Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, Nevşehir Üniversitesi (NEÜ) Rektörlük hizmet binası ile sosyal tesislerin temel atma töreni ve akademik yıl açılış programına katılmak üzere Nevşehir'e geldi.
Önce Nevşehir Üniversitesi Yerleşkesi'ne gelen Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu'yu burada Üniversite Rektörü Prof. Dr. Filiz Kılıç, Nevşehir Valisi Osman Aydın, AK Parti Nevşehir milletvekilleri Rıdvan Köybaşı, Ahmet Erdal Feralan, Mahmut Dede ve Nevşehir Belediye Başkanı Hasan Ünver karşıladı. Bakan Çubukçu üniversiteyi gezip Rektör Prof. Dr. Filiz Kılıç'tan bilgi aldıktan sonra butona basarak rektörlük binası ve sosyal tesislerin temelini attı.
Daha sonra Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan ile beraberindeki heyet, Nevşehir Üniversitesi akademik yıl açılış törenine katılmak üzere Kapadokya Kültür ve Sanat Merkezi'ne geçti. Burada NEÜ Öğretim Görevlisi Yrd. Doç. Dr Kubilay Kolukısa yönetiminde üniversite korosu tarafından verilen müzik dinletisini alkışlarla izleyen Bakan Çubukçu, Türkiye'de 2010 yılının Japon yılı olması dolayısıyla Taraka Tomiko tarafından yapılan yöresel Japon dans gösterisini ilgiyle takip etti.
Törende bir konuşma yapan YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversitelerin kendilerinin bulundukları bölgenin ve ülkenin sorunlarından somutlayamayacağını belirterek, üniversitelerin başarılarını değerlendirirken sadece fiziksel imkanları değil, bu kriteri de göz önüne alacaklarını söyledi.
Sadece fiziksel bir gelişmenin bir üniversitenin başarısını ölçmek için yeterli olmayacağını düşündüğünü ifade eden Özcan "Bu gerçekten doğru, fiziksel olanakları yaratmakta biraz daha olanaklarımız var, ama esas olan fiziksel olanaklar yaratıldıktan sonra beklediğimiz çok daha fazla yayın, çok daha fazla patent, yenilik ve çevre ile, bölge ile ve ülkenin ekonomik sorunları ile ilgili çözümler getirmeleri. Bir üniversiteyi içinde bulunduğu toplumun ihtiyaçlarından soyutlayamazsınız. Onun için bundan böyle biz YÖK'te üniversiteleri değerlendirirken bakacağımız şeylerden bir tanesi; etrafına ne kadar faydalı olduğudur. Zaman zaman ülkemiz çeşitli grip salgınlarına uğruyor ve her seferinde ülkemiz yurt dışına büyük paralar transfer ederek bu aşıları ithal ediyor. Son olayda da görüldü aşıların büyük kısmı kullanılmadı, geri gitti ama biz o büyük paraları transfer ettik. Bu arada hiçbir üniversiteden şöyle bir talep gelmedi; 'madem bu kadar acil bir sorun var, insanlarımız ölüyor. Acaba bu aşıları biz ülkemizde üretemez miyiz?' Mesela ben isterdim ki bir, iki üniversitemiz çıksın Başbakan'ımıza gitsin; 'Biz çalıştık, bu aşıları üretebiliriz. 25 milyon dolarlık bir yatırıma ihtiyacımız var.' desinler. Ben bunu isterdim, ama hiçbir üniversitemizden ses çıkmadı. Orda sesi çıkmıyor, yurt dışından büyük miktarda ilaç alıyoruz, orda da sesi çıkmıyor. Yurt dışından büyük miktarda serum alıyoruz, orda da sesi çıkmıyor. Tıbbi cihazların hemen hepsi dışardan alınıyor, 'Bunlar acaba burada üretilemez mi? Küçük de olsa bir tarafından başlasak' diyen bir üniversitemiz yok. Yani sağlık sektöründe çok büyük ilerlemeler oldu, hizmet her yere indi, ama o bağımlılıkta bir azalma yok. Sağlıkta ve diğer sektörde bağımlılığı azaltacak olan üniversitelerdir. Üniversitelerin bu ekonomiye, bu insanlara kesinlikle yardım etmesi lazım. Yaşam kalitesini artıracak olan üniversitelerdir." diye konuştu.
Türkiye olarak tüm domates ve buğday tohumlarını İsrail ve ABD'den aldıklarını belirten Prof. Dr. Özcan şöyle devam etti: "Ülkemizde yetiştirilen domates ve buğday tohumlarının büyük kısmı, elimizde yeterli yerli tohum olmadığı için yurt dışından geliyor. ABD ve İsrail'den geliyor. Bazen bir Türk aydını olarak bazen kendimi çok küçük hissediyorum. Yani biz ihtiyacımız olan domates tohumunu ülkemizde üretemez miyiz? Evvelden atalarımız kendi ihtiyacı olan domatesin tohumunu kendileri üretip yıllarca domates üretmişler. Acaba şimdi niye yapamıyoruz? Bir araştırma enstitümüz olsa, tohumculuk ile ilgili ve buna birkaç üniversitemiz öncülük etse fena mı olur? Sonunun ne olacağı belli de değil, bu domates tohumunu alıyorsunuz, genetik programlama denen bir şey var, içine genetik bir mekanizma yerleştirirler, hiç fark etmeyiz ve yeriz. Hiç bilmediğimiz hastalıklara da kapılabiliriz. Bir milleti de toptan yok edebilirsiz zaman içinde. Öyle şeyler yerleştirirler ki, o tohumdan yiyen insanlar zaman içinde ölür. Böyle şeyler de var, çok tehlikeli bir şey. O yüzden üniversitelerimizin bu tür konularda bize yardım etmesi gerek."
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu ise konuşmasında, yüksek öğrenime ve araştırma çalışmalarına çok büyük yatırımlar yaptıklarını ve YÖK bütçesinin genel bütçe içerisindeki payının devamlı olarak arttırıldığını belirtti.
Son 8 yılda YÖK bütçesindeki artışın 2002 yılına göre yüzde 275 oranında olduğunu belirten Bakan Çubukçu, "Üniversitelerde öğrenim gören gençlerimizin başta barınma ve burs ihtiyaçları olmak üzere geçmişe kıyasla sorunlarında çok büyük iyileşmeler sağlanmıştır. Eğitime özellikle yüksek öğretime yapılan yatırımların tek bir amacı var; o da yüksek öğretimde okullaşma oranını artırmak ve ülkemizin kalkınmasını ve gelişmesini sağlayacak olan bilgi toplumunu oluşturacak nitelikli gençleri kazanmak." dedi.
Bakan Çubukçu, aynı gün Merkez TOKİ Kız Teknik ve Meslek Lisesi ile merkeze bağlı Uçhisar beldesinde hayırsever işadamı Mustafa Çankaya tarafından babası adına yaptırılan Haydar Çankaya İlköğretim Okulu'nun açılışını gerçekleştirdikten sonra Nevşehir'den ayrıldı.