Yeni Yargı Düzenlemesine Eleştiri
Zonguldak Barosu Başkanı Av. Kerem Ertem, yeni yargı düzenlemesini eleştirerek, baroların söz sahibi olmadığı adliye ve yargı işlerinde eksiklik olduğunu söyledi.
Zonguldak Baro Başkanı İ. Kerem Ertem, yeni yargı düzenlemesine ilişkin açıklamalarda ve eleştirilerde bulundu. Referandumla başlayan süreçte, kurumlarda üye ve yeni dairelerin kurulması sürecine girildiğini hatırlatan Ertem, şöyle konuştu: "Bilindiği üzere, referandumdan bu yana başta HSYK olmak üzere, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Sayıştay ve Danıştay kurumlarında üye sayılarının artırılması ve yeni dairelerin kurulması sürecine girilmiştir. Bu yapılanmada, siyasi iktidara yakın isimlerin atanacağıiddiası düşüncesi dahi yargıya güvenin sarsılmasına hatta yıkılmasına yol açacak ve yargının bağımsız ve tarafsız yapısına sekte vuracaktır." Referandumdan bu yana özellikle yargıda siyasi iktidara yakın isimlerin öncelikle değerlendirildiği kuşkusunun giderek yaygınlaştığını iddia eden Ertem, şunları söyledi: "Yargıda siyasi iktidara yakın isimlerin öncelikle değerlendirildiğine ilişkin kuşkunun giderek yaygınlaştığı da nazara alındığında, yargının kendi içinde yükselme, seçilme ve görevlendirilme esaslarının öncelikli değer olarak algılanması gerekir."Uluslararası Bangalor Yargı etiği ilkelerinden sapma olarak görülebilecek gelişmelerin karşısında olduklarını anlatan Ertem, sözlerine şöyle devam etti: "Siyasi iktidarların düşünce sisteminin yargı içinde temsilciliğinin yapılmasına yönelik hiçbir çabanın içine girilmemesi şarttır. Bu sebeple, yargının yapılanmasında takip edilecek usulün tarafsızlık ve liyakat esasları üzerinde yükselmesi gerekir. Yargının işi yargıya bırakılmalı, tarafsız ve adil işleyiş kalıcı bir sisteme dönüşmelidir." Yargıtay ve Danıştay’ın üye sayılarının artırılması, yeni dairelerinin kurulması, Yargıtay Başkanının da ifade ettiği üzere geçici bir çaba olduğunu anlatan Ertem, şöyle konuştu: "Özellikle, uyuşmazlık öncesi uzlaştırma sisteminin oluşumu denenmeden, yerel mahkemelerin teknik ve personel ihtiyaçları giderilmeden, adliyelerin, adli tıp birimlerinin kapasite ve işlevlikleri geliştirilmeden, istinaf mahkemeleri kurulmadan ve işletilmeden Yargıtay ve Danıştay’ın iş yükünün onların yargı içindeki konumlarınızayıflatıcı şekilde eleştirilmesi, bir siyasi aktörmüş gibi gösterilmesi girişimlerini kabul edilemez buluruz. Anayasa Mahkemesinin, temyiz mahkemesi niteliğine büründürülmesi girişimlerinin yerini, insan hakları ve özgürlükleri açısından inceleme yapması niteliğine ulaştırılması gerekir. Kaldı ki, referandum sonuçlarının kesinleştiği bu ortamda, olması gereken hukuktan söz ederken mevcut hukuki gerçekliklerin de tespit edilmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi, içtihat mahkemesi sıfatını, bireysel başvurulardageliştirmeli, bireysel başvurularda karar sürecini makul süre olarak belirlemelidir. Siyasi iktidarın, yürütme, yasama ve yargı erklerinde, örtülü Başkanlık Sistemi oluşturma girişimlerinin karşısında tarafsız, adil, bağımsız hukuk yapılanmalarının ve parlamenter rejimin desteklenmesi gerekmektedir. Yargının, yasama ve yürütmeden bağımsız yapısının kurulması ve devamı için, yargı içindeki atamalarda liyakat esasının esas alınması, yargı mensuplarının felsefi düşünce, siyasi eğilim gibi faktörleri göz önünealınmaksızın atanmalarının yapılması gerekir. Bilinmelidir ki, hukuku uygulayanlar, siyaseten değil hukuken gerekli işlemleri gerçekleştirmelidirler." Hukuki güvenliği olmayan bir sisteme demokrasi adını veremeyeceklerini anlatan Ertem, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bu sebeple, yargıda yapılacak değişikliklerin mutlaka mutabakatla gerçekleştirilmesi zorunludur. Mutabakatın olmadığı bir yargı reformu sağlam ayaklar üzerinde yükselmez. Halksız bir yargı, işlevsizdir. Halk, bireyler, örgütler, kurum ve kuruluşlarca yargı içinde yer alır. Bu yer alma, iddia, savunma, talep unsurlarıyla yargının harekete geçmesinde de etkendir. Bu sebeple, avukatların vebaroların mutlaka yargı erki içinde söz sahibi ve belirleyici etkenlerden biri olması gerekir. Bilinmelidir ki, yargı erki ve işleyişi içinde halkı, bireyleri ve kişiyi avukat temsil eder. Baroların, söz sahibi olmadığı adliye işlerinde ve yargı işleyişinde, bir eksiklik vardır. HSYK, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay’da oluşacak yapının, nokta isimlerden oluşması düşüncesinin kuşku ile karşılanmasının bütün sorumlular, siyasi iktidar ve ilgililerce dikkate alınması ve gereken hassasiyetin verilmesigerekir."Siyasi iktidarların paralelinde bir yapılanmanın kesinlikle ret edilmesi gerektiğini anlatan Ertem, "Böylesi bir ısrar, hukuki güvenlik ilkesinin ortadan kalkması sonucunu doğurur; bu durum, toplumun parçalanması ve açık kaos durumu yaratacaktır. O halde, yargı, kendi içindeki etik, hukuk, mevzuat ve adalet hakkaniyet ilkelerine göre şekillenmelidir" ifadelerini kullandı.



















