MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Reyhanlı'da meydana gelen saldırı nedeniyle hükümeti topa tutan Bahçeli, " Sınır hattımız viraneye dönmüş.Sabrımız taşma noktasına geldi" dedi.
MHP Lideri Bahçeli, konuşmasının büyük bölümünü Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde meydana gelen ve 50 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırılara ayırdı.
Hükümetin, Suriye politikasını eleştiren MHP Lideri, Türkiye'nin Suriye sınırının kendi kaderine bırakıldığını, viraneye döndüğünü savundu ve sorumluların mutlaka hesap vermesi gerektiğini söyledi.
MHP Lideri Bahçeli, Reyhanlı'daki bombalı saldırılarla ilgili, ''Türkiye çok yönlü bir saldırının pençesindedir. Sınır hattımız viraneye dönmüş, kaderine terk edilmiştir. Suriye merkezli saldırılar sabrımızı taşırma noktasına getirmiştir'' dedi.
Bahçeli'nin konuşmasından satır başları şöyle:
Süreç ihaneti ve Hatay'ın Reyhanlı ilçesindeki saldırılara bakıldığında Türkiye'nin nasıl bir buhrana sürüklendiği görülecektir.
14 Mayıs aynı zamanda Dünya Çiftçiler Günü olarak kutlanmaktadır. Çiftçilerimizin bu özel gününü kutluyor ve bol kazançlar diliyorum.
Türkiye'yi doyurmaya çalışan emeğiyle helal rızkının peşinde olan çiftçilerimiz ağır hayat şartlarına itilmiş durumdadır. Özellikle AKP'nin iktidar döneminde çiftçilerin durumu daha da ağırlaşmıştır.
Başbakan bizzat toprağı işleyen çiftçilerimize dürüst ve cömert davranmamıştır. Başbakan'ın aklı rantiyecilerde kalmış kalbi hırsızlar için atmıştır. Çiftçilerimiz topraktan ümit ve çare ararken başbakan yabancılardan medet ummuştur. Başbakan'ın gündeminde çiftçilerimiz gerçek manada hiç olmamıştır. Bunun yerinde yan gelip yatan banka hesabını dolduran soyguncular olmuştur.
Harman zamanının yaklaştığı şu günlerde çiftçimizi umutlandıracak hiçbir çaba gösterilmemektedir. Başbakan Erdoğan 7 Mayıs'ta çiftçilerimize müjde diyerek bazı açıklamalarda bulunmuştur. Başbakan'ın böbürlenerek gündeme getirdiği konu çiftçilerimizin nasıl borçlandırılacağı olmuştur. Faizlerin indirildiği Başbakan tarafından ilan edilmiştir. Başbakan işte bunu müjde olarak sunmuş neredeyse heyecandan takla atmadığı kalmıştır.
Faiz düşmüştür de çiftçimiz traktör mü almıştır, cebi para mı görmüştür. Faiz düşmüştür de arpa, buğday, kayısı, üzüm para mı etmiştir? Faiz düşmüştür de gübre, mazot, elektrik su parası mı düşmüştür? Çiftçimiz gemi mi almıştır? Sayın Başbakan söyler misin bize 1 puanlık faiz düşüşü çiftçimiz için ne sağlamıştır?
Başbakan anlaşılan kendisinin akıllı herkesi saf olarak görmektedir. Çiftçilerimiz AKP'nin umurunda ve ilgi sahasında değildir. Vatandaşlarımızı kredi oyunlarıyla kandırmak utanmazlıktır. Geçtiğimiz cumartesi yani 11 Mayıs günü Hatay Reyhanlı'da milletimizi acı ve kedere boğan vahşet dolu bir saldırı gerçekleşmiştir. Türk Milleti son yılların en acımasız ve kanlı saldırısına maruz kalmıştır. Bu saldırıyı bu kan tutkunluğunu şiddetle lanetliyoruz. Ne kadar sızlansak yetersizdir. Türk Milleti yastadır. Buradan bir kez daha teröristlerin saldırısı sonucu vefat edenlere Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum.
Türkiye çok yönlü bir saldırının pençesindedir. Acımız büyüktür. Öfke seviyesi tarifsizdir. Bu saldırının üstesinden gelmeliyiz ve gelecek kuvvete sahibiz. Türk milleti ona buna pabuç bırakacak bir zayıflıkta değildir. Aksini iddia edenler eninde sonunda hak ettikleri sonuca ulaşacaklardır. Olayın sonrasında tespitlerimizi kamuoyuyla paylaştık. Sınır hattımız adeta viraneye dönmüş, metruk bir hale gelip kendi kaderine terk edilmiştir. Türkiye'nin egemenliği tehdit edilmiştir. Bunlar bir zaaftır ve sorumlularının hesap vermesi gerekmektedir. İçişleri Bakanı patlamaların akabinde kanlı olayı gerçekleştirenlerin tespit edildiğini iddia ederek katillerin El Muhaberat bağlantılı olduğunu savunmuştur. Bir diğeri de 'Ne yapacağımızı herkes görecek' diyerek yine sallamıştır.
