WikiLeaks: 'Ulusalcı' tezler yerle bir
WikiLeaks Türkiye'nin 'eksen kayması'na ilişkin 'Washington-Tel Aviv hattı'ndan pompalanan iddiaları yerle bir etti ve AK Parti'nin bir 'Neo-Con ılımlı İslam projesi' olduğu tezini geçersizleştirdi. Ama hükümet bunu göremedi.
Rusya, ‘Ekim Devrimi’yle (1917) Sovyetler Birliği olunca, ülkenin yeni komünist yöneticileri çarlık yönetiminin ‘emperyalist güçler’le gizli anlaşmalarını yayımlamış, Ortadoğu’nun ilk ‘bölüşüm’ anlaşması olarak tarihe geçen Sykes-Picot Anlaşması’nın (1916) varlığından o sayede haberdar olmuştuk.
İngilizler ile Fransızlar arasındaki Sykes-Picot harfiyen uygulanmadı ama bugünkü Ortadoğu sınırları büyük ölçüde onun ürünüdür. Sykes-Picot, aynı zamanda Sevr’in de öncülüdür.
Yüz yıl önce
Bolşeviklerin yaptığı bir anlamda yaklaşık 100 yıl önceki WikiLeaks’tir!
‘Güncel WikiLeaks’ de tarihçiler ve siyasalbilimciler için mükemmel bir malzeme oluşturuyor. Konunun dedikodu ve vıdıvıdı ayrıntılarını bir yana bırakırsak bugüne dek açıklanan az sayıdaki bilgi bile başta Ortadoğu, dünyanın birçok yöresindeki ilişkiler ve siyasi yaklaşımlar konusunda paha biçilmez bilgiler sağlıyor.
Örneğin 10 Aralık 2009 tarihli belge, Irak Cumhurbaşkanı Talabani ile Amerikan Savunma Bakanı Gates arasında geçen görüşmeye ilişkin. Talabani, Amerikalı muhatabına, “Irak’ın bütün komşularının değişik biçimlerde Irak’a müdahale ettiğini, Körfez ülkeleri ile Suudi Arabistan’ın bunu para yoluyla, İran’ın hem para hem de siyasi nüfuzla, Suriye’nin ise her türlü yolla yaptığını” söylüyor. Türkiye’nin Irak’a müdahalesinin ‘kibarca’ olduğunu belirterek “Irak’ın Türkmen topluluğu ve Musul’daki Sünnileri etkilemeye devam ettiğini” ileri sürüyor.
Türkiye, Irak’a nasıl müdahale ediyor?
Irak’la ilgili WikiLeaks’in bugüne dek sızdırılan belgeleri üzerine yazan New York Times’ın itibarlı askeri uzmanı Michael Gordon’un imzasını taşıyan yazıda Türkiye ile ilgili şu bölümler kayda değer:
“Irak’ın komşuları arasında Irak hükümeti ve Kuzey Irak’taki Kürt yetkililerle en iyi ilişkilerden birini Türkiye geliştirdi. Telgrafların bildirdiğine göre Türkiye, 2011 sonunda Amerikan birliklerinin geri çekilmesine ilişkin anlaşmanın Amerika ve Irak arasındaki müzakeresinde önemli rol oynadı. Nisan 2009’daki bir telgrafa göre ise Türkiye de Irak siyasetine müdahale dürtüsüne karşı koyamadı ve Irak yerel seçimlerinde, Irak’ın Ninova (merkezi Musul) vilayetinde bir Sünni siyasi grup olan, anti-Kürt el-Hadba’ya gizli mali destek sağlayarak olumsuz bir rol de oynadı.”
31 Ocak 2010 tarihli bir telgrafta ABD’nin Bağdat Büyükelçisi Christopher Hill, Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi Murat Özçelik’in Maliki’nin yeniden başbakan olmasına karşı olduğunu söylediğini bildiriyor. Özçelik, “Türkiye, geçmişte Maliki’yi desteklemiş olmakla birlikte, şimdi onun rakiplerini destekliyor çünkü Türkiye, Maliki yeniden başbakan olursa, kişisel iktidarını güçlendirmeye çalışacak ve çok büyük sorunların çözümünde işbirliği yapmayacak” demiş. Amerikan Büyükelçisi’nin Washington’a bildirdiği bu.
Irak üzerinde İran-S.Arabistan çekişmesi
Bu arada, Suudi Arabistan Kralı Abdullah, 15 Mart 2009’da Obama’nın Terörizm Başdanışmanı Brennan’a, Maliki için “Bu adama güvenmiyorum, İran ajanı” sözlerini sarf etmiş. Suudilerin, Maliki’nin bir numaralı rakibi Allavi ile çok iyi ilişkilerinin bulunduğu, onu ‘kırmızı halı’yla karşıladıkları yine WikiLeaks’ten sızan Amerikan belgelerinde mevcut.
Mısır ise Irak’ı, “İran’ın etkisine girmekten çıkartıp, Arap dünyasına geri döndürmek” için çalışıyormuş. Bunu Mısır gizli istihbaratının şefi Ömer Süleyman, General Petraeus’a söylemiş. Bununla birlikte, Mübarek, Kral Abdullah’a, “Başka birini aramamaları ve Maliki’yi kabul etmeleri” uyarısında bulunmuş.
13 Kasım 2009 tarihli bir telgrafta, Büyükelçi Hill, İran’ın Irak üzerinde döktüğü paraları bildiriyor. Tahminlerine göre İran, Irak’taki siyasi gruplara 100 ila 200 milyon dolar arası para döküyor. Bu meblağın 70 milyon doları, Irak İslam Yüksek Meclisi’ne (Ammar el-Hekim ve Adil Abdülmehdi’nin örgütü) ve onun milis gücü Bedr Tugayları’na gidiyor. Irak İslam Yüksek Meclisi’nin Amerikalılar ile de yakın ilişkisi –Irak’ta bir-iki istisnası ile her grubun olduğu gibi- mevcut.
Değerlendirmelere göre İranlılar, sekiz yıl kanlı bir savaş yaptıkları Saddam Hüseyin’in yıkılan rejiminin küllerinden, özellikle Amerika ile bağları olacak güçlü bir Irak’ın yükselmesini istemiyorlar.
Türkiye, ABD’ye ve Sünni Araplara yakın
Christopher Hill, ‘Mezopotamya’da Büyük Oyun’ başlıklı 24 Eylül 2009 tarihli ‘tarihi’ sayılabilecek raporunda, “Bizim önümüzde duran sorun Irak’ın komşularını, özellikle Sünni Arap hükümetlerini, yeni Irak ile ilişkilerin sıfır toplamlı bir oyun olmadığına inandırmak. Onlar, Irak kazanırsa, kendilerinin kaybetmiş olacağına inanıyorlar” diye yazıyor.
Irak, keskin bir Şii-Sünni çatışmasının ve o ‘fon’ üzerinde, amansız bir Sünni Arap ülkeleri-İran ihtilafının fay hattında varolma mücadelesinin sahnesi haline gelmiş vaziyette.
Türkiye, her ne kadar Irak’a yaklaşımında diğerlerine oranla ‘kibar’ bir ‘müdahaleci’ ise de izlediği politika bakımından bu ayrımda ‘İran’a karşı’ Sünni Arap bloku ve Amerika’ya yakın duruyor.
Bu saptamayı destekleyecek bilgileri, 25 Şubat 2010 tarihli Dışişleri Müsteşarı Feridun Sinirlioğlu ile Amerikan Dışişleri Müsteşarı William Burns arasındaki görüşmelere ait belgede bütün açıklığıyla bulmak mümkün.
Bu hususa, önümüzdeki yazılarda değineceğiz.
Hükümet WikiLeaks’i tam anlayamadı
WikiLeaks, bir yandan Türkiye’nin ‘eksen kayması’na ilişkin ‘Washington-Tel Aviv hattı’ndan pompalanan iddiaları yerle bir ettiği gibi, AK Parti’nin bir ‘Neo-Con ılımlı İslam projesi’ olduğu tezinin de geçersizliğini belgeledi.
Bu yönleriyle AK Parti hükümetine, dikkatli inceler ve değerlendirirlerse bir çuval koz veriyor ama hükümet çevreleri, Eric Edelman dönemine ait bir-iki dedikodu-duyum içeren yazışmaya takıldı, ‘İsrail parmağı’ araştırmasına daldı.
WikiLeaks’in ne olduğu ve olmadığının daha farkına
varamadı. WikiLeaks’in asıl bugüne dek tedavülde bulunan ‘ulusalcı’ tezleri yerle bir ettiğini göremedi.