Van Ticaret ve Sanayi Odası (VATSO) Tuşba Salonu’nda gerçekleştirilen konferansa; Van Belediye Başkanı Bekir Kaya, Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yasemin İnceoğlu, eski Diyarbakır Yenişehir Belediye Başkanı Fırat Anlı, VATSO Başkanı Mirza Nadiroğlu, siyasetçi Akın Birdal, Sosyal Değişim Derneği Başkanı Cengiz Alğan, Van Barosu Başkanı Avukat Murat Timur, Ahmet Kaya’nın eşi Gülten Kaya, eski İnsan Hakları Derneği Başkanı Cüneyt Caniş ile çok sayıda avukat katıldı.
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Altan ise konferansa katılamadı.
Program Van Barosu Başkanı Avukat Murat Timur’un açılış konuşmasıyla başladı.
Anadolu topraklarında nefret söylemini gündeme sokan tarihsel sürecin, Ermeni halkının 24 Nisan 1915 tarihinde itibaren maruz kaldığı soykırım ile başladığını ifade eden Timur, “Nefret söylemi ve suçları 1915 yılından günümüze kadar farklı etnik gruplara, cinsel kimliklere ve farklı inançlara yönelik devam etmiştir. Ermeni halkına yapılan zulme, başta Kürtler olmak üzere toplumun bir kesimi de ortak olmuştur. Kendi payımıza bizim de toplum olarak Ermeni halkına yönelik soykırım hakikati ile yüzleşmemiz gerektiğini düşünmekteyim. Nefret söylemi ve suçlar birçok amaç ve argümanla uygulandığı gibi medya ile toplumun her alanında uygulanmaktadır. Van Depremi sırasında ifade edilen nefret söylemlerinden örnekler verirsek toplumun her alanında ciddi bir tehdit söz konusudur. Konferansımızın esas amacı, bu konuda bir bilinç ve tabii bir baskı grubu oluşturmaktır. Toplumun bütününü tehdit eden, toplumsal dokuya onarılması güç biçimde zarar veren nefret suçları hakkında en kısa sürede evrensel insan hakları ölçütlerine uygun yasal düzenleme yapılmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.
Yapılan açılış konuşmasının ardından, Van Belediye Başkanı Bekir Kaya’nın moderatörlüğünü yaptığı ilk oturuma geçildi. 'Nefret söylemi, ifade özgürlüğü ve nefret kavramının kaynağı' konulu ilk oturumda konuşan Başkan Kaya, Osmanlıdan beri bütün yöneticilerin toplumları farklı alanlara bölerek, toplumsal grupları çatıştırarak iktidarlarını sürdürdüklerini savundu. Bunun günümüzde de geçerli olduğunu vurgulayan Kaya, “Herkes kendi seçmenini asil vatandaş, diğerlerini ise hain olarak görüyor. Siyaset böyle olunca da bu vatandaşlara da yansıyor. Grup toplantılarını dinlersek nefret suçunu görmüş oluruz” şeklinde konuştu.
Başkan Kaya’nın yaptığı kısa konuşmanın ardından söz alan Galatasaray Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi Yasemin İnceoğlu, nefret söyleminin bir tutum olduğunu belirtti.
Bunun ötekinin kötü olduğu algısından ortaya çıktığını anlatan İnceoğlu, “Ön yargının en uç noktası imhadır. Bizlik tanımı üzerinden gruplar ötekileştiriliyor. Medya ırkçılığı üretiyor. Nefreti ötekilere karşı yöneltiyor. Bir süre sonra bu nefret çoğunluk tarafından kanıksanıyor. Hedef alınan gruplara, ‘Toplumda size yer yok, olsa bile bizim belirlediğimiz kadar var’ deniliyor. Medyada ciddi anlamda nefret suçu var. Nefret söyleminden farkı olarak bunlar ön yargı suçlarıdır” dedi.
Birinci oturumun son konuşmacısı olan Sosyal Değişim Derneği Başkanı Cengiz Alğan da nefret söyleminin masum gibi görünebildiğini fakat çok ciddi sonuçlara götürebileceğini söyledi.
Bunun bir süre sonra insanları hedef haline getireceğini anlatan Ağlan, “Nefret söyleminin kaynağı devlettir. Monolog bir sistem kurma çalıştı. Bunun dışında kalan tüm kimlikler reddedildi ya da asimile edildi. Toplumda yerleşik hale gelen bir nefret söylemi gelişti. Kürtler için, 'kuyruklu Kürtler' denilmiştir. Bunun amacı, hedef alınan grubun toplumda istenmediği mesajı vermektir. Hedef göstermelerinin ardından cinayet ortaya çıkıyor. Türkiye’de nefret suçlarına ilişkin yasa olmadığı için maalesef yaşanan suçların hiçbiri cezalandırılmıyor” ifadelerini kullandı.
Cengiz Alğan'ın geçmiş yıllarda nefret söylemlerinin yer aldığı gazete başlıklarından örnekler vermesi ve soruların yanıtlanmasıyla ilk oturum tamamlandı.
Van’da Nefret Suçları Konferansı
Van Barosu İnsan Hakları Komisyonu tarafından organize edilen ‘Nefret Suçları Konferansı’ başladı.