AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 28 Şubat operasyonu kapsamında bugün gerçekleşen yeni gözaltılarla ilgili olarak, siyasetçinin işinin mahkemenin işine karışmak olmadığını vurgulayarak, "Siyaset olarak vazifemiz, bir devr-i sabık oluşturmak, bir hesap sormak, efendim geçmişle hesaplaşmak gibi bir takım telaş olamaz.

Bizim derdimiz şudur; Türkiye'nin evlatları, Türkiye'nin genç nesilleri bir daha dönüp ikide bir geçmişe bakmasınlar" dedi.

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nde katıldığı "Özgürlüğe Post-Modern Müdahale: 28 Şubat" konulu sempozyuma katılarak konuşma yaptı. Konuşmasının ardından çıkışta gazetecilerin sorularını cevaplayan Kurtulmuş, 28 Şubat soruşturması kapsamında bugün gerçekleşen gözaltıları değerlendirdi.

28 Şubat'ın çok kapsamlı, çok farklı kesimlerin içinde olduğu bir konsorsiyuma benzeten Numan Kurtulmuş, kendilerinin geçen yıl 28 Şubat ile ilgili bir suç duyurusunda bulunduklarını hatırlattı. Bu suç duyurusu kapsamında zaman zaman soruşturmaların devam ettiğini söyleyen Kurtulmuş, "Bizim siyasetçiler olarak vazifemiz mahkemelerin işine karışmak, mahkemelerin yaptığı işe burnunu sokmak değildir. Bu soruşturmanın en kısa zamanda sonuçlanmasını temenni ederiz. 28 Şubat sürecinde kusuru, vebali, kabahati olanların ortaya çıkmasını, olmayanların da aklanarak sürecin biran evvel sona erdirilmesini temenni ederiz" diye konuştu.

Mahkemelerle bir takım soruşturmaların açılmasının 28 Şubat için yeterli olamayacağına vurgu yapan Kurtulmuş, Meclis Araştırma Komisyonu'nun hazırladığı 2 bin sayfalık raporu hatırlattı. Meclis Araştırma Komisyonu'nun kaldığı yerden çalışmalarına devam edebileceğini belirten Kurtulmuş, mağdurlarla ve tanıklarla konuşularak 28 Şubat'ın tam mahiyetinin anlaşılabileceğini ifade etti.

Kurtulmuş 28 Şubat operasyonları ile ilgili şunları söyledi: "Bizim bütün bunları söylerken siyaset olarak vazifemiz, bir devr-i sabık oluşturmak, bir hesap sormak, efendim geçmişle hesaplaşmak gibi bir takım telaş olamaz. Bizim derdimiz şudur; Türkiye'nin evlatları, Türkiye'nin genç nesilleri bir daha dönüp ikide bir geçmişe bakmasınlar. 27 Mayıs'ta, 1980'de, 12 Mart'ta, 1997'nin 28 Şubat'ında ne oldu, niçin oldu bunları kimler yaptılar ve bunların bu ülkeye ne tür zararları oldu. Bunları bilip, bunlarla yüzleşip, bunların gerçeğini ortaya çıkarıp, şöyle arkamıza rahat bir şekilde yaslanalım. Ve Türkiye 2050'de, 2100'de nereye gelecek, yeni büyük, güçlü, öncü Türkiye'nin kurulması nasıl mümkün olacak, bunu konuşalım. Bizim 28 Şubat soruşturmalarından da esas beklediğimiz şey budur." "ERBAKAN HOCA, 28 ŞUBAT'TAKİ MAĞDURİYETİNDEN BİR GÜN ÖNCE HAKKIN RAHMETİNE KAVUŞTU" Numan Kurtulmuş, Merhum Necmettin Erbakan'ın bugün ölüm yıl dönümü olduğu ve yarın da 28 Şubat olduğu hatırlatılması üzerine, "Çok enteresan, Allah rahmet eylesin; 28 Şubat'ın herhalde bir numaralı mağduru diyebileceğimiz kişi rahmetli Erbakan'dır" dedi.

Erbakan'ın halkın oylarıyla seçilmesine rağmen bir takım Ali Cengiz oyunlarıyla altındaki sandalyesinin alındığını kaydeden Kurtulmuş, "Takdiri ilahi, 28 Şubat'tan bir gün önce 27 Şubat'ta vefat etti ve aradan 2 yıl geçmiş oldu. Bu vesileyle 28 Şubat operasyonlarının bu kadar açık bir şekilde sürdürülüyor olması, bunların devam ediyor olması ve inşallah en kısa zamanda bir sonuç verecek olması herhalde rahmetli Erbakan'ın da bir yerde huzur içerisinde yatmasına vesile olur, neden olur diye düşünüyorum" diye konuştu.

Kurtulmuş Erbakan Hoca'nın vefatı ile ilgili olarak, "Takdiri ilahi. 28 Şubat'taki mağduriyetinden bir gün önce de hakkın rahmetine kavuştu. Mekanı cennet olsun" dedi.

"BANA SORARSANIZ, PKK YARIN SABAH SİLAH BIRAKSIN" Numan Kurtulmuş, teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın mektubunda ifade ettiği ve kamuoyuna duyurulan bazı konuları da değerlendirdi. PKK'nın 15 Ağustos'ta silah bırakacağına yönelik ifadeleri yorumlayan Kurtulmuş, "Tabi ben bu süreç, mektup yazıldı, kim gitti, ne gitti, kim konuştu, ne konuştu.

.. Bütün bunların hepsini teferruat olarak görüyorum. Asıl olan Türkiye'nin bu barışı sağlama iradesine sıkı sıkıya sahip çıkmasıdır" dedi.

Kurtulmuş şöyle konuştu: "Türkiye'nin çok geniş kesimlerinin biran evvel bu sürecin bitirilmesini istediğini kaydeden Kurtulmuş, "İnanınki buradaki teknik detayın ne olduğu hiç önemli değil. Biran evvel PKK'nın silah bırakmasını isteriz. Bana sorarsanız, 'ne zaman bıraksın' derseniz, yarın sabah bıraksın. Yani ne kadar çabuk bu memlekette silah bırakılırsa, bu memleketin çocuklarının hayrına olur. Ve burada bir kişinin dahi ölmesini engelleyecek olan adımların atılması lazım. Ümit ediyorum, süreç doğru bir şekilde gelişiyor. Sonuçlarını vermeye başlayacaktır. "

Kurtulmuş: Yıllar Öncesinden Tahmin Ediyorduk

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, 24 Özel programında 24 Ankara Haber Müdürü Melik Yiğitel'in konuğu oldu.
İşte AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'un açıklamalarından bazı satır başları:

TÜRKİYE NE ZAMAN HEDEFLERİNİ İLERİYE KOYSA...
Türkiye'nin 1950'den bu yanaki 64 yıllık çok partili siyasi hayatı herhande dünyada hiç bir ülkede görülmemiş kadar çok iniş ve çıkışların olduğu fevkalade zengin bir birikimin ve zengin bir malzemenin olduğu çok partili bir siyasi hayatımız var.

Malesef 1950'den bu yana şöyle geriye doğru baktığımız zaman Türkiye ne zaman ileriye doğru bir atak yapsa, ne zaman kendi kaynaklarını bir araya getirip hedeflerini ileriye doğru koysa, Türkiye'nin ayağına çelme takmak isteyen bir takım çevreler -içeriden veya dışarıdan- olmuştur.

1960, 1980 İHTİHALLERİ VE 28 ŞUBAT'TA DA AYNISI OLDU
1950 -1960 arasında Türkiye büyük bir gelişme sağlamışken 1960 ihtilali ile önü kesilir. O zamanki tüm devletler sanayileşmeye giderken Türkiye -tabiri caizse- yaya bırakıldı. Aynı şekilde 1980 ihtilali ve 1990'da 28 Şubatla önü kesilir.. Dolayısıyla Türkiye'de insanlar ileriye doğru atılma idealinde ne zaman ilerlerlerse bunu istemeyenler de Türkiye'nin önüne takoz koyar.

BUNU 2 SEBEPLE YAPIYORLAR
Bunu da 2 sebeple yaparlar. Türkiye'nin hızını kesmek ve Türkiye'yi problemler arasında boğuşturmak ve daha da önemlisi Türkiye gibi büyük potansiyeli olan bir ülkenin dışarıya açılması, kendi ayakları üzerinde durmasını engelleyerek içe kapatmak. İlerici-gerici, sağcı-solcu, dindar-laik, alevi-sünni, Türk-Kürt... Bulabildikleri bütün ayrışma noktalarını kaşırlar ve Türkiye'yi içeriye kapatırlar. Şimdi de cemaat-siyaset kavgası üzerinden Türkiye'yi kendi içine kapatmak istiyorlar. Dolayısıyla bu büyük resmi görmek lazımdır.

YILLAR ÖNCESİNDEN TAHMİN EDİYORDUK
Bu son süreçle ilgili çok farklı niyetler içersinde olanlar var. Biz bunu yıllar öncesinden ürkerek tahmin ediyorduk. Türkiye 2014'te önemli bir Cumhurbaşkanlığı seçimine gidiyor. Bu seçim sadece kimin cumhurbaşkanı seçileceği ile ilgili değildir. Bu seçimle Türkiye bir sistem değişikliğine gidiyor! İlk kez Cumhurbaşkanı'nı kapalı kapılar ardından bir takım elitler seçmiyor. Millet, doğrudan oylarıyla seçiyor.

ASKERİ VESAYETİN PALET ŞAKIRTILARI VAR AMA DİĞER VESAYETLERİN SESİ ÇIKMIYOR
Süreçte kimin rol aldığından çok ne yapılmak istendiği önemli. Evet Türkiye'de en bilinen vesayet askeri vesayet çünkü adamın üzerinde üniforması var. Tankının palet şakırtılarını duyuyorsunuz ama başka vesayetlerin sesleri çıkmıyor. Mesela ekonomiyi vesayet üzerinden düzenlemek isteyenlerin, yargı oligarşisi dediğimiz kesimlerin sesi çıkmıyor. Bu yeni de değil. Bakın geçmişe 367 meselesini, parlementoda Cumhurbaşkanı'nın seçtirilemediği süreci hatırlayın. Orada da yargı oligarşisi ortaya çıkmadı mı? 28 Şubat döneminde dönemin anlı şanlı(!) yargı mensupları ortaya çıkıp halkın oyuyla seçilmiş kişileri iktidardan indirmek istemediler mi? Ya da 2008'de AK Parti'ye açılan kapatma davası.. Üyelerden biri farklı oy verse Türkiye'de halkın yarısının oyunu almış bir parti iktidardan indirilmiş olacaktı.

CEMAAT-SİYASET PROBLEMİ İLK KEZ GÖRDÜĞÜMÜZ BİR ŞEY DEĞİL!
Topyekün bir camianın tüm fertlerinin suçlanmasını doğru bulmuyorum. Ancak Türkiye'deki büyük resmi görmezsek bir sonuç elde edemeyiz. Günlük politik tartışmalarla günümüzü geçirmiş oluruz. Biz nasıl ki yargı bürokrasisini Türkiye'de ilk kez görmüyorsak cemaatlerle siyaset arasındaki problemle de ilk kez karşılaşmıyoruz.

CEMAATLERİN GÖREVİ İNSANLARI MANEVİ BAKIMDAN OLGUNLAŞTIRMAKTIR
Cemaat ve AK Parti aynı kulvarda yarışan iki rakip değildir. Bunu görmek lazım. AK Parti 75 milyona kapıları açık olan bir siyasi partidir. Dolayısıyla sadece herhangi bir cemaate değil ülkenin tamamına hitap ederiz. Bu cemaat dini bir cemaat ise o cemaatin temel hedefi masiva'dan (dünya işleri) insanların ilgisini azaltarak Allah'a yöneltmektir. Yani insanların manevi oldukluklarını sağlamaktır.

İLGİLİ DİĞER VİDEOLAR

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile