'zafer Üzerine Kurulmuş 'çözüm Süreci' Kaybedilmiş Demektir'

'zafer Üzerine Kurulmuş 'çözüm Süreci' Kaybedilmiş Demektir'

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyasi Tarih Anabilimdalı Başkanı Doç. Dr Mehmet Ö.

Alkan, çözüm sürecinin 'zafer' üzerine kurulmaması gerektiği uyarısında bulundu. Türkiye'deki asıl sorunun farklılıkların bir arada yaşaması olduğunu belirten Alkan, "Sorun farklılıklarla bir arada yaşam derdi. Bu çok basit bir dert. Bunu birlikte kurabileceğimize inanıyorum. Bu çözüm süreci ya da barış sürecinin zafer üzerine kurulmaması gerekiyor. Zafer üzerine kurulmuş müzakere süreci kaybedilmiştir." dedi.

Genç Siviller barış sürecinin parametrelerini, Kürtlerin beklentilerini, Türklerin hassasiyetlerini, Türk sorununu konuşmak üzere Diyarbakır Forumu'nu topladı. Diyarbakır Forumu Programı'na Genç Siviller Koordinatörü Fatih Demirci, Zaman Gazetesi yazarı Mümtazer Türköne, Araştırmacı Yazar Sevan Nişanyan, Taraf Gazetesi yazarı Yıldıray Oğur, Yenişehir Eski Belediye Başkanı Fırat Anlı gibi birçok ünlü isim katıldı.

Açılış konuşmasını yapan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Siyasi Tarih Anabilimdalı Başkanı Doç. Dr. Mehmet Ö. Alkan, 1963 yılında kurulan Anayasa Mahkemesi'nin teknik nedenler dışında iki nedenle parti kapattığını söyledi.

Bunlardan birinin dinin siyasete alet edilmesi, ikincisinin ise 1971’de kapatılan Türkiye İşçi Partisi'nin programında Türkler dışında Kürtlerin millet olarak tanınması olduğunu dile getiren Alkan, “1971’de kapatılan Türkiye İşçi Partisi programında Türklerden başka bir milletin olduğunu ifade etti.

O etnik grup Kürtlerdi. 1925’ten itibaren resmi ideolojinin iki kırmızı çizgisi de kendini Kürt meselesiyle ifade etmiş oldu.”dedi.

Kürtlerin ve Türklerin birbirine yabancı kaldığını belirten Alkan, İngilizce'yi öğrenmeye harcadığı emeğin onda birinin Kürtleri tanımak için sarf etmediğini söyledi.

‘İngilizce için harcadığım emeğin onda birini keşke Kürtçe bir şeyler öğrenmeye harcasaydım’ diyen Alkan, “Çok Kürt dostum oldu. Onlar Türkçe'yi öğrendiler ama bana Kürtçe'yi öğrenmek hiç doğal gelmedi. Keşke öğrenseydim. En azından bundan sonra bunları yapabiliriz, diye düşünüyorum. Onları normalleştirebiliriz. Doğallaştırabiliriz. Hayatın bir parçası olabilir.”şeklinde konuştu.

Türkiye’de kendini Türk olarak tanımlayan bir kesimin olduğunu dile getiren Alkan, onların hassasiyetlerini anlayabilecek en iyi grubun Kürtler olduğunu kaydetti.

Bundan dolayı çözüm sürecinde geleceğin düşünülerek hareket edilmesi gerektiğinin altını çizen Alkan, şöyle konuştu: “Dolayısıyla bu süreçte biraz daha hakikaten barış dilini geleceği düşünerek kullanmak gerekiyor. Daha önemli bir görevleri de var: etnik kimlik milliyetçiliği faşizme meyilli bir ideoloji. Kürt aydınlarının burada çok önemli bir rolü var. O milliyetçiliği; ırkçılığa, faşizme meyil halinin önünde demokrat bir kültür oluşturabilmek gerekiyor. Bunun üzerinde durmak lazım.”Sorunun farklılıklarla bir arada yaşam derdi olduğunu vurgulayan Alkan, “Çok basit bir dert. Bunu birlikte kurabileceğimize inanıyorum. Bu çözüm süreci barış sürecinin zafer üzerine kurulmaması gerekiyor. Zafer üzerine kurulmuş müzakere süreci kaybedilmiştir. Herkesin en az rahatsız olacağı bir alt sınır inşa etmek gerekiyor. O yüzden de iyi kötü herkesin az çok tatmin edilmesi gerekiyor. Tam tatmin edilmesini beklememiz ve zafer üzerine dilimizi, jargonumuzu kurmamamız gerekiyor.”ifadelerini kullandı. Türkiye’de milliyetçilik, din ve ahlak konularının çok hassa olduğunu ifade eden Alkan, “Bu üç hassas konunun içinden geçiyoruz şu anda.” dedi.

Araştırmacı Yazar Sevan Nişanyan, Türkiye’nin son yıllarda müthiş bir değişim geçirdiğini söyledi.

Nişanyan, Türkiye’nin geçirdiği değişimi şu sözlerle anlattı: “Bundan değil 10 sene, 5 sene, 2 sene önce ‘Diyarbakır’da Türk sorunu, Türklerin hassasiyetleri ve Türklerin ulusal kimliğine ilişkin bir toplantı yapılacak ve burada Türklerin hassasiyetlerini anlatma görevi Sevan Nişanyan’a verilecek’ denilseydi herhalde bu kişinin aklından zoru olduğu kanaatine varırdık. Çok acayip bir durumdayız. Sevan Nişanyan geliyor burada Kürtlere Türkleri anlatmak için. Yanında Türk milletçi hareketinin içinden gelmiş, bir bakıma hala kendini Türk milliyetçisi olarak tanımlayan Mümtazer Türköne bulunuyor. İkisi yan yana bulunuyor. Akşam beraber çay içiyorlar, makara yapıyorlar. Türklerin hassasiyetlerini anlatıyorlar Diyarbakır’daki bir toplantıda. Bunun tarihi bir olay olduğunu düşünüyorum. Böyle bir şeyin kabul edilebilir hale gelmesi, bu derece hassas, duygusal bir konuda Sevan Nişanyan’a söz verilmesi bana çok çarpıcı bir gelişme gibi geliyor.”Yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin son 10 yıl da bir yere geldiğinin göstergesi olduğunu kaydeden Nişanyan, “Bir şeylerin çok radikal bir şekilde değiştiğini bir takım kutsalların ciddi bir şekilde sorgulandığını ve bir takım yeni bir düşünce platformunun oluşma halinde olduğunu çok kuvvetli bir belirtisidir.” şeklinde konuştu.

Ulusal kimliğin son derece muğlak ve esnek bir kavram olduğunu dile getiren Nişanyan, ulusal kimliğin belirsizliklerle dolu bir kavram olduğunu belirterek, “Hiçbir ulus homojen değildir. Hiçbir ulus temiz bir şekilde tanımlanamaz. Her zaman bir ulusu tanımladığınız zaman bunun içine amalar, fakatlar, bir bakıma öyleler, bir bakıma böyleler girer. Her ulus bir takım şubelere ayrılır. Oğuzlar vardır Kıpçaklar vardı. Birbirlerini bazen severler bazen sevmezler.”şeklinde konuştu.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile