Yazar Cihan Aktaş 'Konuşmalar' Programının Konuğu Oldu Açıklaması

'Ben özellikle roman yazmayı önemseyen bir yazarım. Diğer çalışmalara bir şekilde kafama takılan sorulara ve gündemdeki tartışmalarda eksiğini hissettiğim bir şeye yetişmeye çalışmak istediğim için katılıyorum. Ama asıl istediğim roman yazmak' 'Seyircilik kültürü değiştikçe sinema öldü söylemini duyuyoruz. Oysa tiyatronun kutsallığı gibi sinema salonuna da kutsallık atfeden biziz. Daha doğrusu yönetmenler. Ama şimdi seyirci bir tür özgürlük kazandı. Ben bunu değerli buluyorum' 'Sanat bir şekilde hep arka planda bırakıldığında, küçümsendiğinde kültür, sanat etkinlikleri, Batı dünyasının tüketicisi oluyorsunuz'

Yazar Cihan Aktaş, Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi tarafından gerçekleştirilen "Konuşmalar" programının konuğu oldu.

Zeytinburnu Belediyesinin YouTube kanalı üzerinde çevrim içi yayınlanan etkinliğin moderatörlüğünü Samed Karagöz üstlendi.

Karagöz, Aktaş'a son çıkan kitabı "Seattle Günlüğü" hakkında sorular yöneltti.

Türkiye'den uzun zaman ayrı kaldığı dönemler olduğunu ifade eden Aktaş, "Bu beni, ayrılıktan ileri gelen mesafeyi anlamlandırmak için çeşitli türlerde yazmaya sevk etti. Günlük bu anlamda çok işlevsel gerçekten. Çünkü bir şekilde zamanınızı nasıl geçirdiğinizi algılamayı daha çok istiyorsunuz. Kendi bağlamlarınızdan kopup da yeni bir hayatın içerisinde yeni bir düzen kurarken, günlük bir tür sabite tutunmak oluyor. Zaten dilde yurtlanma hissine de öyle alıştım. Günlük tutmaya alıştım. Yıllarca tuttuğum o kadar çok günlüğüm var ki." dedi.

- "Birçok yazarı yeniden okumak üzere raflarda tutuyorum"

Aktaş, birçok yazarı yeniden okumak üzere raflarda tuttuğunu belirterek, "Ben özellikle roman yazmayı önemseyen bir yazarım. Diğer çalışmalara bir şekilde kafama takılan sorulara ve gündemdeki tartışmalarda eksiğini hissettiğim bir şeye yetişmeye çalışmak istediğim için katılıyorum. Ama asıl istediğim roman yazmak. Her zaman Dostoyevski'ye, Tolstoy'a dönüyoruz." diye konuştu.

Son dönemde Halit Ziya Uşaklıgil'le yeniden karşılaştığını söyleyen Aktaş, şöyle devam etti:

"Aslında başka bağlamlarda da o dönemin araştırmasını yapıyordum. Halit Ziya Uşaklıgil'in romanlarının ön yargıyla çok steril, toplumun fotoğrafını veremeyecek kitaplar olduğu zannı oluşmuş bende bir şekilde. Ama Mai ve Siyah'ı okuyunca ben çok şaşırdım. Böyle döndüğüm yazarlar vardır. Bu da bu şekilde bir dönüş oldu. Halide Edip (Adıvar) mesela, Mor Salkımlı Ev'i dönüp arada okurum. Sabahattin Ali'yi okurum. Rasim Özdenören'in kısa öykülerini severim, Mustafa Kutlu'nun uzun hikayelerini severim, zaman zaman açıp okurum. Shakespeare'e bazen yeniden dönerim."

Aktaş, Anton Çehov'un oyunlarını çok sevdiğini anlatarak, "Bazen Çehov'un oyunlarında mevcut aile sahnelerini o kadar ilginç buluyorum ki... Hani semaver atmosferinde bir araya gelmeler... İran sinemasında da özellikle Asghar Farhadi'de Çehov öykülerinde mevcut olan her şeyin sakin şekilde giderken birdenbire ortaya bir şeyin düşmesi ve düzenin bozulması durumunu görüyorum. Çehov'un öykülerinden çok oyunlarını seviyorum." değerlendirmesini yaptı.

Bir yazardan önce bir okur olduğunu dile getiren Aktaş, okumaya düşkün olmadan yazmanın mümkün olmadığını söyledi.

- "Seyirci bir tür özgürlük kazandı. Ben bunu değerli buluyorum."

Netflix, Amazon gibi çevrim içi yayın hizmetleri hakkında da değerlendirmelerde bulunan Aktaş, şunları kaydetti:

"Bu ağlar bence kaçınılmaz. Çünkü sinema kültürü değişiyor teknolojiye bağlı olarak. Birtakım sinema eleştirmenleri ve yönetmenler buna karşı çıktılar, isyan ettiler. 'Bu olamaz artık sinema öldü.' dediler. 'Sinema öldü'yü Debord (Guy) kaç sene önce söylemişti. Seyircilik kültürü değiştikçe sinema öldü söylemini duyuyoruz. Oysa tiyatronun kutsallığı gibi sinema salonuna da kutsallık atfeden biziz. Daha doğrusu yönetmenler. Ama şimdi seyirci bir tür özgürlük kazandı. Ben bunu değerli buluyorum. Çünkü filmin sonuna kadar seyredemeyebiliriz. Ben çoğu kez bir filmi başından sonuna kadar izleyemiyorum."

Cihan Aktaş, kolaylaştıran her şey gibi bu sosyal ağları da desteklediğini belirterek, "Dijital teknolojiyle hayatımıza yerleşen sistem izleyicilik ya da diğer öğrenme sistemleri, bunları öğrenmek, hemhal olmak zorundayız. Uzakları bir şekilde yakın etmenin yolu. Ağlarla ilgili şu eleştiri yapılıyor, mesela Netflix filmleri deniyor. Netflix filmlerinde şunlar var, böyle tehlikeli, şöyle zararlı deniyor. Netflix filmleri böyleyse o zaman İslam dünyasının zenginleri, sanatçıları, siyasetçileri, önde gelenleri neden daha önce benzeri bir ağ için teşebbüste bulunmadı? Şimdi neden bulunmuyor? Neden sinemaya destek vermiyorlar?" dedi.

Aktaş, kültür ve sanat alanındaki üretim eksikliğine dikkati çekerek, "Sanat bir şekilde hep arka planda bırakıldığında, küçümsendiğinde kültür, sanat etkinlikleri Batı dünyasının tüketicisi oluyorsunuz." şeklinde konuştu.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile