Yılmaz Güney Sahnesi Ankaralılarla Buluştu

Yılmaz Güney Sahnesi Ankaralılarla Buluştu

Yılmaz Güney Sahnesi Ankaralılarla buluştu. Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen, "Yılmaz Güney sadece bu ülkenin değil, dünya sinemasının da büyük bir hazinesi. Yılmaz Güney filmografisine baktığımızda Anadolu’nun ezilen insanlarını görüyoruz, yoksulluğu görüyoruz, çaresizliği, ezilmeyi, gaddarlığı, zulümü, direnmeyi görüyoruz" dedi.

Zamanla eskiyen Yılmaz Güney Sahnesi, adına yakışır ve daha iyi hizmet verebilmek amacıyla Çankaya Belediyesi tarafından yeniden yapıldı. 300 seyirci kapasitesine çıkarılan sahne, yeni haliyle tiyatro, konser, film gösterimi, konferans, toplantı gibi çeşitli etkinliklere ev sahibi olacak.

Çankaya Belediyesi tarafından yeniden yapılan Yılmaz Güney Sahnesinin açılış töreninde ev sahibi Çankaya Belediye Başkanı Alper Taşdelen ve Yılmaz Güney’in eşi Fatoş Güney yer aldı.

Konuşmasına; ’Sevgili Yılmaz Güney dostları hoşgeldiniz’ diye başlayan Alper Taşdelen, "Yılmaz Güney, ‘Ben bir kavga adamıyım, sinemamda bir kavganın, halkımın kuruluş kavgasının sinemasıdır’ demişti. Biz de bu ülke için, bu halk için, cumhuriyetimiz için, demokrasimiz ve özgürlüğümüz için kavga edenleri, direnenleri ve hayatlarını ortaya koyanları unutmuyoruz unutturmuyoruz. Bu ülke için canını veren şehitlerimizi, askerimizi, polisimizi unutmuyoruz ve unutturmuyoruz. Halkı için canından olan Uğur Mumcuları, Bahriye Üçokları, Sivas şehitlerimizi, gezi direnişinde kaybettiğimiz kardeşlerimizi unutmuyoruz, unutturmuyoruz. Ve en başta da bugünümüzü, varlığımızı borçlu olduğumuz Mustafa Kemal Atatürk’ü unutmuyoruz, unutturmuyoruz. Çünkü biz değerlerimizi yaşatan acıyı da, sevgiyi de halkıyla paylaşan bir belediyeyiz. Ve acılarımız konusunda asla ayrımcılık yapmıyoruz. Çünkü biliyoruz ki gözyaşının ırkı, meshebi, inancı, siyasi görüşü olmaz. Çünkü biz insanımızı seviyoruz, çünkü biz bu ülkede barışın, kardeşliğin, eşitliğin ve özgürlüğün egemen olmasını istiyoruz tıpkı Yılmaz Güney gibi. Bugün aramızda Fatoş Güney de var, filmi izlerken duygulandı çünkü bir hayatı paylaşmak, bir mücadeleyi paylaşmak ve o mücadelenin, o hayatın, o sevginin anısını yaşatmak kolay değil" şeklinde konuştu.



"Yılmaz Güney bu halkın gönlünde taht kurmuş büyük bir devrimcidir"

Babasının 24 yıl önce yaptığı binayı yenilemenin mutluluğunu yaşadığını vurgulayan Taşdelen, "Yılmaz Güney sahnesi babam tarafından 1992 yılında yapılmıştı ve o zaman siyasi ortam, insan hakları mücadelesi bugünkü gibi alabildiğince yoğun bir dönemdi ve Yılmaz Güney ismi bu sahneye verildi.

Hem Ankara’ya kültürel anlamda çok güzel bir tesis kazandırılsın hem de hayatını ezilenlerin yanında geçirmiş olan, insanı insan olarak sevmiş olan özgürlük mücadelesi vermiş olan Yılmaz Güney’in adı yaşatılsın diye. Biz de aynı duyguları paylaşarak 20 yıldır hizmet eden ve eskiyen bu binayı hem güzel hizmet versin, hem de ismine layık olsun diye yeniden yaptık. Şuan bu eseri açmanın mutluluğunu yaşıyorum. Yılmaz Güney sadece bu ülkenin değil, dünya sinemasının da büyük bir hazinesi. Yılmaz Güney filmografisine baktığımızda anadolunun ezilen insanlarını görüyoruz, yoksulluğu görüyoruz, çaresizliği, ezilmeyi, gaddarlığı, zulmü, direnmeyi görüyoruz. Eğer görüp, bunların sinemasını yapmıyorsanız siz halka hizmet etmiyorsunuz demektir. Yılmaz Güney bunları sadece seyretmedi, sorguladı ve herkesin görmesini sağladı. Yılmaz Güney bu halkın gönlünde taht kurmuş büyük bir devrimcidir. Her zaman bu sıfatıyla yaşayacaktır, bu sıfatıyla yaşatacağız" ifadelerini kullandı.

"Yılmaz Güney’i dost da biliyor, düşman da"

Törende oldukça duygulanan ve konuşmakta zorluk çeken Fatoş Güney ise şunları söyledi:

"Aslında duygularını pek belli etmeyen biriyim ama gerçekten çok duygulandım. Sizler görmek, bu güzel eseri görmek gerçekten çok duygulandırdı. Öncelikle sevgili baba Doğan bey, sevgili Başkan Alper bey ve bu eserin ortaya çıkması için dayanışma gösteren, emek veren tüm dostlara teşekkürlerimi sunuyorum. Yılmaz Güney’in bir farkı var, düşüncelerinden ötürü yani bugün gündemde olan ve üzerinde kavga süren meselelerden ötürü fikirlerini söylediği için yüzyıl cezaya çarptırıldı ve sürgüne gitmek zorunda bırakıldı. O bir devrimciydi, bir düşünce adamıydı ve bir mücadele insanıydı. 12 Eylül cuntası döneminde tam 104 filmi yakılarak Türkiye sinema tarihinden silinmek istenen bir sinemacıydı. Yine 12 eylülde evlerinde kitapları bulunduğu için tutuklanan insanların yazarıydı. Bir romancı, hikayeci ve büyük bir senaristti. Onun filmleri ölümsüz, evrensel ve bugün bile günceldir. Eserlerine baktığınız zaman Türkiye’yi görürsünüz demokrasinin baş çelişkisi kürtleri, eşkıya olmak zorunda kalıp dağlara çıkan, toprak tarım işçilerini, hayvancılıkla uğraşanların başlarına gelenleri, yoksula adaletsizliği, zengine kayırmacılığı, din istismarını, umutlarının peşinde çaresizce define arayan insanları, hapishanelerin iç yüzünü, çocuk tacizcilerini ve zavallı acılı anaları görürsünüz. Yani bir Umut filmi, Sürü filmi, Düşman, Yol, Duvar ve diğerlerini belki gördünüz ama artık görebiliyor musunuz? Kanallarda veya sinemalarda seyredebiliyor musunuz? hayır. Göremezsiniz nedenlerini biliyorsunuz benim söylememe gerek yok ama mızrağı çuvala sokamazsınız. Yılmaz Güney’i dost da biliyor, düşman da, hem de ölümünün üzerinden 33 yıl geçmiş olsa bile."

Konuşmaların ardından kurdele kesilerek sahne gezildi. Yılmaz Güney filmleriyle ilgili bir gösterim yapılırken barışın simgesi beyaz güvercin uçuruldu.
Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile