Türkiye Sağlık Turizminde Dev Hamleye Hazır

Sağlık turizmi alanında yürütülen çok yönlü ve kapsamlı çalışmalarda adeta bir orkestra şefi konumunda bulunan SATURK Sekretaryası’nı yürüten Sağlık Bakanlığı Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü Hacı Ömer Tontuş, “Türkiye hem hizmet açısından ’ben hazırım’ diyecek, hizmetini ihraç edebilecek, hem de sağlık sistemini başka ülkelerde kurgulayabilecek” dedi.

Sağlığın Geliştirilmesi Genel Müdürü Hacı Ömer Tontuş, sağlık turizmi ile ilgili yaptığı açıklamada, “Sağlık turizminin bizde kullanılan anlamının dışında bir anlamı var. Tüm Türkiye’de sağlık turizmi denince hastanelere gelen hastalar anlaşılıyor. Aslında o değil. Sağlık turizmi genelde rehabilite edici, özellikle bağımlılık ve yaşlılıkla alakalı konularda kişinin sağlığına kavuşması için çaba sarf eden bir sektör. Tıbbi tedavilerin uygulanması, medikal sektörde elbette bir başlık. Ama sağlık turizmini bir bütün olarak düşünmek lazım. Türkiye açısından hem termal, hem yaşlı turizmi, hem engelli turizmi ve hem de dünya için çok önemli bir sorun olan bağımlılıktan arındırmayla alakalı bir turizm olarak, buna ilaveten de medikal turizmi koyarsak 5 tane alt başlığı var. Bunların hepsinde de Türkiye güçlü ülkelerden birisi. Özellikle de şu anki pazar, 2015 yılı itibariyle henüz rakamları açıklanmadığı halde 100 milyar doları geçtiği düşünülmekte. Amerika Birleşik Devletleri’nden Güney Amerika’daki ülkelere giden hasta sayısının 25 milyona ulaştığını düşünürseniz, biner dolar harcasalar bile 25 milyar dolarlık bir büyüklük, bunun içerisinde bağımlılıktan arınmak için gidenler de var. Dolayısıyla sektör dünyadaki en önemli sektörlerden biri. Sadece sağlık tek başına dünyadaki bütün ticaretin yüzde 13’ünü oluşturuyor. Bu yüzde 13’ün içerisinde de önemli bir kısım sağlık turizmi nedeniyle hareket eden bireylerden oluşuyor. Dünyada petrol, kahve ticaretinden sonra bir diğer büyük başlık artık sağlıkla alakalı faaliyetlerdir ve otomotiv sektörünün önüne geçmiştir. Bu sektörün içerisinde de Türkiye yer almak istiyor. Çok büyük bir pazar ve bu pazarın da bölgesel olarak aktif oyuncuları var. Örneğin Güney Amerika’da, Uzakdoğu Asya’da Hindistan, ona eşlik eden Tayland ve Malezya önemli oyuncular. Bizim bulunduğumuz bölgede de Türkiye en büyük aktör. Sağlık turizmiyle alakalı bölgeler tanımlanırken, o ülkenin en işlek havaalanından itibaren 3 saatlik bir daire çiziliyor. Böyle baktığınız zaman bizim etrafımızda 3 saatlik dairenin içerisinde bizim kadar güçlü başka bir ülke yok. Bu 3 saatlik daire Almanya sınırından başlıyor, oradan bu tarafa doğru, eski Doğu Bloğu ülkeleri dediğimiz ülkeler artı Balkan ülkeleri var, bir tarafta da Ortadoğu ülkeleri var. Kuzeyimizde de Ukrayna, Gürcistan gibi ülkeler var ki onların içerisinde Türkiye’nin tartışmasız bir şekilde sağlık sektöründe güçlü bir yeri var. Hem dünya genelindeki pazar hem de bölgesel pazar açısından Türkiye önemli bir oyuncu” ifadesini kullandı.

“ARTIK BU ARACA İLK DEFA BİR SÜRÜCÜ OTURDU”

Sağlık turizminin Türkiye’deki konumu ile ilgili ise Tontuş şu değerlendirmeyi yaptı:

“Türkiye’de önemli bir farkındalık var ama farkındalık sektör içerisinde bile birbirinden bağımsız, koordine olmadan yürüyor. Zaten bizim bütün çabamız da özellikle Şubat 2015’de yayınlanan Başbakanlık Genelgesi’nde de tüm çaba koordine bir şekilde sektörün yürütülmesi ve tek elden sürecin takip edilmesine dayanıyor. Türkiye olması gereken noktada değil, bunun sebebi de oyuncuların, aktörlerin bağımsız bir şekilde rol alması. Öyle ki aynı fuarda yan yana duran iki tane hastane hizmet sunumundaki kalitesinden daha çok fiyatlarla rekabet ederek, Türkiye’ye gelecek hastalarda maalesef beklenen rakamların daha altına inmesine sebep oluyor. Bu koordinasyon bozukluğu önümüzdeki dönemde düzeltilecek. Çünkü artık bir Sağlık Turizmi Koordinasyon Kurulu kuruldu. Dolayısıyla sektör artık farklı bir şekilde başıboş giden bir araç değil. Artık bu araca ilk defa bir sürücü oturdu. Türkiye’de sağlık turizmi içerisinde 2015’te devlet artık politikayı belirleyici ve düzenleyici bir konuma geçmiştir. Burada tek rol Sağlık Bakanlığı’nın değildir, 7 tane bakanlığa rol biçilmiştir. Bir eylem planı hazırlanmıştır, bu plana bağlı olarak da şu anda çalışmalarımız devam ediyor.”

“Hastanelere 2018 yılına kadar geçecek bir süreç içerisinde akreditasyon zorunluluğu getirildi.

Ancak bu süreç içerisinde halen akredite olanlar var, akredite olma ihtimali olanlar var” diyen Tontuş, şu ifadeleri kullandı:

“2018’in sonuna kadar bir kural getirdik. İkincisi hastalara verilecek hizmetlerin doğru ve düzgün bir şekilde verilmesini sağlamak adına bütün hastanelerde zorunlu olarak sağlık turizmi sertifika programı eğitimi almış hem hekimler hem yardımcı sağlık personelinin bulunma zorunluluğu geliyor. Bütün hastanelerde kadrolu personelinden ilk 100 yatağa kadar en az 5 tane yabancı dil bilen ve tercihen de İngilizce ve Arapça bilen personel zorunluluğu geliyor. Dolayısıyla şu anda tercümanlık hizmetleri üzerinden yürütülen iletişim doğru bir iletişim değil. Çünkü tercüman olarak kullanılan arkadaşların birçoğu sağlık sektörü içerisinden gelmiyor. Sağlığın kendine ait bir jargonu ve dili var. Dolayısıyla çok iyi bir İngilizceniz olsa bile bir hastayı muayene ederken yetersiz kalabiliyorsunuz. Bu nedenle o dili sağlık özelinde anlayacak birinin tercüme etmesi lazım. Bundan sonraki süreçte bu bir zorunluluk artık. Artı Sağlık Turizmi Koordinasyon Kurulu’nun belirlediği bir yazılım var, o yazılım kullanılmak zorunda ki hastaları takip edebilelim, eğer bir komplikasyon çıkarsa bu komplikasyonun yönetimini de devlet olarak biz takip edebilelim. Başka bir zorunluluk da artık Türkiye’ye Sağlık Turizmi Aracı Kurumları geliyor. Bir hasta ülkesinde evinden çıktığı andan itibaren geri evine dönene kadarki süreci yönetecek aracı kurum firmalar olacak. Bunlar hastaların hastaneden önceki veya sonraki dönemde ortalıkta kalmadan, uçak bileti otel sıkıntısı yaşamadan bu süreci yönetecek. Bütün hastaneler sağlık turizmine hizmet vereceklerse mutlaka aracı kurumlarla anlaşma yapmak ve bu anlaşmalarını Sağlık Bakanlığı’na, Sağlık Turizmi Koordinasyon Kurulu’na belgelemek zorunda. Süreç artık farklı işliyor.“

“SAĞLIK TURİZMİNDE EĞER AKTİF ROL ALACAK BİR ÜLKEYSENİZ FAALİYETLERİNİZİ MUTLAKA BU İŞİN ALICILARINA TANITMANIZ LAZIM”

Dünya sağlık sektörünün önemli temsilcilerini Ankara’da buluşturacak olan 28-30 Eylül tarihlerinde Congresium’da gerçekleşecek olan ‘’Global Sağlık Turizmi Zirvesi ve Fuarı’’ ile ilgili ise Tontuş şu bilgileri verdi:

“Sağlık turizminde eğer aktif rol alacak bir ülkeyseniz faaliyetlerinizi mutlaka bu işin alıcılarına tanıtmanız lazım. Bu iş sadece TV reklamlarıyla, gazetelerdeki ilanlarla olmaz. Alıcı dediğimiz, yani sektörün önemli oyuncuları, (örneğin Almanya’daki bir sigorta firması olabilir, Rusya’daki bir sağlık turizmi aracı kurumu olabilir) bu sistemi yöneten kişileri yan yana getirmeniz ve sizin mükemmeliyet merkezi olarak çalışan bir sağlık sisteminizin olduğunu anlatmanız gerekir. İnsanların ülkelerine giderek yaptığınız zaman dünyada 200’e yakın ülke var, bunlardan 50 tanesi bizim hedef ülkemiz. 50 defa farklı ülkeye gitmek yerine 50 farklı ülkeden insanı getirip gücünüzü göstermeniz doğru harekettir. Ankara’daki bu etkinliğe çok büyük önem veriyoruz. Özellikle sağlık sisteminde kendi ülkesi dışına hastaların gönderilmesini organize eden, gerek aracı kurumlar, gerekse giden bu hastaların ödemelerini gerçekleştiren ödeme kurumlarının Türkiye’ye gelip sağlık sisteminin gücünü görmesi açısından bu etkinlik bizim için çok önemli. Birçok sivil toplum örgütüyle birlikte bu düzenlemeyi yapıyoruz ve bunun Ankara için değil, bütün Türkiye için çok büyük katkısı olacak. Nitekim bu katkının büyük olacağını bilen gerek özel sağlık sektöründeki gerekse kamu hastanelerindeki yetkililer bu etkinlikte yer alacaklar. Görünüyor ki sektör paydaşlarının her birinin bir beklentisi var, bu beklentiyi de bu etkinlik karşılayacaktır diye düşünüyorum."

Tontuş, Türkiye’nin sağlık turizminde gelişim potansiyeli ile ilgili ise şu değerlendirmede bulundu:

“Bir defa Türkiye sağlık turizmi açısından dünyadaki en büyük 10 ülkeden birisi. Özellikle cerrahi hizmetler açısından bakarsanız ilk 5’tedir, rehabilitasyon hizmetleri açısından bakarsanız ilk 20’dedir. Ama toplu olarak baktığınız zaman 100 milyar dolarlık sektörün içinde ilk 10’dadır. Sadece tıp ile alakalı sağlık hizmetleri olarak baktığınız zaman da en kötü ihtimalle ilk 6’dadır Türkiye. Dolayısıyla iyi bir konumda. Bir hastaya kalp ameliyatı yapmak istiyorsanız dünyadaki 100 farklı ülkede kalp ameliyatı yapılabiliyor. Buna Afrika’dakiler de dâhil. Ancak Türkiye’de farklı olan ne?Daha tecrübeli ekipler, daha modern teknolojiler, daha iyi hastaneler, daha iyi ortam. Fakat Türkiye’nin asla doldurulamayacak başkalarıyla kıyaslanamayacak bir özelliği daha var ki o da termal tesislerimiz. Türkiye termal tesisler açısından dünyanın en iyi ülkelerinden birisi. Ancak sadece Almanya’ya bir yılda sağlık bulmak amacıyla reçete edilmiş bir tedaviyi almak için 13 milyon hasta termal tesis kullanmaya gidiyor. Türkiye’de bu rakam 50 bin. Arada çok ciddi bir uçurum var. Ama termal su kapasitemize bakarsak Türkiye’de yaklaşık bin 800 adet kaynak hala kullanılabilir boyutta. Bunların 250 bin adedi halen kullanılabilir durumda. Kapasitemize bakarsak Almanya bir yılda 13 milyon hasta ağırlıyorsa, bizim 25-30 milyon ağırlamamız lazım. Bu bizim en büyük açığımızdır. Termal tesislerimizi rehabilitasyon amaçlı kullanamamışız. Önümüzdeki dönemde, 2016-2018 periyodunda bunu özellikle önceleyeceğiz. Türkiye’nin termal tesislerde en iyi olduğunu herkese gösterecektir. Bu etkinlikler onun başlangıcı olacak.”
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile