Türk müziği alanındaki çalışmalarıyla tanınan müzikolog, besteci ve akademisyen Prof. Dr. Yalçın Tura için "saygı gecesi" düzenlendi.
İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı ve Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği'nce (ESKADER) Ali Emiri Kültür Merkezi'nde gerçekleşen gecede, 1955 yılından itibaren profesyonel besteci olarak film ve sahne müzikleri yapan çağdaş Türk müziğinin önemli bestecilerinden, İstanbul Teknik Üniversitesi Müzikoloji Bölümü'nü kuran akademisyen Yalçın Tura konuşuldu.
Usta sanatçı Yalçın Tura, burada yaptığı konuşmada, adına düzenlenen saygı gecesinin üstüne ağır bir yük yüklediğini belirterek, "Buradaki değerli konuşmacılar beni o kadar çok övdüler ki sağ olsunlar, kendilerinin benim hakkımda ortaya koydukları kıymetli fikirler beni çok mutlu etti." dedi.
Kendisini dostlarından dinlerken "Ben, bu övgülere layık mıyım?" diye düşündüğünü aktaran Tura, şöyle devam etti:
"Bana sorarsanız bu övgülere layık değilim. Oğlum Hasan Tura, sanırım benim en iyi eserim, onu bana bağışlayan yüce Tanrı ve kıymetli eşime teşekkür ediyorum. O benim birkaç ilkemi iyi bilir ama ben de belirtmek istiyorum. Sanırım bir Fransız bestecinin sözü vardır, 'İlham yüzde birdir, yüzde doksan dokuzu ise çalışmaktır.' Ben, birtakım müzikleri yazdım ama bunları nasıl yazdığımı bilmiyorum. Bu öyle zannediyorum ki bunlar yüce Tanrı'nın bana bağışladığı birtakım yeteneklere karşı benim asla ödeyemeyeceğim borcumu bir nebze olsun ödeme çalışmasıdır."
Besteci Tura, Bizanslı müzisyenlerin, "Biz yeni hiç bir şey yapamayız, her şey Tanrı'dan gelir, bizim bütün çabamız göklerde meleklerin söylediği melodileri işitip onları halka aktarmaktır." ifadelerinden yola çıkarak, "Ben de biraz böyle düşünüyorum. Çevirisini yaptığım, çok önemli bir Mevlevi müzisyen Nasır Abdülbaki Dede 'Tedkik ü Tahkik' isimli eserinin başında müzikten söz ederken diyor ki, 'Duyan kulaklar ve kalpler için Tanrı'nın güzelliğinin yansımasıdır.' Ben de elimden geldiği kadar bunu yapmaya çalıştım." diye konuştu.
- "Yalçın Tura, Türk müziğinin mihenk taşlarından biri"
Prof. Dr. Ruhi Ayangil de Yalçın Tura gibi Türk müziğinin mihenk taşlarından birisiyle aynı çatı altını paylaşıp, aynı ortamı teneffüs etmenin ayrıcalığını yaşadıklarını ifade ederek, "Bu bakımdan kendinizi sadece bu akşam, bu ay ve bu sene değil, ömrünüzün sonuna kadar şanslı hissetmelisiniz ve bu akşamı 'O akşam oradaydım' diye evlatlarınıza, torunlarınıza ve öğrencilerinize mutlaka anlatmalısınız." dedi.
Medeniyetin, kültür, sanat ve tefekkür dünyasının köşe ve kilometre taşları olduğunu vurgulayan Ayangil, şunları kaydetti:
"Bunlar bir elin parmaklarını geçmez. Kader bizi öyle bir savurur ki uzun yıllar çöl kuruluğunda geçer yani bir nebat görünmez, bir çiçek açmaz, bir filiz görünmez, sıcak sam yelleri yüzünüze vurur içiniz daralır ve kurur kalırsınız. Kadrini, kıymetini bilmemiz gereken nimetlerin bize sunulduğu bir vahaya da çok yakınız. Her zaman bu değerleri el altında bulabilmek ve hissedebilmek mümkün değil. Bu ülkenin kaderinde biraz yalnızlık ve inkisar içerisinde bazı değerlerin kendi kabuğuna çekilmesi, bir kader olarak onlara yaşatılıyor. Kadir, kıymet bilmek onlara her zaman işlemiyor ama bu akşam olduğu gibi zaman zaman bu durumu ortadan kaldırmaya çalışan davranışlar da görünmüyor değil. 21. yüzyılda tefekkür dünyamıza yön veren bir Cemil Meriç tefekkür dünyamızda ne ise Yalçın Tura da musiki hayatımızda odur."
- "Dünyada, Yalçın gibi müziğin her türünde eserler veren başka bir besteci yoktur"
Halit Refiğ'in eşi Gülper Refiğ de 1970'de, gençlik yıllarında usta sanatçıyla tanıştığını dile getirerek, "Bizim zamanlarımızda Osmanlı Devleti'nden bahsettiğiniz zaman hemen 'gerici' diye damgalanırdınız. Oysa bu aklı havada insanlar, 700 yıllık tarihi böylelikle kesip atmış oluyorlar. Osmanlı medeniyet değil, uygarlık değil çünkü Müslüman'dı... 'Müslüman bir imparatorluk, nasıl uygarlık olabilir?' diye düşünülüyordu çünkü onlar için medeniyet, antik Yunan medeniyetinden başlıyordu." dedi.
Refiğ, geçmişte, çevresindeki insanların gerçek tarih ve felsefi bilgiye hakim olmayan insanlardan oluştuğunu anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Yalçın Tura ise çok şükür aklı izanı yerinde olan, felsefe okumuş ve bütün anlattıklarımı doğru şekilde bilen bir insandır. Arkeoloji bildiği için Anadolu'daki o büyük medeniyeti, Osmanlı'nın nasıl bir medeniyete sahip olduğunu ve en önemlisi de Osmanlı müziğini, resmini, divan edebiyatını, şirini biliyor. Peki ne oluyor bu bilgilerle, nasıl bir insan ortaya çıkıyor biliyor musunuz? Batı medeniyetini bilip, kendi kültüründen haberdar olmayan zavallıcıklar, arayış içerisindeyken Yalçın Tura, Himalaya Dağları gibi eserler veriyordu. Çünkü besleniyordu bir yerlerden, temeli vardı. Yalçın Tura'nın hangi yönünü anlatabiliriz, filozof-düşünce adamı tarafını mı, kitaplarını mı, müziğini mi? Benim için dünyada Yalçın kadar çok yönlü ve bu kadar verimli, müziğin her türünde düzeyli eserler vermiş başka bir besteci daha yoktur."
Yalçın Tura'nın oğlu besteci Hasan Tura ise usta sanatçının evladı olarak yaşamanın ayrıcalık olduğunu dile getirerek, usta bir duayen ve babadan, her zaman yeni şeyler öğrendiğini kaydetti.
Müzisyen Yücel Arzen ve yazar-gazeteci Mehmet Nuri Yardım da usta sanatçının değer ve kıymetini dile getirdi.
Konuşmaların ardından ESKADER Başkanı Şerif Aydemir, usta besteciye çiçek takdim etti.
Yalçın Tura'ya 'Saygı Gecesi' Düzenlendi
Müzikolog, besteci ve akademisyen Prof. Dr. Tura: 'Çevirisini yaptığım, çok önemli bir Mevlevi müzisyen Nasır Abdülbaki Dede 'Tedkik ü Tahkik' isimli eserinin başında müzikten söz ederken diyor ki, 'Duyan kulaklar ve kalpler için Tanrı'nın güzelliğinin yansımasıdır.' Ben de elimden geldiği kadar bunu yapmaya çalıştım' Prof. Dr. Ayangil: '21. yüzyılda bir Cemil Meriç tefekkür dünyamızda ne ise Yalçın Tura da musiki hayatımızda odur' Halit Refiğ'in eşi Gülper Refiğ: 'Benim için dünyada Yalçın kadar çok yönlü ve bu kadar verimli, müziğin her türünde düzeyli eserler vermiş başka bir besteci daha yoktur'