Zirve Yayınevi Davasında Asli Failler Emre Günaydın’ı Suçladı

Malatya’daki Zirve Yayınevi cinayetine ilişkin davada, olayın asli failleri arasında yer alan Cuma Özdemir, Salih Gürler ve Abuzer Yıldırım, eyleme Emre Günaydın’ın telkin ve tehditleriyle karıştıklarını savundu.

Zirve Yayınevi’nde 1’i Alman uyruklu 3 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın 43. duruşmasında, iddianamenin okunmasının ardından sanıkları ifadeleri alınarak çapraz sorgusu yapılmaya başlandı. Olayın asli faillerinden Cuma Özdemir, mahkemede yaptığı savunmada daha önce verdiği ifadeleri yinelediğini belirtti.

Ailesinin Darende ilçesinin Ayvalı beldesinde yaşadığını anlatan Cuma Özdemir, 2006 yılının eylül ayında üniversiteye hazırlanmak üzere Malatya'daki bir dershaneye kayıt yaptırdığını ve bir vakfa ait yurda yerleştiğini söyledi.

Özdemir, yurda yerleştikten kısa bir süre sonra Hamit Çeker'le sonra da sırasıyla Salih Gürler ve Emre Günaydın'la tanıştıklarını belirtti.

Misyonerlik konusunu olaydan önce bilmediğini anlatan Özdemir, hükümeti ortadan kaldırmaya yönelik teşebbüs iddiasını kabul etmediğini, Emre Günaydın’ın kendisini nüfuslu biri gibi tanıtması nedeniyle korkarak eyleme katıldığını savundu. 2007 yılı Şubat ayı 2. haftasında yurdun okuma salonunda Hamit Çeker'le ders çalışırken Salih Gürler'in Emre Günaydın'ın kendilerini yurdun sigara odasında beklediğini söylediğini belirten Özdemir, şöyle konuştu: "Emre Günaydın, bize, 'Malatya'da faaliyet gösteren misyonerler var, bunlar Müslümanlığı yok edecekler, PKK ile bağlantıları var’ ifadelerini kullandı. Bizi kendisiyle gelmemiz konusunda tehdit etti. Yoksa ‘ailelerimize de zarar verebileceğini’ söyledi.

Emre bize elinin çok büyük olduğunu göstermeye çalışıyordu. Adam yaralamadan arandığını söylüyor, emniyet karakoluna girip çıkarak dosyayı kapattırdığını söylüyordu. Ben şu an 25 yaşındayım, olay günü ise 20 yaşında bir gençtim. AKP’ye oy verdim. Hükümeti devirmek gibi bir amacım yok. Misyonerliği cezaevine girince öğrendim." dedi.

Olayın asli faillerinden Salih Gürler de mahkemedeki ifadesinde Emre Günaydın’ın tehditleri nedeniyle olaya katıldığını dile getirdi. Emre Günaydın’ın kendisini farklı bağlantıları olan kişi olarak tanıttığı için çekindiğine değinen Gürler, şöyle devam etti: "Malatya’da yurtta kalıyordum. Şehirde kimsem yoktu. Doğanşehir ilçesinden hemşerim olduğu için Emre Günaydın ile arkadaşlık ediyorduk. İlk dönemde çok samimi davranıyor, cebindeki parasını bizimle paylaşıyordu. Olay zamanı yaklaştığında asabi tavırlar sergilemeye başladı.

Çok güçlü olduğunu söylüyordu. Abisinin Sedat Peker’in yanında olduğunu söyleyerek bizi korkutuyordu. Olay günü Zirve Yayınevi’nden ‘bilgi alıp çıkacağız’ diyerek bizi oraya götürdü. Olay sonra bu şekle büründü." Zirve Yayınevi’nde 3 kişinin yaşamını yitirdiği olayın faillerinden Abuzer Yıldırım ise Emre Günaydın ile dershanede tanıştıklarını aktardı. Tanışıklıklarının ilk dönemlerinde Günaydın’ı samimi davranışları nedeniyle çok sevdiğini ifade eden Yıldırım, “Dolmuş paramız olmuyor, Emre cebindeki parasının yarısını bize veriyordu. O kadar iyiydi. O yüzden çok seviyordum. Ancak sonra huyu değişti. Kabadayı gibi bir havaya bürünmüştü. Bende ondan uzaklaştım. Hatta 1 yıl dershaneye gitmedim. İşte olmadığım halde Emre aradığında ‘İşteyim’ diyordum.” dedi.

"OLAY GÜNÜ ABLAMIN NİKAHI VARDI"Emre Günaydın’ın kendilerine misyonerleri terör örgütü gibi anlattığını aktaran Yıldırım, yayınevinden bilgi alıp Mehmet Gökçe’ye teslim edeceklerini söyleyerek yayınevine götürdüğünü anlattı. Olay günü ablasının nikah töreni olduğunu söyleyen Yıldırım, Emre’nin tehditleri nedeniyle çağrı üzerine yayınevine gittiğini, sonra da nikaha gitmeyi planladığını belirtti.

Günaydın’ın babasına ait spor salonunda buluştuklarında misyonerlerin üzerinde silah bulunduğuna dikkat çekerek ‘öldürülebilirsiniz’ ikazı yaptığını aktaran Yıldırım, "O psikolojiyle içeri girdik. Konuşurken ben bir ara arka odaya gitmiştim. Döndüğümde Necati Aydın’ı Emre öldürmüştü. Olayı görünce ben istiğfar ettim. Kafam yerinde değildi. Masadaki gereksiz CD’leri bile almışım." diye konuştu.

Müdahil avukatlarından Erdal Doğan’ın olaydan dolayı 5 yıl boyunca hiç pişman olup olmadıklarını sorusu üzerine Yıldırım, "Ben olayı işleyenlerden değilim. O yüzden pişman olmamı gerektirecek bir durum yok. Arkada 3 gözü yaşlı aile bıraktık. Bizim analarımız da ağlıyor." şeklinde konuştu.

Müdafi avukatları davanın tanık hem de sanığı olan İlker Çınar’ın mahkemede sorgulanmasından sonra savunma yapma taleplerine Mahkeme Başkanı Hayrettin Kısa tepki gösterdi. Çınar’ın zaten sanık ve tanık olarak ifadesinin alınacağını söyleyen Kısa, mahkemeyle pazarlık yapılamayacağını kaydetti.

Yıldırım’ın çapraz sorgusunun ardından duruşmaya ara verildi.

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile