Uluslar Arası Üniversiteler Konseyi Kurucu Başkanı Azizoğlu Açıklaması

Uluslar Arası Üniversiteler Konseyi Kurucu Başkanı Azizoğlu Açıklaması

Uluslararası Üniversiteler Konseyi Kurucu (IUC) ve Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Hikmet Azizoğlu, “Güçlü toplumlar ve uluslar, ekonomik, politik veya diplomatik kazanımları için zayıf toplumları emperyalist düşünce ve uygulamalarla kültürel değer, kavramlarında asimile etmek, ekonomide tüm kazanımlarını gasp etmek, diplomatik alanda hiçbir üstünlük hakkı olmadan kendisine bağımlı yapmaktadır” dedi.


Azizoğlu, Slovenya Dışişleri Bakanı Karl Erjavec’in resmi davetlisi olarak birçok devlet başkanı, başbakan, dışişleri bakanı, bakanlar, bilim adamları, akademisyenler ve ekonomistlerin katılımıyla her yıl 1 ve 2 Eylül 2014 tarihlerinde gerçekleşen Uluslararası Bled Stratejik Forumu’na katıldı.

Formu değerlendiren Azizoğlu, Slovenya gibi Avrupa’nın küçük bir ülkesinin küresel yüksek elit katılımla böylesine etkili bir organizasyonu gerçekleştirdikleri ve dünyanın akademik, politik, ekonomik ve diplomatik sorunlarını tartışma ve sorun çözücü imkânları oluşturacak stratejiler üretmek için organizasyonu düzenleyen başta Dışişleri Bakanı Karl Erjavec olmak üzere tüm ekibi kutladı.

Azizoğlu, “Güçlünün zayıfı asimilasyona zorladığı ve kazanımlarını gasp ettiği günümüzde, bu tür çalıştay ve konferanslar aydın, entelektüel insanların fikir ve çözüm üreterek dünyamızın küresel barış ve hoşgörü kültürüne alışmasını ve uygulama zeminini hazırlamaktadır. Kıtalar arası coğrafi uzaklık doğal olarak kültürel farklılıklar da oluşturmaktadır. Aslında doğu ile batı arasında özellikle de İslam coğrafyasını ele aldığımızda kültür, inanç, değer, kavram veya yaşam biçiminde hemen, hemen hiçbir ortak alan yoktur. Bunu zorlamanın anlam ve kazanımı sadece doğunun batıya asimile olması anlamını getirir. Bu çağdaş, medeni veya uygarlıkla bir bağlantı kurulamayacak bir projeden başka bir anlam ve neden teşkil edemez ve gerçekleşmesi hayalden öteye gidemez” dedi.

O zaman olması gerekenin kıtalar arası coğrafi uzaklık, kültürel ve medeniyetler arasında kurulacak hoşgörü anlayış ve uygulamalarıyla, toplumları ayrışma yerine yakınlaştırma imkanı bulanabilineceğini vurgulayan Azizoğlu, “Güçlü toplumlar ve uluslar; ekonomik, politik veya diplomatik kazanımları için zayıf toplumları emperyalist düşünce ve uygulamalarla kültürel, değer, kavramlarında asimile etmek, ekonomide tüm kazanımlarını gasp etmek, diplomatik alanda hiçbir üstünlük hakkı olmadan kendisine bağımlı yapmaktadır. Tüm bunları hayata geçirebilmek için kendisinden çok uzaklarda bulunan ülke yönetimlerine demokrasi, evrensel haklar, çağdaşlık, uygarlıkla hiçbir anlayış ve uygulamaları olmayan tek özelliği efendisine katıksız itaat eden taşeron faşist yönetimler getirerek, toplumların tüm kazanımlarını gasp etmektedirler. Bu toplumlar bu gibi politikalarından vazgeçerek zorbalığın değil evrensel ve insani yapılanmalara destek vermesi gerekmektedir. Bu toplumlar haksız kapital kazanımlar için hiçbir kültürel, ekonomik, siyasi ve inanç bağı olmayan kendi coğrafyalarından çok uzaklarda bulunan zayıf toplumlara bunları reva görmektedirler. Bu toplumlar orta çağın karanlık dehlizlerinde kalmış, medeniyet, uygarlık ve en önemlisi de insanlık sınavına tabi tutulduklarında sıfır not alacakları aşikâr toplumlardır” dedi.

Dünyanın, üzerinde yaşayan tüm varlıkların ortak mal varlığı olduğunu, ve insanların renk, ırk, din, kültür, ekonomik ve sosyal alanları ile farklılaştırmak ve güçlüyü gezegenin üzerinde daha çok hak sahibi yapmak devrini bir daha geri dönmemek üzere kapatmak ve tarihin çöplüğüne atmak gerektiğinin altını çizen Azizoğlu, “Böylece, medeni, çağdaş, uygar ve tüm evrensel hak ve özgürlüklere eşit sahip toplumlar oluşturulabilir. Hoş görünün egemen olduğu barış, huzur ve geleceğinde emin olunan bir dünya sağlayabiliriz. Benim ülkem Türkiye, İslam coğrafyasının devlet geleneği olan askeri, ekonomik, politik, diplomatik ve stratejik en güçlü batı toplumlarının müttefiki Avrupa ve Asya için stratejik önemi tartışmasız olan ülkedir. Çok uzun yıllar askeri ve ekonomik gücümüzle batılıların sınır muhafızlığını yaptık. Karşılığında çok büyük ahde vefa ve insani duruş sergileyerek bizi Avrupa Birliği üyeliği kapısında bekletiyorlar. Yer altı kaynaklarımızı bile kullanamıyoruz, petrolümüz var çıkartmak için icazet lazım, uranyumumuz var lakin çıkartma yetkimiz yok. Dünyanın en zengin bor madeni yataklarına sahibiz, fakat kullanma yetkimiz yok. Dünyada üretilen fındığın üçte ikisini biz üretiriz, fiyatını Frankfurt belirler. Üniversitelerimiz, akademik içerik, kampus fiziki ve teknolojik yapısı yetişmiş dünya çapında küresel akademik bilgi ve donanıma sahip akademisyenlerimiz, bin kişiye düşen profesör sayımızla dünyanın ilk onunda olan üniversitelerimizle biz kendi çocuklarımızın eğitim ve öğretiminde söz sahibi değiliz. Benim ülkemin içinde bulunduğu coğrafyanın yükseköğretiminin yapılanması için Amerika’da yılda 2 bin 100 toplantı ve konferanslar yapılır, kararlar alınır, bize de uygulama görevi verilir. Bizim tepki ve reaksiyonlarımız bu haksız ve zorba yapılanma ile uygulamalaradır. Bled Platformu benzeri küresel toplantılar bu yozlaşmış çağdışı sistem ve uygulamalara çözüm üretme imkânı verdiği için desteklenmeli ve daha çok katılım sağlanarak küresel sorunlara çözüm üretme imkânı sağlayabiliriz” dedi.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile