İki aşamalı üniversiteye giriş sınavlarının ilk aşaması olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) KKTC'nin başkenti Lefkoşa da dahil tüm il ve bazı ilçelerde yarın saat 10.00'da yapılacak. Ancak adayların sınava girecekleri binanın kapısında en geç 09.15'te bulunmaları gerekiyor. Sınava 1 milyon 587 bin 410 aday başvurdu. Bu sınavı geçmeyi başaranlar haziran sonunda yapılacak Lisans Yerleştirme Sınavları'na (LYS) girecekler.
160 DAKİKA SÜRECEK
160 dakika sürecek ve tek oturumda yapılacak YGS'de toplam dört testten 160 soru sorulacak. Sınavda başarılı olmak için 140 puan barajını aşmak gerekiyor. Bu barajı aşabilmek için de 160 sorudan 16 net yapmak gerekiyor. Sınav sonucunda YGS-1, YGS -2, YGS-3, YGS-4, YGS-5 ve YGS-6 olmak üzere 6 puan türü olacak. Her puan türündeki puanların en küçüğü 100, en büyüğü de 500 olarak hesaplanacak. Bu puan türlerinden en az birinden 140 ve üzeri puan alanlar sadece meslek yüksekokulu ön lisans programları ile açıköğretim programlarını tercih edebilecekler. LYS'lere giremeyecekler. Bu arada özel yetenek sınavıyla öğrenci alan yükseköğretim programlarına başvurabilmek için de YGS puanlarından en az birinin 140 ve üzeri olması gerekiyor.
(YGS 2010 soruları aktif )
YGS SINAV SORULARI ÇÖZÜMÜ - VİDEO İZLE
YGS PUAN HESAPLAMA EKRANI TIKLAYIN PUANINIZI ÖĞRENİN
2010
|
SINAV TARİHİ: 11.04.2010 |
Ön Kapak |
Genel Açıklama |
Türkçe Testi |
Sosyal Bilimler Testi |
Temel Matematik Testi |
Fen Bilimleri Testi |
Arka Kapak |
Cevap Anahtarı |
YÜZDE 40 ETKİLİ
YGS puanlarından en az birinden 180 ve daha fazla alanlar LYS'lere girecek. Sınavın LYS'ye yüzde 40 oranında etkisi olacak. 180 baraj puanını aşmak için adayların ortalama 32 net çıkarmaları gerekiyor.
BAŞARI İÇİN DİKKAT
Uzmanlar sınavda dikkat etmeniz gereken noktaları şöyle sıralıyor:
* Turlama tekniğini deneyin. Çözemediğiniz soruya testleri tamamladıktan sonra tekrar bakın.
* Sınavlarda soruların zorluk dereceleri birbirinden farklı ama tüm soruların puan değerleri aynıdır. O yüzden yapamadığınız soru üzerinde zaman kaybetmeyin.
* Yanınızda bir saat bulundurun ve bunu test süresine göre ayarlayın.
* Sorulara ön yargıyla yaklaşmayın. İçlerinde yapabilecekleriniz olduğunu unutmayın.
* Bölümler arasında kendinize dinlenme süresi verin.
* Seçeneklerden iki şık kaldıysa en yakını işaretleyin.
* Cevap kâğıdına şıkkınızı geçirirken kaydırma yapmayın.
* Cevabınızı değiştirdiğinizde önceki işaretinizi iyisilin. Optik okuyucu iyisilinmemiş cevabı da okuya bilir.
SAKIN UNUTMAYIN!
SINAV salonuna girerken, sizden istenecek belgeler:
*YGS Sınava Giriş ve Kimlik Belgesi
* Fotoğraflı ve onaylı özel kimlik belgesi: Kimliğinizi açıkça gösteren fotoğraflı ve onaylı özel bir kimlik belgesi daha gerekiyor. Bu nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, pasaport vb. özel kimlik belgesi olarak kabul edilecek belgelerdir.
* Bir fotoğraf: Her aday bu fotoğrafın arkasına T.C. Kimlik Numarası'nı, adını ve soyadını mutlaka yazmalı.
* Sınava girerken, yanınızda en az iki adet koyu siyah ve yumuşak uçlu kurşun kalem ( 2B, B veya HB), yumuşak, leke bırakmayan, kaliteli bir silgi ve bir kalemtıraş olmalı.
YGS SORULARI VE YANITLARI YARIN SAAT 15.00'TE YAYIMLANACAK
ÖSYM, yarın yapılacak Yükseköğretime Geçiş Sınavı'nın (YGS) soru ve cevaplarını sınav bittikten sonra saat 15.00'te yayımlayacak.
ÖSYM'den edinilen bilgiye göre, yarın yapılacak YGS'nin soru ve cevapları aynı gün saat 15.00'te https://ygs2010-sorular.osym.gov.tr internet adresinde açıklanacak.
Bu soru ve cevaplar, ulusal ve yerel televizyon kanallarında sadece sınavın yapıldığı 11 Nisan 2010 günü, internet sitesinde yayımlandıktan sonra ve 12 Nisan 2010 günü bir defaya mahsus olmak üzere kullanılabilecek ve yayımlanabilecek.
Sitede yayımlanacak 2010-YGS test soru ve cevaplarını, belirtilen kurallara aykırı biçimde kullananlar hakkında yasal takibat yapılacak.
UZMANLARDAN ÖNERİLER
İstanbul Kültür Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Psikoloji Bölümü Başkanı Prof. Dr. Tülay Bozkurt, Yüksek Öğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) girecek adayların ve ailelerinin sınavı gereğinden fazla önemsediğini belirterek, ''Adayın sınavda başarısız olması ya da olma ihtimali artık bir operasyonel sorun olmaktan çıkıyor, öğrencinin kişiliği ile ilgili bir problem haline geliyor'' dedi.
Sınavların, adayların bilgi ve becerilerini kullanarak başkalarından daha iyi durumda olduklarını ispatlamaya çalıştıkları bir rekabet ortamında gerçekleştiğini dile getiren Prof. Dr. Bozkurt, bu nedenle de sınav öncesi ve sınav sürecinde belirli ölçülerde heyecan, stres ve sıkıntı yaşamanın doğal olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Bozkurt, ancak adayın sınav öncesi ve sırasında aşırı heyecan ve sıkıntı duyması halinde, beynin, sınavı mücadele edilmesi gereken bir dış tehdit kaynağı olarak algıladığını ve buna bağlı olarak stres denilen bir seri fizyolojik ve psikolojik semptomlarla kendini gösteren iç direnç mekanizmalarını harekete geçirdiğini kaydetti.
Sınavın, bireyin gözündeki öneminin, ''Kazanamayacağım, ya da kazanmazsam mahvolurum'' gibi düşüncelerle arttıkça, vücudun bu aşırı ürküten duruma uyum sağlamak için gösterdiği içsel tepkilerin de yoğun olacağını söyleyen Prof. Dr. Bozkurt, bu durumun beyinde öğrenme ve etkili problem çözme için gerekli olan protein zincirlerinin oluşumunu engellediğini ve öğrencinin başarılı olma şansını düşürdüğünü belirtti.
Sınav abartılıyor
Prof. Dr. Bozkurt, adayın, sınavı, öz kaynaklarının ötesinde, çaba göstermesine neden olan olağanüstü bir durum olarak algılamasının, sınav sonrası psikolojik durumunu da etkileyebilecek ciddi bir sorun olduğunu dile getirerek, sınavı algılama biçimleri üzerinde çevrenin ve ailenin tutumlarının çok etkili olduğunu kaydetti.
Prof. Dr. Bozkurt, konuşmasında şunları söyledi:
''Adaylar ve aileleri, sınavı o kadar önemsiyor ki adayın sınavda başarısız olması artık bir operasyonel sorun olmaktan çıkıyor, kişilik sorunu haline geliyor. Sınavda başarılı olan aday, adeta kendisinin ve ailesinin gözünde, değerli, sevilmeyi ve önemsenmeyi hak eden biri haline geliyor.
Çocuğa öğrenimi sırasında, sık sık 'Sana çok güveniyoruz, başarılı olacaksın' demek, aslında dolaylı olarak başka bir mesajı da içinde taşıyor. 'Sana çok güveniyoruz, ama nasıl olsa başarısız da olmayacaksın' ya da 'Sen mutlaka yapmalısın' gibi... Çocuk da öz değerini, bu ve benzeri mesajlarla ilişkilendirilerek kendisi için koşullu bir değer algısı oluşturuyor. Bu durumda da sınav bir var olma sorunu haline gelebiliyor.''
Ailelerin, çocuklarını koşulsuz kabul ve sevgi ilişkisini, çok erken yaşlarda kurabilmesi gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Bozkurt, bunun, disiplinsizlik, kuralsızlık, şımartma gibi kavramlarla ilgili olmadığını ifade etti.
Prof. Dr. Bozkurt, koşulsuz sevgi ilişkisinde çocuğa başarısızlığın sonuçlarının sadece o durumla sınırlı olduğunu gösterebilmek gerektiğini, ailelere, çocuğunun sınav sonucu ne olursa olsun kendileri için değerli olduğunu hissettirmesi gerektiğini vurguladı.
Sınava bakış açısının değişmesi gerek
Prof. Dr. Bozkurt, stresten kaçmak için sorunsuz hayat aramanın mümkün ve gerçekçi olmadığını ifade ederek, ''Adaylar, sınavdaki olası başarısızlıkları kendi kişilikleriyle ilişkilendirmekten vazgeçmeli. İnsanda stres yaratan koşullar ve problemler değil, problemlere bakış açımız ve getirdiğimiz çözüm yollarıdır'' dedi.
Dünyanın pek çok ülkesinde olduğu gibi Türkiye'de de bir sınav gerçeği bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Bozkurt, sınav stresi ile sınavları ortadan kaldırarak değil, sınavlara bakış açılarının değiştirilerek baş edilebileceğini söyledi.
Adaylara sınavı, kişiliklerini kanıtlayacakları bir alan olarak görmemelerini söyleyen Prof. Dr. Bozkurt, '' Adaylar, 'elimden gelinin iyisin yapacağım, sınav her şey demek değil, hayatta başka alternatifler olabilir' tarzında iç diyalog geliştirebilirler. Aday, sınavın hayatın sonu olmadığına inanmalı'' şeklinde konuştu.
Sınav gününün adaylar tarafından da olağanüstü algılanmaması ve rutin işlerine devam etmeleri tavsiyesinde bulunan Prof. Dr. Bozkurt, son gün çalışılmaması, değişik faaliyetlerde bulunulmaması, beslenme ve uyku saatlerinin rutin zamanlardan farklı olmamasını tavsiye etti.