AZİZ EL-AHMEDİ - Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Yemen'de meşru hükümete darbe yapan Husilere karşı başlattığı operasyonun 5. yıl dönümünde Yemen halkı ve yetkililer nezdinde, koalisyonun açıkladığı hedeflere ve özellikle Birleşik Arap Emirlikleri'ne (BAE) yönelik farklı bakış açısı daha da derinleşiyor.
Yemen'de İran destekli Husiler, 2014'ün sonlarına doğru, görevini bırakmasına rağmen orduda ve istihbarat teşkilatında geniş nüfuza sahip olan devrik Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in kendilerine sağladığı büyük lojistik destekten faydalanarak başkent Sana'yı ele geçirdi.
Ordu ve devlet kurumları üzerindeki kontrollerini sağlamlaştıran Husiler, ele geçirdikleri bölgeleri hızla artırırken Suudi Arabistan'ın başını çektiği koalisyon, 26 Mart 2015'te 10 Arap ülkesinin katılımıyla Husilerin darbesini sona erdirmek ve Yemen'i İran'ın elinden kurtarmak için "Kararlılık Fırtınası" adıyla geniş çaplı operasyon başlattığını duyurdu.
Yemen'deki savaşın altıncı yılına girilirken bugün çatışmanın denkleminde köklü bir değişiklik görünmüyor. Hükümet hala sürgünde ve Yemenlilerin koalisyona yönelik güveni azalmış durumda.
Asıl amacından saparak gizli hedeflere yönelmekle suçlanan koalisyonun rolüne yönelik hoşnutsuzluk artarken Husiler Yemen'in farklı kentlerinde saldırılarına devam ediyor.
- Yemen'in stratejik konumu
Yemen, dünyanın en önemli su yolu olan ve Hint Okyanusu ile Akdeniz'i birbirine bağlayan Bab'ül Mendep Boğazı'na hakim konumda bulunuyor. Bu nedenle güvenlik, siyasi ve ekonomik düzeylerde stratejik öneme sahip.
Yemen ayrıca Asya'ya giden deniz nakliye hatlarını kontrol etmesinin yanı sıra Kızıldeniz'in güneyinde ticari ve askeri açıdan denize açılan tek yolu kontrol etme imkanı sağlayan stratejik adaları da elinde bulunduruyor.
- Kurtarma mı işgal mi?
Yemen halkı ve yetkililer nezdinde Arap Koalisyonunun güven kaybetmesinde özellikle BAE'nin girişimleri etkili oldu. BAE'nin bazen meşru hükümete karşı güçlerle iş birliği içinde hareket etmesi "kurtarma mı, işgal mi yapılıyor?" sorusunu gündeme getirdi.
Bu açıdan, koalisyon güçlerinin Aden'i Husilerden kurtarmak için geniş çaplı askeri operasyon başlattığı 13 Temmuz 2015 savaşın seyrinde önemli bir dönüm noktası sayılabilir.
Hükümet yanlılarından oluşan binlerce savaşçı, koalisyonun denizden ve havadan sağladığı destekle birkaç saat içinde Aden Uluslararası Havalimanı'nı ve kentteki mahallelerin önemli bir kısmını ele geçirmeyi başardı. Bir hafta sonra da Aden tamamen direnişçilerin ve koalisyonun kontrolüne geçti.
BAE güçleri Aden'e ayak basarak ayrılıkçı Güney Hareketi ve selefilerden oluşan savaşçılar aracılığıyla kentin içine sızmaya ve devlet otoritesine paralel bir nüfuz oluşturmaya başladı.
BAE, 2016'da Yemen İçişleri Bakanlığıyla koordinasyonsuz bir şekilde 10 bin kişiden oluşan "El-Hizam el-Emni" güçlerini oluşturdu. Bu güçler Aden'de oluşturulmasına rağmen daha sonra genişleyerek Lahic, Ed-Dali ve Ebyen'in de aralarında bulunduğu diğer illere yayıldı.
