağı olabilir.`` açıklamasını yaptı.
Hürmüzlü, "Bizim camia, bizim Ortadoğu dediğimiz kuzey Afrika`da olan arkadaşlarımıza söylüyorum. Diyorlar ki, twitterler, facebooklar, sosyal iletişim araçları bunları artık yıktı, biz ayaklandık. Fakat internet de yine batıdan geldi. Bunu da ihmal etmememiz gerekir. Nereden geldiği önemli değil. Ben zaten Arap baharının ismi eğer böyle konacaksa veya rönesansının ki rönesans Arapça`da uyanış demektir. Arap uyanışı meselesidir bu. Bunun nereden geldiğini ve nereden düğmeye basıldığını da söyleyenler var. Ben bunları Arap kardeşlerimize, halklarına da doğrusu bir saldırı olarak görüyorum. Arap halkları da Ortadoğu halkları da kuzey Afrika halkları da kendi bilinçleri içinde bu hareketleri yapıyorlar kanaatindeyim. Hiçbir yerden komplo teorilerine bakarak bu şekildeki isnatlara gitmemiz doğru değildir diyorum." dedi.
Kahire Üniversitesi’nden Pakinam Sharkawy, Arap toplumunun yükseldiğini ve yeni bir kuşağın meydana geldiğine vurgu yaptı. Klasik liderlik modelinin son bulduğunu artık genç liderler oluşturacak bir kuşağın oluştuğuna dikkat çeken Sharkawy, "Coğrafyada, eski rejimleri yok etme imkanı bulundu. Demokratik bir geçiş süreci başladı. Geriye dönüş yok. Artık merkezlerden siyaset yönetilmiyor. İslamcı partiler yükseliyor. Diktatörlüğün dönmesi mümkün değil. Artık devrimsel ve geleneksel bloklaşma görmeyeceğiz." şeklinde konuştu.
Fas Sosyal Çalışmalar ve Araştırma Merkezi’nden Samir Boudinar ise Arap Baharı’nın iyi okunması gerektiğine dikkat çekti. Yaşanan süreçte özgürlüklerin yükselmesi, demokratik hareketlerin önünün açılmasının gerekli olduğuna vurgu yapan Boudinar, "Artık İslamcıları gelmesi bir ‘öcü’ olarak algılanmıyor. Bu diktatörlerin meşruiyetini de sağlamıyor. İlerleyen dönemde demokratik çıtanın yükseleceği bir dönemi yaşayacağız. Daha az çatışma yaşanacak. Çünkü yaşanan çatışmalar dış destekli çatışmalardı. Yeni dönemde Türkiye modeli de çok önemli." değerlendirmesinde bulundu.

"TÜRKİYE ARAP VE İSLAM DÜNYASINI DOĞRU İDRAK EDEMİYOR, YÖNÜ HEP BATIYA DOĞRU"
Zaman Gazetesi Yazarı Ali Bulaç ise Türkiye’nin Ortadoğu’da bir geleceği olmadığını savundu. Türkiye’nin Arap ve İslam dünyasını doğru idrak edemediğini anlatan Bulaç, "Türkiye’nin bir Arap ve İslam idrak sorunu vardır. Türkiye Batı’nın müttefikidir, NATO’nun bir üyesidir, AB üyelik sürecini devam ettirmektedir. ABD ile de model ortaklığı vardır. Batılı kültürel değerleri taşıyıcılıkla öne çıkıyor. Burada da en çok övündüğü şey diziler. Yoksulları ve orta sınıfı koruyan iktisadi bir model ve politikalar sunamıyor. Mesela her kritik dönemde Türkiye Batı’nın yanında yer almak zorunda kalıyor. Batı’dan korktuğu anda güvenliğinin tehdit altına gireceğini düşünmektedir. Türkiye, İran, Irak, Lübnan ve Suriye ile bölgesel entegrasyondan Suriye ve İran’la savaş noktasına geldi. Aslında Türkiye kendi yöntemleriyle, kendi aklıyla, kendi tecrübesiyle Suriye ve Ortadoğu ile ilişki kurduğunda son 1 yıla kadar başarılıydı. Çünkü bu Türklerin aklıydı. Ama Batı’nın, NATO’nun ve ABD’nin baskısı altına girip onların yöntemleriyle, aklıyla politikasını değiştirdiğinde bu noktaya gelmiş oldu.” değerlendirmesini yaptı.

Bulaç, Arap Baharı’nın tetikleyen unsurlar arasında da baskıcı rejimlere tepki, sosyo ekonomik faktörler, gelir adaletsizliği ile Arap ve Müslümanların incinen gururlarını gösterdi. Bulaç, Arapların yıllarca İsrail’le değil, Batı ve ABD ile savaştığını anladığını kaydetti.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile