Erdoğan, Rekabet Kurumu'nun 15. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla düzenlenen programda yaptığı konuşmada, İstanbul'da bir inşaatta çalışan 11 işçinin gece kaldıkları çadırlarda çıkan yangında hayatlarını kaybettiklerini hatırlattı.
''Milyarlarca liralık yatırım yapan, milyarlarca liralık karlar elde edenlerin, insan hayatını bu kadar ucuz görmeleri, insanlıkla, vicdanla bağdaşmaz'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu: ''Elbette hadisenin çok boyutu var; ama bugün bu yıl dönümü vesilesiyle bu acı hadisenin bir haksız rekabet boyutunun da olduğunu hatırlatmak zorundayım. Düşünün... Bir firma, yatırım yaparken, her türlü masrafı yapıyor ve iş güvenliğini en ideal düzeyde sağlıyor. Bir başka firma da güvenlik tedbirlerinden kısıyor, işçinin sigortasını esirgiyor, çocuk çalıştırıyor, sigortasız, kaçak işçi çalıştırıyor. Burada, aleni bir hırsızlık olduğunu görmek için, sadece yasalara, mevzuata ihtiyacımız yok. Tedbir almayan, kaçak işçi çalıştıran firma, haksız rekabete yol açmış, güvenlik tedbirlerini alan, sigortalı çalıştıran firmadan hırsızlık yapmıştır. Ortada sadece cinayet değil, ortada bir de hırsızlık vardır, hile vardır, dolandırıcılık vardır. Haksız rekabet, yasaların, mevzuatın çiğnenmesinden önce ahlakın, insani değerlerin, bizi biz yapan değerlerin çiğnenmesidir ki buna göz yummak mümkün değildir. Ahlakın, adaletin, insani değerlerin merkeze alınmadığı bir kalkınma, kalkınma değildir. Temelinde acı olan, temelinde kan, göz yaşı olan her yapı, er ya da geç, büyük bir enkaz haline gelmiştir, gelmeye de mahkumdur. Hülasa, rekabeti, kendi tarihimizin, kendi değerlerimizin üzerinde inşa etmek durumundayız.'' -''9 yılda çok önemli reformlar gerçekleştirdik''- Başbakan Erdoğan, özgürlük, adalet, fırsat eşitliği, hak, hukuk gibi kavramların modern, batılı kavramlar olmadığını vurgulayarak, ''Bize ait olan, bizim yücelttiğimiz kavramlardır ve bunlara en güçlü şekilde sahip çıkmak zorundayız. Güçsüzü ezmeden, yoksulu çiğnemeden, birilerinin omuzuna basmadan, gerçeklere gözümüzü kapatmadan ilerlemek, büyümek, yükselmek durumundayız'' diye konuştu.
Türkiye'de yatırım ortamını iyileştirmek için son 9 yılda çok önemli reformlar gerçekleştirdiklerini, bir yandan ekonomiyi büyütürken bir yandan da Türkiye'nin rekabet gücünü büyütmek için çok yoğun mücadele yürüttüklerini anlatan Erdoğan, ileri demokratik standartlara ulaşmak için verdikleri mücadelenin, ekonominin büyümesinde en önemli unsurlardan olduğunu söyledi. ''Devlete, güce, çetelere sırtını dayamış bir sermaye dağılımından, üretime, yatırıma, istihdama, hür teşebbüse, ihracata dayalı bir ekonomik yapı tesis ettik'' diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: ''Özgürlüklerin daha da genişletilmesi, hukukun daha üst standartlara ulaşması, yatırım imkanlarının, yatırım fırsatlarının daha da artırılması için reformlarımızı kesintisiz sürdürüyoruz ve sürdüreceğiz. Bu süreçte, rekabetin de kurallar dahilinde ilerlemesi, birbirini ezmeden, birbirinden çalmadan ilerlemesi için her tedbiri almaya devam edeceğiz. Bizim, Hükümet olarak ekonomideki sorumluluğumuz bellidir. Biz, yatırım ortamını iyileştiriyoruz. Biz, demokrasiyle, hukukla, aktif dış politikayla, sanayinin, ticaretin önünü açıyoruz. Piyasada sadece düzenleyici, denetleyici olarak varlığımızı hissettiriyor, rekabeti zedeleyecek her girişimden büyük bir hassasiyetle çekiniyoruz. Türkiye'nin 2002-2010 arasında ortalama yıllık yüzde 5 büyümesi; 2010 yılında ve 2011'in ilk üç çeyreğinde, küresel krize rağmen dünya rekorlarını elde etmesi, bizim bu hassasiyetimizin, bu reformlarımızın bir sonucudur. İhracatımızın 36 milyar dolardan 135 milyar dolara yükselmesi, demokratikleşmenin, aktif dış politikanın bir neticesidir. Enflasyonda, faizlerde kaydettiğimiz düşüş, ülke içinde sağladığımız istikrarın, güven ortamının bir neticesidir. Bu süreci kararlı şekilde sürdüreceğiz, ülke içinde rekabet ortamını hassas şekilde dengeleyerek, Türkiye'nin uluslararası rekabet gücünü artırarak, Türkiye'yi, Türkiye ekonomisini büyütmeye devam edeceğiz.''
-''İthal enerji nedeniyle artan cari açık uluslararası rekabet gücümüzü doğrudan etkiliyor''-
Başbakan Erdoğan, ithal edilen enerji nedeniyle artan cari açığın Türkiye'nin uluslararası rekabet gücünü doğrudan etkilediğine işaret ederek, Türkiye'nin enerji kaynakları, yeraltı zenginlikleri noktasında zengin ve uluslararası rekabette bu zenginlikle öne çıkabilecek bir ülke olmadığını dile getirdi. Türkiye'nin uluslararası rekabet gücünü çok ciddi oranda etkileyen başka bir kaynağa, genç, dinamik bir nüfusa sahip olduğunu belirten Erdoğan, dünya nüfusu hızla yaşlanırken, gelişmiş ekonomiler genç nüfus sıkıntısı çekerken, Türkiye'nin genç ve dinamik nüfusuyla çok önemli bir potansiyeli elinde tuttuğuna dikkati çekti. Genç nüfusun ''ne iş olsa yaparım'' diyen bir kitle olması halinde hiçbir anlam ifade etmeyeceğini belirten Erdoğan, ''Biz, eğitimli, birikimli, donanımlı, çağı yakından takip eden, çağın ihtiyaçlarına cevap veren bir nesli yetiştirmek zorundayız. Eğitimli bir genç nüfus, bizi her alanda zirveye taşıyacaktır ve taşıyor. Bunu gördüğümüz için, Türkiye'nin rekabet gücünü eğitimin yükselteceğine inandığımız için, eğitimi biz 9 yıldır en önemli alan olarak görüyor ve en büyük yatırımları da bu alanda gerçekleştiriyoruz'' dedi.
-''Putin de 3 çocuk meselesi üzerinde durdu''-
Erdoğan, gittiği yerlerde, toplantılarda her zaman 3 çocuk istediğini anımsatarak, ''Bunu şu andaki ekonomik tablomuza göre söylüyorum, bunu inanarak söylüyorum. Eğer biz bunu yakalayamazsak 2037-2038 de yaşlı bir nüfusa sahip olacağız ki bu ekonomik alanda bizi tehdit eden önemli bir unsurdur ve bugün konuştuklarımızı o gün konuşamayacağız'' diye konuştu. G-20 toplantısında dönemin Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev'e, 3 çocuk konusunu anlattığını ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Dönüşünde baktım bir teşvik çalışması yapmışlar ve orada da en az 3 çocuk kampanyasını başlattılar. İlginçtir seçim kampanyasında Sayın Putin de bunu kullandı. O da 3 çocuk meselesi üzerinde durdu. Çünkü ciddi manada Rusya'da nüfus yaşlanmaya başladı'' ifadelerini kullandı.
-''Kesintisiz eğitim Türkiye'nin rekabet gücüne de ağır darbe vurmuştu''-
Başbakan Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun önceki gün kesintisiz eğitimin Türkiye'ye hiçbir zararı olmadığını söylediğini anımsatarak, ''Hazreti Mevlana'nın, böyle durumlar için söylediği çok güzel ifadeleri var. Diyor ki Mevlana: Gözlerini parmaklarınla kapat, dünyadan hiçbir şey göremezsin. Sen görmüyorsun diye, bu alem yok değildir... Biliyorsunuz, deve kuşunun da sorunu budur. Başını kuma gömer, o kimseyi göremediği için, onu da kimsenin görmediğini zanneder'' diye konuştu. Erdoğan, 1996-1997 eğitim öğretim yılında, kesintisiz eğitim uygulamasının hemen öncesinde, Türkiye'de meslek lisesi öğrencilerinin toplam öğrenciler içindeki oranının yüzde 46 olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti: ''Eğitim diyorlar ama aslında bu eğitim değil, öğretim. Biz bu ülkede eğitimi yapamadık, hep öğretimde kaldık. Şimdi bunu eğitime çevirmenin mücadelesini devletçe, hükümetçe vermemiz lazım. 1997-98'de bu oran önce yüzde 45'e düşüyor. Her yıl kademe kademe düşüş yaşanıyor. 2002'de biz görevi devraldığımızda, bu oran yüzde 32,6. Bakın, yüzde 46'dan, yüzde 32,6'ya düşüyor. 1996'da 962 bin öğrenci meslek liselerinde okurken, 6 yıl sonra, artan nüfusa rağmen öğrenci sayısı 906 bine düşmüş. Bizim iktidar dönemimizde, meslek liseleriyle ilgili yoğun çabalarımız neticesinde bu oranı, yüzde 32,6'yı, şu an yüzde 48'e çıkarmış durumdayız. Elbette ekonomideki büyüme, sivil toplum ve sanayinin katkıları da bu oranı yükseltmeye destek verdi. 1'den 100'e kadar saymayı bilen herkes, kesintisiz eğitimin, onunla birlikte katsayı uygulamasının meslek liselerini adeta katlettiğini görür. 20 yıldır Milli Eğitim Şuralarında oranın, yüzde 65 meslek lisesi, yüzde 35 genel lise olması gerektiği savunulur, hep konuşulur; yapılan bir şey yoktur. Ancak, kesintisiz eğitim ve katsayı uygulamasıyla bu oranın yakalanmasının mümkün olmadığını da yaşadık ve gördük. Kesintisiz eğitim, Türkiye ekonomisine olduğu kadar, Türkiye'nin rekabet gücüne de ağır darbe vurmuştur.''
-''Türkiye'nin hiçbir meselesine ideoloji gözlüğüyle bakmadık''-
Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin hiçbir meselesine ideoloji gözlüğüyle bakmadıklarını, milletin ihtiyaçlarına, ülkenin ihtiyaçlarına baktıklarını ve adımlarını ona göre attıklarını belirterek, ''Bugün eğitim sisteminde yaptığımız reform, tekrar ediyorum, ideolojik değil, pedagojik bir reformdur. Yaptığımız düzenleme, Türkiye'nin ihtiyaçlarını, eğitimin ve ekonominin ihtiyaçlarını gözeten, modern, büyüyen Türkiye'ye denk düşen bir düzenlemedir'' diye konuştu. Kesintisiz eğitimi getirenlerin, kesintisiz eğitime destek verenlerin Türkiye'ye nasıl yazık ettilerse, bugün kademeli eğitime karşı çıkanların da aynı mantıkla hareket ettiklerini ifade eden Erdoğan, ''Zorbalıkla gelen bir düzenlemeyi, biz demokrasiyle ortadan kaldırıyoruz. Olay budur. Topla, tankla gelen, Sincan'da yürüyen tanklarla gelen bir uygulamayı, biz millet iradesiyle, Meclisle düzeltiyoruz. Tüm zorbaca tavırlara, uygulanan şiddete, işgale rağmen, biz millet iradesini en üstte tutacak, milletin talep ve arzularını yerine getirmeye devam edeceğiz'' dedi.
Hükümet olarak sorumluluklarının bilincinde, farkında olduklarını vurgulayan Erdoğan, piyasaya müdahale etmeden, rekabeti bozmadan, rekabetin bozulmasına müsaade etmeden, üzerlerine düşeni yerine getirmeye devam edeceklerini, yolları açacaklarını, yolların güvenliğini sağlayacaklarını, üretim, yatırım, istihdam, ihracat için sağlam zemin, güvenli zemin inşa edeceklerini söyledi. Özel sektörün de o zeminde ilerleyeceğini, özel sektörün 2023 hedeflerine dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına ulaştıracağını belirten Erdoğan, ''Biz, bugün küresel krizi doğuran vahşi ve acımasız bir anlayışla değil, ahlakla tarihimizden, medeniyetimizden miras aldığımız kendi öz değerlerimizle büyüyecek, bugün olduğu gibi ilerde de tüm dünya için model teşkil edeceğiz. Büyük balık küçük balığı yutmayacak değerli dostlarım. Büyük balık, küçük balığa kol kanat gerecek, paylaşacak, bölüşecek, küçük balığın elinden tutarak onu da büyütecek'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''Ben, Rekabet Kurumu'na, böyle bir anlayış çerçevesinde, taklitçi değil, yenilikçi, küresel olduğu kadar yerli bir anlayışla daha nice başarılı yıllar diliyorum'' diye konuştu.
'Zorbalıkla gelen bir düzenlemeyi, biz demokrasiyle ortadan kaldırıyoruz.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, eğitim sisteminde yaptıkları reformun ideolojik değil, pedagojik bir reform olduğunu, Türkiye'nin ihtiyaçlarını, eğitimin ve ekonominin ihtiyaçlarını gözeten, modern, büyüyen Türkiye'ye denk düşen bir düzenleme olduğunu belirterek, ''Zorbalıkla gelen bir düzenlemeyi, biz demokrasiyle ortadan kaldırıyoruzTopla, tankla gelen, Sincan'da yürüyen tanklarla gelen bir uygulamayı, biz millet iradesiyle, Meclis'le düzeltiyoruz'' dedi.