Dışişleri Bakanı 'Karşılığını görür. Gücümüzü test etmesin' diyerek yurtdışından gelişmelere müdahil etmiştir. Başbakan Erdoğan saldırıları çözüm süreci ile ilişkilendirmiştir. Net olan bir şey varsa hükümet şaşkındır. Bu saldırıdaki amaç nedir ve neyin mesajı verilmeye çalışılmıştır? Reyhanlı'daki kanlı saldırı çok yönlü araştırmalıdır. Suriye muhaliflerinin parmağı peşinen inkar edilmemeli, El Kaide bağlantısı yabana atılmamalıdır. Bu saldırının Başbakan'ın ABD ziyareti öncesi yapılması tereddütlerimizi arttırmakta ve Türkiye üzerine oynanan oyunlar dikkat çekmektedir. Kendi halkına kıyan Esad yönetimi Türkiye'yi de batağa sürüklemektedir.
Hükümetin Suriye politikası çökmüştür. Bu şartlar altında Dışişleri Bakanı nereye kadar koltuğunda oturacaktır? Reyhanlı'da patlayan bombaların sorumluları kesinlikle hesap vermelidir. Sorumluluğu başka yerlere yıkmamalılardır. Başbakan'a göre 50 vatandaşımızın katledildiği saldırıyı konuşmak doğru değildir. Biz bildiğimizi okumaya ve bu meselelerin üzerine kararlılıkla gitmeye devam edeceğiz. Basına ambargo koydurarak yasaklar getirmesi Başbakan'ın demokrasi anlayışını göstermektedir.
Reyhanlı'nın failleri yaptıklarının bedelini ödemelidir. AKP hükümeti imha olan Suriye politikasından dolayı Türk milletinden özür dilemelidir. AKP'nin Suriye merkezli hiçbir öngörüsü tutmamıştır. Suriye'de kimyasal silahların kullanıldığı konusunda bile karavana atmışlardır. Başbakan Esad'a saldırdıkça sövdükçe hakaret ettikçe Türkiye darp edilmiştir. Esad ve muhaliflerin hesaplaşmasına taraftar olan Erdoğan Türkiye'yi ateşe atmıştır. Bugüne kadar Suriye kaynaklı kaybettiklerimiz sabrımızı taşırdı. 22 Haziran'da uçağımız Suriye tarafından vuruldu 2 pilotumuz şehit oldu. 3 Ekim 2012 günü Şanlıurfa Akçakale'de 5 vatan evladı hakkın rahmetine kavuştu. Daha dün Amanoslar'da bir askerimizin şehit olması şüpheleri arttırmıştır. Sınır bölgelerimizdeki illerimiz ve ilçelerimiz adeta rehin alınmış, adeta kuşatılmıştır.
Erdoğan 9 Ekim'de şunu ifade etmiştir. Sınırın bu tarafındaki vatandaşlarımız huzur içinde yaşıyor diye Halep'teki kardeşlerimizin hunharca katledilmelerine göz mu yumacağız? Şimdi geldiğimiz anda Hatay'ın Akçakale'nin huzur içinde olduğunu söyleyebilecek babayiğit var mıdır? Erdoğan'ın Esad'ı hedef alan ve aslı olmayan söylediklerini nasıl düzeltecektir? Suriye'ye daha fazla seyirci kalamayız sözlerinin bizi nereye götürdüğünün farkında mıdır? Esad'a yönelik hesap soracağız, Yezit, katil gibi ağır ifadeleri bir sonuç doğurmuştur.
Başbakan Erdoğan'ın yabancı bir kanala verdiği demeçte karadan müdahale demesi ardından bundan çark edip havadan müdahale demesi kafasındaki niyeti ortaya çıkarmıştır. Başbakan'ın ABD Başkanı ile bu hafta yapacağı görüşmenin ana gündemini Suriye oluşturacaktır. ABD'nin Rusya ile Suriye ile anlaşması ve geçen seneki Cenevre Anlaşması AKP'yi açığa düşürmüştür. AKP'nin kuru gürültüsü kendisini mahcup etmekle kalmamış, Türkiye'yi kana bulamıştır. Başbakan Erdoğan geçtiğimiz pazar günü buruk bir biçimde idrak ettiğimiz Anneler Günü toplantısında akla ziyan değerlendirmelerde bulunmuştur.
Şu sözleri çelişkilidir. Türkiye'yi Suriye bataklığına çekmek isteyenlere karşı son derece dikkatli olmak zorundayız. Bu sözler Başbakan'a aittir. Türkiye'yi Suriye'ye sokmak isteyen birisi soğukkanlılıktan bahsetmiştir. Başbakan yine bu konuşmasında Banyas'a vurgu yapmış ve ağladığını belirtmiştir. Başbakan Banyas'taki bebeklerin ölümüne değinerek şunu demiştir. Eğer ben bu bebekleri görmeyeceksem, sesimi yükseltmeyeceksem olmaz olsun böyle dış politika olmaz olsun böyle siyaset. Susmaktansa ben kimliğimi bırakır giderim demişti. Yani Banyas'taki bebekler Türkiye'deki bebekler daha mı kıymetli?
Türk milleti İmralı canisine boşuna bebek katili dememiş boşuna bu sıfatı reva görmemiştir. başbakan bebek deyince senin aklına Suriye mi gelmektedir. Irak'taki Afganistan'daki bebeklerin katilleriyle küresel projelerde buluşmak seni hiç mi rahatsız etmemektedir? Terör örgütünün 8 Mayıs'ta sözde çekilme kararı vardır. Militanların sırt çantalı fotoğrafları manşetleri süslemiştir. Hatta bazı gazeteler 'PKK dışarı, umut içeri' diyerek yönlendirme çabasına girmiştir. Sınırlarımızdan çekip gidenler göçmen değildir, kaçak işçi de değildir. AKP'nin MİT kanadıyla mihmandarlık yaptığı kişiler Mehmetçiklerimizin korucularımızın polislerimizin ve masum vatandaşlarımızın kanını döken teröristlerdir.
Başbakan Erdoğan: Reyhanlı Patlamasının Arkasında Suriye Rejimi Var
Terörün maksadının sadece saldırmak, bomba patlatmak, masum insanları ve güvenlik güçlerini hedef almak olmadığını söyleyen Başbakan Erdoğan, “Terör; yaptığı eylem ile propagandasını yapmak, ses getirmek ister. Gerçekleştirdiği eylemle toplumda korku, kaos oluşturmak ister. Terör hedef aldığı canların ötesinde onların üzerinde toplumu, politikaları şekillendirmek, onlara yön tayin etmek ister. Bomba yüklü araçları patlatmak, onlarca cana kıymak terörün kullandığı sadece bir araçtır. Terör ve terör örgütleri asıl o saldırın ortasından ortaya çıkacak manzaraya bakar, ona göre kendilerini başarılı ya da başarısız görürler. Terör örgütü saldırıyı gerçekleştirdiğinde, özellikle bunun gerçekleşmesiyle değil, saldırı sonrasında toplum korkarsa, infiale kapılırsa, kaosa kapılırsa işte o zaman hedefine ulaşmış olur. Eğer toplum ikiye ayrılırsa, toplumda soru işaretleri oluşursa, hatta toplumun fertleri arasında bir huzursuzluk ortamı baş gösterirse terör iste o zaman hedefine hasıl olur. 10 yıllardır terörle yaşayan bir ülke olarak bazıları terörün bu boyutu üzerinde hiç durmadılar. Arşivlere dönün bir bakın, bizim hükümetimiz döneminde ya da öncesinde bu tür acı hadiseler sonrasında sorumluluk sahibi kişilerin, kurumların nasıl tavır takındıklarını inceleyin. Başta siyaset kurumu ve medya. Bunların yaptığı açıklamalar, yayınlar, tavırlar son derece hassas olması gereken kesimlerin terörün tuzağına nasıl tekrar tekrar düştüğünü görürsünüz” diye konuştu.
“MEDYA VE SİYASETÇİLER ALÇAKÇA BU TUZAĞIN İÇİNDE YER ALDILAR”
Reyhanlı'da meydana gelen olayın ardından bazı siyasetçilerin ve medyanın sorumsuzca açıklamalar yaptıklarını söyleyen Başbakan Erdoğan, “Cumartesi günü meydana gelen hadisenin ardından bir kısım medya kuruluşları ve siyasetçiler bu açık tuzağa ve alçakta bu tuzağın içinde rol aldılar. Daha Reyhanlı'nın caddelerinde dumanlar tütüyor, feryatlar göğe yükseliyor, insanlar sokaklarda can mücadelesi veriyor, henüz hiçbir şey belli değilken birileri çıkıyor, sanki o saldırıyı bekler gibi, böyle bir fırsatı kolluyor gibi sorumsuzca açıklamalar yapıyor. Bu ne acelecilik, bu ne fırsatçılık. Hele durun bir gözyaşlarımızı dindirelim, hadiseyi anlayalım, cenazelerimizi defnedelim. Ondan sonra herkes söyleyeceğini söylesin. Reyhanlı sokaklarından kara dumanlar yükselirken saldırganların istediği gibi hemen suçlamalar yapmak, tahrik oluşturmak en hafif tabiri ile fırsatçılıktır ve son derece çirkindir. Saldırganlar o iki aracı patlattıklarında, 50 cana kıydıklarında değil, bu açıklamaları yaptırdıklarında Suriyeli mültecilere, Özgür Suriye Ordusu'na Türkiye'nin Suriye politikasına yönelik infiali oluşturduklarında küstahça tebessüm ettiler. İşte asıl o zaman sevindiler, o zaman ‘maksat hasıl oldu' dediler. Bunun görebilmek için illa terör uzmanı olmak gerekmiyor. 30 yılını terörle mücadele içinde geçiren bir ülkenin siyasetçisi de, medyası da bunu artık görebilmeli. Bu tuzaktan uzak kalmayı becerebilmeliler” şeklinde konuştu.
“SURİYE HALKI İLE BİZİM ZERRE KADAR MESELEMİZ YOKTUR”
Suriye ile Türkiye arasındaki politikaları anlatan ve Türkiye'nin Suriye rejimi ile ne zaman ipleri kopardığını açıklayan Erdoğan, “İktidar görevini üstlendiğimiz andan itibaren Suriye ile ilişkileri geliştirmek için samimi bir gayret içinde olduk. Suriye'de refah, huzur ve istikrarın tesis edilmesi, bölge meselelerine çözüm aranması için çok samimi girişimlerde bulunduk. Suriye halkı ile bizim zerre kadar meselemiz yoktur. Bizim Suriye'deki alçak, gaddar, zalim diktatör rejim ile meselemiz var. Kuzey Afrika ülkelerinde halk hareketleri başladığında aynı samimiyetle Suriye rejimine uyarıda bulduk. Suriye'de kanlı halk hareketlerinin olmaması için reformların yapılması gerektiğini ifade ettim. Dikkatinizi çekiyorum, Suriye'de olaylar başladığı anda bile biz Şam ile irtibatımızı kesmedik. Son bir umut, Şam'a sürekli tavsiyelerimizi ilettik, 6 ay boyunca sabırla hareket ettik. Bizim Şam yönetimi ile irtibatımızı kesmemiz Suriye'de halk hareketlerinin yayılması ve Suriye ordusunun halka acımasızca saldırması aşamasında oldu. Tankla, topla ihsanların üzerine saldırdıkları andan itibaren bizimde tavrımız değişmiştir. Geçmişte ne yaşanmış olursa olsun kendi halkına zulmeden, ülkesi ile birlikte tüm bölgeyi yangına sürüklemek isteyen rejimle bizim hiç işimiz olmaz. Biz zalimlerin yanında değil, mazlumların yanında yer alan bir ülkeyiz” ifadelerini kullandı.
“SURİYE POLİTİKAMIZIN 2 ANA EKSENİ VAR”
Türkiye'nin Suriye politikasının 2 ana ekseni olduğunu ifade eden Erdoğan, konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Biz ana muhalefet partisi gibi zalimin, diktatörün, eli kanlı canilerin yanında duranlardan değiliz. Sadece hakkın yanında mazlumun, mağdurun yanında duranlardan olduk. ‘Bize ne Suriye'den' diyenlere, ‘bizim Suriye ile ne işimiz var' diyenlere, ‘mültecilere neden kucak açıyoruz' diyenlere buradan sesleniyorum, bizim Suriye politikamızın 2 ana ekseni vardır; birincisi bölgede barış, huzur ve istikrarın Türkiye'yi çok yakında ilgilendirdiğine inanıyoruz, kendi huzurumuz, iç barışımız, güvenliğimiz için bölgede barış istiyoruz. Türkiye örneğin Filistin meselesine en başından itibaren kayıtsız kalabilirdi, görmeyebilir, duymayabilirdi, hiç ama hiç sesini çıkartmaya bilirdi. Türkiye Suriye meselesine de başından beri kayıtsız kalabilirdi, şunu herkes bilsin ki bölgede en küçük ateş dahi Türkiye'yi bulur ve Türkiye'ye dokunur. Türkiye bunun meselelerini geçmişte çok ağır ödemiştir. Filistin'e kayıtsız kalmış beledini ödemiştir, Arap ülkelerine sırtını dönmüş bedelini ağır ödemiştir. Türkiye bölge meselelerine yönelik kayıtsızlığı nedeniyle ekonomik, diplomatik bedeller, hatta terör nedeniyle hayatlara mal olan bedeller ödemiş, ödemek zorunda kalmıştır. Çok zor bir