Başkan Şahin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne (TBMM) sevk edilen yasa tasarısı ile ilgili İhlas Haber Ajansı muhabirine açıklamalarda bulundu. Söz konusu yasa tasarısının adil yargılanmanın önündeki engelleri büyük oranda aşacağını ve bu hakkın doğru kullanılmasına zemin hazırlayacağını belirten Başkan Şahin, Türkiye’de adil yargılanma hakkının ihlalinden dolayı mahkum eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) çoğu kez gerekçe olarak iki kriterden söz ettiğini hatırlattı. Bu kriterlerin yargılama sürecinin öngörülebilir olması ve makul sürede yargılama ile yargı kararlarının öngörülebilir olması yani benzer olaylarda benzer ve istikrarlı karar verilmesi olduğunu belirten Başkan Şahin, “Her ne kadar yargı bağımsızlı ile çelişir gibi algılansa da yargının hesap verebilir olması yargıya güveni artırdığından aslında yargının bağımsızlığını güçlendirmektedir. Hiç kuşkusuz adalette isabet kadar sürat de önemlidir. Adil yargılanma hakkının en önemli unsurlarından biri olan makul sürede yargılanma ilkesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinin 3. fıkrasında ‘herkesin makul bir sürede yargılanma veya yargılanma süresince serbest bırakılma’, 6. maddesinin 1. fıkrasında ‘herkesin davasının bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından makul sürede görülmesini isteme’ hakkına sahip olduğu ifadelerinde yerini bulmuştur. Keza Anayasanın 19. maddesinin 7. fıkrasında, ‘tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır’ hükmü yer almaktadır. Bu çerçevede, Türkiye genelinde uygulanacağı söylenen ‘Yargıda Zaman Yönetimi Projesi’ ile dava türlerine göre öngörülecek sürelerin soruşturma ve dava aşamalarında taraflara önceden tebliğ edileceği anlaşılmaktadır” diye konuştu.
AİHM TÜRKİYE ADINA BİR ÇOK ALEYHİNDE KARAR VERMİŞ
Proje kapsamında insandan kaynaklanan gecikmelerin, uzun yargılama sürecini ortadan kaldırılacağını anımsatan Başkan Şahin şunları söyledi:
“Yine Avrupa Konseyi Avrupa Adaletin Etkinliği Komisyonu (CEPEJ) tarafından, ‘üye devletlerin, yargılamada hedef süreleri belirleyerek davanın taraflarına bildirilmesinin yargıya olan güveni artıracağı’ ifade edilmektedir. Bu varsayıma dayalı olarak Türkiye genelinde uygulanması planlanan Yargıda Zaman Yönetimi Projesinin beklenen sonuçları doğurup doğurmayacağı üzerinde hassasiyetle durulması gereken bir konudur. Bu varsayımın doğrulanabilmesi için her şeyden önce, yargıyla ilgili teknik, fiziki ve insan unsuruna ilişkin sorunların en aza indirilmesi ve tüm ülke düzeyinde eşit koşul ve olanakların sağlanabilmesi gerekir. Bir başka deyişle, Avrupa Konseyi üyesi ülkelerde mevcut alt yapı ve üst yapı unsurlarının ülkemiz bakımından da sağlanabilmesi gerekir. Çünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye aleyhine verdiği kararlarında da açıkça görülebileceği gibi, yargılamada makul sürenin aşılmasına sebep olan etmenler, büyük ölçüde mevzuattan değil, uygulamadan kaynaklanmaktadır. Makul sürede yargılama, hızlı bir yargılamayı da ifade etmez. Makul bir sürede yargılama, aynı zamanda bağımsız ve tarafsız mahkeme önünde, delillerin hakkaniyetle değerlendirilmesini, tanık dinleme eşitliğini, savunmaya yeterli zaman ve imkan verilmesini gerekli kılar. Bu çerçevede, her davayı kapsayacak standart bir makul süreden bahsedilemez. Makul süre, her davanın özelliğine ve seyrine göre belirlenecek bir süredir.”
BÜTÜN ADLİ BİRİMLER KOORDİNELİ ÇALIŞACAK
Başkan Şahin, AİHM’nin makul süre ihlali olup olmadığını belirlerken davanın karmaşıklığı, başvurucunun tutumu ve yetkili makamların tutumu kriterlerini ele alarak inceleme yaptığını, her davanın kendine özgü özelliklerini dikkate alarak sonuca vardığını kaydetti.
Bu projenin hayata geçirmesiyle birlikte yoğurt yiyiş farklılıklarının ortadan kalkacak veya azaltılacağını dile getiren Başkan Şahin, “Verimli çalışmayan diğer birimlerin hızına yetişemeyen mahkeme ve bileşenler belli kriterlere de riayet etmek koşulu ile hızlarını gözden geçirmek ve verimli çalışmak konusunda zorlanacaktır. Türkiye’de makul sürenin aşılması; yeterli ve nitelikli mahkeme personeli eksikliği, hakimlerin mesailerinin bir bölümünü idari işlere ayırmak zorunda kalması, mevzuatın çok sık değişikliğe uğraması ve kanunların iyi yazılmaması, usul çerçevesindeki eksiklikler ve süreler, hakim ve savcıların görev değişiklikleri, yetki uyuşmazlığı, izin gerektiren özel soruşturma usulleri, adli kolluk müessesesinin iyi işlememesi gibi nedenlerden kaynaklandığı gibi yargı bağımsızlığı kavramanı ‘lâyüsellik’ yani sorumsuz ve hesap vermekten azade olmak gibi algılayan ve yeterince çalışmayan, emek vermeyen yargı mensuplarından da kaynaklanmaktadır. Bazı mahfillerde eleştiri maksatlı ifade edildiği gibi hakime bir davayı öngörülen süre içerisinde bitirmesini hedef olarak koymak, onun, asli görevi ve varlık sebebi olan yargılama faaliyetinin içini boşaltmak anlamına veya hakimin bağımsızlığını ortadan kaldırmak anlamına gelmez! Yukarıda da bahsettiğimiz gibi tam tersi olarak yargıya güveni artırarak bağımsızlık kavramının sağlam zemine oturmasını ve güçlendirilmesini sağlar” dedi.
“DAVANIN NE ZAMAN BİTECEĞİ KONUSUNDA VATANDAŞ BİLGİLENDİRİLECEK”
Adalet Bakanlığı’nın bu projesinin Avrupa Birliği ülkelerinde de uygulanmış yani bu sadece Türkiye’de icat edilmiş bir proje olmadığının atını çizen Başkan Şahin açıklamalarını şöyle sonlandırdı:
“Satürn Projesi diye başka ülkelerde de uygulanmış. AB ülkelerinde yargının verimliliği, etkinliğini ve işleyişini iyileştirmek amacı ile adli zaman yönetimini geliştirmek amacı ile uygulanmış. Proje için Türkiye hukuk sisteminin daha verimli işlemesi ve zamanının daha iyi kullanılması adına çok önemli. Bu proje dava sahiplerine devlet şu güvenceyi vermiş olacak, adli makamlara başvurduğunuz dakikadan itibaren belli bir süre içerisinde sizin işinizi sonuçlandıracağız, tabi bu her dava için belli bir zaman standardı olacak. Bu şu anlamada gelecek, diyelim ki bir kentte 5 tane Asliye Ceza Mahkemesi var bir hakim bir davayı 1 ayda, diğer hakim 3 yılda sonuçlandırıyor. Ne oluyor? Bu işin standardı olmadığı için dosyanın biri 1 ayda diğeri ise 3 yılda bitiyor. Ama bu işin standardı, normali 1 ay ise tüm hakimlere denilecek ki ‘adli zaman yönetimi projesi gereği elinizdeki 100 tane benzer davanın 80-90 tanesini bir ayda bitirin. Böylece verimsiz, ağır-aksak çalışan birimlerin verimli çalışan birimlere ayak uydurması sağlanacak. Davanın ne zaman biteceği konusunda vatandaş bilgilendirilecek. Adalet Bakanlığının ve o adliyenin internet sitesinden duyurulacak, örnek olarak denilecek ki ‘bizim mahkememizde boşanma davası 6 ayda biter, diye. Soruşturma süresi ile ilgili en az ve en fazla süreler bulunarak ortalama süre belirlenecek yani yöntem bu. İlk etapta zamanın belirlenmesi kentlerin kendi dava dosyası bitirme süresi standardı oluşturulacak daha sonra ilerleyen dönemlerde Türkiye genelinde bir zaman yönetimi standardı belirlenecek.”
'Yargıda Zaman Yönetimi Projesi'
Afyonkarahisar Baro Başkanı Av. Turgay Şahin, Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanarak TBMM’ye sevk edilen ve dava açan vatandaşların, davalarının ne kadar sürede biteceğini bilmesini öngören yasa tasarısı ile ilgili olarak, “Proje Türkiye hukuk sisteminin daha verimli işlemesi ve zamanı daha iyi kullanması adına çok önemli olacak” dedi.