Yavuz Bingöl: Annem evlenmemi istiyor

Yavuz Bingöl: Annem evlenmemi istiyor

Sinan Çetin'in çekimleri süren 'Çanakkale Çocukları' filmi vesilesiyle Yavuz Bingöl'le çok özel...

Yedi yaşından beri bugünlerin hayalini kuran Bingöl'le 'Düşlerimizin peşinde koşardık' dediği çocukluk yıllarını, aşk acısı çekip çekmediğini, özel ilişkileri neden beceremediğini konuştuk.

Televizyonun siyah-beyaz olduğu yıllarda filmler izleyip 'Bir gün ben de böyle olacağım' diyen Yavuz Bingöl, 'Yoksulduk ama mutlu bir çocuktum' diye anlatıyor o günleri. Hayatta tesadüflerin olmadığına, dilediklerimizle bir gün mutlaka karşılaşacağımıza inanıyor. Einstein'ın 'Tesadüfler Tanrı'nın kendini gösterme şeklidir' sözünü çok sevdiğini söyleyen Bingöl, 'Sahip olduklarınızı heyecan ve sevgiyle karşılamanız lazım. Bir şeyi çok isterseniz zaten olur' diyor.

Filmdeki rolünüzü anlatır mısınız?
Çanakkale Savaşı'nı anlatan, haklı ve haksız aramayan bir film. Savaşın kötülüğünü ve vahşetini anlatıyor. Bir ailenin iki çocuğu farklı saflarda savaşıyor. Yabancı bir anne, iki çocuğundan birine Türk ismi, diğerine kendi sülalesinden isim koyuyor. Savaş çıkınca da çocuklardan biri annesinin, diğeri babasının ülkesinden savaşa katılıyor. Filmde oynadığım karakter 'Artık ne gavur ne de Türk'tüler bu topraklara aittiler ve hepsi Çanakkale çocuklarıydı' diyor. Hücuma geçildiğinde ilk şehit olan subaylardan birini oynuyorum.

Oyunculuğa alıştınız mı?
Alıştım ama uzun ve ağır sahneler bazen heyecanlandırıyor. Büyük konserlerde bile bir hafta öncesinden heyecan başlar. Zaten heyecan biterse bu işleri de bırakmak gerekir.

Yapım şirketi kurdunuz. Bir programda işin mali kısmından çok da anlamadığınızı söylemiştiniz; nasıl gidiyor?
Bir oyuncu olarak masanın diğer tarafında pazarlık yapmak, bir çay içmek ve el sıkışıp gitmek keyifliymiş. Masanın diğer tarafına geçince anladık ki işin bu kısmı zormuş. Tecrübesizliklerden kaynaklı eksikliklerimiz oldu tabii. Ama olsun, öğreniyoruz. İşimizi özenli ve disiplinli yapmaya çalışıyoruz.

GÖNÜL SESİMİ DİNLERİM

Düğün salonlarında çalıştığınız dönemler bugünlerin hayalini kurar mıydınız?
Yedi yaşımdan beri bu hayali kuruyorum. Bir insanın hayalini gerçekleştirmesinden daha mutlu bir şey yok. 76 yılında evimize televizyon girmişti. Frank Sinatra ve Elvis Presley'in siyah-beyaz filmlerini izlerdim. 'Bir gün ben de böyle olacağım' derdim.

Dışarıdan kırılgan değil de, sert biri gibi görünüyorsunuz...
Takıntılarım var aslında. Psikologum 'Sizin bağlantılarınız ters' demişti. 'Nasıl yani' deyince, 'Toplumun genelinin kızdığı bir şeye siz kızmayabiliyorsunuz ama kimsenin kaile almadığı bir şeyi de ciddiye alıp sinirlenebilirsiniz. Hassas bir kişiliğiniz var, çabuk kırılıp üzülürsünüz' demişti. Miles Davis'in 'Herkes tarafından anlaşılabilir olsaydım herkes ben olurdu' sözünü çok severim. Ben de bu düşünceyi içime sindirerek hayatımı sürdürüyorum.

Bir daha aşık olmam, karşıma bir daha çıkmaz dediğiniz oldu mu hiç?
Ben aşkın tek olduğuna inanıyorum. Bence insan hayatı boyunca bir kere aşık olur. Geri kalanı da bence yanılsama. Yaşınızla, o dönemin getirdiği koşullarla ilgili, ne bileyim... İnsan hayatı boyunca aşkla bir kere karşılaşıyor, mezara kadar da onu götürüyor.

Siz peki, bu ilk aşkı yaşayıp bitirdiniz mi?
Onu da bilemiyorum işte.

Peki, ayrılık acısı yaşadığınızda ne oluyor, erkeklerde durum farklı mı?
Valla uzun süredir kimseden ayrılmıyorum o yüzden bilmiyorum. Unuttum.

Mesela ağlar mısınız aşk acısı çekerken?
Bilmem. Sormam lazım.

'Ne gelirse başa sevdadan gelir' diye bir türkünüz vardı. Sizin başınıza sevda yüzünden ne gelir, nasıl bir sevdalı olursunuz?
Sevdalı baş, sevdalı gönül kendine sağlıklı olur ama hayata karşı çok da sağlıklı olmayabilir. Unutkan olur, akıl başında değildir, kandırılabilir, karşıdan karşıya geçerken bile ezilebilir (gülüyor)...

Annem evlenmemi istiyor

Anneniz Ozan Şahsenem'in hayatınızda önemli bir yeri vardır, nasıl bir anne-oğul ilişkiniz var?
Annem, Türkiye'nin ilk kadın ozanlarından biri. İlişkim her zaman iyi olmuştur. Anne- baba ayrılığı olduğu dönemlerde tatlı-sert bir anneydi. Deli çağlarımızda bize 'Birinizi kahvede görürsem gelir o kahveye yan masanıza otururum. Bir deste kağıt isterim. Kahveden de birkaç erkek toplarım, ben de sizin gibi pişpirik oynarım' demişti. O kadar etkilenmiştik ki adımımızı atamamıştık. Buradan çıkarın işte nasıl bir anneyle büyüdüğümü (gülüyor)... Hala nasihat etmeye devam eder. Onun gözünde çünkü biz hala çocuğuz.

En çok hangi konuda nasihat verir?
Evlenmemi istediği açık çünkü birkaç yıldır 'Artık evlensen' diyor. Ben de on üç yıldır bekarım.

Siz istiyor musunuz?
Kısmet bu işler. Çalışmalar yoğunlaştı, yaş büyüdü, hayatın başka taraflarıyla besleniyorsunuz, daha durgun daha sakin bir hayat istiyorsunuz. Birçok nedeni var bence evlenmemenin.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile