Tarsus’ta 11 Şubat 2105 akşamı İçel’deki evine dönmek için bindiği midibüsün sürücüsü Suphi Altındöken tarafından cinsel tacize uğrayan, daha sonra Suphi Altındöken’in babası Necmettin Altındöken ve arkadaşı Fatih Gökçe’nin de yardımıyla vahşice öldürülerek yakılan 20 yaşındaki Özgecan’ın katledilmesinin üzerinden iki yıl geçti. Aslan ailesinin kızları eve dönmeyince kayıp başvurusunda bulunduğu Özgecan’ın yanmış bedeni, 13 Şubat tarihinde Tarsus’un Çamalan mevkii Cin Deresi’nde bulunmuş, 14 Şubat tarihinde de toprağa verilmişti. Özgecan’ın katil zanlıları Suphi Altındöken, Necmettin Altındöken ve Fatih Gökçe ise ağırlaştırılmış müebbet hapis cezana çarptırılmış, Suphi Altındöken 12 Nisan 2016’da kaldığı Adana F Tipi Kapalı Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumunda aynı cezaevinde kalan Gültekin Alan tarafından silahla vurularak öldürülmüştü.
Tüm Türkiye’yi ayağa kaldıran bu vahşetle Özgecan, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinin sembol ismi oldu. Tepkiler çığı gibi büyürken, adına ülkenin dört bir yanında tesisler açılan, çok sayıda etkinlik düzenlenen ve halen kadın şiddetinde sembol isim olmaya devam eden Özgecan, Türkiye’deki herkesi derinden yaraladı ancak acısı en çok Aslan ailesini vurdu.
“İki yıl geçmiş olmasına rağmen Özgecan’ı hissetmediğim bir an bile yok”
Özgecan’ın babası Mehmet Aslan, kızlarının ölüm yıl dönümü öncesinde duygularını ve bu süreçte yaşadıklarını İHA’ya anlattı. Kadına yönelik şiddetin önüne geçebilmek amacıyla kurdukları Özgecanlar Derneğinde konuşan baba Aslan, “İki yıl geçmiş olmasına rağmen dün gibi hala varlığı taptaze. Onu hissetmediğim, düşünmediğim bir gün, bir saat, bir an bile yok. Şehrin her tarafında onunla karşılaştığımız, birlikte oturduğumuz, konuştuğumuz her yer anılarla dolu” dedi.
Geçen iki yıllık süreçte yaşadıkları acının ve ıstırabın vermiş olduğu duygularla bu yangınla başa çıkabilmek için bir misyon üstlenmesi gerektiğine inandığını dile getiren Aslan, televizyonlarda sürekli şehitler, çocuklar ve kadınlar için ‘Bizim başımıza geldi, başkalarının başına gelmesin’, ‘Bizim canımız yandı, başkalarının canı yanmasın’ sözlerini duyduklarını söyledi.
Türkiye’de herkesin artık mutlu olmak, sevgiyi iliklerine kadar hissetmek, yaşamak istediğini, acılar, ıstıraplar, yangınlar, savaşlar olmasın istediğini vurgulayan Aslan, “Maalesef bunları temin edebilecek, ortaya koyabilecek, savaşacak gücü olmayan insanlar fazla. Ben bunlara karanlık diyorum. Ya bu karanlıklar aydınlığı her geçen gün daha fazla kaplıyor ya da vakti gelmiş bir doğum var ki, onun için karanlığa ihtiyaç duyuyor. Dünyadaki barışı, güzelliği, mutluluğu şimdiye kadar temin etmiş olanlar sadece bir kişinin hayalinden, kalbinden, inancından çıkan bir kavram oluyor. Ben bunu yapmak istiyorum” diye konuştu.
Geçen süreçte bu misyonu yapabilmek, insanların istediği o güzelliği verebilmek adına Özgecanlar Derneğini faal hale getirmeye çalıştığını anlatan Aslan, “Bu hayali, insanların istediği beklediği barışı, sevgiyi, mutluluğu, o bilinç düzeyine toplumu getirmek adına çevremde güzel insanlar oldu. Bu insanlardan biri de Özgecanlar Derneğinin yönetim kurulunda olan Hediye Dalğıç, Kunter Kurt ve diğer yönetimdeki arkadaşlarla, katkılarla bu ışık çoğaldı ve çığ gibi de büyüyecek” ifadelerini kullandı.
“Ağırlaştırılmış bir yasa gelmesi gerekiyor”
Özgecan’dan sonra da kadına yönelik şiddetin durmamasını eğitimsizliğe bağlayan baba Aslan, o süreçte idamın gelmesiyle ilgili tartışmalar, ağırlaştırılmış yasalar, ’Özgecan yasası’nın gündeme geldiğini anımsattı. İnsanların düşünce ve inanç boyutunda gelecekte bir şeyleri elde etmek için bir araya gelmediklerinden yakınan Aslan, “Birlik ve beraberlik sıkıntısı var. En ağır yasanın gelmesi gerektiğine inanıyorum. Ağırlaştırılmış bir yasa gelmesi gerekiyor. Şiddetin bitmemesinin nedeni ise eğitim, iyilik yapmak, birbirini sevmek gibi kavramların ya içi boş ya da o kavramlarla muhatap olan kişinin kendisi boş. Kavramın, bu değerlerin kendisi, sevgi, barış, mutluluk, huzur, çalışmak, eğitim bunlar evrensel değerler olduğuna göre muhatap olanın kendisi boş. Eğitim diyorum, eğitim diyorum, eğitim diyorum. Hazreti Muhammet Efendimizin bir hadisi şerifi var; ‘Emanet ehil ellere verilmedikçe toplumsal kıyamete hazır olun’ diyor. Emanet sahipsiz. Emanet sahipsiz olduğu için kimse kendine bir pay çıkartmıyor. ‘Ben tek başıma dünyayı değiştirebilecek güçte değilim ki’ diyor. Ben dünyayı değiştirebilecek güçteyim, çünkü dünya benim. Kendimi değiştirebilirsem bu acıların, kötülüklerin, şiddetin hepsi bitecek. Buna inanıyorum. Bunun kaynağı da evrensel değerler, İslam kültürü, rehberimiz, liderimizdir. Ya o yolda yürüyen insanlar yollarını yitirmişler, onun için savaş, acılar, ıstıraplar, şiddet bitmiyor veyahut da bir yerde bir yanlışlık var, onu da memleketimizin çok güzide yöneticileri, devlet adamları, bilim adamları, filozoflarımız buluversin” şeklinde konuştu.
Yıllar Özgecan'ın Acısını Unutturmadı
İçel’in Tarsus ilçesinde 11 Şubat 2015 tarihinde bindiği bir midibüste vahşice katledilen üniversite öğrencisi Özgecan Aslan’ın ailesinin acısı, geçen 2 yıla rağmen dinmedi. Özgecan’ın babası Mehmet Aslan, “İki yıl geçmiş olmasına rağmen onu hissetmediğim, düşünmediğim bir an bile yok” diyerek yaşadığı acıyı dile getirdi.