HAS Parti'yi feshedip AK Parti saflarında politikaya devam edecek olan Numan Kurtulmuş Habertürk'e konuştu...

HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Habertürk TV'de ekranlara gelen Akşam Raporu'nun konuğu oldu. Ece Üner'in sorularını yanıtlayan Kurtulmuş, gündeme, AK Parti'ye ve siyasete ilişkin sıcak soruları yanıtladı.

HAS Parti'yi feshediliyor diye içiniz burkuluyor mu?


Fiilen 14 yıldır siyasetin içerisindeyim. HAS Parti'nin kurulduğu andan itibaren her santimetre karesinde emeğimiz olan bir parti. Ama sonuçta partiyi kurmak nasıl bir irade ise partiyi kapatmak da iradedir. Bu benim tek başıma verebileceğim karar değil. Bu kurucular kurulunun ve olağanüstü kongrenin vereceği karardır. Burada işimiz bitmiyor, yeni bir sürece giriyoruz, hayırlısı olsun.

Bazı Has Partililer yarı yolda bırakıldık diye konuşuyor, ne dersiniz?


Gerek partimizin içerisinde gerek AK Parti'de çeşitli arkadaşlarımız görüşlerini ifade ettiler. Bundan sonra da edebilirler. Bu son derece bir insani süreçtir. Dostluklarımız, arkadaşlarımız, kardeşliklerimiz bakidir. Fikir ayrılığı bizim dostluğumuzu etkilemez. Bu süreçte herkesin söylediklerinden azami ölçüde istifade etmeye çalıştım.

Gülen cemaatinin HAS Parti'nin feshedilmemesi gerektiği yönünde iddiaları var...


Bunlar son derece yakışıksız ve çirkin iddialar. Ne cemaat içerisindeki arkadaşların bir talebi oldu ne de böyle bir talebi dinlememiz mümkün değil. Bu dedikodudur, gerçekle ilgisi yoktur.

Neden AK Parti ve neden şimdi? Siz ayrı durmanıza rağmen Başbakan Erdoğan sizi neden yeniden davet etti?

Öncelikle sayın Başbakanın AK Parti'nin kuruluşundan önce davet ettiğini bütün kamuoyu biliyor. Sadece AK Parti olarak görmemek lazım. Türkiye siyasetinde 62 yıllık hayatımızın içerisinde bu millet iki temel saikle oy veriyor. Birincisi askeri iktidarın karşısında durana oy veriyor, CHP'nin ve vesayetin karşısında duran partiye oy veriyor. 62 yıldır milletimizin oy verme saikleri değişmedi. 1980 rahmetli Özal'la başlayan süreç bu sistemin, kadroların işleyişlerinin değiştirilmesi süreci idi. Bundan sonraki süreçte Türkiye'de gerçekten millet egemenliğinin tam anlamıyla kurulacağı, milletin gösterdiği istikamette dönüştürülebileceği süreçtir. Bu süreçte bizim ortaya koyduğumuz şey buydu. Biz muhalefetteyken ne iktidar ne de muhalefet partisinin hiçbir mensubunu hedef almadık. Hep kendimiz iktidardaymışız gibi yaklaştık. Sorumluluk duygusuyla hareket ettik. Yeni Türkiye'nin inşaası konusunda bize gelen talep ve teklifin ciddiyetle değerlendirilmesi gerektiğini düşündük. Bu süreçte karınca kararınca elimizi taşın altına koymamız gerektiğine inandık.

Milli Görüş kadroları yeniden bir araya mı geliyor?

Milli Görüşü sadece bir siyasi parti etrafında faaliyetler olarak görmemek lazım. Bana göre Milli Görüş 1070'de Sultan Alparslan'la başlayan bir medeniyet mücadelesidir. 1980'den itibaren Türkiye'de en önemli değişiklik talep eden grup dindar kitlelerdir. Ben bu süreçte de Türkiye'nin geniş dindar kitlelerin en dinamik unsurunun oluşturduğunu, yeni açılımlarla bu süreci yöneticeğine inanıyorum. Sadece bir parti tanımlaması olarak değil, Türkiye'nin medeniyet siyasetinin önemli kanallarından birisi Milli Görüş hareketiydi. Bugün gelinen nokta klasik tanımın çok daha ötesinde bir buluşmayı ve örtüşmeyi sağlamıştır.

