Yıldırım: Mumcu, Öcalan'ın derin devlet bağlantısını araştırdığı için öldürüldü (3)

Bir dönem terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın sağ kolu olarak bilinen Avukat Hüseyin Yıldırım, yıllarca süren suskunluğunu Cihan Haber Ajansı'na b

Bir dönem terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın sağ kolu olarak bilinen Avukat Hüseyin Yıldırım, yıllarca süren suskunluğunu Cihan Haber Ajansı'na bozdu. Öcalan'la ilgili büyük bir güvensizlik içerisinde olduğunu dile getiren Yıldırım, şunları aktardı: "Öcalan'ın derin devletle bağlantılarının olabileceğini düşünüyorum. Öcalan'ın tutuklanması, salıverilmesi var. Hatta bu konuda Uğur Mumcu buraya geldi, benimle görüşmek istedi rahmetli. Evet, o bu konuyu araştırıyordu. Bana göre de rahmetlinin öldürülmesinin nedeni budur. Bu bağlantı ortaya çıkmasın diye. Onun cinayeti, ne dindarlar, ne de İran olayıydı. Eşi Kesire, Apo'nun gizli ilişkilerini öğrendi. Derin devletle olan ilişkilerini. Ve kopuş buradan geldi. Öcalan'ın Kürt sorunuyla bir ilgisi, amacı, bir duygusu yok."

İsveç'te sığınmacı statüsünde yaşayan Yıldırım'ın açıklamaları şöyle:

-PKK'nın ve Öcalan'ın geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Apo, kendinden başka kimseye değer vermedi. Hep kendisini dayattı ve beyin olan takımları Çetin Güngör, Dilaver Yıldırım, Mahsun Korkmaz; bunları yok etti.

-Dağdaki PKK'lılara bir mesaj imkânınız olsaydı ne derdiniz?

Ben şu an o dağdakilerin bu durumdan kurtulmasını istiyorum; çünkü çoğunu tanıyorum ve çoğu halkın çocuklarıdır. Bazı haklı nedenleri vardı; ama politikasızlık onları bu noktaya getirdi ve Kandil'e hapsetti.

ERGENEKON İMRALI'YI YÖNETİYOR

- Ergenekon oluşumunun PKK'yla irtibatı hakkında gündeme gelen iddialar var.

Ergenekon'un etkisi İmralı ile sınırlıdır. İmralı yönetiyor, İmralı da diğerlerini etkiliyor, dolayısıyla Ergenekon'a bağlıyorum. Mesela tam açılım konuşulurken Tokat'taki eylem... Ne günahı vardı o askerlerin? Savaş alanı filan değil, köylü çocuklarıdır o askerler. Onları vurmakla ne kazanıyorsun? Bu, PKK'nın kararı mıdır, müşterek bir karar mıdır, bu konuda bir şey söyleyemem.

-Öcalan'ın sürekli gündeme gelen derin devlet bağlantısı konusunda ne biliyorsunuz?

Öcalan'ın Şam'daki ilişkileri. En yakın arkadaşları Atıf Hocalı, Doğu Perinçek; bunlar derin devletin adamları, bunlar da ortaya çıktı. Her gün daha yeni belgeler, bilgiler ortaya çıkacak.

- PKK'nın kurulmasında derin devletin ya da başka güçlerin rolü nasıl olmuştur sizce?

Öcalan'ın tutuklanması, salıverilmesi var. Hatta bu konuda Uğur Mumcu buraya geldi, benimle görüşmek istedi rahmetli. Ama ben görüşmek istemedim.

-İddialara göre Mumcu, ölümünden önce Öcalan ile derin devlet arasındaki bağlantıyı araştırıyordu.

Evet, o bu konuyu araştırıyordu. Bana göre de rahmetlinin öldürülmesinin nedeni budur. Bu bağlantı ortaya çıkmasın diye. Dikkat ederseniz, kompüterine filan, her şeyine el koydular. İçini boşalttıktan sonra Ali Sirmen'e teslim ettiler. Ali Sirmenler, "onun yazdıklarını kitaplaştırdık" dediler; ama Cumhuriyet'te yazdıklarından başka bir şey yok. Asıl yazdıkları yok, el konuldu, yok edildi. Onun cinayeti, ne dindarlar, ne de İran olayıydı. Öcalan ile ilgili ben büyük bir güvensizlik içerisindeyim. Öcalan'ın derin devletle bağlantılarının olabileceğini de düşünüyorum.

BİRAND RÖPORTAJINDA SÖYLEDİKLERİ, KIRILMA NOKTASI OLDU

-Sizin örgütten kopuşunuz nasıl oldu?

Ben örgüte girmedim. Diyarbakır'da yaşananları anlatırken ben PKK'nın içinde buldum kendimi. Çevremde hep PKK'lılar vardı. Kopuşum ise şöyle oldu. Ben 1988'de Şam'dayken Öcalan'ı bir ay tahlil ettim, Öcalan'ın Kürt sorunuyla bir ilgisi, amacı, bir duygusu yok. Sosyalizmle de hiçbir ilgisi yok.

-Peki, Öcalan'ın hedefi neydi o zaman?

O, güç sahibi olmak istiyordu. M. Ali Birand'a da ne diyordu, "Ben gidersem, devlet karşısında 40 tane PKK bulur." Ne demek bu? "Benimle anlaşın, ben PKK'yı bitireyim" demekti.

-O röportajın sizin için bir kırılma noktası olduğunu söylüyorsunuz?

Öcalan hazırlanmış, daha arabadan iner inmez Birand'a sarıldı, öptü. Söze başlarken Mehmet Ali Birand, "Ben ülkemi çok seviyorum, ülkemin bölünmesini istemiyorum. Sizin bazı söylemlerinize de katılmıyorum. Ama ben bir gazeteciyim, kanunların ve yerin elverdiği ölçüde söylediklerinize yer vereceğim" dedi. Öcalan o zaman: "Bizim ülkeyi bölmek istediğimizi kim söyledi? Bizim bağımsızlık istediğimiz yok." dedi. Bu benim için ilk vuruş oldu.

PERİNÇEK, "SENİN MESELENİ APO'YLA GÖRÜŞTÜM, KONUŞALIM" DEDİ

-Doğu Perinçek sizinle görüştü mü?

Belki benimle 40 defa görüşmek istedi, görüşmedim onunla.

-Neden görüşmediniz?

Güvenmiyorum ben o adama. Başta onların birbirine karşıymış gibi gözükmeleri bir oyundu. Telefonda bana, "Senin meseleni Apo'yla görüştüm ben. Konuşalım seninle" dedi. Ben de, "Seninle konuşacak bir şeyim yok" dedim. Perinçek, çok tehlikeli birisi. Nedir Perinçek'i 1972'den beri ayakta tutan?

-Şuan devam eden bir Ergenekon davası var. Dava ve örgütle ilintili o dönemden isimler biliyor musunuz?

Kimin ne olduğunu tam bilemem ama katiller vardı. Avrupa'da kimler var öyle, örgütten çıktıktan sonra hepsini öğrendim. Ama şunu biliyorum, ajan olarak örgütün içine girip, işini gördükten sonra elini kolunu sallayarak gidenler oldu, bunlara hiç dokunulmadı. Ajan diye öldürülenler ise gerçekten beyin takımlarıydı.

YUNANLAR, "ÖCALAN HEMEN GELSİN, YERİ HAZIR" DEDİLER

-Öcalan'ın Avrupa'ya gelmek için çalışmaları olmuş muydu?

Öcalan bir gün bana bir talimat gönderdi. Orada aynen şöyle diyordu: "Mücadele gelişti, Suriye artık yükümüzü kaldıramaz. Ben, karargâhımı ülkeye taşıyorum."

-Ülke dediği, Türkiye mi?

Ülke dediği, Türkiye'deki dağlara taşıyacak. Ve bu açıklamasından 2-3 ay sonra bana özel bir kurye gönderdi. Talimatta, "Avrupa'da hükümetler düzeyinde görüşmelerle bana yer hazırla." diyordu. Bu, benim çok tuhafıma gitti. Daha iki ay önce ülkeye taşınacağını söylüyordu, yapıya açık olarak. Bana ise gizli olarak böyle bir şey söylüyor.

-Peki ne oldu, girişimlere başladınız mı siz de?

Önce Yunanlılarla görüştüm, Paris'te bir toplantıda, "Hemen gelsin, yeri hazır!" dediler. Görüştüğüm, PASOK taraftarıydı. Telefon açtım ona (Öcalan'a): "Yunanistan oturuma sıcak bakıyor" dedim, o da: "Yunanistan zaten tamam. Sen, bir Avusturya'ya bak." dedi.

AVUSTURYA, DERİN İLİŞKİLER İÇİN UYGUN ADRESTİ

-Avusturya işi olmayınca neler oldu?

Avusturya girişimi için sonra Öcalan benim için diyor ki İmralı'dan: "Beni CIA ve MİT'in cirit attığı bir yere çekip tasfiye edecekti ve yerime oturacaktı." Şimdi düşünüyorum, gerçekten de Avusturya'da CIA ve MİT cirit atıyor. Bunu bana Avusturyalı dostlarım söyledi. Peki, kendisi neden o ortamı istedi? Bana göre olay şuydu: Yunanistan'da rahat hareket edemezdi (Öcalan), eğer çeşitli güçlerle Türkiye'de ilişkileri varsa, o ilişkilerini Yunanistan'da geliştiremezdi. Çünkü Yunanistan buna taraftar olmazdı. Ama Avusturya'da bu ilişkileri rahat geliştirebilirdi.

-Açıkçası, "güçlerle ilişkiler" derken, istihbarat örgütlerini mi kast ediyorsunuz?

Evet, tabii, o ilişkiler.

ÖCALAN KİMİN ADAMI?

-Ne oldu sonrasında?

Ben oradan ayrıldıktan sonra, Avusturya'ya geçme işi orada kalmıştı. Zaten ben Şam'dayken de Avrupa'ya geçme kararından vazgeçmişti. Onun gözü aslında Türkiye'deydi. Bir şey daha söyleyeyim, Öcalan yakalanıp Türkiye'ye getirildiğinde, idamı konuşulurken, o zamanki koalisyondaki Ecevit ve Bahçeli onun idamından yanaydı. Fakat dönemin MİT Müsteşarı Atasagun bir rapor getirdi ve Ecevit'e verdi. Oradaki bir sayfayı Ecevit, Bahçeli'ye gösterdi. Mesut Yılmaz da Bahçeli'yi ayrı bir odaya çağırdı. Tekrar toplantı masasına geldiklerinde Bahçeli idam düşüncesinden vazgeçmişti. Ne getirdi MİT? Ben iki ihtimal üzerinde duruyorum; ilki, biz bunu teslim alırken idam etmeyeceğimize dair Amerika'ya söz vermişiz. Ama bu Bahçeli'yi durduramazdı. İkinci ihtimal, eğer raporda "Bu bizim adamımız" diyorsa, o zaman Bahçeli durur... (BİTTİ)

HÜSEYİN YILDIRIM KİMDİR?

Bir dönem Öcalan için Avrupa'da lobi faaliyetleri yapan Hüseyin Yıldırım, bu sebeple örgütün Avrupa sorumlusu olarak tanındı. 1937'de Tunceli'de doğan Hüseyin Yıldırım 1969'da İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirerek serbest avukatlığa başladı. 12 Eylül'de 11 ay cezaevinde kaldı. 1988'de Bekaa Vadisi'ne giderek Abdullah Öcalan'ın yanında yer aldı. Bir süre sonra Öcalan'la fikir ayrılığına düşerek İsveç'e yerleşti. 1987'de Olof Palme Cinayeti'nin asli azmettiricisi olma iddiasıyla gözaltına alındı. 8 gün sonra serbest bırakıldı. Öcalan'ın kendisine en büyük rakip olarak gördüğü öne sürülen Hüseyin Yıldırım, Öcalan ile fikir ayrılığa düştükten sonra ayrı bir grup olarak hareket etti.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile