Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'ndeki MÜSİAD Genel Kurulu'nda konuştu. Erdoğan, çözüm sürecine yeterli desteği vermeye muhalefete Nasrettin Hoca fıkrası ile yüklendi.

Çözüm sürecine ilişkin konuşan Başbakan Erdoğan, ''Bu süreçte hiç sesi çıkmayanlar var. İmam-Hatip okullarının kapatılması konusunda harcadıkları çabanın yüzde 1'ini bu süreçte harcamıyorlar. Halbuki kazanan millet olacak'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Silivri’de devam eden Ergenekon davasında yargının vereceği karar karşısında söyleyecek bir şeylerinin bulunmadığını ifade etti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, annesi vefat eden Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün'e başsağlığı diledi.

Çözüm sürecinde Başbakan’ın kendilerine bilgi vermediğini dile getiren Kılıçdaroğlu’na Erdoğan, Nasreddin Hoca fıkrası ile cevap vererek, Bahçeli’nin Kılıçdaroğlu’na konuyu anlatmasını istedi.

Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar şöyle:

DUT YEMİŞ BÜLBÜLE DÖNDÜNÜZ

Şuanda bir süreçten geçiyoruz. Türkiye için tarihi bir süreç. Müsiad gibi bir çok STK'nın bu sürece gönülden gayretle destek verdiklerini ellerini gövdelerini bu sürece koyduklarını görüyor bundan memnuniyet duyuyoruz. Bu ülkede iç barışı sağlamak için o iç barış taşını altındaki o millet örtüsü ile hep birlikte kaldıralım ve yerine yerleştirelim. Burada şu parti bu parti diyemeyiz milletçe hep beraber bunu yapmamız lazım. Fakat dikkat edin bu süreçte hiç sesi çıkmayanlar var. Konuşmak yerine sessizliği suskunluğu tercih edenler de var. Bu ülkede son derece detay konularda yasaklamalar konusunda teşvik edici açıklamalar yapanların son süreçte dut yemiş bülbüle döndüğünü de görüyorsunuz

Burada açık olacağım. İmam Hatip Liselerini kapatılması konusunda sergiledikleri çabanın yüzde 1'ini bu süreç için sergilemiyorlar. Kılık kıyafet yasaklarını desteklemek için yaptıklarını bu süreçte yapmıyorlar. Oysa bu sürecin sonunda kazanan millet olacak. Bu sürecin sonunda kazanan bu toprakların işvereni olacak. Bu sürecin sonunda kazanan işvereni ile işçisi olacak, annesi babası evladı olacak. Onlar için 76 milyonun kazanması önemli değil.. Onlar kendilerinin ne kazanacağına bakıyor ve tereddüt içinde sessiz tepkisiz kalıyor. 76 Milyonun aynı hedefe doğru ilerlediği bilinci ile gayret sarf ettiniz. Ancak, bütün övgülerin takdirlerin yanında önümüzdeki yeni sürece dair farklı politikaların ortaya konulmasını da özellikle rica ediyorum.

TÜRKİYE'NİN MAKUS TARİHİ DEĞİŞİYOR

Hükümet olarak 2002 Yılından itibaren sosyal restorasyon sürecini başlattık. Bunu kararlılıkla uygulamanın gayreti içinde olduk. Geride bıraktığımız 10 yılı aşkın süre alt yapının iyileştirilmesi ile temelin sağlıklı hale getirilmesi ile geçti. Şuandan itibaren artık çok daha farklı alanlara detaylara yoğunlaşmak zorundayız. Sosyal sorumluluk dediğimiz vazifeyi daha kapsamlı şekilde 780 bin km2'lik vatan toprağının her köşesine ulaştırmak zorundayız. Sadece 3-5 öğrenciye burs vermekten ibaret olamayız. Sosyal sorumluluk sadece Ramazan aylarında gıda dağıtmaktan ibaret olamaz. Artık, yoksullukla işsizlikle mücadelede dayanışma mücadelesinde daha kapsamlı daha kalıcı çalışmalara yönelmek zorundayız. Burada MÜSİAD'ı ile TUSKON'u ile TÜSİAD'ı ile hep birlikte bu ülkede Güneydoğu'ya Doğu'ya artık işverenin yatırımlarını yapması gerekir. Bunlar yapıldığı andan itibaren çözüm süreci meyvelerini vermeye başlayacak.

Artık yeni bir dönem başlamış ve kapıları ardına kadar aralanmıştır. Gerçekten tarihi bir süreçten geçiyoruz. Sizlerin de ekranları başında bizleri izleyen vatandaşlarımızın da bu hususa dikkatlerini çekmek istiyorum. Şuanda biten sona eren sadece 30 yıllık terör değil. Çok daha uzun yıllara yayılmış bir sorunlar kalabalığıdır. Çıtayı çok daha yüksek tutarak belki bazılarının hayal dediği bir ifade kullanmış olmayayım ama bu fakirin gerçeğe dönmesini beklediği hayalleridir. İnşallah, şuanda sadece terör sona ermeyecek. Türkiye için karanlık bir devrin kapıları kapanıyor. Türkiye'nin adeta makûs tarihi değişiyor. Türkiye yeni bir evreye yeni bir kulvara geçiyor. Bu süreci kimse farklı yerlere çekmesin. Bugün gerçekleşen Cumhuriyetimizin güçlenmesidir. 23 Nisan'daki o ruhla o birliktelikle kucaklaşmasıdır. Bugün gerçekleşen bu topraklar uğruna canlarını feda eden şehitlerimizin hayallerinin artık gerçeğe dönüşmesidir. Bugün geçmişe kıyasla çok daha güçlü Türkiye Cumhuriyeti var. Bugün, başınızı iki elinizin arasına alın düşünün. 10 Yıl önce nasıl bir Türkiye vardı bugün nasıl bir Türkiye var.

DEDEM BANA MİLLİ İÇKİ AYRANI ÖĞRETTİ

Bugün, başınızı iki elinizin arasına alın düşünün. 10 Yıl önce nasıl bir Türkiye vardı bugün nasıl bir Türkiye var. Bunu da her alanda düşünün. Rakamları az önce söyledi arkadaşlarım. Ben tekrar o işlere girecek değilim. Ama marifet iltifata tabidir. Bugün bir tanesi öyle yazmış. Tek devlet tek bayrak tek millet ondan sonra tek milli içki diyor. Dün yine hemen yan taraftaki salonda Türkiye Yeşilay'ının bir toplantısı vardı. 50 Civarındaki ülkeden 1200 civarında delegenin katıldığı bir toplantı. Ben Türkiye'nin parlamentosunda ilk çıkan 5 yasadan bir tanesi. Çok enteresandır. Ondan bahsediyorum. O zaman Meclis'in başkanı kim Gazi Mustafa Kemal. İlk çıkan 5 yasadan biri içki yasası yani alkolle mücadele yasası. Bu çıkmış. Bu iş ne kadar önemli ilk çıkan yasalardan bir tanesi bu. Şimdi bununla da kalınmıyor öyle bir süreç geliyor ki birayı milli içki diye tanıyorlar bu ülkede.

Bu ülkede maalesef ilaçlarla kısırlaştırma süreci başlattılar. Buna karşı siz bayrak açtığınız zaman hemen Cumhuriyet düşmanı dediler, laiklik düşmanı dediler. Ben milletimin çoğalmasını istiyorum onlar azalmasını istiyor. Aramızdaki fark bu. Bahaneleri hazır. Eğitimsiz bir nesilden ne olur? Bu ülkede en zengin olanların kaç çocuğu var bakın. Ya 1 ya 2. Parasal imkanları var niye okutmuyorlar okutsunlar. Okutuyorlar da neden daha fazla çocuk yapmıyorlar para var. Ekonominin en temel unsuru insandır. İnsan varsa tüketim vardır. İnsan varsa üretim vardır insan varsa yatırım vardır istihdam vardır. İnsan yoksa bunların hiç biri yoktur ve bunların hepsi insanın türevidir. Başarı, insana bağlıdır. İşte bakın, öyle bir sürecin içerisindeyiz ki Türkiye şuanda genç nüfusu ile övünüyor. 2040 geldiği anda Türkiye böyle giderse Türkiye artık yaşlılar milleti arasına girmiş olacak ki bu en büyük tehlikedir. Onun için buradan çağrımı yineliyorum. Bu milletin nüfusunun artması lazım. Bana dedem milli içki ayranı öğretti. Birileri votka bira içecekmiş buyursun içsin ama biz başbakan olarak Anayasa'nın 58. maddesini yerine getirmek zorundayız.

TERÖR BİTTİĞİNDE ÇOK GÜZEL OLACAK


Üniversite kampüsünde alkollü içki satılıyor. Oraya aydınlanmaya gelen genç, kafayı bulup eve gidiyor. Buna karşı tedbirden başka ne olacak. Ondan sonra eline bilgisayar alacağı yerde döner bıçağı alıyor arkadaşına saldırıyor. Kafa kıyak çünkü. Bunu söyleyince de bazı çevreler rahatsız oluyor. biz burada hak ne ise onu yapmak zorundayız. Milletimizin yanında yer almak zorundayız. Kardeşlik hukukunu güçlendirmekten yanayız. Daha bir kaç ay öncesine kadar anneler kapı vurulduğunda telefon çaldığında endişeden yere yığılıyordu. Anneler babalar haberleri izleyemez hale gelmişlerdi. Ama bugün Türkiye'nin dört bir yanında anneler derin bir oh çekiyorlar. Bugün Türkiye'nin her yerinde anneler ellerini semaya açıp çocukları için inşallah bizim için de dualar ediyorlar. Bize terör bittiğinde ne olacak diye soruyorlar. Çok kişi bu soruyu soruyor. Yine söylüyorum çok söyledim ama yine söylüyorum. Terör bittiğinde çok güzel olacak. Ölümlerin olmadığı sabahlardan daha güzel ne olabilir ki? Her gün milleti karamsarlığa sevk eden hadiselere bundan sonra inşallah şahit olmayacağız. En önemlisi de silahların sustuğu bir ortamda her meselemizi şiddetten uzak bir iklimde çözüme kavuşturmanın gayreti içinde olacağız. Aziz milletimize de sizlere de hatırlatmak durumundayım. Bu sadece bir başlangıçtır. Bunu en iyi şekilde değerlendirmek zorundayız. Bunu kalıcı huzura tahvil etmek zorundayız. Onun için bu süreçte herkesin etkin bir şekilde rol almasını ben özellikle sizlerden rica ediyorum.

CHP VE MHP ÇÖZÜMÜN DİREK KARŞISINDA KALDI

Bu iklimin bozulmasına lütfen izin vermeyelim. 76 Milyonun tamamından bu yeni başlangıca omuz vermelerini samimiyetle rica ediyorum. Gün artık tribünlerden seyretme veya tribünlere oynama günü değildir. Gün, sinsi sinsi izleyip sonuca göre tavır belirleme günü de değildir. Sürecin karşısında durup biten bir terör karşısında kendi terörünü üretme günü de değildir. Çözümün parçası olmayanlar sorunun parçası olurlar. Herkesi ama herkesi eliyle diliyle hiç olmazsa dualarıyla bu sürece katkı vermeye destek olmaya çağırıyorum. Biz, bu sürece muhalefetin de dahil olması, Türkiye'nin geleceği bakımından hayırlı bir süreçte muhalefete de kapılarımızı ardına kadar açtık. Onlar gelmezse biz gidelim dedik randevu istedik. Hiç kimse tarih yazılırken dışarıda kalmasın istedik. Ana muhalefet CHP ve MHP bu işin dışında değil direk karışsında olmayı tercih etti. CHP lideri hiç bir şey bilmiyoruz diyor. Bilmediğimiz bir sürecin içinde olmayız diyor. Türkiye'de herkesin gördüğünü hissettiğini maalesef CHP Genel Başkanı görmüyor duymuyor anlamıyor.

MUHALEFETE NASRETTİN HOCA'LI GÖNDERME


Nasrettin Hoca vaaz verdiği köylülerden şikayetçiymiş. Hoca anlatıyor anlatıyor köylünün bir kulağından çıkıyor öbüründen çıkıyormuş.

Hoca camide vaaz verirken, “Ey cemaat, bugün size ne söyleyeceğimi biliyor musunuz?” diye sormuş. Cemaat, “Bilmiyoruz” deyince, “Öyleyse haftaya öğrenip gelin” demiş. Ertesi hafta gene aynı soruyu sorunca, “Biliyoruz” demişler bu sefer. “Öyleyse söylememe gerek yok” demiş. Öbür hafta cemaatin yarısı biliyoruz, diğer yarısı da bilmiyoruz demiş. Hoca, “Öyleyse bilenler bilmeyenlere öğretsinler” deyip kürsüden inmiş.

MHP Genel Başkanı süreci biliyor. Öyle diyor çünkü. Bu sürecin işine gelmediğini de biliyor. Süreç tamamlandığında kendisine istismar zemini kalmayacağını da biliyor ve bundan dolayı etrafa tahrik yayıyor. Bi zahmet MHP Genel Başkanı, CHP Genel Başkanı'na olup biteni anlatsın. Bunlar zaten tek yumurta ikizleri. Bilen bilmeyene anlatsın. Yine de anlayamazlarsa şuanda akil insanlar heyetinden rica ederiz. Bütün Anadolu'yu dolaşıyorlar herkese anlatıyorlar. Anlattıklarını dinlediklerini bir kez de CHP Genel Başkanı'na anlatırlar.

CHP, MHP VE İP HER YOLA BAŞVURUYOR


CHP MHP yanlarında da İP, yanlarında süreci sabote etmek için her yola başvuruyorlar. Her üç partinin de ortak noktası Silivri. MHP'ye, CHP'ye gönül veren kardeşlerime sesleniyorum. Şu anda Silivri'de bulunan ve milletin oyları ile milletvekili oldu diye ifade edilen kişiler bu ülkede eğer biz hukuk devleti isek, hukuk devletine göre bunların milletvekili olma şansı yok. Arkadan dolanmak suretiyle bunları milletvekili yapıp gayreti içinde bulundular. Bu kişiler milletvekili seçilip de içeri girmediler. Bunlar seçimlerin yapıldığı dönemde zaten içerdeydiler. İçerden yargı yoluyla çıkaramayanlar bu yöntemle bunları içerden çıkarmanın yolu içine girdiler. Şuanda yargı süreci içindeyiz. Yargı onlarla ilgili böyle bir karar veriyorsa bizim de söyleyecek bir şeyimizin olmadığını hep söyledik ama bunun bedelini kimse AK Parti hükümetine yükleyemez.

MHP VE CHP TABANI ÇÖZÜM SÜRECİNE EVET DİYOR


İki üç noktada ortaya çıkan gerçekleri kimse görmemezlikten gelemez. Özellikle de iki uç nokta var ki burada görünen MHP ve İşçi Partisi 1980 manzarasını bugüne taşımak için ellerinden geleni yapıyorlar. Üniversitelerdeki mevcut gelişmeler aynen 1980 öncesi tabloyu tahrik etmek içindir. Kimler var az önce söylediğim uç noktalar var. MHP'ye gönü veren kardeşlerime sesleniyorum. MHP'yi merhum Alparslan Türkeş'in partisini bu duruma getiren Bahçeli ve ekibini iyi tanıyın diyorum. İşçi Partisi ile MHP'yi aynı safta buluşturmak MHP seçmenine yapılmış en büyük saygısızlıktır. MHP'nin hiç bir kaygısı gerçekçi değildir. Pompalamaya çalıştığı hiç bir korku gerçek değildir. Beklediği tek şey şehitlerin gelmesi ve bunu istismar etmektir. Şuanda CHP tabanında da MHP tabanı da da çözüm sürecine evet diyenlerin oranı hayır diyenlerden daha fazla. Tüm anketler bunu gösteriyor. Çözüm sürecinin kazananı Türkiye olacak, kaybeden ise CHP ve MHP'nin mevcut yönetimi olacak.

HAYALLERİN GERÇEKLEŞMESİ İÇİNADIM ATMA GÜNÜ


Bu sürecin hızlı ilerlemesi kalıcı olabilmesi için Müsiad'ın da diğer işveren kuruluşlarımızın da STK'ların da samimi gayret göstermesi bizim en büyük arzumuzdur. Müsiad üyelerinin şimdiden Güneydoğu Doğu illerine gittiklerini duyuyorum. Bunlardan memnuniyet duyuyorum. Aynı şekilde TUSKON'dan TÜSİAD'dan bekliyoruz. Bu ziyaretler daha da artmalı ve somut yatırımlara dönüşmeli. Biz üzerimize düşeni yapmaya hazırız. Şuanda Güneydoğu ve Doğu en önemli yatırım bölgeleridir ve büyük imkanlar var. Orada fabrikaların bacaları tütmeye başlasın göreceksiniz ki bu çözüm süreci kalıcı olarak devam edecektir. Bölgedeki bahar havasını kalıcı hale gerecektir. Bölgedeki işsizliği yoksulluğu azaltmak suretiyle hem bölgenin hem Türkiye'nin ekonomisini yeni baştan inşaa etmek zorundayız. Orada baharı kalıcı kılmak için beklemeden durmadan duraklamadan ertelemeden yıllardır beklenen özlenen kucaklaşmayı gerçekleştirmeliyiz diyorum. Vatandaşlarıma da sesleniyorum. Yıllardır Cudi dağından çiçekler toplamak istiyorduk yıllardır Dicle'nin Fırat'ın sularında özgürce kaygısızca serinlemek istiyorduk işte bugün bu hayallerin gerçekleşmesi için adım atma günüdür. Bugün hasretlerin özlemlerin vuslatların harekete geçmesi için adım atma günüdür. Şimdiden sizlere göstereceğiniz çabalar için milletim adına teşekkür ediyorum.






Başbakan Erdoğan Müsiad Genel Kurulu'nda konuştu

Ana Sayfa
Manşetler
Video
Yenile