Başbakan'ın sizin isminiz üzerinde bu kadar ısrar etmesinde isminizin temiz kalması olarak gösteriliyor. Sizi 30 Nisan kongresinden sonra dışarıdan bir bakan veya partide önemli bir koltukta görebilir miyiz?

Benim sayın Başbakanla olan dostluğum sadece siyaset çerçevesiylde değil. Sevgi ve saygıya dayalı karşılıklı bir hukukumuz var. Zaman zaman farklı görüşleri söylesek de birbirimizi incitmedik. Sayın Başbakanın HAS Parti'nin almış olduğu oylara sayısal olarak ihtiyaç yok. Kendisi bir kadro sıkıntısı içerisinde değil. Bizim de makam ve mevki beklentide olmadığımızı bütün Türkiye biliyor. Dolayısıyla biz bu meseleyi karşılıklı olarak bütünleşme ve hücre yenilenmesi şeklinde olarak görüyoruz. İki farklı partinin biraraya gelmesi dolu bir bardağın içerisinde zeytinyağı ile suyu birleştirmek değil, bir binanın duvarı gibi bütün olmaktır, kadroların bütünleşmesini sağlamaktır. Asla hiçbir şekilde pazarlık içerisinde olmadık. Amacımız makam ve mevki değildir. Burada amacımız yeni Türkiye'nin inşası konusunda güç birliği ve reform ruhudur.

Gönlünüzde bir Cumhurbaşkanı adayı var mı?

Bunu benim söylemem saygısızlık olur. Millet iradesine saygısızlık olur. Benim HAS Parti içerisindeyken söylediğim bir şey var. 10 yıllık AK Parti iktidarında atılan en önemli adımlardan birisi Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesidir. Türkiye'de vesayetçi sistem 'Bu millet tek başına bırakılmaz, davulcuya zurnacıya kaçar' misali Cumhurbaşkanı seçimine önem veriyordu. Türkiye'nin Cumhurbaşkanının halk tarafından seçiliyor olması demokrasinin önemli kazanımlarından birisidir.

Sayın Erdoğan'ın Köşk'e çıkabileceğine dair çok fazla yorumlar var. Sonra da partinin başına kim geçecek soruları soruluyor. Siz yine bu şekilde yapıştırma yapılan isimlerin başında geliyorsunuz. Böyle birtakım teklifler veya sözler geldi mi size?


Bunların hepsi lüzumsuz birtakım sözler. Bir kısmı maksatlı olarak ortaya çıkarılmış sözler bir kısmı da maksadını aşan yorumlar. İsmi geçen bu insanların hiçbirisi 20-30 sene sonra hayatta olmayacak. Türkiye sosyolojisi bir yere doğru evriliyor. Türkiye'de bütün toplumsal kesimlerin barışının sağlandığı bir yapının kurulması gerekir. Türkiye'nin zenginliğinin halk tarafından bölüşüldüğü bir Türkiye inşaası önemlidir. Burada isimlerin önemi yoktur. Millet AK Parti'ye çok önemli tarihi bir misyon yükledi. Yeni Türkiye'yi inşaa edecek ve kalıcı reformları gerçekleştirecek gücü sana veriyorum dedi bu millet. Bizim medeniyet siyaseti dediğimiz bu milletin değerleri üzerinden büyük Türkiye'yi inşaa etmek sorumluluğumuz var. Ben meseleye bu perspektiften bakıyorum. Kim Cumhurbaşkanı olacak, kim başbakan olacak bunların hepsi laf-ı güzaftır.

Toplumdaki bölünmüşlüğe dair trajik bir örnek yaşadık. Sırrı Sakık'ın oğlunun intiharı sonrası atılan mesajlar vs. Birisinin evladının ölümüne sevinecek kadar bir toplum mu olduk? Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Maalesef epeyce bir süredir Türkiye siyaseti yüksek gerilim üzerinden konuşuyor. Siyasetin dilini ve üslubunu değiştirmesi lazım. Siyasette önde görülenlerin bir barış ve kardeşlik dili kullanması lazım. Ben sayın Sakık'ı arayarak taziyelerimi bildirdim. Allah kimseye vermesin. Bu son derece insani bir durum. Türkiye'nin bu sorunları bir an evvel aşması lazım. Biz Kürt sorununun aşılması için dilimizin döndüğü kadar gayret göstermeye çalışıyoruz. Bu mesele Türkiye'nin iç meselesi olmaktan çıkmış, bölge ülkelerini ilgilendirmiş. Terör sadece PKK'yla ilişkili bir şey değil. PKK maşadan ibaret. Büyük ve bölgesel güçler teröre destek veriyor. Türkiye öncelikle merhamet dilini konuşmak zorunda terörle bu meseleyi ayırmak zorunda. Dağdaki insanları aşağıya indirmek devletin sorunudur. Bundan sonra bir gencin dağa çıkmayacağı bir Türkiye gerekiyor. Siyasetin yapması gereken Kürt meselesini sadece güvenlik parantezi içerisinde değil barış ve adaletle çözülmelidir. Kürt meselesi ne dağ, ne sokak, ne de Genelkurmay karargahıdır, millet iradesiyle çözülür. Türkiye terörle mücadele edecek, doğru, teröre vatandaşa kaptırmayacak, doğru. Ancak Hakkari'de çobanın herkesle eşit olduğu bir Türkiye kuracak. Bunun için gerekiyorsa her türlü adımları atacak. Demokrasi içerisinde Kürt sorununu çözecek ve terör sorunu bitirecektir. Silahların zoruyla meseleyi çözmek mümkün olsaydı 30 yıldan bu yana bu sorun çözülmüş olurdu. Olağanüstü hal, sıkıyönetim bugünün Türkiye'sinde konuşulmaması gereken konulardır.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu merhum Adnan Menderes'in ziyaret etti. Bu konuda neler diyeceksiniz?

Ben öncelikle sayın Kılıçdaroğlu'nu tebrik ediyorum, millet adına teşekkür ediyorum. 1950 öncesinde milletin ensesinde boza pişiren bir parti liderinin Menderes'in mezarını ziyaret etmesini çok olumlu buluyorum. Türkiye'de bütün idamlarla ilgili yasalar hala hukuk mevzuatının içerisindedirler. CHP'nin bu konuyu hukuk mevzuatından çıkarılmasını sağlasın. Türkiye'de bundan sonra hiçbir şekilde darbe yapılmayacak reformlarda CHP adım atsın.

Kurtulmuş, Erdoğandan Sonra Ak Partinin Başına Geçecek Mi?

HAS Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Habertürk TV'de ekranlara gelen Akşam Raporu'nun konuğu oldu.

Kurtulmuş, '' Fiilen 14 yıldır siyasetin içerisindeyim. HAS Parti'nin kurulduğu andan itibaren her santimetre karesinde emeğimiz olan bir parti. Ama sonuçta partiyi kurmak nasıl bir irade ise partiyi kapatmak da iradedir. Bu benim tek başıma verebileceğim karar değil. Bu kurucular kurulunun ve olağanüstü kongrenin vereceği karardır. Burada işimiz bitmiyor, yeni bir sürece giriyoruz, hayırlısı olsun '' dedi ve ekledi:

'' Öncelikle sayın Başbakanın AK Parti'nin kuruluşundan önce davet ettiğini bütün kamuoyu biliyor. Sadece AK Parti olarak görmemek lazım. Türkiye siyasetinde 62 yıllık hayatımızın içerisinde bu millet iki temel saikle oy veriyor. Birincisi askeri iktidarın karşısında durana oy veriyor, CHP'nin ve vesayetin karşısında duran partiye oy veriyor. 62 yıldır milletimizin oy verme saikleri değişmedi. 1980 rahmetli Özal'la başlayan süreç bu sistemin, kadroların işleyişlerinin değiştirilmesi süreci idi. Bundan sonraki süreçte Türkiye'de gerçekten millet egemenliğinin tam anlamıyla kurulacağı, milletin gösterdiği istikamette dönüştürülebileceği süreçtir. Bu süreçte bizim ortaya koyduğumuz şey buydu.

Biz muhalefetteyken ne iktidar ne de muhalefet partisinin hiçbir mensubunu hedef almadık. Hep kendimiz iktidardaymışız gibi yaklaştık. Sorumluluk duygusuyla hareket ettik. Yeni Türkiye'nin inşaası konusunda bize gelen talep ve teklifin ciddiyetle değerlendirilmesi gerektiğini düşündük. Bu süreçte karınca kararınca elimizi taşın altına koymamız gerektiğine inandık. ''


Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile