1980 askeri darbesinden sonra Avcı'nın ilk gözaltına aldığı kişilerden olan dönemin Mersin Ülkü Ocakları Başkanı Habib Küçük, ünlü polis müdürü ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. Hanefi Avcı'nın kitabı ilk çıktığında aldığını belirten Küçük, kitapta Avcı'nın Mersin anılarını anlattığını, ancak işkencede solcu bir genci öldürdüğünü anlatmadığına dikkat çekti. Küçük şöyle konuştu:
"Mersin hatıralarını okudum. Mersin'de o dönem göze çarpan büyük olayları, hatıralarını anlatmış. Fakat unuttuğu çok büyük bir hatırası var ki unuttuğunu da sanmıyorum aklındadır ama anlatmamış. Onu da ben anlatayım size. İhtilalin birinci günü gözaltına alınıp tam bir ay Hanefi Avcı'nın işkencesini görmüş bir insanım. Mersin'de ihtilalden önce Ali Uygur isminde sol görüşlü birini işkencede bizzat kendisinin öldürdüğünü daha sonra kimsesizler mezarlığına gömdüğünü tüm solcu ve ülkücü o dönemin insanları biliyor. Hatıralarında da zaten söylüyor şoförüm Hasan diye. Hasan dediği şahsın soyadı da Çevik. Hanefi Avcı'nın hemşehrisidir Maraşlıdır. Sarışın bir Tayyip isminde polis memuru vardı. O polis, Hasan Çevik ve Hanefi Avcı üçü işkence yaparken öldürüyorlar. Hanefi Avcı'nın bizzat ayakkabısının ökçesiyle öldürdüğünü söyleyen o dönemin emniyetinin nezaretinde görevli gece bekçisiydi. Bizzat ben kendisinden duymuştum o zaman."
Ali Uygur'u öldürdükten sonra cesedini çuvala koyup kimsesizler mezarlığına gömdüklerini iddia eden Küçük, "O dönem tesadüfen başka bir suçtan göz altına alınan sol görüşlü biri bu olayı görüyor ve Ali'nin annesine söylüyor. Annesi savcılık izni ile mezarı açtırıp teşhis ettiğini ben biliyorum. Haklarında da o dönem bir soruşturma açılmıştı. Ancak hemen akabinde ihtilal olduğu için dosya kapatıldı." dedi.
"İŞKENCELERİ HUKUK DAHİLİNDE Mİ YAPMIŞ?"
Hanefi Avcı'nın sadece burada değil, Diyarbakır'da öldürdüklerini de söylemesini isteyen eski ülkü ocakları başkanı, "Burada işkencelerde sakat bıraktıkları, hatta kız kardeşlerini, nişanlılarını, annelerinin önünde çırılçıplak soyup işkence yaptıklarını niye anlatmıyor. Kendisini şu anda hukuk dışı bir olaya maruz kaldığını telefonunun hukuk dışı dinlendiğini söylüyor. Peki bu işkenceler, bu öldürmeler hukuk dahili içinde mi idi? Hukuk gereği mi idi?" şeklinde konuştu.
Askeri darbenin birinci günü gözaltına alındığında Mersin Ülkü Ocakları Başkanı olduğunu anlatan Habib Küçük sözlerini şöyle sürdürdü: "Mersin'deki bazı olaylardan beni sorumlu tutuyorlardı. Tam 29 gün Hanefi Avcı'nın sürekli işkencesini gördüm. Hanefi Avcı 78 kuşağı denen o kuşağı solu sağı ülkücüsü herkese o dönemde işkence yapmıştır. Bir ay kaldığım süre içinde günde 40-50 kişiye işkence yapılıyordu. İşkence çığlıklarını bize dinlettiriyorlardı. Ülkücülere de yapıyordu. Solculara da. O dönemin insanlarını konuştursan Hanefi Avcı'nın nasıl işkenceci sadist psikopat olduğunu anlatırlar."
Solun Hanefi Avcı'yı savunmasını hükümetin aleyhine 3-5 kelime etmesi ve cemaat aleyhine konuşmasına bağlayan Küçük, "Demek ki yarın bir gün Mehmet Ali Ağca da hükümetin aleyhine 3-5 kelime söylese cemaatin aleyhine 3-5 kelime söylese bu zihniyet Mehmet Ali Ağca'yı da savunacak."
