MHP Lideri Bahçeli, ''Devlet içinde yuvalandığı söylenen paralel yapı veya örgütle mücadele savsaklanmamalıdır. Başbakan bu örgüte şimdiye kadar ne yapmıştır? Arka arkaya görevden aldığı bürokratlar bu örgütün mensupları mıdır?'' diye sordu.
Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, partisinin grup toplantısında konuştu.
MHP Lideri'nin gündeminde HSYK'nın yapısında değişiklik öngören kanun teklifi ile yolsuzluk ve rüşvet soruşturması vardı.
Bahçeli, "Türkiye'nin bugünkü konusu her şeyden önce rüşvet ve yolsuzluk iddialarının aydınlatılması olmalıdır. Ayrıca devlet içinde yuvalandığı söylenen paralel yapı veya örgütle mücadele savsaklanmamalıdır" dedi.
Hükümetin HSYK düzenlemesini de değerlendiren Bahçeli, ''Hükümet, düzenlemeyi gözden geçirmelidir. Israr ettiği takdirde, Sayın Cumhurbaşkanı, kanun değişikliği önüne gelince aynen iade edecek ahlaki tutarlılığı göstermelidir" ifadesini kullandı.
Teklifin Anayasa'ya aykırı olduğunu söyleyen MHP Lideri, hakim ve savcıların yargısız infaza uğradığını öne sürerek, "Tüm devlet organları kendi Anayasal sınırlarına çekilmelidir" dedi.
Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkan satır başları şöyle:
''Başbakan ve hükümeti öyle bir noktadadır ki, HSYK’nın yapısını değiştirmek ve resmen Adalet Bakanlığı’na bağlı bir genel müdürlük haline getirmek için geceyi gündüze katmaktadır. Hâkim ve savcılar hükümetin emrine sokulmak istenmektedir. Sayın Cumhurbaşkanı’nın HSYK ile ilgili kanun teklifinin sorun yaratması, anlaşmazlıkları alevlendirmesi üzerine devreye girmesi gecikmiş olsa da olumlu bir adımdır.
Sayın Gül, Meclis’te grubu bulunan siyasi partilerin Genel Başkanlarını Çankaya’ya davet ederek bir çıkış yolu aramaya koyulmuştur. Öncelikle bu temasların sonuç vermesini, TBMM’nde uzlaşma ve sağduyunun hakim olmasının içtenlikle temenni ediyorum. Biz parti olarak HSYK’la ilgili düzenlemeye bakışımızı ayrıntılarıyla ifade ettik. 12 Eylül Referandumundaki çizgimizi koruduğumuzu, bu çerçevede dünkü görüşlerimizde herhangi bir değişiklik olmadığını vurguladık. AKP hükümetinin HSYK konusundaki ısrarından vazgeçmesini, Sayın Gül’den bu konuya samimi bir şekilde müdahil olmasını istedik.
Hukuka saygı duyulmasını, ‘Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması’nın engellenmemesini kararlı bir şekilde teklif ettik. Başbakan Erdoğan’ın tutumundan rahatsız olduğumuzu kendilerine söyleme gereği duyduk. Çünkü Başbakan Erdoğan 'örgüt uzantıları, hainler, militanlar, bildiri dağıtanlar, taşeronlar, maşalar' gibi çok ağır sözlerle savcılara sataşmakta, adaleti geciktirmektedir. Hatta Başbakan’ın İstanbul eski Cumhuriyet Başsavcı Vekilini iki kuryesi vasıtasıyla tehdit ettiği bile açığa çıkmıştır. Hukuk devletinde bir Başbakan’ın görevini yapma mücadelesi veren bir kamu görevlisine mafya gibi gözdağları vermesi çetenin gerçekte kim olduğunu gözler önüne sermektedir. Başbakan 11 yılda çeteleşmiş, organize suç örgütlerinden farkı kalmamıştır.
Mahkeme kararını, savcının verdiği emri, adli kolluk olarak polisin yerine getirmesini engelleyenlere çete demeyeceğiz de kime diyeceğiz? Savcıların özel hayatını didik didik eden, Dubai’ye kadar dedektiflik yapan, kişisel hak ve özgürlük alanlarını alenen sabote edenlere karanlık odaklar, derin yapılanmalar, kirli eller demeyeceğiz de kime diyeceğiz? Bile bile yasa ve Anayasa’yı ihlal ederek cürüm işleyenlere kim olursa olsun suç şebekesinin failleri demeyecek miyiz? Şunu net olarak söyleyebilirim ki, AKP hükümetinin HSYK’yla ilgili kanun teklifi Anayasa’ya aykırı olup hakim ve savcı güvencesini ortadan kaldırmaktadır. Geçtiğimiz günlerde, alelacele hazırlanan HSYK ile ilgili 52 maddelik kanun teklifi TBMM’ye sevk edilmiş ve Adalet Komisyonu’nda görüşülmeye başlanmıştır.
Bu ara rejim taktiği, darbe dönemlerinden kalma alışkanlık, anti demokratik yönetimlere has tutum AKP’ye yön vermiştir. Adalet Bakanı yargının tepesinde tek bilen, tek seçen ve tek belirleyen olacak, Başbakan’ın Erdoğan’ın özel temsilcisi olarak görev yapacaktır. İstenen budur. Devlet şerik kabul etmez diyen Adalet Bakanı unutmasın ki, hukuk da asla şekaveti ve şerirliği kabullenmeyecektir.
İktidar hukuku linç etmektedir. Hakim ve savcılar yargısız infaza uğramaktadır. HSYK’yı emrine almaya çalışan AKP hükümeti büyük bir yanlışın içindedir. İktidar rotayı şaşırmış, müsabaka esnasında kural değişikliğine soyunmuştur. TBMM Adalet Komisyonu’nda yaşanan ilkellikleri, havada uçuşan tekmeleri, silah gibi kullanılan pet şişelerini ve füze gibi fırlatılan tableti milletimiz öfkelenerek izlemiştir. Olan biten tüm çirkin manzaralar milletimiz adına utanç vericidir. Görülen gerçek şudur: Devlet organları birbirine girmiştir.
'Rüşvet ve Yolsuzluk Soruşturması' AKP’nin gerçek yüzünü deşifre etmiştir. Bugünkü ağır ve tehlikeli süreçten çıkılması için mutlaka tüm devlet organları kendi anayasal sınırlarına çekilmeli ve yetki ihlaline meydan vermeyecek bir konuma gelmelidir. İkaz ve önemle bildiriyorum ki, Türkiye yargı-yürütme ve yasama arasındaki meydan savaşına daha fazla dayanamayacaktır. Demokrasi zarar görürse bunun altından kimse kalkamayacaktır. İktidar sorumsuz açıklamalardan, tahrik edici üsluptan, provoke edici yöntemlerden çok acil vazgeçmelidir. Bölücü terör örgütü pusuya yatmış ve en zayıf anımızı kollamaktadır. Türkiye devlet içindeki hizip ve infialden dolayı güç kaybına uğramakta, ekseni kaymaktadır.
Herkesi uyarıyorum, bir oldubittiyle Türkiye’nin bölünme ve toplumsal çatışma girdabına sürüklenmesi, aynı anda ekonomik krize yakalanması mahvımıza neden olacaktır. Devletin tüm kurum ve kuruluşları yetki mücadelesiyle geleceğimizi riske soktuklarını görmeli ve anlamalıdır. Saray darbelerine kimse heves etmemelidir. Hükümet derhal HSYK ile ilgili düzenlemesini gözden geçirmelidir.
Israr ettiği takdirde, Sayın Cumhurbaşkanı, kanun değişikliği önüne gelince aynen iade edecek ahlaki tutarlılığı göstermelidir. Başbakan Erdoğan, rüşvet ve yolsuzluğun ucu kendisine ve ailesine dokununca kıyameti kopartmak yerine, yargı önüne çıkıp paşa paşa hesap verecek cesaret ve vakarı sergileyebilmelidir.
Türkiye’nin bugünkü konusu her şeyden önce rüşvet ve yolsuzluk iddialarının aydınlatılması olmalıdır. Ayrıca devlet içinde yuvalandığı söylenen paralel yapı veya örgütle mücadele savsaklanmamalıdır. Başbakan bu örgüte şimdiye kadar ne yapmıştır?
Arka arkaya görevden aldığı bürokratlar bu örgütün mensupları mıdır? 16 Aralık’ta fark edilemeyen bu örgüt veya çete, bir gün sonra yani 17 Aralık’ta nasıl gün yüzüne çıkmıştır? Hükümet çetelerle ittifak yaparak devlet mi yönetmiştir? Dost-modern darbe yapanların ayrıntılı bilgi ve belgesi ne zaman kamuoyuna çıkarılacaktır?
Başbakan’ın elinde kimin nerede görev aldığıyla ilgili önceden hazırlanan bir liste mi vardır? Başbakan kamu görevlilerini fişlemiş ve takibe mi almıştır? Eğer durum böyleyse, 12 Eylül Referandumunda fişlemelerin kaldırıldığını hangi yüzle, hangi ahlakla ve hangi gerekçeyle milletimize söylemiştir?
Bu aldatmaya AKP’ye oy vermiş kardeşlerim müstahak değildir. Yetmez ama evet’çiler bile layık olmayacaktır. Türkiye Cumhuriyeti’ni ayakta tutan sütunlar bir bir çökerse, sosyolojik, siyasal ve ekonomik kırılma hızlanırsa, ortada devletten, ortada vatandan ve ortada milletten eser kalmayacaktır. AKP hükümeti aklını başına almalıdır. Türkiye fırtınaya doğru sürüklenmektedir. Yaşanan kriz yönetilememektedir. Kokuşmuşluk her tarafa sinmiştir.
Devleti çalıştıracak, üzerindeki siyah peçeyi kaldıracak demokratik bir müdahaleye ihtiyaç vardır. Kuvvetler ayrımına bağlı kalarak, devlet organlarının uyum içinde çalışmasını sağlayacak bir inisiyatif gereklidir. Türkiye bu kadar sorun içindeyken iktidar devşirdiği yeni kuşak destekçilerle yeniden yargılama tartışmasına ivme kazandırmıştır. Başbakan’ın uzaktan uzağa sözde darbe davalarına atfen, 'haksızlığa uğramış olanlar ve cezaevinde günahsız yatanlar var' var demesi tam bir suçüstü halinin itirafıdır. Anlaşılan Başbakan’ın kafası, rüşvet ve yolsuzluk şokundan sonra yeni çalışmaya başlamıştır. Geçmişte darbe davalarının savcısı olduğunu haykıran Başbakan şimdi bırakınız avukatlığı, mübaşir bile olamayacak bir siyaset çürümüşlüğünün tarafıdır.''
Erdoğan: 17 Aralık Komplosu Darbe Girişimidir
' 17 Aralık Türkiye ' nin demokrasi ve hukuk tarihine kara bir leke olarak geçmiştir diyen Başbakan Erdoğan, 17 Aralık komplosu, hazırlama şekli, uygulama aşaması diğer tüm darbe girişimlerini geride bırakmış, millete devlete yönelik ihanet hareketi olarak kayıtlara geçmiştir ' dedi.
Başbakan Erdoğan ' İhanet projesi ' olarak nitelendirdiği olaya, muhaleftin de destek verdiğini, 'Muhalefet, hükümete yönelik saldırılara başlıyor ' cümlesiyle dile getirdi.
Başbakan Erdoğan, operasyonun Mart 2014 yerel seçimlerinden hemen önceye denk getirildiğine de dikkat çekerek, ''Muhalefetin umutsuz olduğunu, siyaset dışı odakların umutsuz olduğunu, bu çevrelerin çirkin eylemlerin içine gireceğini defalarca hatırlattım. Sandıkta Ak Parti ile rekabet edemeyeceklerin anladıkları çok çirkin yollara tevessül edeceğini ifade ettim'' dedi.
İLGİLİ DİĞER VİDEOLAR
Başbakan Erdoğan'dan Haşhaşiler Benzetmesi
14 Ocak 2014 Salı
Devlet Bahçeli Grup Toplantısında Konuştu...
14 Ocak 2014 Salı
İLGİLİ VİDEOLAR
CHP’li 3 ilçe başkanı istifa etti
19 Ağustos 2021 Perşembe
MUŞ - Çocukları dağa kaçırılan aileler HDP binası önünde eylem yaptı
28 Temmuz 2021 Çarşamba
Başkan Adem Çalkın, hain geceyi anlattı
14 Temmuz 2021 Çarşamba
Memleket Partisi Genel Başkanı muharrem İnce Van’da
22 Haziran 2021 Salı
Bakan Elvan’ın Bursa mesaisi
18 Haziran 2021 Cuma
İBB Meclisi'nde hadsiz sözler!
17 Haziran 2021 Perşembe
MERSİN - Muharrem İnce, partisinin Mersin İl Başkanlığının açılışına katıldı
17 Haziran 2021 Perşembe
MUŞ - Çocukları dağa kaçırılan aileler HDP binası önünde oturma eylemi yaptı
9 Haziran 2021 Çarşamba