Özel İstanbul Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Operatör Dr. Özgür Bülent Timuçin, çok ders çalışmanın veya çok kitap okumanın yanında, yakın objeler üzerinde çalışması bulunan insanlarda gözlük kullanma ihtiyacı ortaya çıktığını söyledi.
Timuçin, “Elbette her gözlük kullanma ihtiyacı uzun süreli kitap okuma sonucu değildir. Gözde bulunan kırılma kusurunun tipine göre kusurun kaynağı oldukça farklılık gösterebilmektedir. Mesela gözlerinde kayma bulunan bir çocuğun kullanmak zorunda olduğu gözlük, gözlerde kaymanın ve tembelliğin önlenmesine yönelik iken, kırk yaşın üzerinde gazete yazılarını seçemeyen bir kişinin kullandığı gözlük ise gözün yakın görme yeteneğinin bozulmasından kaynaklıdır. Sonuçta gözlük kullanma ihtiyacının önemli bir kısmının sebebi genetik, sistemik hastalık, geçirilmiş göz cerrahisi, katarakt, yaşlılık gibi onlarca sebebe dayanabilmektedir. Bu sebeplerin arasında elbette, önemli bir yüzde ile çok kitap okuma vardır. Halk arasında, çok kitap okumanın gözleri bozduğu şeklinde yanlış bir şehir efsanesinin doğru tarafları vardır. Ancak her gözlük ihtiyacının çok kitap okunulmasına atfı kulağa hoş gelse de, hayatın bir gerçeği değildir” dedi.
Çok kitap okuyan ya da yakın objeler üzerinde çalışması bulunan internet, terzi, saat tamircileri, mimarlarda da benzer mekanizma ile gözlük kullanma ihtiyacını ortaya çıktığını ifade eden Dr. Timuçin, “Gözlerimizde, yakın nesnelere baktığımızda nesnenin görünür olmasını sağlayan yakın görme yeteneği dediğimiz bir mekanizma vardır. Bu yeteneğin gözde sürdürülebilmesi göz içinde bulunan bazı göz içi kasların çalışması ile mümkündür. Bu göz içi kasların uzun süreli kasılı kalması göz küresinde, gözün önden arkaya olan çapını arttıracak şekilde bir şekil değişikliğine yol açmaktadır. Bu değişikliğe, beynin yeni şartlara adaptasyonu adını verebiliriz. Biz gözün önden arkaya uzaması ile ortaya çıkan bu yeni yapısal değişimi uzağı görememek olarak fark ederiz. Bu yeni haliyle gözlerimiz yakını, göz içi kaslarını kullanmadan daha rahat görür haldedir. Ancak bu aşamada uzak görüşümüz bozulmuştur. Uzak görüşümüzü düzeltmek için gözlük kullanmaya başlarız. Bu noktada gözlük kullanmanın gözleri daha çok bozduğu şeklindeki bir diğer yanlış şehir efsanesinin doğru tarafıyla yüzleşmek durumunda kalırız. Yakını görmeye adapte olmuş gözlerimizi, gözlük kullanarak, yakın objelerle çalışma şartları değişmediği müddetçe, uzak görme yeteneğinin daha da bozulması şeklinde kısır bir döngüye sokmuş oluruz” ifadelerini kullandı.
Yakın çalışma ve çok kitap okuma ile ortaya çıkmış göz bozukluğunu gözlük kullanımı ile daha da ilerlediğini dile getiren Timuçin şöyle konuştu:
“Bu konuda insanlar üzerinde kontrollü araştırma yapmanın ciddi zorlukları bulunmaktadır. Günümüze kadar bu alanda yapılmış klinik araştırmaların sayısı oldukça sınırlıdır. Bu çalışmaların önemli bir kısmında yakın mesafelerde düşük dereceli cam kullanmanın veya yakın görme yeteneğinin ilaçlar ile bloke edilmesinin uzağı görememe bozukluğunun ilerlemesini yavaşlattığı ileri sürülmüştür. Ancak çift kör, rastgele seçilmiş, kontrollü klinik araştırmalar olmaksızın ileri sürülen hipotezin ispatı veya reddi kolay görünmemektedir. Benim özellikle çocuklarda ve gençlerde uzağı görememe rahatsızlığının ilerlemesini önlemede kişisel uygulamam, yakın mesafelerde düşük dereceli camlar kullanmak şeklindedir. Tedavi için yakın görme yeteneğinin ilaçlar ile bloke edilmesini gerçekçi ve pratik bulmuyorum. Gerek çok kitap okuyanlar, gerekse yakın objeler üzerinde çalışması bulunan insanlara tavsiyem her 20 dakika da bir, sadece 20 saniye gözlerini dinlendirmeleridir. Bunu da ya gözlerini 20 saniye kapatarak ya da karanlık bir noktaya odaklanarak yapabilirler.“
Uzmanlardan Kitap Kurtlarına Uyarı
Özel İstanbul Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Operatör Dr. Özgür Bülent Timuçin, çok kitap okumanın gözlük takma ihtiyacını doğurduğunu belirtti.