Öte yandan Mersin 78'liler Vakfı üyeleri, Hanefi Avcı tarafından 1980 askeri darbesi öncesinde gözaltına alındıktan sonra işkence ile öldürülen Ali Uygur'un mezarı başında basın açıklaması yaptı. Vakıf üyeleri, Avcı'nın işkenceci ve katil olduğunu savundu. Vakfın Onursal Başkanı Ethem Dinçer, Türkiye'nin yaklaşık birkaç haftadır Hanefi Avcı'nın Devrimci Karargah adı verilen örgütle bağlantılı olduğuna dair iddialarla çalkalandığını hatırlatarak, "Biz Hanefi Avcı'nın adının devrimcilerle bu şekilde anılmasından rahatsız olduğumuzu dile getirmek istiyoruz. Hanefi Avcı'nın ilişkisi (mezarı göstererek) Ali Uygur'la ilişkisi vardır. Ali Uygur'un gözaltında iken kaybedilmesi ve işkence ile öldürülmesi konusunda ilişkisi vardır." eleştirisinde bulundu.
Ali Uygur'un 3 arkadaşı ile beraber 1 Temmuz 1980'de 12 Eylül darbesinden yaklaşık 2 ay kadar önce Adana'nın Pozantı ilçesinde gözaltına alındığını anlatan Dinçer o dönemi şu sözlerle anlattı: "Önce Adana'ya, daha sonra mersin emniyetine teslim edilir. Mersin Emniyeti'nde Ali Uygur'la birlikte gözaltına alınanlar savcılığa çıkarılmalarına rağmen Uygur savcılığa çıkarılmadı. Ali Uygur'un savcılığa çıkarılmaması üzerine ailesi hem Cumhuriyet Savcılığı'na hem o dönem ki birinci şube diye adlandırılan siyasi şubeye başvurarak Ali'nin nerede olduğunu sordu. Yapılan araştırmalar sonucu Uygur'un gözaltında olduğu kabul edildi, ancak 'yer gösterirken kaçtı' denildi. Çalışmaların sürmesi üzerine Ali Uygur'un mezarı gözaltına alındıktan 50 gün sonra bulundu. Ailenin gözaltı sürecinde görüştüğü iki emniyet yetkilisi vardır biri Hanefi Avcı diğeri ise Ömer Güneş'tir. Bunlar Ali bizde değil kaçtı inşallah ölmüştür derler yaşlı anneye. 2005 yılında arkadaşları tarafından bu mezarı yaptırılmıştır."
2006 yılının 14 Temmuz'unda Ali'nin öldürülüş yıl dönümünde 78'liler Derneği'nin ailesi ile birlikte Ömer Güneş ve Hanefi Avcı ile dönemin diğer işkenceci polisleri hakkında suç duyurusu yaptıklarını anlatan Dinçer, "Yani bizim Hanefi Avcı ile ilişkimiz yeni değil. Mersin Emniyeti'nde o süreçte gözaltında olan bütün devrimciler Hanefi Avcı ile ilişki içindedir. Ama bu işkence ilişkisidir. Gözaltında kaybedilme ilişkisidir. Katliam ilişkisidir. Ali Uygur'un katillerinin bulunması bizim birinci hedefimizdir. Şu an yargılamaları hikayeden göz altıları Hanefi Avcı'nın göz altındaki devrimcilerle ilişkisini protesto ediyoruz. Bunu devrimcilere hakaret sayıyoruz." şeklinde konuştu.
Mersin 78'liler Vakfı Başkanı Osman Koçak ise kendini solda tanımlayan bazı aydınların Hanefi Avcı'yı sahiplenmesini basın açıklamaları yapmalarını hayretle ve ibretle izlediklerini ifade etti. Koçak, "12 Eylül'de yaşadığı baskı sürecini anne kafamda bit var diye kitaplaştıran Tarık Akan'a kafasını bitlendirenlerden birisinin Hanefi Avcı olduğunu hatırlatıyoruz. Basın açıklaması okuyan Sabri Ergül'e Manisalı çocuklara işkence yapan polisleri teşhir ettiği günleri unutmaması gerektiğini söylüyoruz." dedi.