Partisinin grup toplantısında gündeme dair açıklamalarda bulunan Kemal Kılıçdaroğlu, Gezi Parkı eylemlerine değindi. Kılıçdaroğlu "Gençler, polisin baskısından, biber gazından sonra ellerinde çöp torbalarıyla meydanı temizlediler. Onları gözlerinden öpüyorum" dedi.
Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın Başdanışmanı Yalçın Akdoğan'ın "Birileri istedi diye Başbakanımızı yedirmeyiz" sözlerine ise tepki gösterdi. Kılıçdaroğlu "Çubuk kraker mi ki yedirmiyorsun" dedi.
Kılıçdaroğlu'nun yaptığı açıklamalar şöyle:
Tüm yurttaşlarımızın huzur ve barış içinde yaşama gibi bir hedefi var. Önce bu hedefi alkışlayalım. Hepimizin sorumlulukları var, sokakta yürüyen sade yurttaşın da sorumlulukları var ülkeyi yönetenlerin de sorumlulukları var. Bazen hiç bilmediğimiz, duymadığımız alanda oluşan dramlara karşı da duyunca üzülürüz. O üzülme de vicdanımızın etkisidir. Çevreye ve doğaya karşı da sorumluluklarımız var. Çevremizi ve doğamızı çocuklarımıza bırakacağız. Nasıl bir Türkiye bırakacağız onlara? Baskıcı bir Türkiye mi? Özgürlüğün olduğu bir Türkiye mi? İstanbul'da Gezi Parkı diye bir olay. Taksim'in göbeğinde bir avuç içi kadar kalmış yeşil bir alan. Buraya yapı yapacağız diyorlar. Adı ne olursa olsun önemli değil. Doğaya karşı sorumluluğumuz varsa bunun gereğini yerine getirmeliyiz. İstanbullu buradaki ağaçlara sahip çıkmak istiyorum diyor. Emin olun 76 yaşında bir kadın, gelmiş eylemcilere destek veriyor.
BU TOPLUM AĞACA SAHİP ÇIKMAK İSTİYOR
Sadece burada oturacağım yer, bu ağaçların altı. Burası da giderse ben nerede oturacağım diyor. İşte bizim yurttaşın sorumluluk bilinci böyle gelişmiş. Siz ne yapıyorsunuz? O gençler oradalar, ellerinde kitap var, şarkı söylüyorlar, çadır kurmuşlar yatıyorlar. İş makineleriyle kazı başlayınca engelliyorlar. Sonra sabahın 05:00'inde operasyon düzenleniyor. Sadece burada oturacağım yer, bu ağaçların altı. Burası da giderse ben nerede oturacağım diyor. İşte bizim yurttaşın sorumluluk bilinci böyle gelişmiş. Siz ne yapıyorsunuz? O gençler oradalar, ellerinde kitap var, şarkı söylüyorlar, çadır kurmuşlar yatıyorlar. İş makineleriyle kazı başlayınca engelliyorlar. Sonra sabahın 05:00'inde operasyon düzenleniyor. En haklı eylemlerini yapıyorlar. Araç geçmiyor, trafiğe kapatmamışlar orayı. Ne için yapıyorlar, doğayı korumak için. Siz sabah yüzlerce polisle baskın düzenliyorsunuz. Sonra çadırları yakıyorsunuz. Ertesi gün aynı eylem tekrar oluyor ve toplum Taksim'e akıyor. Bu toplumun bir vicdanı var. Bu toplum bir tek ağaç bile olsa o ağaca sahip çıkmak istiyor.
SİZE TAKSİM'İ ANLATAYIM
Ağır müdahale olmamalı. Orantısız güç kullanılmıştır. O çocuklar için yapılan doğru bir şey değil. Bir çocuk elinde kitapla polisle konuşuyor. Ne olacak bu çocukların eyleminde. Demokrasiyle yürütülen bir ülkede hükümetlere tepki göstermek doğaldır. Olağanüstü bir durum yok ortada. Dalga dalga tüm Türkiye'ye yayıldı eylem. Taksim'e gittim. Önce size Taksim'i anlatayım. Hayatımda hiç bir zaman bu kadar genci bir arada görmemiştim. Yüzlerce miting yaptık ama bu kadar genci hiç bir zaman görmedim. Gençlerin tamamı özgürlük ve demokrasi istiyor. Her partiden her inançtan her kimlikten insanlar vardı orada. Bu tabloyu siyasetçilerin çok iyi okuması lazım.
O GENÇLERİN TAMAMININ GÖZLERİNDEN ÖPÜYORUM
Biz de CHP olarak ders çıkarmak durumundayız. Onların tepkilerine dikkat etmek durumundayız. Onlar yeni bir kuşak. Bizim kuşağımız değil. Bizim anlamak zorunda olduğumuz çocuklarımız. Evlerinde belki özgürlüğü yeterince yakalayamadılar ama meydanlarda özgürce konuştular. Onların ayrı bir beklentileri var. O beklentileri gerçekleştirecek siyaseti oluşturmamız lazım. Eğer biz siyaseti sağlıklı okursak, gençleri dinlersek Türkiye'nin geleceğine parlak bir ayna tutmuş oluruz. Dolayısıyla Taksim meydanında CHP'liler toplandı. Hayır... O ancak dar kafalı insanların düşündükleri bir olay. Olayları sağlıklı yorumlamayanların söylenenler sözler. O gençlerin tamamını gözlerinden öpüyorum.
Polisin baskısından sonra, o kadar biber gazından sonra. Ertesi gün ellerinden çöp torbaları meydanı temizliyorlar. Bu çocukların alnından öpmez misiniz? Yeni bir süreçte hepimizin uyması gereken kurallar var. Birinci koşul şudur; Bir ülkenin Başbakan'ı demokrasi nedir çok iyi bilecek. Eğer siz demokrasiyi baskı unsuru olarak görüyorsanız eylemleri sonlandıramazsınız. Yeni bir gençlik vardır Türkiye'nin önünde, bu gençlik demokrasi ve özgürlük talep ediyor. Demokrasiyi içselleştirmeleri gerekiyor Başbakanların. Ve muhalefeti dinlemesi gerekiyor.
BİZİ DÜNYAYA REZİL ETTİ
Bir ülkenin Başbakan'ı duygularıyla ülkeyi yönetemez. Akılla ve mantıkla ülkeyi yönetir. İnsanız hepimizin duyguları var ama ülkenin yönetimine talipseniz ülkeyi akılla ve mantıkla yöneteceksiniz. Öfkenizi ve duygunuzu önce çıkarırsanız toplumda kutuplaşmalara yol açarsınız. Başbakan da sorumluluğunun bilincinde olmalı. Onun yasalarla belirlenmiş görevleri var. Temel görev toplumun huzurunu sağlamaktır. Dayatmayla ülke yönetilmez, inatla da ülke yönetilmez. Aklı ve mantığı öne almış olsaydınız önce dinliyorsunuz ve danışıyorsunuz sonrasında karar alıyorsunuz demektir. Başbakanların bir diğer görevi daha var. Demokrasiyi ve özgürlüğü savunma görevleri vardır. Başbakanlar özgürlük alanları yaratmak zorundadır. Bana karşı düşünce oluşur kaygısına girmeden herkesin düşüncesine dile getirdiği özgür bir Türkiye yaratmalıdır. Son olaylar bizi dünyaya rezil etti.
Gençler demokrasi ve özgürlük istiyor. Vereceksiniz efendim! Özgürlüğün ana omurgası vardır. O omurganın adı medyadır. Medyanın özgürlüğü yoksa toplumun özgürlüğünü elinden almış olursunuz. Son olaylarda medya sınıfta kaldı. Olayları TC yurttaşları bir iki televizyon kanalından öğrendi. Neden? Bir ülkenin Başbakan'ı özgürlük alanlarını genişletmek zorundadır. Onun yolu medyadan geçer. Medyayı kısıtlayıp sopa göstermişseniz toplum başka yerlerden bilgi alır. Kendi medyasını yaratır. Onun adı da sosyal medya... Medyayı eleştirmek ayrı, medya çalışanlarını eleştirmek ayır. Medya çalışanlarının tamamına saygı duyacağız. Bir medya çalışanın hangi koşullarda görev yaptığını sizler de biliyorsunuz ben de biliyorum. Onların yazı yok, kışı yok, gecesi yok, gündüzü yok. O nedenle habercilerin tümüne hepimizin saygı göstermesi lazım.
TV EKRANLARI 3 MAYMUNU OYNADI
Televizyon ekranları üç maymunları oynadılar. Halkın tepkisini aldılar. Herkesin aklını başına alması lazım. Bir ülkenin Başbakan'ı çıkıp şöyle bir cümle kullanamaz; "Twitter diye bir bela var"... Demokrasi mücadelesi verdiğini söyleyen birisi böyle bir cümleyi kullanamaz. Hakkı da yoktur, yetkisi de yoktur. Kısıtlama getiriyorsunuz, olmaz! Baskı kurarsanız enerjiyi biriktirirsiniz. Özgürlük alanı genişledikçe toplum rahatlar. Taksim meydanında herkes birbirine saygılıydı. İşte yeni Türkiye bu. Türkiye'nin istediği bu. Bir sağ duyulu ses daha var. Sayın Cumhurbaşkanı; "İletişim teknolojilerinin elştiği güç karşısında hiç bir kapalı rejimin uzun vadede ayakta kalması mümkün değildir"... Doğru söylüyor. Eğer kapalı bir rejim oluşturursa bugünkü teknolojik ortamda hiç bir kapalı rejim ayakta kalamaz.
Başbakanların ayrıştırıcı bir dil kullanmaması lazım. Ayrıştırıcı bir dil toplumu böler. Yeni fay hatlarının oluşmasına yol açar. Şunu söylüyor; "Yüzde 50 var, şuanda evlerinde bizim zorla tuttuğumuz" diyor. Bir Başbakan toplumu aldığı oy oranı itibarı ile bölmez eleştirmez. AKP'ye oy veren yurttaş bizim yurttaşımız biz onları da seviyoruz. Elbette ki herkesin siyasi görüşü olur. Ayrıştırmak değil, birleştirmek gerekir. Neden yüzde 50'yi zorla evde tutuyoruz. Yani talimat versem meydanlara çıkacaklar savaşa olacak diyor. Yakışır mı bu? Ayrıca Başbakanlar toplumu birleştirici ifadeler kullanmak zorundadırlar. Ayyaş, çapulcu bu lafları kimse kullanamaz. Bu ülkenin her bireyi onurlu bir vatandaştır. Her bireyine saygı göstermek zorundayız. Kimliği ne olursa olsun, inancı ne olursa olsun bu ülkede yaşıyorsa benim kardeşimdir. Ona her zaman saygı duyacağım ben. Ve şu ifade kabul edilebilir bir ifade değildir; "Hangi ana baba kızının birinin kucağına oturmasını ister." Çocuk sahibi olan tüm annelerin saçları diken diken olmuştur.
BU NASIL BİR HINÇTIR
Siz bu ifadeyi hangi gerekçeyle kullanırsınız. Böyle bir anlayış olabilir mi? Nasıl bir Başbakansın. Nasıl bir hınçtır bu. Bir ülkede vatandaşın Başbakanlık koltuğuna oturttuğu birisinin topluma saygı duyması lazım. Rize'de bana yumurta atıldı. Davacı mısın diye sordular. Hayır dedim. Yumurtayı atan vatandaşı telefonla da aradım. Senin demokratik bir tepkindir bu, sana saygı duyuyorum dedim. Demokrasi böyle yüceltilir. Kinle demokrasi olmaz. Demokrasiyi savunan adamın yüreğinde insan sevgisi olmalı. Demokrasi için ağır bedeller ödedi bu toplum. AKP'ye oy veren tüm kadın kardeşlerime sesleniyorum. Sayın Başbakan'ın utanarak okuduğum o cümle karşısında içinize sinmiyorsa, sandıkta ders vermek sizin görevinizdir. Başbakanlar ayrıca bir ülkede kamu organlarının sağlıklı çalışmasına nezaret ederler. Gençlere orantısız güç kullanıldı. Kendisi de kabul etti. Hayatını yitirenler var. Yaralananlar var. Orantısız güç kullanıldı diye soruşturma açtıysa sorun yok. Açmadıysa görevini ihmal ediyor demektir. Kamu kuruluşları vatandaşa nazik ve kibar davranacaksınız. Bizim vatandaşımız bıçak kemiğe dayanmadan sesini kolay kolay çıkarmaz.
ÇUBUK KRAKER Mİ YEDİRMEZSİN
Gençleri kucaklamalıyız. Onların taleplerini dinlemeliyiz. Onlar eylem yapıyorsa, emin olun ülkenin güvencesi için yapıyorlardır eylemi. Başbaknlar herşeyi bilmek zorunda değiller. Zaten bir insan herşeyi biliyorum diyorsa hiç bir şey bilmiyordur. Başbakan'ın danışmanlarına sesleiyorum. Onu uyarma göreviniz var sizin. Ben Başbakn'ı yedirmem demek basit bir laftır. Çubuk kraker mi yedirmezsin sen onu.
Bahçeli'den Başbakan Erdoğan'a tencere-tava karşılığı
Başbakan Erdoğan'ın 'tencere tava hep aynı hava' sözlerinin, on buçuk yıldır büyük baskı ve kuşatma altında kalan kişilerle alay etmekten başka bir anlama gelmediğini söyleyen Bahçeli '' Biz de Başbakan'a diyoruz ki :tencere dibin kara seninki herkesten kara '' ifadelerini kullandı.
İLGİLİ DİĞER VİDEOLAR
Selahattin Demirtaş'tan çok sert açıklamalar
4 Haziran 2013 Salı
Kılıçdaroğlu: O Gençlerin Tamamının Gözlerinden Öpüyorum
4 Haziran 2013 Salı
İLGİLİ VİDEOLAR
Hakan Ural'dan Başkan Erdoğan'ı eleştirenlere tokat gibi cevap!
25 Mart 2021 Perşembe
Ayşenur Arslan bu kez de Erdoğan'ın kullandığı kelimeye takıldı
11 Kasım 2020 Çarşamba
Başkan Erdoğan Ayda'nın babasıyla görüştü!
3 Kasım 2020 Salı
CHP'li Veli Ağbaba'dan kırpılmış video ile algı operasyonu!
26 Ekim 2020 Pazartesi
Başkan Erdoğan'dan İslam İşbirliği Teşkilatı'na video mesaj
20 Ekim 2020 Salı
Başkan Erdoğan genç sultanlara başarılar diledi!
9 Ekim 2020 Cuma
Yunanistan korkudan tir tir titriyor!
17 Eylül 2020 Perşembe
İBB Başkanı İmamoğlu, Gezi Parkı’nda incelemelerde bulundu
26 Ağustos 2020 Çarşamba
Hürriyet yazarının gizli görüntüsü sızdı! Erdoğan hakkındaki sözleri olay oldu
23 Ağustos 2020 Pazar