Doç. Dr. Ozan, askeri darbenin toplumun büyük bölümüne gözyaşı, acı, kan ve keder getirdiğini savundu. Yürürlükteki Anayasa'yı o darbenin getirdiğini hatırlatan Ozan, "Sadece Anayasa'nın kapağı kırmızı yerine mavi olacaktır diye bir değişiklik dahi olsa evet derim. 1980 darbesiyle gelen gözyaşı ve kana karşılık olarak mutlaka evet demek zorundayız." diye konuştu.
12 Eylül darbesinde ülkücü olduğu için günlerce işkence gördüğünü anlatan Ozan, MHP'nin referandumda "hayır" cephesinde yer almasına tepki gösteriyor. Partinin bu kulvarda yer almasını, muhtemel bir CHP-MHP koalisyonuna zemin hazırlanmaya bağlıyor. MHP'nin son dönemde, Türk devletinin bekasını öne sürerek bazı siyasi partileri tehlike olarak göstermeye çalıştığını anlatan Ozan, şunları söylüyor:
"Siyasi partilerden kaynaklanan bir tehlike olamaz. Siyasi partilere oy verirsin gelir, vermezsin gider ama ordunun içinde yuvalanmış cunta ve çeteler, Heron'ların düşürülmesi noktasında PKK ile işbirliği yapıyor. Bunlar üst rütbeli subay, çoğu da terfi ediyor. Türkiye Cumhuriyeti'ni tehdit eden en büyük tehlike, ordunun içine yuvalanmış cuntalardır. MHP bunlardan hiç bahsetmeden, siyasi partileri tehlike göstererek maskeleme yapıyor. Cuntalar oyla gelmez ve gitmez. Devleti içten içe kemirir ve çökertirler. MHP bunlara hiç dikkat çekmiyor. Ordunun içinde bu kadar çete ve cunta çıkıyor, MHP'den çıt yok. Sadece siyasi partilere saldırarak ordunun içindeki çete ve cuntaları koruyor."
17 YAŞINDAKİ GENÇ İŞKENCEDEN 80 YAŞINDA GİBİ OLMUŞTU
Ahmet Tevfik Ozan, referandumda ülkücüler gibi solcuların da 'evet' demesi gerektiğini savunuyor. Yılmaz Güney ile birlikte yattıkları cezaevinde güzel hatıraları olduğunu söyleyen ve ondan, "Çok erdemli bir insan." olarak bahseden Ozan, "Biz 1980 darbesini gördük. Bana ve Güney'e koğuşların sorumluluğunu vermişlerdi. Üçer koğuşa bakıyorduk. Darbelerin zerre kadar merhameti yok, kalbi de yok. Cezaevinde yapılan işkenceleri gördüm. Ben sağcıydım. Solculara yapılan işkenceyi gördüm, insanlığımdan utandım. Aynı duyguyu Güney de yaşıyordu. Ben Mamak Askeri Cezaevi'nden çıkarken bindirildiğim askeri cemsede, 17 yaşında solcu bir çocuk vardı. Kendimi Alman Nazi kampında hissettim. Ben tıp doktoruyum. O çocuğu görünce, tıp ilminin toprağa gömüldüğünü gördüm. 17 yaşında bir çocuk, gördüğü işkenceden 80 yaşına gelmişti. Tıp bunu yapamaz ama darbe işkencesi yapmıştı. Sol kesimin, bu işkenceleri gördüğü halde kalkıp da statükoya, darbelere 'evet' demesi son derece manidardır. Darbelere karşı olmak, bir erdem ve insani bir görevdir." şeklinde konuşuyor.
Ülkücülerin Konya ve İzmir davalarında yargılanıp 10 yıl hapis yatan Cengiz Ceylan da MHP'nin yanlış yolda olduğunu savunuyor. Partinin ülkücü siyasetten ayrı davrandığını belirten Ceylan, MHP yönetiminin rahmetli Alparslan Türkeş'in 12 Eylül Anayasası'nın değişmesi yönündeki deklarasyonlarına ters hareket ettiğine dikkat çekiyor. Ceylan şunları belirtiyor: "MHP, rahmetli Türkeş'in çizgisinden ayrılmış görüntü veriyor. Anayasa değişikliği konusunda takındığı tavır, tabanını rahatsız ediyor. Bu tavrı, siyaseten de yanlış. Vatandaşa bunu nasıl anlatacaklar?"
Bedelini bugün bile ödemeye devam ettiği bir dönemin anayasasının değişmesini istediğini anlatan Ceylan, 36 yıla mahkûm olduğunu, 10 yıl cezaevinde yattığını hatırlatıyor. 30 gün Konya'da, 34 gün İzmir'de gözaltında kaldığı süre boyunca işkence gördüğünü belirtiyor. 12 Eylül'de uğradığı mağduriyetin halen devam ettiğini vurgulayan Ceylan, 1995 yılında hukuk fakültesini bitirmesine rağmen eski hükümlü olduğu için avukatlık ruhsatını üç ay önce alabildiğini belirtiyor. Ceylan, ruhsatı Avukatlık Kanunu'nun 5-C fıkrası gereğince alamadığını anlatıyor: "Staj imkanı bile vermediler. 12 Eylül'ün sonuçları devam ediyor. Ruhsatı verdiler ama bu defa da Adalet Bakanlığı, 'Eski hükümlü avukatlık yapamaz' diye dava açtı. Şu anda Ankara İdare Mahkemesi'nde devam ediyor. 12 Eylül'ün kamburu hâlâ üzerimizde. Ne faturamız varsa, öde öde bitmiyor. 15 yıl meslekten uzak kaldım."
"MHP GEÇMİŞİNİ İNKAR EDİYOR"
Konya davasında yargılanan eski MHP İl Başkanı Muzaffer Onüçyıldız ise ülkücülüğü örgüt saydıkları için 4 yıl 3 ay cezaevinde kaldığını söylüyor. "Gördüğümüz işkenceleri anlatırsak, kimse ağlamadan dinleyemez." diyen Onüçyıldız, altıya dört karış hücrelerde kaldığını, korkunç işkenceler gördüklerini anlatıyor. Bunlardan milletin haberi olmadığına dikkat çeken Onüçyıldız, "Ailelerimiz perişan oldu ama topluma, sanki anarşistler cezalandırılıyormuş gibi gösterildi. Biz suçsuzluğumuzu anlatamadık. Anayasa değişikliğiyle birlikte mağduriyetimizin giderilmesi için dava açacağım." diye konuştu.
Muzaffer Onüçyıldız'a göre MHP, takındığı tavırla geçmişini inkâr ediyor. Referandumun Türkiye'de bir dönemi değiştireceğini vurgulayan Onüçyıldız, 'evet' denmemesi için hiçbir sebep bulunmadığını kaydediyor: "Üyeleri işkence gören MHP'nin tavrı çok düşündürücü, kesinlikle tasvip etmiyoruz. Geçmişine sahip çıkmamakla bence intihar ediyor. Yeni yönetimin, ülkücü geçmişle en ufak bir teması yok. Sanki ülkücülüğü kullanarak başka yönlere götürmek istiyor gibi."
Sertif Parlak da 12 Eylül'de en çok mağdur olan kesimin ülkücüler olduğunu savunuyor. Parlak, referandumda bir felsefenin oylanacağına dikkat çekiyor. MHP'de siyaset yapan yönetim kadrosunun çoğunun o felsefeyi anlayamadığını kaydediyor. Referandumu sadece partiler arası bir mücadele, bir siyasi kavga olarak değerlendirmenin yanlış olacağına dikkat çekiyor: "Oluşturulan cunta dönemine hayır demek görevimiz. Bu, 12 Eylül dahil, 28 Şubat ve 27 Nisan zihniyetlerinin oluşturduğu jakoben yapının değişmesi için yapılan bir referandumdur. 12 Eylül öncesi ve sonrasında en çok mağdur olan MHP'li arkadaşlarımızın karşı çıkmasını anlamam. Aklın karaya vurması gibi bir şey. Bu jakoben yapıyı bir nebze de olsa değiştirmenin, hepimizin görevi olması lazım. Bugün MHP'de siyaset yapanların çoğu, o felsefeyi anlayamadı. Söyleyince hainlikle suçlanıyorsun. Gönül dostlarımız var orada, bir şey de diyemiyoruz. Bu AK Parti meselesi değil. Yıllardan beri bu milletin başına musallat olmuş bir aristokrat zihniyetin karşısında hür ve müstakil düşünebilmektir. Ben evet diyeceğim. Bu yasayı elbette birileri hazırlayacak, hükümete indirgememek lazım."