coğrafyada yaşıyoruz, kapıları kapatmak, duvarlar örmek asla çözüm değildir. Bölgesine, dünyaya, özellikle de kardeşlerine kayıtsız kalan bir devlet asla büyük devlet olamaz. Böyle bir devletin ekonomisi büyümez, refah seviyesi artmaz, saygınlığı, itibarı olmaz. Nitekim Türkiye çok uzun yıllar kardeşlerine sırt çevirmiş şekilde yaşamış, olduğu yerde saymış, itibarı çok ciddi şekilde zedelenmiştir. Bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin, Türk Lirası'nın pasaportumuzun, ay yıldızlı bayrağımızın küresel saygınlığı varsa, bu aktif ve barışçı dış politikamızın bir eseridir. Suriye politikamızın ikinci ve en önemli ekseni insanı boyutu. Bosna Hersek'te çok acı katliamlar yaşanırken Türkiye ‘bana ne Bosna Hersek'ten' deseydi bugün Saraybosna'nın yüzüne bakabilir miydi, “bana ne Kosova'dan' deseydik bugün Priştine'nin yüzüne bakabilir miydik, Halepçe katliamı sonrası Kuzey Irak'tan kaçan Kürt kardeşlerimize kucak açmasaydık bugün Erbil'in yüzüne bakabilir miydik, Lefkoşa'dan, Karabağ'dan, Bakü'den ‘bana ne' deme şansına sahip miyiz? CHP'nin Boraltan köprüsünde Stalin'in ordusuna teslim ettiği, Türkiye'nin yanı başında kurşuna dizilen Azeri kardeşlerimizin acısını bugün bile yüreğimizde taşıyoruz. Türkiye'ye böyle acı hatıralar, silinmesi zor lekeler bırakmaya hakkımız olabilir mi?”
“CHP BUNU HER ZAMAN YAPTI, BUNU MHP'DE DE GÖRÜYORUM”
CHP'nin Reyhanlı'da halkı Suriye'den gelen mültecilere karşı olmak için çalışmalar yaptığını belirten Erdoğan, “AK Parti teşkilatının, bize gönül vermiş vatandaşlarımızın, 76 milyon aziz milletimin şunu bilmesini istiyorum; biz Türkiye'nin, dünyanın çocukları için sorumluluk yüklenmiş bir iktidarız. Biz Türkiye ve dünyada çocukların, kadınların alçakça katledilmesine isyan ederek iktidara gelmiş bir kadroyuz. Çocuklar katledilirken susacaksak o zaman AK Parti'ye ne gerek var. Bunu CHP, MHP, BDP yapabilir, ama bunu AK Parti asla yapamaz. Kapımızı çalan misafirlere kapıyı kapatacaksak o zaman bu harekete ne ihtiyaç var. Reyhanlı'da CHP örgütü çalışmalar yaparak, oradaki 25 bin Suriye'den gelmiş kardeşlerimize karşı ‘bunlar buradan çıksın, niye burada duruyorlar, gitsinler' Ama aklıselim Reyhanlılı kardeşlerim de tam aksini savunuyor, ‘onlar bizim kardeşlerimiz, onlar buraya farklı bir hareketlilik, canlılık getirdi, onlar bizim misafirimiz' diyorlar. CHP bunu her zaman yaptı ve yapıyor. Ben aynı şeyi MHP'de görüyorum. Diğer statüko partileri bunu tarihleri boyunca yaptılar. Biz AK Partiyiz, bizim siyasetimizde vicdan var, bizim dış politikamızda kalp var, vicdan var. AK Parti milletin kurduğu, milletin istikamet çiziği bir partidir. Bu millet misafirperverdir, mazlumun ve mağdurun yanındadır, hakkın yanındadır. Öyleyse bizde mazlumun yanında duracağız, sonuna kadar hakkı savunacağız” dedi.
“BİZ TÜRKİYE'NİN DÜNYANIN BEBEKLERİ İÇİN SİYASET YAPIYORUZ”
Başbakan Erdoğan; Banyas'ta yaşanan katliamı hatırlatarak, “Suriye'de her gün onlarca bebek katlediliyor. Banyas'ı gördünüz. O yavruların üst üste orada nasıl katledildiğini gördünüz. Annesinin kucağında onların nasıl şehit edildiklerini gördünüz. Suriye'de her gün onlarca masum kadın katlediliyor, tecavüze uğruyor. ‘Suriye'den bize ne' diyenler acaba çocuklarının yüzüne nasıl bakabiliyorlar, hele bu Banyas'tan sonra. ‘Suriyeli mülteciler gitsin' acaba komşularının yüzüne nasıl bakabiliyor. ‘Türkiye Suriye ile ilgilenmesin' diyenler vicdanlarına bunu nasıl anlatıyor. Biz ırkçı, bencil bir millet değiliz. Bizi büyük millet yapan, zor zamanlarında mazlumun yanında durmamızdır. Kim ne derse desin, mazlumun yanında durmaya, hakkı savunmaya devam edeceğiz. Annesinin karnındaki büzülmüş yatan, 2 bacağı kopmuş, minicik bedenini yarısı yanmış o bebekleri görmezden geleceğimize siyaseti bırakır çeker gideriz. Biz Türkiye'nin bebekleri için, dünyanın bebekleri için siyaset yapıyoruz. Onları görmeyeceksek, duymayacaksak, onlardan yüz çevireceksek siyaset yapmanın anlamı yok. Biz hesap gününe inanın kadroyuz. Hesabımızı alnımızın akıyla verebilmemiz için dünyanın mazlumları için bebekleri için sesimizi yükseltmeye, onlar için çırpınmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
“CHP GENEL BAŞKANI'NI UYARIN”
CHP'ye gönül verenlerin ve partililerden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nu uyarmalarını isteyen Erdoğan, “Ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz adına çok önemli bir hususu dikkatlerinize sunmak istiyorum. Türkiye 1950 yılında demokrasiye adımını atığı andan itibaren CHP egemenliğin kaynağını halkta aramak yerine her zaman başka yerlerde aramıştır. Halktan teveccüh göremeyen CHP, olağanüstü durumları kendisi için bir fırsata çevirme gayreti içinde olmuştur. 10.5 yıllık iktidarımız sürecinde CHP'nin bu arayışlarına defalarca şahit olduk. Seçim sandığında başarı gösteremeyen CHP, demokrasi dışı yöntem ve odaklardan, kaoslardan medet umarak, buradan fırsat devşirmenin gayreti içinde oldu. Yeni genel başkanın yönetiminde CHP'nin bu arayışının çok farklı ama çok tehlikeli mecralara sürüklendiğini görüyoruz. Sokak sokak direniş çağrısı yapan, çözüm sürecini dahi bir ayrışma fırsatı olarak gören, sürekli olarak Alevi vatandaşlarımızı tahrik eden CHP Genel Başkanı şuanda Suriye'nin kanlı rejimine koşulsuz destek vererek çok tehlikeli bir oyun oynuyor. CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum, bu oyunun lütfen farkında olun. CHP Genel Başkanı Türkiye'nin düşmanlarıyla, Reyhanlı'yı kana bulayan canilerle aynı fotoğraf karesinde bulunmak, onların değirmenine su taşımak gibi vahim bir hata yapıyor. CHP Genel Başkanı en kanlı terör örgütlerine karşı sessiz ve tepkisiz kalmak gibi, onları yüreklendirmek gibi bir tavrın içine giriyor. Reyhanlı'da kara bulutlar dağılmadan, çıktılar hükümeti suçlayan, Suriye politikasını eleştiren sorumsuzca açıklamalar yaptılar. Adeta suçun üzerine örten, saldırganları koruyan, saldırıyı çok başka yerlere çekmeye çalışan tavrın içine girdiler. Buradan CHP'nin yönetimine sesleniyorum, CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum; CHP Genel Başkanı'na ateşle oynadığını, topluma, siyasete ve demokrasiye çok ağır bir zarar verecek tavır içinde olduğunu lütfen hatırlatsınlar ve onu uyarsınlar. Türkiye en basit meselelerde dahi ağır gerilimler yaşayan bir ülke haline getirilmek isteniyor. Arkasına halkı alıp muhalefet yapamayan CHP, MHP gibi partiler bu gerilimi, bu ayrışmayı körükleyen, kaos ortamına zemin hazırlayarak buradan medet umuyor, buradan fırsat kolluyorlar. Biz CHP ve MHP yönetimi ile onların seçmenlerini, gönüldaşlarını hep ayrı tuttuk. Çünkü ben CHP'ye gönül veren kardeşlerimin bu yanlışı anlayacaklarını görüyorum, MHP'ye gönül veren kardeşlerimin de genel başkanlarının hakaret dolu ve bu süreci adeta küfürle sürdürmesinin yanlışlarını gördüklerini inanıyorum. Bugünde bütün bu olaylara rağmen, gerek şahsıma ve partime yönelik hakaretleri yenilir yutulur değil, tahrik unsuru. Biz onun tahriklerine bu güne kadar nasıl aldanmadıysak bugünden sonrada aldanmayacağız. Milletim ona gereken dersi sandıklar geldiği zaman ona en güzel şekilde verir. Kime oy vermiş, kime gönül vermiş olursa olsun 76 milyona sesleniyorum; muhalefet tarafından tırmandırılan gerilime lütfen prim vermeyin. Bölücü, ayrıştırıcı dil, üslup ve tavırlara asla aldanmayın. Türkiye düşmanlarının ekmeğine yağ sürecek açıklamalara karşı dikkatli olun” diye konuştu.
“HALKIMIZ ÇÖZÜM SÜRECİNE DESTEK VERİYOR”
Kamuoyu araştırmalarına göre halkın büyük çoğunluğunun çözüm sürecine destek verdiğini belirten Erdoğan, “Çözüm sürecinde akademisyenler, medya mensupları, sanatçı, sporcu, bütün 63 akil insan Türkiye'yi dolaşıyor, dikkat edin onları provoke etmek isteyen 10-20 kişilik gruplar hep aynı tipler. CHP, MHP, marjinal gruplar bir araya gelerek provoke etmenin gayreti içine giriyorlar. Ne yazık ki, bunların yanında da yazılı ve görsel medya yer alıyor. Sanki halk bunlar gibi düşünüyor. Bütün o medyadaki tekniği kullanmak suretiyle bu olayları böyle göstermenin gayreti içine giriyorlar. Şuanda halkımız büyük bir teveccüh göstererek, hamdolsun yaptırdığımız kamuoyu araştırmaları ile bunu görüyoruz, bu çözüm sürecine her şeye rağmen desteğini veriyor. Yalanlar, iftiralar, düzmece senaryolar üzerinden yürütülen tahriklere benim milletim gelmiyor ve gelmeyecek. Benim milletim bu tuzaklara düşmeyecek. Demokrasilerde her meselenin müzakere ve çözüm yeri sokak değil meclistir. Meclisin dışına çıkartılan, sokağa taşınan her mesele Türkiye'nin de, demokrasinin de aleyhinedir. Bu gerilim tuzağına düşmeyin, tahriklere aldanmayın, tartışmak, ayrışmak, gerilim hatları oluşturmak, teröristleri, saldırganları Türkiye düşmanlarını sevindirir. Biz onları sevindirmeyeceğiz” şeklinde konuştu.
Amerika dönüşü Reyhanlı'ya gideceğini belirten Erdoğan, “İnşallah Reyhanlı'daki yaralı saracağız. Amerika dönüşü Hatay ve Reyhanlı olmak üzere ilçelerin bir kısmını dolaşacağım. Reyhanlı'yı çok daha güçlü şekilde manen madden inşa edeceğiz. Düşmana inat kenetleneceğiz, kucaklaşacağız” ifadelerini kullandı.
“TÜRKİYE UZUN BİR ARADAN SONRA IMF'YE OLAN BORCUNU KAPATTI”
Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi'nin Merkez Bankası'na Türkiye'nin IMF'ye olan 412 milyon dolar borcunun ödenmesi amacıyla talimat verdiğini ve bugünden itibaren Türkiye'nin IMF'den borç alan değil, borç verecek durumda olan bir ülke olduğunu ifade eden Erdoğan, “Acımız, hüznümüz ne kadar ağır olsa da bugün milletçe buruk bir sevinci yaşıyoruz. Bugün Türkiye'de tarihe tanıklık ediyor, büyüyen güçlenen Türkiye yolunda çok önemli bir aşamaya geçiyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi, Türkiye'nin Uluslararası Para Fonuna (IMF) olan 412 milyon dolar borcunun ödenmesi amacıyla Merkez Bankası'na talimatı verdi, Merkez Bankası IMF'nin değişik hesaplarına bu borcu aktarmaya başladı.
Aktarma işlemi bugün tamamlanıyor. Böylece Türkiye uzun bir aranın ardından uluslararası para fonuna olan borcu kapattı. Bu güzel gelişmenin, bu sevindirici haberin ülkemize milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye 11 Mart 1947'de IMF'nin faaliyete başlamasından 10 yıl sonra 43 milyon dolarlı kota ile ona üye olmuştu. IMF'den ilk borç 1961 yılında yapılan bir standby anlaşmasıyla Cemal Gürsel hükümeti tarafından alınmıştı. 1961'den bugüne kadar IMF ile 19 standby anlaşması yapıldı. Toplamda 56.5 milyar dolarlık borç ilişkisi kuruldu. Türkiye‘nin IMF'ye olan borcu 2001 krizi sonrasında rekor bir düzeye ulaştı. Biz iktidara geldiğimizde 23.5 milyar dolar ile iktidarı devraldık. Her ay IMF heyetleri Türkiye'ye geliyor, heyetin incelemeleri büyük olay oluyordu. Esnaf, iş dünyası, piyasalar, sokaktaki vatandaş, IMF'den gelecek haberleri, heyetlerin görüşmesine göre pozisyon belirliyordu. O dönemin DSP, MHP, ANAP hükümeti IMF'den borç alabilmek için ciddi taahhütlerde bulunmak zorunda kalıyordu. ‘Biz milliyetçiyiz, biz milletimizi çok seviyoruz, biz şöyleyiz' Bahçeli; IMF'ye borçlanan kim, siz, IMF'ye neyi ödediniz? Siz o dönem içinde standby anlaşmaları, aldığınız talimatlarla 3.5 yıl geçirdiniz. Yanlış yönetimleriniz neticesinde bu ülkenin en önemli bankası Ziraat Bankası sürekli görev zararı yazıyordu, sizden dolayı. Halk Bankası çöktü gidiyor, Vakıfbank hakeza öyle. Bütün bunlarla beraber enflasyon yüzde 30. Devletin borçlanma faizini yüzde 63 ey Bahçeli siz çıkarttınız. Yüzde 63 faiz ile Türkiye Cumhuriyeti borçlanırken bunun bedelini benim milletim ödüyordu, bunu siz milletimize ödettiniz. Kamu borçlanmasına baktığınız zaman milli gelire oranı yüzde 74. Ey bahçeli şuanda yüzde 36. Siz bunuş 74'e kadar çıkartınız. Bütün bunlar olurken şuanda devletin borçlanma faizi 6, 6.5 buralarda dolaşıyor, enflasyon hakeza buralarda dolaşıyor. Bütün bunlarla beraber biz hamdolsun şimdi 23.5 milyar doları ödemek suretiyle süreci sonlandırdık ve 19 standby anlaşmasını yapanlar artık bugün itibariyle son buldu. Şuanda artık IMF'ye borcu olan bir ülke değiliz, tam tersine IMF'ye borç vermek için müzakereler yürüten bir ülkeyiz. Rabbim bizlere o günleri bir daha yaşatmasın. İhtiyacımız olan borcu Türkiye ve dünya piyasalarından tarihi seviyelerde seviyede düşük faiz oranları ile almak suretiyle, mali disiplini ve para politikalarını muhafaza etmek suretiyle Türkiye'nin o günlere dönmesine asla mahal vermesin. Bugün, Türkiye ekonomisi için gerçekten önemli bir gün, bugün Türkiye yeni bir aşamaya geçiyor. Bu yeni dönemin hayırlara vesile olmasını diliyorum” dedi.
ABD ZİYARETİ DETAYLARI
Grup toplantısı sonrasında beraberindeki heyet ile birlikte ABD'ye hareket edeceğini belirten ve ziyaretin detaylarını açıklayan Erdoğan, “Grup toplantımızdan sonra bugün beraberimizdeki heyetle ABD'nin başkenti Washington'da resmi temaslarda bulunacağız. Perşembe günü Başkan Obama ile görüşmemiz olacak, ardından bir basın toplantısını birlikte düzenleyeceğiz, öğle saatlerinde ise ABD Başkan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı tarafından heyetimize verilen yemeğe, aynı ün akşam Beyaz Saray'da özel bir akşam yemeğini Başkan Obama ile 2 çalışma arkadaşlarımızla birlikte yiyeceğiz. Washington Temsilciler Meclisi başkanı ile bir grup işadamı ile ve Türk toplumu temsilcileri ile görüşeceğiz. Oradaki resmi temaslarda Türkiye ABD ilişkilerini, Suriye başta olmak üzere bölgedeki sorunları görüşme fırsatımız olacak. Bunun içinde Irak, İsrafil-Filistin ilişkileri., Mısır ve Libya'yı görüşeceğiz. Bir de Türkiye-Amerika arasındaki ekonomik ilişkileri görüşme fırsatımız olacak. Silikon Vadisi'ni ziyaret edeceğiz, orada bulunan tüm Türk STK'ları ve İslam ülkeleri STK'ları ile toplu görüşme imkanımız olacak. Bütün bu temaslarımızın ülkemiz ve bölgemiz için hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.
İLGİLİ DİĞER VİDEOLAR
''Bedelini misliyle ödetiriz''
15 Mayıs 2013 Çarşamba
'Reyhanlı' söz düellosu
15 Mayıs 2013 Çarşamba
''Katliamı lanetliyoruz''
15 Mayıs 2013 Çarşamba
''Provokasyonlara fırsat verilmemeli''
15 Mayıs 2013 Çarşamba
''Suriye bağlantılı, Türkiye içinde bir örgüt''
15 Mayıs 2013 Çarşamba
''Teröre birlikte karşı çıkacağız''
15 Mayıs 2013 Çarşamba
''Terör nerden gelirse gelsin...''
15 Mayıs 2013 Çarşamba
Türkiye'nin IMF borcu bitti
15 Mayıs 2013 Çarşamba
Bahçeli istihbaratı sordu
15 Mayıs 2013 Çarşamba
''Sorumlu Başbakan'dır''
15 Mayıs 2013 Çarşamba
Faturayı hükümete kesti
15 Mayıs 2013 Çarşamba
Muhalefet liderlerinden sert mesajlar
15 Mayıs 2013 Çarşamba
CHP'den Hatay suçlaması
15 Mayıs 2013 Çarşamba
BDP Reyhanlı saldırısını kınadı
15 Mayıs 2013 Çarşamba
Hükümete 'Suriye' eleştirisi
15 Mayıs 2013 Çarşamba