Bu güçleri eğiten ve en modern silahlarla teçhizatlandıran BAE, onları Aden Limanı ve Havalimanı'na yerleştirdi ve kentin girişlerinde mutlak yönetim yetkisi verdi.
O günden beri bu güçler Aden'i kontrol ediyor ve yüzlerce din adamı ve hükümet yanlısı halk direnişi liderine suikast düzenlemek ve öldürmekle suçlanıyor.
Bazı insan hakları örgütleri de bu güçleri kuzeydeki illerde yaşayan halkı yerlerinden göç ettirme kampanyası yürütme, adam kaçırma ve işkence yapma gibi insan hakları ihlallerinde bulunmakla suçluyor.
- En-Nuhbetü'ş-Şebvaniyye
BAE, ayrıca 2016'nın başlarında En-Nuhbetü'ş-Şebvaniyye güçlerini oluşturdu ve yönetimini Yemen'in güneyinin kuzeyden ayrılmasını talep eden Güney Geçiş Konseyi'ne verdi.
BAE, oluşturduğu bu güçlerin "Arap Yarımadası'nda terör örgütü El-Kaide'ye karşı mücadele için gerekli" olduğunu söylemesine rağmen bu güçleri petrol zengini ilde kontrolü sağlamak ve hükümetin petrol ve gaz ihracatını engellemek için kullandı.
- Batı sahilinde paralel bir yönetim
BAE, Aden ve Şebva'da olduğu gibi Yemen'in batı sahilinde de eski güvenlik güçleri ve cumhuriyet muhafızlarından oluşan "Ulusal Direniş" güçlerini kurdu ve yönetimini devrik Cumhurbaşkanı Salih'in yeğeni Tarık Salih'e verdi.
BAE yönetimine yakınlığıyla bilinen kişilerin ve basının, bu güçlerin Hudeyde ve Sana'nın Husilerden kurtarılması operasyonlarını yürüteceğini belirtmesinin aksine bu güçler batı sahilinde hükümete paralel bir yönetime dönüştü ve burada bir çeşit özerklik uygulamaya başladı.
Bu güçlerin sayısı tam olarak bilinmemekle birlikte askeri kaynaklar yaklaşık 20 bin kişiden oluştuğunu tahmin ediyor.
- Aden'deki darbe girişimi
Yemen'in stratejik adası Sokotra'yı Nisan 2018'de ele geçirme girişiminde bulunan BAE, Ağustos 2019'da ise geçici başkent Aden'de meşru hükümete yönelik darbe girişiminde rol oynadı. Bu girişimle BAE, desteklediği ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi'nin kentteki kontrolünü artırmasına neden oldu.
Başkent Sana'nın kontrolünü yeniden ele geçirmek için İran destekli Husilerle savaşan hükümet, kendisini Aden'de, "dost" olduğunu söyleyen ancak davranışları "düşmanlardan" çok farklı olmayan bir ülkenin düzenlediği bir darbenin önünde buldu.
Uzmanlar, Şubat 2020'de birliklerinin Yemen'den çekilmeyi tamamladığını açıklayan BAE'nin hala milisleri üzerinden ülkede geniş bir nüfuza sahip olduğunu ifade ediyor.
Yemen bugün karışık, çapraşık ve çok yönlü çatışmaların yer aldığı bir sahneye dönüşmüş durumda. Bu da ayrılıkçı Güney Geçiş Konseyi'nin 5 Kasım 2019'da Suudi Arabistan gözetiminde Yemen hükümetiyle imzaladığı Riyad Anlaşması'nı uygulamamasının arkasındaki neden olarak beliriyor.
Yemen'de Altıncı Yılına Giren Savaşta BAE'nin Girişimleri Koalisyona Güven Kaybettirdi
Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyon güçlerinin Yemen'de Husilere karşı başlattığı operasyonda beş yıl geride kalırken özellikle BAE'nin bazı girişimleri güven kaybına yol açtı Yemenliler nezdinde koalisyonun rolüne yönelik hoşnutsuzluk artarken Husiler farklı kentlerde saldırılarına devam ediyor.