Yargıtay Ve Danıştay’da Daire Sayısını Artıran Tasarı Adalet Komisyonu’nda
Adalet Bakanı Sadullah Ergin, ne tek başına istinaf mahkemelerinin ne de tek başına yüksek yargının güçlendirilmesinin yargıdaki sorunları çözemeyeceğini belirterek, "Bu tedbirlerin beraberce hayata girmesi halinde ancak 4-5 yıl gibi bir süreçte yargılama
Yargıtay ve Danıştay’da daire sayısının artırılmasını öngören kanun tasarısının TBMM Adalet Komisyonu’ndaki görüşmeleri başladı. AK Parti Ankara Milletvekili Ahmet İyimaya başkanlığında yapılan toplantıya muhalefet milletvekilleri büyük ilgi gösterdi. Toplantıya, komisyon üyesi olmayan çok sayıda muhalefet milletvekili de katıldı. Tasarı hakkında komisyona bilgi veren Adalet Bakanı Sadullah Ergin, Türk yargısının öteden beri süregelen ciddi problemleri bulunduğunu belirterek, bu problemler içinde enönemlisinin, vatandaşların adaletle buluşma sürecinde yaşadığı meşakkatler ve yargılama sürelerinin uzunluğu olduğuna işaret etti. Türk yargısının problemlerine parça parça çözümler yerine bütüncül açıdan bakan bir perspektif geliştirdiklerini ve Türk yargısının sorunları ve yapılması gerekenler detaylı şekilde tespit edildiğini anlatan Ergin, 2009 yılı içinde Yargı Reformu Strateji Belgesi adıyla bu tespitlerin Türk kamuoyuyla ve Avrupa Komisyonu’yla paylaşıldığını hatırlattı. Bu çalışmanınhazırlanmasında yargının tüm paydaşlarıyla beraber hareket edildiğini dile getiren Ergin, bu çalışma sonunda ilkesel anlamda bir mutabakat metnini imza altına alındığını hatırlattı. Buna paralel olarak 2010-2014 Adalet Bakanlığı Stratejik Planı’nın hazırlandığını kaydeden Ergin, 2010 yılında bu planın yargı camiasıyla paylaşıldığını söyledi. Türk yargısının sorunlarının tespiti ve bunların çözümü için eylem planı ortaya konduğunu ve kısa, orta ve uzun vadeli olarak yapılacakların satır satırbelirlendiğini ifade eden Ergin, yapılan çalışmaların, bu kısa, orta ve uzun vadeli sorunları çözme perspektifinin birer parçası olduğunu kaydetti. Ergin, bunların günlük ihtiyaçlara dönük bir çalışma değil, bir bütünün tamamlanması için atılan adımlar olarak görülmesi gerektiğini belirtti. "İDARİ PERSONEL AÇISINDAN 2002’YE GÖRE YÜZDE 75 ARTIŞ SAĞLANACAK" Fiziki sorunlar ve mevzuattan kaynaklanan sorunlar noktasında 2002 ile 2011 yılları arasında çok önemli mesafeler katedildiğini dile getiren Ergin, insan kaynakları sorununun çözümü konusunda ise arzu edilen sonucun alınamadığını belirtti. Bu ay içinde yapılan alımlarla birlikte adli hizmetlerde çalışan idari personel açısından, 2002 yılına göre yüzde 75 civarında bir artış sağlanmış olacağını açıklayan Ergin, aynı dönem içinde Türk yargısında ilk derece mahkemelerinde ve yüksek mahkemelerde iş yükünüsüratle artmasına karşın hakim ve savcı sayısında yeterli artışın sağlanamadığını belirtti. Türkiye’de yüksek yargıda çalışan yargıçların yılda ortalama 4 bin 28 dosyayla çalıştıklarını kaydeden Ergin, bu rakamın Fransa’da 320, Almanya’da 48 olduğunu, arada uçurum denecek farklar bulunduğunu vurguladı. Ergin şunları söyledi: "Bugün geldiğimiz nokta itibarıyla yüksek mahkemelerimizdeki iş yükü, hem yüksek yargıda çalışanları mutazarrır hale getirmiştir, hem de mevcut kapasite, adalet bekleyen toplumun bu ihtiyaçlarını karşılamaktan çok uzağa düşmüştür. Bütün bu sorunları giderebilmek için önümüzdeki tabloyu sağlıklı bir şekilde incelememiz gerekiyor." "BUGÜN NASIL İNFİAL HALİNDE TEPKİLER ORTAYA KONUYORSA, BENZER TEPKİLERİ O GÜN DE GÖRDÜK" Öteden beri bu iş yükünü azaltmak için adli ve idari yargıda istinafın bir çözüm olduğunu ve Yargıtay ve Danıştay’ın birer temyiz mahkemesi olmaktan öte içtihat mahkemesi olması gerektiği yönünde tespitler yapıldığını kaydeden Ergin, bu yönde atılması gereken adımlarda bir ittifak sağlanamadığını dile getirdi. Adli yargıda istinafa dönük düzenlemelerin 2004 yılında yapıldığını hatırlatan Ergin, "Adli yargıda istinaf yasası Parlamento’ya geldiği zaman, bugün nasıl ki infial halinde tepkiler ortayakonuluyorsa, benzer tepkileri o gün de gördük. ’Türkiye eyaletlere bölünecek, Türkiye bu düzenlemeyle yargı bağımsızlığını kaybedecek ve yargıda siyasallaşma oluşacak’ şeklinde beyanları az duymadı bu salonlar. O gün istinafın, Yargıtay’ı etkisizleştirme operasyonu olduğunu, istinafla bu ülkenin bölüneceğini ifade edenler, bugün de yüksek yargının çözümü için getirilen önerilere benzer eleştiriler getiriliyor. Aradan sadece 5-6 yıl geçti. Şimdi, ’Bu istinaflar Türkiye’yi bölecek’ diye muhalefet edenlertarafından ’istinafları niye devreye almadınız’ eleştirileri getiriliyor. Bu çelişkiyi yaşıyoruz. Umut ederim ki bugün yapacağımız tespitler, 5-6 yıl sonra tekrar bizi mahcup etmez" değerlendirmesini yaptı. Gelinen noktada önlerine çıkan tablonun vahim olduğunu belirten Ergin, 2010 yılında Yargıtay’a gelen iş yükünün yüzde 48-50 arasındaki bölümünün bir sonraki yıla devrettiğini kaydetti. Yargıtay tarafından ’istinaflar faaliyete girecekse daire ve üye sayısının artırılmasına gerek yoktur’ şeklinde bir görüş açıklandığını belirten Ergin, bunun aşırı iyimser bir yaklaşım olduğunu düşündüğünü söyledi. Ergin, "Madem 1 yıl içinde bunlar çözülebilecekti, bugün hala 2006 yılından gelen dosyaları görüşendairelerin olmaması gerekirdi. 2006, 2007, 2008, 2009, 2010 dosyaları görüşülmek için sırada bekliyor. Yargıtay Savcılığı’nda bekleyen 700 bine yakın dosya var. Bütün bunları neyle izah edeceksiniz" şeklinde konuştu. 6. Ceza Dairesi’ne 2010 yılında 90 bin 985 dosya geldiğini belirten Ergin, 2010 yılı içinde 21 bin 689 dosyanın karara bağlandığını, 69 bin 292 dosyanın ise bir sonraki yi hizmetlerde çalışan idari pıla devrettiğini söyledi. Yılda yaklaşık 22 bin dosyanın karara bağlandığına işaret eden Ergin, Yargıtay Başsavcılığı’nda 6. Ceza Dairesi’ne gönderilmek üzere bekleyen dosya sayısının ise 143 bin 207 olduğunu anlattı. Ergin, "Bu dosyalar mevcut dosya sayısına ilave edildiğinde 6. Ceza Dairesi’nin dosya sayısıyaklaşık 212 bin 499 olacak. Bu sayıdaki dosyasının karara bağlanma süresi, yılda 22 binden hesap ettiğinizde 9.6 yıl. Hiç dosya gelmediğini varsayarsanız. Böyle bir şey de mümkün değil. Çünkü istinaf mahkemeleri devreye girse de bugün Yargıtay’da bozulup geri giden dosyalar tekrar Yargıtay’a dönecek. Dolayısıyla 1 yılda bu sorunların çözüleceği öngörüsü çok aşırı iyi niyetli bir bakış açısı" diye konuştu. Ergin, Yargıtay’daki 10 Ceza Dairesi’nin ellerindeki mevcut iş yükünün tasfiye süresinin 8.3 yıl olduğuna işaret ederek, bozulup tekrar Yargıtay’a gelecek dosyalar da hesaplandığında ortada altından kalkılması mümkün olmayan bir yük olduğunun görüleceğini dile getirdi. Bugün gelinen noktada ne sadece istinaf mahkemelerinin 2011 yılının adli yıl başında devreye alınmasının bu sorunu çözebileceğini ne de sadece Yargıtay ve Danıştay’ın güçlendirilmesinin soruna çözüm olabileceğini ifade eden Ergin şöylekonuştu: "Eşzamanlı bunların devreye alınmasıyla beraber bu yükün altından kalkılabilir. Şöyle bir görüş savunulabilir. İstinaf mahkemeleri devreye girsin, yüksek yargı biraz daha gayret eder, biz bunları zaman içinde eritiriz. Eğer bu arada zaman aşımına girecek dosyaları, ’giden gider, kalan sağlar bizimdir’ diye karşılayabileceksek bu görüş savunulabilir. ’Bunları gözden çıkartalım, bu vatandaşlar mağdur olursa olsun’ diyebiliyorsak benim itirazım yoktur." "BU TEKLİFİ YARGITAY 2008’DE YAPMIŞTI" Bu süreçle ilgili getirilen bir eleştirinin de 2006 yılında Meclis’e sevkedilen ve Yargıtay’ın daire ve üye sayısının azaltılmasını öngören kanun tasarısıyla ilgili olduğuna değinen Ergin, bu düzenlemenin Yargıtay Başkanlığı tarafından hazırlanan bir düzenleme olduğunu hatırlatarak, Adalet Bakanlığı’nın bu tasarı üzerinde geçiş süreleriyle ilgili bir takım düzenlemeler yaptığını kaydetti. Buna göre istinaf mahkemeleri devreye girdikten 3 yıl sonra üye ve daire sayısının azaltılmasının, bu azalmanın databii yoldan olmasının öngörüldüğünü belirten Ergin, istinaflar 2006-2007’de devreye girse bu öngörünün yanlış bir öngörü olmayacağını ifade etti. O gün itibarıyla 600 bin civarında dosyayla çalışan Yargıtay’ın bugün 1 milyon 900 bine yakın dosyayla karşı karşıya olduğunu belirten Ergin, adli yıl başında istinafların devreye alınması halinde bile bu yükün altından kalkılamayacağını vurguladı. Ergin şu değerlendirmeyi yaptı: "Ne tek başına istinaf çözer, ne tek başına yüksek yargının güçlendirilmesi. O gün için bu teklif Yargıtay tarafından yapılmıştı ama 2008’de dairelerin artırılması önerisi de yine Yargıtay Başkanlığı tarafından yapılmıştı. Yargıtay bunu kendi stratejik planında da öngörmüştür. Bütün bu gerekçelerle bugün itibarıyla bu tedbirlerin beraberce hayata girmesi halinde ancak 4-5 yıl gibi bir süreçte yargazmetlerde çalışan idari pılamalardaki sürelerin makul noktaya çekilmesi mümkün olabilecektir. Aksi halde9-10 yıl içinde bu normale dönmez ve çok sayıda dosyanın zaman aşımına uğraması, çok sayıda vatandaşın mağdur olması sonucu kaçınılmaz hale gelir."